Baki universitetiNİn xəBƏRLƏRİ №1 Humanitar elml
Целью данной статьи является изучение фаянсовой посуды сельджукского периода с ажурным декором, обнаруженной на средневековых городищах Старая Гянджа и Шамкир. Оба городища расположены в западном регионе Азербайджанской Республики. Археологические исследования свидетель-ствуют, что расцвет городов Гянджа и Шамкир приходится на XI-XII вв. Город Гянджа был важным военно-политическим, торгово-ремес-ленным и культурным центром средневекового
Kafkasya’da Hunlar / Doç. Dr. Tarık Dostiyev
Türkler, ilkin Orta Çağ Kafkasya’nın siyasi, etnik ve kültürel hayatında aktif rol almalarıyla bölgede cereyan eden etnik süreçlerde önemli bir yere sahipti. Yazılı kaynaklara dayalı araştırmalar yapmış olan tarihçiler, Hunların, Kuzey Kafkasya’ya ve Hazar sahiline göçlerini ve Kafkasya’da önemli askeri-siyasi güce dönüşmelerini sosyo-ekonomik ve kültürel hayatta hakaret gibi kabul ederek dağıntı ve yağmacılığın boyutlarının had safhaya ulaştığını yazarak alışılagelmiş bir hatayı tekrarlamaktadırlar. Oysa arkeolojik araştırmalar, Hazar sahili ve Kuzey Kafkasya bölgelerinde toplu yağmacılığın ekonomik durumun çöküş nedeni olmadığını göstermektedir. İster Dağıstan, isterse de Kuzeydoğu Azerbaycan arazilerinde yapılmış arkeolojik araştırmalar tam tersi IV-VII. yüzyıllarda ekonomik ve kültürel yükselişi ispatlamaktadır.1
Hunların Kafkasya’ya gelişi yazılı kaynaklarda milat öncesine tesadüf etmektedir. Bulgarlar, Kafkasya’da meskunlaşmış ilk Hun boyu olmuşlar. Protobulgarların Kafkasya’da yerleşmesi konusunda IV. yüzyılın Süryani yazarı Mar Apas Katina: “milattan önce, Bulgarların Kafkasya sıradağlarındaki topraklarında büyük karışıklıklar yaşandı. Onların büyük çoğunluğu ayrılıp bizim topraklara geldiler. Koh’un güneyindeki verimli topraklara yerleşerek uzun yıllar orada yaşadılar”.2
II. yüzyılda yaşamış Yunan tarihçi Dionisi Parieget, Hazar Denizi’nin batı sahili boyunca meskunlaşmış boylardan söz ederken kuzeyden güneye İskit, Hun, Kaspi, Alban, Kabusileri, onları takiben ise Mardları, Girkanları ve Tapirleri gösteriyor.3 Bu da II. yüzyılın ortalarında Hazar Denizi’nin batı kıyılarında, Albanların kuzeyinde Hunların yaşadıkları görülmektedir. Hunların Kafkasya’da yerleşmesine dair bir başka önemli bilgiye ise II. yüzyılın başka bir Yunan alimi Klavdi Ptolemey’in eserinde rastlanmaktadır.4
Yazılı kaynaklar, III-IV. yüzyıllarda Kafkasya’nın askeri ve siyasi tarihinde Hunların önemli bir rol üstlendiğini göstermekteler. Onlar, bu dönemde artık bölgenin önemli gücü olarak varlıklarını ispatlamışlardı. V. yüzyılda yaşamış Ermeni tarihçisi III. yüzyılın başlarında Hazar’ın batı sahillerinde meskunlaşmış Hunların İran’da baş vermiş hadiselere aktif bir şekilde katıldıklarını özellikle vurguluyor. Sonuncu Parfiya şahı V. Artaban’ın ölümü ve yeni Sasaniler sülalesinin banisi Ardeşir’in İran’da hakimiyet kurduktan sonra Arşakiler sülalesinden olan Hosrov Şah “Fars toprağına baskın için Alban ve İberlerden asker topladı, Alan kapılarından ve Çor (Derbent) istihkamlarından Hunları çağırdı”.5
İlkin Orta Çağ’da Kuzeydoğu Azerbaycan’ın önemli stratejik bölgelerinden olan Çor veya Çola eski Türk menşeli Çol boyu ile bağlıydı.6
IV. yüzyılın ilk çeyreğinde Hazar’ın batı sahillerinde meskunlaştıkları kesinlik kazanan Hunların, Azerbaycan arazilerine yaptıkları akınlar ta Mil Düzü’ne kadar ilerlemiştir.7
Gürcü salnamesinin verdiği bilgilere göre Hunlar, IV. yüzyılın 30’lu yıllarında İberiya ve Ermenistan’la ittifak yaparak hem Kafkasya’da Sasanilerin saldırılarının karşısını almış, hem de Fars topraklarına baskınlar düzenlemişlerdir.8 Kaynağın verdiği diğer bilgiye göre IV. yüzyılın birinci yarısında Kartli III. Marian, Derbent yakınlığında Kafkasya’nın dağ halklarına yardım gösteren “Hazarlar”la savaşmıştır.9 Burada Hazarlar olarak belirtilen bu boy muhtemelen Hunlardır. Çünkü Hazarların Derbent sınırlarında sahneye çıkmaları sonraki yüzyıllara ait bir olaydır. Gürcü salnamesinin verdiği bilgilere dayanarak IV. yüzyılda Hunların Kafkasya’nın Hazar boyu topraklarında meskunlaştığını ve onların güney sınırlarının Derbent geçidinden başlayarak güneye doğru uzandığı söylenebilir.
Bazı âlimler Kafkasya’daki “Hun ülkesinden”, Hunların meskunlaştığı araziden söz ederken, bu devletin Derbent’in kuzeyindeki çölleri de sınırları içine aldığını söylemekteler.10
Amma yazılı kaynakların ve arkeolojik bilgilerin karşılaştırmalı araştırılması sonucu elde edilen verilere dayanarak Hunların, Derbent’ten de güneye, Beşparmak Dağı sınırlarına kadar Hazar boyu topraklarda yaşadıklarını söyleyebiliriz. V. yüzyılın Ermeni tarihçisi Favstos Buzand IV. yüzyılın 30’lu yıllarında vuku bulmuş olaylar hakkında verdiği bilgilerde, Derbent’in güneyindeki topraklarda da Hunların çoğunluk oluşturduklarını göstermektedir. Bu kaynakta, 337 yılında Maskut şahı Sanesan’ın önderliğinde “çok sayılı Hun ordularının” Ermenistan’a baskın yaparak onun başkenti Valarşapat’ı tuttuğu ve bir yıl burada hüküm sürdüğü anlatılır. 11 Alban, tarihçi Moisey Kalankatuklu’nun eserinde bu hükümdar Sanatruk adıyla geçmektedir.12 Bilindiği gibi, Maskutlar (Massagetler) milattan sonra ilk yüzyıllarda Müşkür Düzü’nde (bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Haçmaz bölgesi) kendi devletlerini kurmuşlardır.13 Bu Şahlığın sınırlarıyla ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz. Kimi bilim adamları, Maskut Şahlığı’nın güney sınırlarının Kür Nehri, kimileri Gilgilçay veya Beşparmak Dağı, kimileri ise Velveleçay olduğunu kanıtlama çabası içindedirler. Kuzey sınırlarıyla ilgili ise Samurçay veya Derbent şehrinin olması konusunda çelişkili fikirler öne sürülmektedir.14 Favstos Buzand Maskut Şahlığı’nın sınırları hakkında kesin bilgi vermese de onun deniz kıyısında yerleşen bir ülke olduğunu bildirmektedir.
Ermenice “Maskut”, Arapça “Maskat”a uygun gelen “Müşkür” hem de Massaget adı ile bağlıdır. Yazılı kaynaklar ve toponomik bilgiler araştırıldığı zaman Haçmaz ve kısmen de Gusar bölgelerini kapsayan Müşkür Düzü’nün Maskut Şahlığı sınırları içinde olduğunu söylemek zor olmasa gerek. Maskut Şahlığı’nın kuzey sınırları hakkında bilgi edinmek için Alban tarihçisi Moisey Kalankatuklu’nun eserinden yararlanabiliriz. Tarihçinin, “Yelisey’in Doğuyu (Albaniya’yı) kendi serencamına alır. Güdsden ayrılıp İran’a gider ve oradan Ermenilerin gözünden kaçarak Maskut toprağına geçer. Çola’da kendi tebliğine başlar”.15 Cümlelerine dayanarak Maskut Şahlığı’nın kuzey sınırlarının ilk dönemlerde Derbent’e kadar uzandığını, fakat daha sonraki dönemlerde Samur Nehri ile sınırlandığını söyleyebiliriz.
Hunlar, Maskut Şahlığı’nın askeri, siyasi ve etno-kültürel hayatında önemli yer tutmaktadır. Bazı kaynakların Maskut Şahlığı’nı “Masaha-Hunların ülkesi” adlandırmaları hiç de tesadüf değildir. 16
Buradan, IV. yüzyılda Hunların yerleştiği arazinin Derbent’le sınırlı kalmadığını, güneyde Velveleçay’a ve Beşparmak Dağı’na kadar uzanmış olduğu kanısına varabiliriz. Maskut Şahlığı’nın önemli merkezlerinden birinin harabeliklerinin Müşkür Düzü’nde bulunmuş olması ve çevredeki ondan fazla tepeden birini yerli halkın “Huna Tepe” olarak adlandırmaları Hunların bu bölgede yaşadıklarına dair önemli bir bilgidir. Yapılan arkeolojik kazılar, daha miladın ilk yüzyıllarında burada şehir tipi yerleşim biriminin salındığını kanıtlamaktadır. İlkin Orta Çağ’da daha da gelişmiş, sınırlarını genişletmiş, nüfusunu arttırmış olan bu yerleşim biriminde hareketli bir yaşam olmuştur. O, Müşkür Düzü’nün en büyük ticaret ve kültür merkezine çevrilmişti. Dönemi yansıtan bu kültür Hun maddi kültürünün karakteristik özelliklerini de taşımaktadır.
Böylece, ister yazılı kaynaklar, isterse de arkeolojik bulgular, Hunların IV. yüzyıldan başlayarak Azerbaycan’ın kuzeydoğusunda yaşadıklarını kanıtlamaktadır.
Hunların, 371 yılında Kuzey Kafkasya’dan Tuna’ya göç etmelerine rağmen Kafkasya’nın askeri ve siyasi tarihindeki etkileri hâlâ sürmekteydi. 395 yılında Tuna Hunları, Kafkasya ve Ön Asya’ya büyük bir yürüyüş yapmışlar. İlkin Orta Çağ kaynaklarından yararlanan Orta Çağ yazarı Bar-Ebrey, “Selevk erasının 708 yılında (miladi 396-397 yılı) Hunlar Suriya ve Kappadokiya’nın Rum eyaletlerini ele geçirip yağmaladıktan sonra halk orayı terk etmiştir.”17
Ön Asya’da soygunlar yaparak külli miktarda ganimet ele geçiren Hunlar Hazar boyu Azerbaycan’ın kuzeydoğu bölgesinden geçerek Tuna’ya geri döndüler.
Tarihçi Yusif Caferov’un araştırmalarına göre 395-466 yıllarında Hunlar, Kafkasya tarihinin ikinci dönemini oluşturmakta ve bu dönem Onogurların aktifliği ile tarihte bilinmektedir.18
V. yüzyıl Ermeni tarihçi Yegişe’nin eserinde Hunların Kafkasya’daki faaliyetlerine dair bilgiler yer almaktadır. O, eserinde Hun-Bulgar boylarını Haylandur diye adlandırır. Ermeni yazar, Hun boyalarının meskunlaştıkları Hazar boyu çölleri “Hunların vilayeti”, Haylandurların toprakları olarak adlandırmakta19 Derbent istihkamlarından ise kaynakta “Hun kapıları” diye söz etmektedir.20
Bizans tarihçisi ve diplomatı Prisk, Kafkasya bölgesindeki Hun boylarından söz ederken Ugorların, Sarugurların, Onogurların adını çekmektedir.21
Haylandur etnonimine sadece Yegişen’in eserinde tesadüf olunur. Ermeni yazar, “haylandur” derken muhtemelen Onogurlardan söz etmek istemiştir.
V. yüzyılda Kafkasya’nın askeri-siyasi durumunda Hunların egemenliği, Hazar Denizi’nin batı sahilleri boyu topraklarda Türk boylarının çoğunlukta olmaları, Hunların Sasani İmparatorluğu’na yaptıkları baskınların sıklaşması, Türk silahının vahimliği Sasani şahlarını Kafkasya Albaniyası’nın kuzeydoğusunda, Büyük Kafkasya Dağları’nın Hazar Denizi yakınlarındaki beş bölgede dağ geçitlerinde savunma amaçlı yüksek duvarlar (set) yapmak zorunda bıraktı. Dar geçitleri kapatmakla Hunların güneye ilerlemelerini durdurma amacı güden bu yüksek duvarların yapılması Sasani Şahları II. Yezdegird, Firuz, I. Kubad ve I. Hosrov Anuşirevan’ın hakimiyetleri döneminde, yüzyıldan fazla zaman almıştır. Onlardan Derbent, Gilgilçay, Beşparmak büyük önem taşımaktaydı. İlk önce Derbent ve Beşparmak duvarları yapılmıştır. Alban tarihçinin eserinden artık 450-451 yıllarındaki antisasani isyanı zamanı bu duvarların varlığı belli olmaktadır.22
Fakat bu büyük setler, Türk bahadırlarını durdurmak için yetersizdi. 452 yılında Haylandurlar, Albaniya’daki Sasani ordusunu mağlup ederek, Rum’a kadar ilerlemiş, Rum’dan, Ermenistan’dan, İberiya’dan ve Albaniya’dan büyük miktarda ganimetler elde etmişlerdi.23 V. yüzyılın sonunda Sasani sarayındaki çekişmelerden yararlanan Alban hükümdarı Vaçe, Sasani hükümdarı Firuz Şah’a karşı mücadele başlatmıştır. Sasani şahı, Albaniya’daki hakimiyetlerini kaybetmemek için Hunların desteğine ihtiyaç duymuş ve Sasanilerin tahrikiyle 461-463 yıllarında Hunlar (Haylandurlar) savaşa katılarak Albanları yenilgiye uğratmışlardır.24
V. yüzyılın 60’lı yıllarında Kuzey Kafkasya’nın askeri-siyasi ve etnik durumunda esaslı değişiklikler meydana gelmiştir. Avarların sıkıştırdıkları Sabirler veya Suvarlar Batı Sabir’den Kafkasya’ya göç ettiler. Onlar burada diğer Hun boyları, Saragur ve Onogurlarla karşılaştılar. Bizans tarihçisi Prisk, Sabirlerin baskısına maruz kalan Saragur, Ogur ve Onogurların 463 yılında müttefiklik meramı ile İmparator sarayına elçi gönderdiklerini özellikle belirtmiştir.25 V. yüzyılın 60’lı yıllarında Kafkasya’daki Hun boyları, Sabirler başta olmak üzere yeni, güçlü hakimiyetlerini kurmuşlardır. Sabirlerin veya Suvarların Kafkasya’ya birkaç akını olmuştur. Savir, Sabir etnokonu daha I. yüzyılın Yunan coğrafyacısı Strabon tarafından kayda alınmış ve onların topraklarının Hazar Denizi ile Don nehri arasında yerleştiği belirtilmiştir.26 Yusif Caferov, yazılı kaynaklara dayanarak Sabirlerin Kafkasya’ya akınlarını üç farklı merhaleye ayırmaktadır. Birinci merhale I. yüzyıldan V. yüzyılın 60’lı yıllarına kadar olan ve daha Sabirlerin Kuma ve Terek nehirleri arasında yaşadıkları dönemi kapsamaktadır. İkinci merhale Sabirlerin Derbent geçidi istikametinde güneye doğru hareketleriyle devam eden V. yüzyılın 60’lı yıllarından VI. yüzyılın ilk yıllarına kadarki dönemi kapsamaktadır. Üçüncü merhale ise VI. yüzyılın başlarından itibaren Sabirlerin güçlü bir toplum oluşturarak Derbent’in güneyindeki topraklarda hakimiyetlerini güçlendirme çabalarıyla, Kafkasya ve Ön Asya’nın askeri-siyasi tarihinde Hunların çok önemli bir yer edinmeleriyle sonuçlanmaktadır.27
Kaynaklar, VI. yüzyılın başlarında Hunların Bizans İmparatorluğu ile müttefikliğini göstermektedir. Bizans tarihçisi Kayseriyeli Prokopi, İmparator Anastasi’nin arkadaşı, Derbent’in hakimi Ambazuk hakkında önemli bilgiler vermektedir.28
502 yılında Bizans İmparatorluğu ile Sasani Devleti arasında uzun süren savaş başlar ve Sabirler kimi zaman bu, kimi zamanda diğer tarafı destekleyerek askeri operasyonlara katılırlar. 502 yılının Ağustos-Eylül aylarında Hunlar (Sabirler) Sasaniler tarafından Bizans’a karşı savaşarak Fedesiopol’u ele geçirip yağmalar, Apadana, Edessa, Harram şehirlerini de ele geçirmeye çalışırlar.29
Bizans diplomasisi tüm olanakları kullanarak Hun-Sasani ittifakını bozarlar. 503 yılının sonbaharında Sabirler, Sasani askerlerinin koruduğu Derbent geçidinden geçip Albanya üzerine yürürler.
Bizanslıların bu yürüyüşteki tahrik edici rolleri kaynaklarda açıkça belirtilmektedir. Bizans tarihçisi Ritor, Şah I. Kubad’ın yürüyüşün sebebini sorduğu zaman Hunların ona: “Rum imparatorunun elçiler göndererek sizinle ittifakı bozduğumuz takdirde bize vereceği haracı arttıracak. Şimdi ya Rumların teklif ettiği haracı ödersiniz yeniden müttefik oluruz ya da bu savaşı kabullenirsiniz.” dediklerini yazmaktadır.30
Hunların bu yürüyüşü Sasaniler Devleti için büyük tehlike olduğunu anlayan Şah I. Kubad Mezopatomya’da, Fırat nehri kıyısındaki askeri operasyonları durdurarak esas askeri birliklerini kuzeydoğuya, Kafkasya’ya yöneltir. Spahbed Şapur’un komutasında 12 bin kişilik süvari birliği Sabirleri Mil, Muğan ve Şirvan düzlerinden kuzeye doğru püskürtmeyi başarırlar. 504 yılının Nisan ayında ise Hunlarla savaşa Şah’ın kendisi de katılır. Şah I. Kubad, bütün askeri birliklerini Sasani Devleti için büyük tehlike oluşturan Hunlara karşı çevirir. 505 yılında Bizans İmparatorluğu ile barışı sağlayan Sasanilerin Sabirlerle savaşı 508 yılına kadar devam eder. Sasani ordusu, gergin askeri operasyonlar sonucu Sabirlerin esas güçlerini Derbent geçidinden kuzeye sıkıştırarak geçidi geri alır.31
Bu olaylardan sonra Albanya’da hakimiyetini sağlamlaştırmak, Hazar boyu geçidi elde tutmak için Sasani şahı I. Kubad Derbent’te büyük bir seddin yapımını başlatır. Aynı zamanda güneyde Gilgilçay ve ikinci Beşparmak setlerinin de temelini atar. Bu setlerin yapımı I. Hosrov Anuşiravan hakimiyeti döneminde biter. IX. yüzyıl yazarı Ahmet Balazuri, “Ülkelerin Fethi” kitabında”. Anuşiravan seddini bitirmek için çalıştı. Bu seddin denize birleşen kısmı kaya ve kurşundandı. Eni 300 dirsek olan bu set dağların zirvesine kadar uzamaktaydı. O daha sonra gemilerle taşlar getirilmesini ve denize dökülmesini emretti. Suyun üstüne kadar taşlar doldurulduktan sonra onların üzerinde denizin içine doğru üç mil uzanan bir set yaptırdı.32
Derbent savunma sistemi, Hazar kıyısında düzlük bölgedeki dar geçidi kapatan Derbent kalesi ve yüksek, ormanlık dağlar boyunca uzanan dağbarıdan oluşmaktaydı. Mehşur Arap coğrafyacısı Mukeddesi, Derbent setlerinden bahsederken: “Dağdan denizin ortalarına dek üstünde kale burçları olan duvar çekildiğini” belirtmektedir.33
Deniz seviyesinden 350 metre yükseklikte, Calğan dağ silsilesinin Hazar Denizi’ne doğru sonuncu tepe üzerinde inşa edilen İçkale, denizi, dar geçitleri ve çevre bölgelerin denetimi ve stratjik açıdan Derbent savunma sisteminin baş unsurunu oluşturmaktaydı. İçkale’nin kuzeydoğu ve güneydoğu köşelerinden başlayan, 3.5 ve 3.65 km uzunluğunda, kalınlığı 3-4, yüksekliği 8-15, bazı yerlerde 15-20 metreye ulaşan, 350-450 metre arayla denize kadar uzanan iki duvarı vardı. Esas tehlikenin beklendiği kuzey yönünden kale duvarları 46 burçla sağlamlaştırılmıştır.34 Su altı arkeolojik araştırmalar duvarın 450 metreden fazla mesafede denizin içine doğu uzandığını göstermektedir.35
Narınkale’nin güneybatı köşesinden başlayan Dağbarı Büyük Kafkas Dağı’nın “Zirve, düz ve geçitlerine uzanır”.36 Dağbarı’nın uzunluğuna dair yazılı kaynaklarda çelişkili bilgiler yer almaktadır. İbn al-Fakih, al-Yakubi ve al-Bakuvi Dağbarı’nın 42-50 km, al-Masudi ise onun 240-280 km olduğunu belirtmektedir.37 XX. yüzyılın sonlarında yapılan arkeolojik araştırmalarsa, Dağbarı’nın 40 km’den biraz fazla olduğunu göstererek38 al-Fakih’in, al-Yakubi’nin ve Abdürreşid al-Bakuvi’nin verdikleri bilgilerin daha doğru olduğunu göstermekteler.
Sasani Şahları, Sabirlerin güneye yapabilecekleri akınları durdurmak, Kafkas Albanyası’nın kuzeydoğusunda Türklerin egemenliğine imkan tanımamak için İran’dan Azerbaycan’ın kuzeydoğu topraklarına Fars dilli halkların göçlerini sağlayarak, bu duvarlar boyunca askeri kamplar kurmaktaydılar. Bu tür kamplardan biri, arkeologlar tarafından Gilgilçay duvarı yakınlığında, Bakü-Deveçi otobanın sağ tarafında bulunmuştur.39
Sasani şahlarının bu göç siyasetinin mahiyeti hakkında Orta Çağ kaynaklarından birinde şöyle bir yazıya rastlanmaktadır: “Sasani şahları, bu bölgenin önemini göz önünde bulundurdukları ve kuzey halklarının baskınlarından korktukları için burada cereyan eden olayları büyük bir dikkatle izliyorlardı. Bu yüzden de bu yerin savunması için başka ülkelerden onların itibarını kazanmış, sadık “bekçiler” getirilirdi.”40
Sasani şahlarının bu kocaman savunma duvarlarının büyük bir dikkatle korunmasına rağmen cesur Türk askerleri bu geçilmez duvarları aşarak hızla Kafkasya Albanyası’nın iç vilayetlerine doğru yayılmaktaydılar.
Sasani şahı, ülkesi için rahatsız edici bir güç olan Sabirlerin askeri gücünü rakibi Bizans İmparatorluğu’na karşı çevirmeye çalışan Şah I. Kubad, Hunlarla ittifak yaparak Sabirleri İmparatorluğun üstüne salmayı başarır. 515 yılında Sabirler Ermenistan, Mezopotamya ve Anadolu’daki Bizans mülklerini yağmalamaya başlar.41
VI. yüzyılın 20-30’lu yıllarında Sabirler Bizans’a karşı savaşlarda Sasanileri destekler ve onlarla birlik olup Rum topraklarına baskınlar düzenlerler.42
VI. yüzyılın ilk çeyreğinde Alban kiliseleri Hunlar arasında Hıristiyanlığı yaymak için büyük çabalar harcarlar. Ama Albanya Hıristiyanlarının Sabirler arasında Hıristiyanlığı yaymaya çalışmalarındaki amaç bir taraftan Sasani Şahları ile mücadelede Hunların desteğini kazanmak, diğer taraftan da Albanya’nın iç vilayetlerindeki soygunlara son vermekti.
Azerbaycan’ın kuzeydoğusunda, Hazar sahili arazilerine Sabirlerin bir sonraki akını, 552 yılındaki olaylar ile bağlıydı. O dönemde Sasani şahı önemli sayıda Sabiri ordusuna alarak Bizans’a karşı verdiği savaşta onlardan yararlanmaktaydı. Sabirlerin büyük bir grubunun Sasanilere destek verdiği bu yıllarda, başka bir grubu Derbent geçidini geçip Albanya arazisine baskınlar düzenlemekteydi. Sasani orduları, bu baskınları durdurarak yenilgiye uğratılan Sabirleri Şabran, Abşeron ve Muğan hattı üzerine yerleştirmişler.43 Görkemli Türkolog L. N. Gumilyov, hatta Sabirlerin Albanya’yı işgalinden söz etmektedir.44 Sabirlerin bir bölüğünün Sasanilere destek verdiği bu dönemde diğer bölüğünün Sasanilerin hakimiyetindeki topraklara baskınlar düzenlemeleri, Kuzey Kafkasya’daki Hunların bağımsız boylar halinde yaşamalarından kaynaklanmaktaydı. Bizans tarihçisi Prokopiy Kayseriyeli’nin “Hun-Sabirler sayı olarak oldukça fazlaydılar ve tam bağımsız kollara ayrılmaktaydılar”45 cümlesi bu fikri desteklemektedir.
558 yılında Kuzey Kafkasya’da Avarlar boy göstermeye başlarlar. 552 yılda Göktürkler Jujanların devletlerini yıktıktan sonra onların bir kısmı batıya, Kafkasya’ya doğru çekilirler. Kafkasya’ya göç eden, Çin kaynaklarındaki Jujanlar, Bizans kaynaklarında Avarlar olarak geçerler. Önce Bizans, daha sonra ise Sasanilerle ilişkiler kuran Avarlar Kuzey Kafkasya’da Sabir boylarıyla karşılaşarak onları yenilgiye uğratırlar. Avarlar tarafından yenilgiye uğratılan Sabirlerin bir kısmı Azerbaycan’a, özellikle kuzeydoğu bölgesine çekilerek burada yerleşirler. Yenilgiye uğrayan Sabirlerin Azerbaycan’a çekilmeleri onların daha önce bu topraklarda yaşamış olmalarıyla ilgiliydi. Günümüzde Azerbaycan’ın kuzeydoğu bölgesindeki bazı toponimlerin bir zamanlar Sabirlerin bu bölgede yaşamış olduklarını ispat etmektedir. Daha XIX. yüzyılda bu bölgede Kaleysuvar adlı kale kalıntılarının ve kışlanın olması bunun en güzel örneklerindendir.46 Yine Orta Çağ’da Şabran şehrinin alınmasında Sabirlerin önemli rolü olmuş ve buradaki nüfusun çoğunluğunu oluşturmuşlardır.47 XI. yüzyıl Türk yazarı Mahmud Kaşgari’nin eserinde Şabran şehri Şabran-Şabiran şeklinde anlatılmaktadır.48
Şabran şehri nüfusunun çoğunluğunun Türklerden oluştuğunu Orta Çağ Arap ve Fars kaynakları da onaylamaktadır. A. Firdevsi’nin “Şahname” adlı eserinde tasvir olunan bazı sahnelerin Şabran’la bağlanılması eski çağlardan beri burada Türklerin, özellikle de Hunların yerleşmiş olduğunun bir göstergesidir. İran şahının Turan’da esir tutulduğu ve Rüstem Pehlivan’ın gelip onu kurtarması “Şahname”de belirtilmiştir. XIII. yüzyıl yazarı Zakeriyye al-Kazvini ise Fars Hükümdarı Bican’ın Türk hükümdarı Afrasiyab tarafından esir alındığı zaman atıldığı kuyunun Şabran’da olduğunu yazmaktadır: “Şabran Bab el-Abvab nahiyesinde küçük şehirdir, burada Bican kuyusu vardır, bu kuyu çok derindir. Türk hükümdarı Afrasiyab İran hükümdarı Bican’ı mağlup etti, onu öldürmedi; Bican’dan çok azap eziyet çektiği için zincirletip hapsetti ve bu kuyuya attı. Kuyunun ağzına kaya parçası koydu. Bahadır Rüstem gizlice buraya geldi, kuyunun ağzındaki taşı kaldırarak onu (Bican’ı) azat etti ve Farsların ülkesine geri götürdü.”49 Aynı bilgi XV. yüzyıl yazarı Abdürreşid el-Bakuvinin “Kitap Telhis el-Asar ve Acaip-el-Malik el-Gehhar” eserinde de tekrarlanır. “Orada Bican’ın derin kuyusu var. Türklerin padişahı Afrasiyab İran şahı Bican’ı mağlup ettikten sonra onu öldürmeyip ve savaşlarda Bican’dan çokça eziyet gördüğü için ona işkence etmek istedi. Onu zincirleyip o kuyuya saldı ve kuyunun ağzını büyük kaya ile kapattı. Rüstem gizlice gelip kayayı kuyunun üstünden kaldırdı ve Bican’ı çıkarıp İran ülkesine geri götürdü.”50
Bilindiği gibi, Orta Çağ yazarları Turan derken, Türk halklarının yerleştiği toprakları kastetmekteydiler. Zekeriyye Kazvini’nin ve Abdürreşid Bakuvi’nin İran hükümdarının saklanıldığı zindanı Şabran’da göstermelerinin nedeni şehrin etnik çoğunluğunu Türklerin oluşturmasıdır.
Şabran şehri harabelikleri Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusunda, Deveçi bölgesinin Şahnezerli köyü civarında yer almaktadır. 1979-1990 yılları arasında abide üzerinde yapılmış olan arkeolojik araştırmalar yazılı kaynakların verdiği bilgileri doğrulamış, Şabran’ın ilkin Orta Çağ’da küçük bir kale-şehir olduğunu, IX-X. yüzyıllarda önemli ticaret ve kültür merkezine çevrildiğini, Orta Çağ’ın sonlarına kadar bölgenin ekonomik, askeri, siyasi, kültürel ve dini bakımdan öncül merkezlerinden olduğunu kanıtlamıştır. Arkeolojik kazılar sonucu burada kale, yaşayış evleri, sanatçı imalathanelerinin kalıntıları, iş ve ev araç gereçleri, silah, süs eşyaları vb. gibi çok sayıda maddi kültür örnekleri bulunmuştur.51 Dikkat çekici buluntulardan birisi ise üzerinde “Ameli Saburan” yazılı şişe kap parçasıdır.52 Bilim adamlarına göre, dış pazarlara gönderilen sanat ürünlerinin üzerine bazı hallerde imal edildiği şehrin ismi yazılı damgalar basılırmış.53 “Saburan” isminin Sabirler veya Suvarlarla bağlılığı şüphe doğurmamaktadır.
Muhtemelen X-XI. yüzyıllarda Şabiran, Şaberan adı ile beraber Sabiran, Saburan adları da kullanılmaktaydı. Abidenin ilk kültürel katlarının V-VI. yüzyıllara ait olması da Sabirlerin Azerbaycan’ın kuzeydoğusunda yerleştikleri fikrini desteklemektedir. Sasani Şahları, Azerbaycan’ın Hazar boyu bölgesinde Türk halklarının etnik egemenliklerini her ne kadar engellemeye çalışsalar da bunu başaramamışlar. Alban tarihçisinin “Hun hükümdarı Alp-İlitverin adlı sanlı adamları ve çevresindeki asilzadeler arasında Hursan’dan olan İltegin de vardı”54 cümlesi VII. yüzyılın ilk çeyreğinde Azerbaycan’ın kuzeydoğu bölgesinin belli bir süre Hun hükümdarının yönetimi altında bulunduğunu gösterir. Hursan Azerbaycan’ın kuzeydoğusunda ilkin Orta Çağ’da büyük bir bölge olmuştur. Arap fetihleri çağında bölge hükümdarları arasında Hursanşah’ın da adı geçmektedir. Ahmet Balazuri Azerbaycan’da Arap fetihlerini anlatırken yazıyor: “Onunla (Maclama ile-T.D.) dağların hükümdarları Şirvanşah, Liranşah, Tabasaranşah, Filanşah, Hursanşah hatta Maskat hakimi ile barış sağlamak için acele onun yanına geldiler.”55 Araştırmalar, Hursan vilayetinde Türk menşeli Hurs boylarının yerleştiğini gösterir.56
Sonuç olarak, Azerbaycan’ın Hazar boyu arazilerinin, karmaşık etnik süreçlere sahne olduğunu göz önünde bulundurarak çok uluslu bir bölge olduğunu ve burada Türk unsurunun, özellikle Hun boylarının (Onogurlar ve Sabirler) önemli rol üstlenmiş olduklarını söyleyebiliriz.
1 Drevnie i Srednevekovıe Arkeologiçeskie Pamyatniki Dagestana, Mahaçkala 1980; Halilov Ç. A., Koşkarlı K. O., Arazova R. B., Arkeologiçeskie Pamyatniki Severo-Vostoçnogo Azerbaydjana, Bakü 1991; Gmırya L. B., Prikaspiyskiy Dagestan v Epohi Velikogo Pereseleniya Narodov. Mogilniki, Mahaçkala 1993; Gmırya L. B., Strana Gunnov u Kaspiyskix Vorot, Mahaçkala 1995; Oruçov A. Ş., “Şimal-Doğu Azerbayçan İlk Orta Esirlerde” (arkeoloji tedgigat), Tarih Bilimleri Doktoru Dissertasyasının Avtoreferatı, Bakü 1995.
2 Azerbaycan Tarihi, Bakü 1996, s. 165.
3 Dionisiy, “Opisanie Naselennoy Zemli”, Vestnik Drevney İstorii, no. 1, s. 367, 1948.
4 Klavdi Ptolemey, “Geografiçeskoe Rukovodstvo”, Vestnik Drevney İstorii, 1948, no. 2, s. 465.
5 Patkanov K., “Opıt İstorii Dinastii Sasanidov po Svedeniyam, Soobşaemım Armyanskim Pisatelyami”, Trudı Vostoçnogo Otdeleniya İmperatorskogo Russkogo Arkeologiçeskogo Obşestva,
5 Sankt-Peterburg 1969, çast 14, s. 20-21.
6 Geybullayev G. A., K Etnogenezu Azerbaydjantsev. Bakü 1991, s. 111-114.
7 Caferov Y. R. Gunnı i Azerbaydjan. Bakü 1985, s. 15.
8 Leonti Mroveli, Jizn Kartliyskih Tsarey. İzvleçenie Svedeniy ob Abhazak, Narodov Severnogo Kavkaza, Moskva 1979, s. 25.
9 Aynı kaynak, s. 37-39.
10 Gmırya L. B., Strana Gunnov u Kaspiyskih Vorot, s. 49; Gadlo A. V., Etniçeskaya İstoriya Severnogo Kavkaza IV-X vv., Leningrad 1979.
11 Franstos Buzand, İstoriya Armenii, Pamyatniki Drevnearmyanskoy Literaturı, Yerevan 1953, s. 16.
12 Moisey Kalankatuklu, Albaniya Tarihi, Bakü 1993, 1. kitap, 12. fesil.
13 Aliyev İ., Aslanov G., Plemena Sarmato-Massageta-Alanskogo Kruga v Azerbaydjane. Drevniy Vostok, Yerevan 1976, çast 2, s. 218-237; Aşurbeyli S. B., Gosudarstvo Şirvanşahov, Bakü 1983.
14 Aşurbeyli S. B., Gosudarstvo Şirvanşahov, Bakü 1983, s. 19; Geybullayev G. A., K Etnogenezu Azerbaydjantsev, s. 173-174; Yeremyan, “Rannefeodaenie Gosudarstv Zakavkazya III-VII vv. “, Oçerki İstorii SSSR (III-IX vv.), Moskva 1958, s. 304; yine onun. “Strana “Maheloniya” Nadpisi Kaaba-i-Zarduşt”, Vestnik Drevney İstorii, 1967, no. 4, s. 47-58.
15 Moisey Kalankatuklu, Albaniya Tarihi, 1. kitap, 6. fesil.
16 Patkanov K., Opıt İstorii Dinastii Sasanidov; Gmırya L. B., Strana Gunnov, s. 93-94; Yeremyan S. T., “Strana “Maheloniya” Nadpisi Kaaba-i Zarduşt”, Vestnik Drevney İstorii, 1967, no. 4, s. 54; Mamedova F. Ç., Politiçeskaya İstoriya i İstoriçeskaya Geografiya Kavkazskoy Albanii, Bakü 1986, s. 176-183.
17 Caferov Y., Gunnı i Azerbaydjan, s. 36-37.
18 Caferov Y., Gunnı i Azerbaydjan, s. 38.
19 Yegişe, O Vardane i Voyne Armyanskoy, Yerevan 1971, s. 79-80, 11, 127, 170.
20 Aynı kaynak, s. 31, 53, 79, 92, 127.
21 Prisk Paniyskiy, “Gotskaya İstoriya”, Vestnik Drevney İstorii, 1948, no. 4.
22 Moisey Kalankatuklu, Albaniya Tarihi, 1. kitap, XX fesil.
23 Yegişe, O Vardane i Voyne Armyanskoy, s. 31.
24 Moisey Kalankatuklu. Albaniya Tarihi, 1. kitap, XXI fesil.
25 Prisk Paniskiy, Gotskaya istoriya.
26 Petrukin V. N., Raeiskiy D. S., “Oçerki İstorii Narodov Rossii v Drevnosti i Rannem Srednevekovıye”, Moskva 1998, s. 194.
27 Caferov Y., Gunnı i Azerbaydjan, s. 164-166.
28 Prokopiya Keaariyskogo, İstoriya Voyn Rimlyan s Persami, Sankt-Peterburg 1876, kniga 1, s. 112-113.
29 Hronika İyeşu Spilita, Letopisnaya Novest o Nesçastyah, Bıvşih v Edesse, Amide i Po Vsey Mesopotomii, Pigulevskaya N., Mesopatomiya na Rubeje V-VI vv. Siriyskaya Hronika İyeşu Stilita, Kak İstoriçeskiy İstoçnik, Moskva-Leningrad 1940, s. 148, 153, 155.
30 Caferov Y., Gunnı i Azerbaydjan, s. 71.
31 Caferov Y. R., Gunnı i Azerbaydjan, s. 67.
32 Baladzori, Kniga Zavoevaniya Stran, Materialı po İstorii Azerbaydjana. Bakü 1927, k. 3, s. 7.
33 Velihanlı N. M., IX-XII Esr Arap Coğrafyaşünası – Seyyahları Azerbaycan Hakkında, Bakü 1974, s. 132.
34 Kudryavtsev A. A., “‘Dlinnıe Steni’na Vostoçnom Kavkaze”, Voprosı İstorii, 1977, no. 11; Kudryavtsev A. A., Drevniy Derbent, Moskva, 1982, s. 92-109.
35 Kudryavtsev A. A. “Obsledovanie Drevnego Porta Derbent”, Arkeologiçeskie Otkrıtiya 1985 g. Moskva 1987, s. 628-629.
36 Velihanlı N. M. IX-XII Esr Arap Coğrafyaşünası – Seyyahları Azerbaycan Hakkında, Bakü 1974, s. 51.
37 A.e., s. 51; Abd ar-Raşid al Bakuvi, Kitap Talhis al-Asar va Açaib al-Malik al Kahhar, Moskova 1971, s. 88. İbn-al-Fakih, Kniga o Stranah, Sbornik Materialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza, Tiflis 1902. k. 32, s. 23.
38 Kudryavtsev A. A., Drevniy Derbent, s. 97; Hacıyev M. S., Magomedov A. R., “İssledovaniya Forta Gornoy Stenı (Dağ-Barı) v 1998 g.”, “Kavkaz i Stepnoy Mir v Drevnosti i Srednie Veka”, Mahaçkala 1999, s 48.
39 Aliyev A. A., İbrahimov K. F., “Novıe Dannıe o Gilgilçayskoy Oboronitelnoy Soorujenii”, Tezisi Dokladov Konferensii “Velikiy Oktyabr i Razvitie Arkeologiçeskoy Nauki v Azerbaydjane”, Bakü 1988, s. 44-45.
40 Yakut al-Hamavi, Mu’çam al-Buldan (Svedeniya o Azerbaydjane), Bakü 1983, s. 15.
41 Caferov Y. R., Gunnı i Azerbaydjan, s. 67.
42 Caferov Y. R., Gunnı i Azerbaydjan, s. 88-89.
43 A.e., s. 96.
44 Gumilyov L. N., Drevniye Tyurki, Moskova 1967, s. 35-37.
45 Prokopiy iz Kayserii, Voyna s Gotami, Moskva 1950, s. 407.
46 Geybullayev G. A., K Etnogenezu Azerbaydjantsev, s. 128-129.
47 Artamanov M. İ., Oçerk Drevney İstorii Hazar, Leningrad 1936, s. 188; Geybullayev G. A., Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü Tarihinden, Bakü 1994, s. 204; Mirzazade Ç. H., Toponimı Azerbaydjana v Srednevekovık Arabskik Geografiçeskih İstoçnikah, Bakü 1988, s. 69.
48 Drevnetyurkskiy Slovar, Leningrad 1969.
49 al-Kazwin’s S. M. Kosmographiç, Wisbeden 1967, s. 403.
50 Bakuvi A., gösterilen eseri, s. 95.
51 Dostiyev T. M., “Orta Esr Şabran Şehrinin Arkeoloji Tadgiginin Bazı Netiçeleri”, Azerbaycan Arkeologiyası, 1999, no. 3-4, s. 60-68; Dostiyev T. M., Şimal-Şergi Azerbaycan IX-XV. yüzyıllarda, Bakü 2001.
52 Dostiyev T. M., Şimal-Şergi Azerbaycan IX-XV. yüzyıllarda, s. 175; Geyuşev R. B., Srednevekovıy Gorod Şabran, Bakü 1985, s. 12.
53 Dostiyev T. M., Şimal-Şergi Azerbaycan IX-XV. yüzyıllarda, s. 197-198.
54 Kalankatuklu Moisey, Albanya Tarihi, 2. kitap.
55 Baladzori, Kniga Zavoevaniya, s. 17.
56 Geybullayev G. A., K Etnogenezu Azerbaydjantsev, s. 130-131.
Abd ar-Raşid al-Bakuvi, Talhis Al-Asar Va Acaib Al-Malik Al-Kahhar, Moskova 1971.
Aliyev A. A., İbrahimov K. F., “Novıe Dannıe o Gilgilçayskoy Oboronitelnoy Soorujenii”, Tezisi Dokladov Konferensii Velikiy Oktyabr i Razvitie Arkeologiçeskoy Nauki v Azerbaydjane, Bakü 1988, s. 44-45.
Aliyev İ., Aslanov G., Plemena Sarmato-Massageta-Alanskogo Krugo v Azerbaydjane, Drevniy Vostok, çast 2., Yerevan 1976.
Artamanov M. İ., Oçerk Drevney İstorii Hazar, Leningrad 1936.
Aşurbeyli S. B., Gosudarstvo Şirvanşahov, Bakü 1983.
Azerbaycan Tarihi, Bakü 1996.
Baladzori, Kniga Zavoevaniya Stran, Materialı po İstorii Azerbaydjana. Bakü 1927, kniga 3, s. 332.
Caferov Y. R., Gunnı i Azerbaydjan, Bakü 1985.
Dionisiy, “Opisanie Naselennoy Zemli”, Vestnik Drevney İstorii, 1948, no. 1.
Dostiyev T. M., “Orta Esr Şabran Şehrinin Arkeoloji Tetkikinin Bazı Neticeleri”, Azerbaycan Arkeologiyası, 1999, no. 3-4.
Dostiyev T. M., Şimal-Şergi Azerbaycan IX-XV. Yüzyıllarda, Bakü 2001.
Drevnetyurkskiy Slovar, Leningrad 1969.
Drevnie i Srednevekovıe Arkeologiçeskie Pamyatniki Dagestana, Mahaçkala 1980.
Gadlo A. V., Etniçeskaya İstoriya Severnogo Kavkaza IV-X vv., Leningrad 1979.
Geybullayev G. A., Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü Tarihinden, Bakü 1994.
Geybullayev G. A., K Etnogenezu Azerbaydjantsev, Bakü 1991.
Geyuşev R. B., Srednevekovıy Gorod Şabran, Bakü 1985.
Gmırya L. B., Prikaspiyaskiy Dagestan v Epohi Velikogo Pereseleniya Narodov. Mogilniki, Mahaçkala 1993.
Gmırya L. B., Strana Gunnov u Kaspiyskih Vorot, Mahaçkala 1995.
Gumilyov L. N., Drevnie Tyurki, Moskva 1967.
Hacıyev M. S., Magomedov A. R., “İssledovaniya Forta Gornoy Steni (Dağ-Barı) v 1998 g.”, “Kavkaz i Stepnoy Mir v Drevnosti i Srednie Veka”, Mahaçkala 1999.
Halilov C. A., Koşkarlı K. O., Arazova R. B., Arkeologiçeskie Pamyatniki Severo-Vostoçnogo Azerbaydjana. Bakü 1991.
Favstos Burand, İstoriya Armenii, “Pamyatniki Drevnearmyanskoy literaturu”, Yerevan 1953.
İbn al-Fakih, “Kniga o Stranax, Sbornik Materialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza”, vıp. 32, Tiflis 1902.
Kalankatuklu Moisey, Albanya Tarihi, Bakü 1993.
Klavdi Ptolemey, “Geografiçeskoe Rukovodstvo”, Vestnik Drevney İstorii, no. 2, 1948.
Kudryavtsev A. A., “”Dlinnıe Stenı” na Vostoçnom Kavkaze”, Voprosı istorii, 1977, no. 11. Kudryavtsev A. A., Drevniy Derbent, Moskova 1982.
Kudryavtsev A.A. “Obsledovanie Drevnogo Porta Derbent”, Arkeologiçeskie Otkrıtiya, 1985 g., Moskova 1987.
Mamedova F. C., Politiçeskaya İstoriya i İstoriçeskaya Geografiya Kavkazkoy Albanii, Bakü 1986.
Mirzazade Ç. H. Toponimı Azerbaydjana v srednevekovıx Arabskix Geografiçeskix İstoçnikah, Bakü 1988.
Mroveli Leonti, Jizn Kavkazskih Tsarey, İzvleçenie ob Abhazak, Narodov Severnonogo Kavkaza, Moskova 1979.
Orucov A. Ş., “Şimal-Şergi Azerbaycan İlk Orta Yüzyıllarda” (Arkeoloji Tetkikat), Tarih bilimleri dok. dissert. Avtoreferatı, Bakü 1995.
Patkanov K., “Opıt İstorii Dinastii Sasanidov po Svedeniyam, Soobşaemım Armyanskim Pisatelyami”, Trudi Vostoçnogo Otdeleniya İmperatorskogo Russkogo Arkeologiçeskogo Obşestva, çast 14, Sankt-Petersburg 1869.
Petrukin V. N., Raevskiy D. S., “Oçerki İstorii Narodov Rossii v Drevnosti i Rannem Srednevekovye”, Moskva 1998.
Pigulevskaya N., Mesopotamiya na Rubeje V-VI vv., Sriyskaya Kronika İyeşi Stilita, Kak İstoriçeskiy İstoçnik, Moskva-Leningrad 1940.
Prisk Paniyskiy, “Gotskaya İstoriya”, Vestnik Drevney İstorii, 1948.
Prokopiy iz Kayserii, Voyna s Gotami, Moskva 1950.
Baki universitetiNİn xəBƏRLƏRİ №1 Humanitar elml
ən monqollar əhalini qılıncdan keşirmiş, şəhəri xarabazara çevirmişlər.
əsr Şəmkir şəhərinin xarabalıqları hazırda Şəmkirçayın sol sahilində,
ə kəndinin şimalında yerləşir. 2007-2014-ci illərdə Şəmkir şəhər
ə aparılan genişmiqyaslı stasionar arxeoloji qazıntılar 1 hektardan artıq
ərazini əhatə edir və səkkiz sahədə tədqiqat aparılıb (5, 22-103).
Arxeoloji qazıntılar zamanı şəhər abadlığı ilə əlaqəli maraqlı mühəndis
əri, qurğuları üzə çıxarılıb. Qeyd edək ki, orta yüzilliklərdə Azərbaycan
şəhərlərində əhalinin sıx məskunlaşması, islam dininin təmizliklə bağlı
ələbləri, eləcə də yüksək mədəni-intelektual səviyyə şəhər inzibati-idarə apara-
tından abadlıq məsələlərinin həllini daim diqqət mərkəzində saxlamağı tələb
edirdi. Şəhər sakinlərinin rahat və sağlam yaşam tərzinin təmin olunmasına
əlmiş şəhər abadlığı əsasən üç istiqamətdə həyata keçirilirdi: 1) küçə və
meydanlar döşənir, onların səliqə-sahmanına diqqət yetirilirdi; 2) şəhər əha-
ələbatını təmin etmək məqsədi ilə quyular qazılır, arxlar,
ərdən quraşdırılmış su kəmərləri çəkilir və ya kəhrizlər inşa edilirdi; 3)
şəhərin sanitariya-gigiyena durumunu zəruri səviyyədə saxlamaq məqsədi ilə
şəhərlərdə yaşayış evləri, ictimai və dini binalar, istehsalat tikililəri sanitar-
əyinatlı xüsusi mühəndis qurğuları ilə təchiz olunurdu (6, 81).
Arxeoloji qazıntılar orta əsrlərdə Şəmkir şəhərində küçə və meydanların,
əyətlərin döşəndiyini təsdiqləyir. Bu nöqteyi-nəzərdən IV-VI qazıntı sahə-
ə aparılan arxeoloji qazıntılar böyük maraq doğurur. Narınqalada, IV
qazıntı sahəsində aşkar edilmiş, XI-XIII əsrin əvvəllərində fəaliyyət göstərmiş,
ənub-şimal istiqamətli iki paralel küçələr daşlı qum tökülərək döyəclənərək
ərkidilmişdir. Küçə bir neçə dəfə təmir edilmiş, nəticədə küçənin səviyyəsi 40
sm qalxmışdı. Sonuncu təmir zamanı şərqdəki küçənin bəzi sahələri tava
ək ki, V qazıntı sahəsi iki yaruslu olması ilə digər qazıntılardan
ərqlənir. Bu sahədə, yuxarı yarusda aparılan tədqiqatlar nəticəsində şəhər qala
divarının narınqalaya sıx yaxınlaşaraq onun şimal divarının qarşısında dar
əhliz yaratdığını üzə çıxarılıb. Dəhlizin eni 4-4,5 m təşkil edir. Arxeoloji
qazıntılar nəticəsində Narınqala və şəhristan qala divarlarının sıx yaxınlaşaraq
əhliz yaratdıqları sahənin XI-XII əsrlərdə çaydaşları və bişmiş kərpic
parçaları ilə döşənməsi müəyyənləşdirilib. Bu məqsədlə həm də bişmiş kərpic
istehsalında əmələ gələn tullantılar da istifadə olunmuşdu (5, 70). Çaydaşları
ə kərpic parçaları sıx döşəndikdən sonra aralardakı boşluqlara bişmiş kərpic
ə çınqıl tökülərək bərkidilmişdir. Tədqiqatlar döşəmənin müəyyən
ətdən bir təmir olunduğunu, nəticədə döşəmənin bir neçə qatının əmələ
V qazıntı sahəsinin aşağı yarusunda, şəhristanın biri-digərindən 10 m
əsafədə yerləşən divarları arasındakı sahənin döşənməsində üç səviyyə müəy-
ənləşdirilib. Əvvəlcə sahə 70×70 sm, 55×53 sm, 44×37 sm, 42×26 sm və s.
ərdə tava daşlarla döşənmişdi. Daşlar biri-digərinə kip birləşdirilərək ha-
əth əmələ gətirmişdi. Müəyyən vaxt keçdikdən sonra təmir aparılaraq
ərazi kvadrat biçimli bişmiş kərpiclərlə döşənmişdi. XII əsrin sonu-XIII əsrin
əvvəllərində yenidən təmir işləri aparılmışdır. Üst, yuxarı səviyyə çınqıl və
xırda çaydaşından olub əhəngli məhlulla qarışdırılmış, döyəclənərək qalınlığı 8
ə çatan qat yaratmışdı (7, 227). Küçənin oxşar üsulla döşənməsi şəhristanın
şimal-şərq sektorunda da qeydə alınıb. Belə ki, VI qazıntı sahəsində arxeoloji
qazıntılar nəticəsində şimal- qərbdən cənub- şərqə istiqamətlənmiş, eni 2 m-
ən artıq olan məhəllədaxili kücə aşkarlanıb. Kücəyə mütəmadi olaraq xırda
çay daşları və çınqıl tökərək döyəcləmiş və onu düzləndirmişdilər (5, 86).
ədqiqatlar həyətlərin, istehsalat və məişətlə bağlı komp-
ərin də səliqə-sahmanına böyük əhəmiyyət verildiyini nümayiş etdirir. IV
qazıntı sahəsində aparılan arxeoloji qazıntılar zamanı IX-X əsrlərə aid inşaat
qatında üzə çıxarılan həyətlər nazik, yastı çaydaşları, tava daşlar və kvadrat
li bişmiş kərpiclərlə döşənmişdi (6, 81).
əlum olduğu kimi, orta əsrlərdə Azərbaycanda şəhərlərin idarə aparatı
ərin suya ehtiyacını ödəmək, su təchizatı sisteminin təşkili və onun saz
əziyyətdə saxlanması üçün təbii coğrafi şəraitdən asılı olaraq arx, kəhriz və
saxsı tünglərdən quraşdırılmış su kəmərləri inşa edirdilər. Arxeoloji tədqi-
qatlarla Şəmkir şəhərinin su ilə təchizatında kəhrizlərdən, tünglərdən quraş-
dırılmış su kəmərlərindən istifadə olunduğu təsdiqlənmişdir.
Şəhristanın qərb divarı qalıqlarından 20 m aralı, ona paralel, şəhərin
əsində kəhriz qalıqları aşkarlanıb. Kəhrizin kürəsi bişmiş kərpiclə
tağlı şəkildə hörülüb. Onun eni 82 sm, hündürlüyü 51 sm-dir. Kəhrizin yox-
lama quyusu aşağıya genişlənən konus şəklində olub dərinliyi 1,45 m, diametri
ağzında 43 sm, dibində 82 sm-dir (6, 82).
əlum olduğu kimi, yaşayış məskənlərinin coğrafi şəraitinə uyğun olaraq
əhrizlərin qazılmasında müxtəlif üsullardan istifadə olunurdu. Daş süxurlu və
qayalıq ərazilərdə kəhrizin kürəsi daşda çapıldığından onu əlavə üzləməyə
ehtiyac qalmırdı. Düzən, yumşaq torpaqlı ərazilərdə çəkilən kəhrizlər yerin
altından lağım atmaq yolu ilə qazılırdı (8, 31-36; 9, 54-55). Kəhriz xətti xarab
olmasın deyə daşla və ya bişmiş kərpiclə hörülürdü. Kəhrizləri vaxtaşırı
əmizləmək, lazım gəldikdə onu təmir edə bilmək üçün müəyyən məsafələrlə
xüsusi yoxlayıcı qurğular-quyular inşa edilirdi.
əhrizlərdən orta əsr Bərdə, Gəncə, Bakı, Təbriz şəhərlərinin su təchiza-
tında istifadə olunması arxeoloji qazıntılarla tam təsdiqlənmişdir.
Ətraf ərazilərdəki mənbələrdən suyun şəhərə gətirilməsində və onun
əhəllələrə, ictimai-dini binalara və yaşayış evlərinə paylanmasında tünglər-
ən quraşdırılmış kəmərlərdən geniş istifadə edilməsi arxeoloji qazıntılar
aparılmış bütün Azərbaycan şəhərlərində olduğu kimi Şəmkirdə də qeydə
alınmışdır. Şəhristanın mərkəzində, VII qazıntı sahədə uzunluğu 46 sm olan
ərdən quraşdırılmış cənub-şərqdən şimal-qərbə istiqamətlənmiş su kəmə-
lıqları aşkarlanıb (10, 258).
əchizatı ilə bağlı maraqlı qurğu V qazıntı sahəsinin üst yarusunda
ə çıxarılmış hidrotikilidir. O, ovdanı xatırladan quruluşa malik olub yerüstü
ə yeraltı hissələrdən ibarətdir (6, 70-71, 79). Bişmiş kərpiclərlə əhəngli
əhlulda inşa edilmiş bu tikilinin 13 pillədən ibarət pilləkəni və tağlı tavanı
vardır. Girişin qarşısında hündürlüyü 1,95 m, dərinliyi 80 sm, tağının hündür-
lüyü 42 sm olan tağlı taxça yerləşir. Yeraltı hidrotikilinin havasının təmizlən-
əsi üçün şərq divarında tünglərdən quraşdırılmış yelçəkən var. Hidrotikilinin
dibi dördkünc biçimd
ətlə, təsvir olunan hidrotikili, elecə də aşkarlanmış kəhriz qalığı
əsr Şəmkir şəhərində mürəkkəb, texniki cəhətdən mükəmməl su təchizatı
sisteminin mövcudluğuna dəlalət edir.
ərin sıx yerləşdiyi, on minlərlə əhalinin yaşadığı şəhərlərdə
əsələlərinin həllinə yönəlmiş tədbirlərin həyata keçirilmə-
ə ehtiyac duyulurdu. Yazılı qaynaqların məlumatından bəlli olur ki, şəhər
sanitariyasını təmin edən müəyyən daxili qaydalar var idi və bütün sakinlər ona
ət edirdi. Mühtəsib nəzarətinin ciddiliyi ilə şəhər sakinlərinin rahatlığını
pozan hallar minimuma endirilirdi, t
əqsirli şəxslər cəzalandırılırdı, hərc-mərc-
ə imkan verilmirdi. Arxeoloji tədqiqatlar da küçə və meydanların, ictimai-
dini binaların, istehsalat tikililərinin təmizliyinə diqqət yetirildiyini, bu
əqsədlə xüsusi mühəndis qurğuları düzəldiyini sübuta yetirir. Çirkab və zibil
quyuları, derinaj və kanalizasiya xətləri belə qurğulardan idi. Lokal kanaliza-
siya üçün çirkab quyularının qazılması aparılan arxeoloji tədqiqatlarla təsdiq-
ənmişdir. Belə quyuların üstü bişmiş kərpic və ağ, yastı daşla örtülürdü. IV
qazıntı sahəsinin 6Q kvadratında aşkarlanan, dərinliyi 2 metrdən artıq olan
çirkab quyusunun üz
əri 100 sm x 78 sm ölçüdə bişmiş kərpiclərlə və
düzbucaqlı ağ puç daşla hörülüb (11, 265).
Şəmkir şəhərində mükəmməl, şaxələnmiş kanalizasiya sistemi mövcud
idi. V qazıntı sahəsinin aşağı yarusunda XII əsrə aid ümumşəhər kanalizasiya
sisteminin qalıqları aşkarlanıb. O çaydaşlarından və ağ, yastı daşlardan hörül-
müş, üstü yastı, 65x38x25 sm; 68x44x28 sm; 66x22x27 sm; 65x28x22 sm
ərdə ağ daşlarla örtülmüşdü. Qərbdən şərqə istiqamətlənmiş, eni 43,5 –
ərinliyi isə 48-49 sm olan kanalizasiya xətti şəhər qapısının altından
keçmişdir. Bayır qala divarında isə eni 44 sm, hündürlüyü 48-49 sm olan
xüsusi açırım düzəldilmişdi. Şəhristanın şimal-şərq sektorunda, VI qazıntı
əsində aşkarlanan və 18,3 m uzunluqda tədqiq edilən kanalizasiya xətti isə
şəhərin bir məhəlləsinə xidmət etmişdir. O çay daşlarından inşa olunaraq ağ
yastı daşlarla üstü örtülmüşdür. Suyun axıdıldığı kanalın eni 14-20 sm,
ərinliyi isə 22-25 sm-dir. Bu mühəndis qurğusu şimal-qərbdən cənub-qərbə
ətlənib və görünür, ümumşəhər kanalizasiya xəttinə birləşirmiş.
Şaxələnmiş kanalizasiya sisteminin qalıqları şəhər yerinin narınqala
əsində, IV qazıntıda da üzə çıxarılıb. IX –X əsrlərə aid həmin mühəndis
qurğusu bişmiş kərpic, çaydaşı və ağ daş lövhələrdən istifadə etməklə kürəbənd
ə inşa olunmuşdur (6, 83, şəkil 4).
V qazıntı sahəsinin yuxarı yarusunda, Şəhristan və Narınqala divarlarının
yaxınlaşaraq dar dəhliz yaratdığı sahədə aşkarlanmış drenaj qurğusu da diqqə-
əlayiqdir. Bura döşənərkən yagış və qar sularının kənarlaşdırılması üçün
bişmiş kərpic və ağ daşdan uzunluğu 2,2 m olan xüsusi drenaj xətti düzəl-
ərək üstü tava daşlarla örtülmüşdü. Su tava daşlar arasından eni 12-17 sm,
ərinliyi 25 sm olan axara süzülür və Şəhristan divarındakı boşluq vasitəsi ilə
ənara çıxarılırdı (5, 70).
əişət və istehsalat tullantıları, müxtəlif cür zir-zibil imkan daxilində
şəhərdən kənara çıxarılırdı. Şəhər daxilində isə zibil yalnız xüsusi dərin quyu-
lara atılırdı. Orta əsr Şəmkir şəhər yerində arxeoloji qazıntılar zamanı zibil qu-
yuları ilə yanaşı, külün atılması üçün qazılmış xüsusi kül quyularına da rast
əliklə, 2007-2014-cü illərdə orta əsr Şəmkir şəhər yerində aparılan
arxeoloji qazıntılar nəticəsində üzə çıxarılmış küçə qalıqları, kəhriz xətti,
ərdən quraşdırılmış su kəməri qalıqları, yeraltı hidrotikinti, şaxələnmiş
ətti və digər faktik maddi dəlillər şəhər idarəsinin abadlığın
qayğısına qaldığını, zəruri tədbirlər görüldüyünü təsdiqləyir. Şəhər abadlığının
ək səviyyəsi şəhər əhalisinin ümumi mədəni səviyyəsinin öz dövrünə görə
ək olması, qədim ənənələrinin yaşaması, iqtisadi-mədəni əlaqələrin geniş-
ənməsi, islam dinin gigiyena ilə bağlı ciddi tələbləri ilə bağlı idi.
V qazıntı sahəsi. Hidrotikili.
V qazıntı sahəsi. Kanalizasiya xəttindən görüntü.
IV qazıntı sahəsi. Üstü hörgülü çirkab quyusu
əlixanlı N.M. IX-XII əsr ərəb coğrafiyaşünas-səyyahları Azərbaycan haqqında.
Bakı: Elm,1974, 223 s.
Баладзори. Книга завоевания стран. Перевод с арабского П.К.Жузе // Известия
Общества Обследования и Изучения Азербайджана. Баку, 1927, №4, с. 3-32.
Hudud al-Alam. The region of the world. A Persian geography. 372 h.d. / 982 a.d.
Trans. and expl. by V. Minorski. London, 1937.
Миклухо-Маклай Н.А.Географическое сочинение XIII в. на персидском языке.
Ученые записки Института Востоковедения АН СССР, 1954, т.9.c. 175-210.
əşirov R.Y., Mirzəyev R.H., Hüseynli N.N. Orta əsr Şəmkir şəhəri:
arxeoloji qazıntılar və artefaktlar. Bakı: Caşıoğlu, 2013, 516 s.
Dostiyev T.M. Orta
əsr Şəmkir şəhərinin abadlığına dair // Azərbaycanın arxeolo-
giyası və etnoqrafiyası, 2009, №1, s. 81-86.
əşirov R.Y., Hüseynli N.N., Mirzəyev R.H. Şəmkir şəhər yerində
ə aparılan arxeoloji tədqiqatlar // Azərbaycanda arxeoloji tədqiqatlar-2010.
Bakı: Xəzər Universiteti, 2011, s. 222-232
Рустамов Я.Ф. Этнографические данные о кягризной системе водоснабжения в
Азербайджане в XIX – начале XX вв. // Международный конгресс антрополо-
гических и этнографических наук 1964. М., 1970, т.V, c. 31-36.
Qasımov E. Azərbaycanın orta əsr şəhərlərinin su təchizatı (IX-XV əsrlər). Bakı:
Adiloğlu, 2002, s. 199.
əşirov R.Y., Hüseynli N.N., Mirzəyev R.H. Şəmkir şəhər yerində
aparılan arxeoloji tədqiqatlar // Azərbaycanda arxeoloji tədqiqatlar-2011. Bakı: Xəzər
Universiteti, 2012, s.248-265
əşirov R.Y., Hüseynli N.N., Mirzəyev R.H. Şəmkir şəhər yerində
aparılmış arxeoloji tədqiqatlar // Azərbaycanda arxeoloji tədqiqatlar-2012. Bakı:
əzər Universiteti, 2013, s.257-268
БЛАГОУСТРОЙСТВО СРЕДНЕВЕКОВОГО ГОРОДА ШАМКИР
В СВЕТЕ АРХЕОЛОГИЧЕСКИХ РАСКОПОК
В статье на основе данных археологических раскопок 2007-2014 гг. исследуется
благоустройство средневекового города Шамкир. Археологические данные свидетельст-
вуют, что благоустройство средневекового города Шамкир осуществлялось, в основном,
в трех направлениях: 1) мощение дворов, улиц и площадей; 2) возведение кягризов и
прокладка водопроводов, обеспечивающие нужды горожан питьевой водой; 3) инже-
нерные устройства, поддерживающие на должном уровне санитарно-гигиеническое сос-
тояние города. Высокий уровень городского благоустройства был обусловлен древними
традициями градостроительства, культурными достижениями, интенсивными экономи-
ческими и культурными взаимосвязями, требованиями Ислама.
Ключевые слова: Шамкир, средневековье, благоустройство города, кягриз, кана-
IMPROVEMENT OF MEDIEVAL TOWN OF SHAMKIR
IN THE LIGHT OF ARCHAEOLOGICAL EXCAVATIONS
The article studies the improvement of the medieval town of Shamkir on the basis of the
data of the archaeological excavations in 2007-2014 years. Archaeological evidences confirm
that the improvement of the Medieval town of Shamkir was carried out mainly in three direc-
tions: 1) paved courtyard, streets and squares; 2) the construction of kahrizs and laying of water
pipes to ensure the needs of residents for drinking water; 3) engineering devices that support
the appropriate level of sanitary and hygienic conditions in the city. High level of urban devel-
opment was driven by the ancient traditions of urban development, cultural achievements, and
intensive economic and cultural relationships in the light of Islam.
Key words: Shamkir, Middle Ages, kahriz, hydroconstruction, sewerage
ФАЯНСОВАЯ ПОСУДА С АЖУРНЫМ ДЕКОРОМ ИЗ СРЕДНЕВЕКОВЫХ ГОРОДИЩ АЗЕРБАЙДЖАНА (ПО МАТЕРИАЛАМ ГЯНДЖИ И ШАМКИРА) Текст научной статьи по специальности «История и археология»
В статье представлены результаты изучения фаянсовой посуды с ажурным декором , выявленных на средневековых городищах и Шамкир и Старая Гянджа. Эта керамика сельджукского периода покрыта глазурью бирюзового, синего, сине-сиреневого и молочного цветов, декорирована гравировкой или плоскорезным орнаментом и техникой “grain de riz” («рисовое зерно»). Ажурный декор , выполненный техникой “grain de riz”, как правило, дополняя гравированный или плоскорезный декор, усиливал декоративности изделия.
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
Похожие темы научных работ по истории и археологии , автор научной работы — Достиев Т.М.
КАШИННАЯ КЕРАМИКА ИЗ ЦАРЕВСКОГО ГОРОДИЩА В ХРАНЕНИИ ГОСУДАРСТВЕННОГО ИСТОРИЧЕСКОГО МУЗЕЯ
Протодизайн и цвет в керамике Казахстана
КЛАССИФИКАЦИЯ ХУДОЖЕСТВЕННОЙ ГЛАЗУРОВАННОЙ КЕРАМИКИ ДЕРБЕНТА КОНЦА VIII-X ВВ. (НА ПРИМЕРЕ МАТЕРИАЛОВ ИЗ РАСКОПОВ XXVII И XXXIII)
Особенности развития архитектурного керамического декора Саратова
Импортная поливная керамика Маджара как источник по изучению международной торговли в Золотой Орде
i Не можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
FAIENCE WARE WITH OPENWORK DECOR FROM THE MEDIEVAL SETTLEMENTS OF AZERBAIJAN (BASED ON MATERİALS FROM GANJA AND SHAMKİR)
The article presents the results of the study of faience dishes with openwork decor, found in the medieval settlements of Shamkir and Old Ganja. This pottery of the Seljuk period is glazed with turquoise, blue, blue-lilac and milky colors, decorated with engraving, flat-cut ornaments and the “grain de riz” (“grain of rice”) technique. Openwork decor, made using the “grain de riz” technique, as a rule, complementing the engraved or flat-cut decor, enhanced the decorative effect of the product.
Текст научной работы на тему «ФАЯНСОВАЯ ПОСУДА С АЖУРНЫМ ДЕКОРОМ ИЗ СРЕДНЕВЕКОВЫХ ГОРОДИЩ АЗЕРБАЙДЖАНА (ПО МАТЕРИАЛАМ ГЯНДЖИ И ШАМКИРА)»
HISTORICAL AND ARCHEOLOGICAL SCIENCES
ФАЯНСОВАЯ ПОСУДА С АЖУРНЫМ ДЕКОРОМ ИЗ СРЕДНЕВЕКОВЫХ ГОРОДИЩ АЗЕРБАЙДЖАНА (ПО МАТЕРИАЛАМ ГЯНДЖИ И ШАМКИРА)
Бакинский Государственный Университет доктор исторических наук
FAIENCE WARE WITH OPENWORK DECOR FROM THE MEDIEVAL SETTLEMENTS OF AZERBAIJAN (BASED ON MATERIALS FROM GANJA AND SHAMKiR)
Baku State University doctor of historical sciences DOI: 10.5281/zenodo.6806935
В статье представлены результаты изучения фаянсовой посуды с ажурным декором, выявленных на средневековых городищах и Шамкир и Старая Гянджа. Эта керамика сельджукского периода покрыта глазурью бирюзового, синего, сине-сиреневого и молочного цветов, декорирована гравировкой или плоскорезным орнаментом и техникой “grain de riz” («рисовое зерно»). Ажурный декор, выполненный техникой “grain de riz”, как правило, дополняя гравированный или плоскорезный декор, усиливал декоративности изделия.
The article presents the results of the study of faience dishes with openwork decor, found in the medieval settlements of Shamkir and Old Ganja. This pottery of the Seljuk period is glazed with turquoise, blue, blue-lilac and milky colors, decorated with engraving, flat-cut ornaments and the “grain de riz” (“grain of rice”) technique. Openwork decor, made using the “grain de riz” technique, as a rule, complementing the engraved or flat-cut decor, enhanced the decorative effect of the product.
Ключевые слова: Азербайджан, фаянсовая посуда, сельджукский период, техника “grain de riz”, ажурный декор.
Keywords: Azerbaijan, faience dish, Seljuk period, “grain de riz” technique, openwork decor.
Глазурованную керамику, изготовленную из силикатной массы и покрытую непрозрачной или прозрачной поливой, как правило, называют фаянсом [1, 10; 2, 20]. В советской и российской литературе для керамики восточного типа, имеющей высококремнеземную силикатную основу, используется термин «кашинная керамика», а в европейской и американской литературе – наряду с фаянсом (faience) применяется также термин «кварц-фриттой» (guartz-frit) с «составным материалом», «искусственной» или «каменной» массой (artificial paste, stonepaste) [3, 75].
В качестве основы использовался кварцевый песок. В трактате ал-Кашани 1301 г. приводятся следующие компоненты: 10 частей «сахарного камня», 1 часть фритты, 1 часть белой глины лури, растворенной в воде [4, с. 43]. Считается, что «сахарный камень» мог быть полевым шпатом или белым кварцем.
Целью данной статьи является изучение фаянсовой посуды сельджукского периода с ажурным декором, обнаруженной на средневековых городищах Старая Гянджа и Шамкир. Оба городища расположены в западном регионе Азербайджанской Республики. Археологические исследования свидетель-ствуют, что расцвет городов Гянджа и Шамкир приходится на XI-XII вв. Город Гянджа был важным военно-политическим, торгово-ремес-ленным и культурным центром средневекового
Азербайджана. Став столицей и резиденцией династии Шеддадидов, затем наместников Сельджукидов и Атабеков Азербайджана, Гянджа развивается быстрыми темпами. В сельджукскую эпоху в Азербайджане не было городов «которые могли бы сравниться с Гянджой [5, 910]. Этот город стал важнейшим торгово-ремесленным центром не только Кавказа, но и всего Ближнего и Среднего Востока [6, 188]. Средневековое городище Гянджа расположено к северо-востоку от современного города Гянджа. Археологические исследования указывают, что город раскинулся по обоим берегам реки Гянджачай. Две части города сообщались между собой тремя большими многопролетными мостами. Слои сельджукского периода насыщены образцами прекрасной красноглиняной глазурованной керамики, фаянсовой посудой, тонкими стеклянными изделиями, предметами украшений, монетами и т.д.
Город Шамкир, расположенный на западе от Гянджи, сыграл значительную роль в военно-политической, социально-экономической и культурной жизни средневекового Азербайджана. Городище Шамкир расположено на левом берегу реки Шамкирчай, на северной окраине современно села Гядимгала Шамкирского района. В 2006-2021 гг. на территории шахристана и цитадели городища на девяти раскопочных участках общей площадью более 1 га велись раскопки. В вещевых коллекциях,
происходящих из культурных напластовании сельджукского периода, присутствуют многочисленные образцы фаянсовоИ посуда, в том числе изделия с ажурном декором.
Фаянсовая посуда с ажурным декором
Фаянсовая посуда с ажурным декором из археологических раскопок городища Шамкир покрыта поливой бирюзового, синего, сине-сиреневого и молочного цветов. Ажурный декор, как правило, «служил дополнением гравированному или плоскорезному декору, имитируя китайскую керамику, в стенки которой вставлялись рисовые зерна, выгоравшие при обжиге и оставлявшие отверстия» [2, 67]. Такую керамику производили также в Центральной Азии, Иране и Сирии. Некоторые исследователи предполагают, что первоначальным центром производства этой керамики была Средняя Азия (Хорасан), откуда в XII—XIV вв. она распространилась в Китай [7, 184].
Образцы с двусторонней поливой молочного цвета представлены небольшими обломками тонкостенных чаш. Они украшены гравировкой или плоскорезным орнаментом и техникой “grain de riz” («рисовое зерно»). Из-за небольших размеров фрагментов достоверная реконструкция и подробная характеристика декора невозможна (рис. 1: 1-2).
Фрагменты тонкостенной чаши покрыты поливой зелено-бирюзового цвета, украшены плоскорезным орнаментом геометрического характера, который дополнительно, оживлен ажурным декором (рис. 1: 4).
Небольшой обломок посуды закрытого типа снаружи покрыт бирюзовой поливой, украшен сельджукской цепью. Ажурный декор особенно четко прослеживается с внутренней, непокрытой глазурью стороны посуды (рис. 1: 7,). Другой небольшой обломок сосуда закрытого типа с бирюзовой поливой украшен плоскорезным орнаментом растительно-геометрического характера (рис. 1: 8).
Рис. 1. Фрагменты фаянсовых сосудов с ажурным декором (Шамкир)
Небольшой обломок тонкостенной чаши с прямым венчиком покрыт, синей глазурью светлого оттенка, декорирован гравировкой и техникой “grain de riz” («рисовое зерно») (рис. 1: 3). Размеры фрагмента не позволяют реконструировать декор полностью.
Обломок тонкостенной чаши с двусторонней покрытой синей глазурью светлого оттенка, с внутренней стороны под венчиком украшен орнаментальным поясом, выполненный гравировкой и техникой “grain de riz”. Узор состоит из стилизованного растительного элемента, оживленный ажуром (рис.1: 5). Целый экземпляр чаши с аналогичным декором известен из коллекции музея Метрополи-тан и датируется XII в. [8].
Чаша на кольцевом поддоне, полусферическим туловом с внутренней стороны покрыта синей поливой, декорирована тонкой гравировкой и техникой “grain de riz”. Орнаментальный пояс на стенке чаши заполнен стилизованным растительным орнаментом в виде повторяющихся парных листьев с точками и знаком в виде буквы «нун» арабского алфавита (рис. 2: 2).
Другая чаша на кольцевом поддоне с высоким бортиком покрыта синей поливой, декорирована
плоскорезным орнаментом и техникой “grain de riz”. Широкий орнаментальный пояс на стенке чаши с наружной стороны украшен растительным орнаментом «ислими» (рис. 2:3).
Тонкостенная чаша с двусторонней покрытой поливой сине-сиреневого оттенка представлена маленькими фрагментами, декорирована плоскорезным орнаментом и техникой “grain de riz”. Из-за небольших размеров фрагментов реконструировать декор полностью невозможно, тем не менее можно определить в целом характер орнамента, видимо, был растительным (рис. 2:1).
Заслуживает внимания художественное оформление чаши, обнаруженной на городище Старая Гянджа. Она покрыта поливой бирюзовой глазурью светлого оттенка, и имеет высокий, каблуч-ковидный поддон, горизонтально расходящиеся стенки, которые переход в высокий бортик с прямым венчиком. В центре композиции, на дне чаши расположена розетка в виде солнечного диска с росписью красителем темного цвета. Внутри розетки нанесено изображение двух человеко-птиц, стоящих лицом к лицу. А между ними расположен стилизованный растительный орнамент, очевидно, древо жизни.
Рис. 2. Фаянсовая посуда с ажурным декором: 1-3- Шамкир; 4- Старая Гянджа
Примечательно, что верхняя половина бортика чаши украшена орнаментальным поясом. С внешней стороны пояс представляет собой рельефный орнамент сельджукская цепь, выполненный техникой «в резерве». С внутренней стороны пояс состоит из ажурного декора (рис. 2: 4), который производился просверливанием стенок посуды и последующей заливкой их поверхности прозрачной глазурью. Надо отметить, что образ птицы с головой женщины на Востоке имеет глубокие корни. Образы человеко-птицы известны с III тыс. до н.э.
Они нашли свое отражение в египетских и аккадских мифах [9, 56; 10, 69]. С I тыс. до н.э. образ птицы с головой человека получает широкое распространение в искусстве Греции, Ирана, Индии, Центральной Азии, Кавказа. Подобные образы в различных культурах называются по-разному: в Месопотамии Зу, в Египте Ба, в Греции Сирена и Гарпия. У народов Центральной Азии богиня Умай представляется сказочной птицей, которая якобы гнездитсяв воздухе. В сакральных текстах алтайцев Умай называется «птица-мать», в арабизированном
мире – «Хумай» – дева-лебедь, птица счастья [11, 47].
Образ птицы с головой женщины как некий сакральный символ занимает важнейшее место и в декоративно-прикладном искусстве ислама. Известный знаток поливной керамики Кавказа и Причерноморья А.Л. Якобсон отмечает, что райская дева-птица, антропоморфный образ солнечной птицы, в XП-XШ вв. в качестве оберега приобрела в искусстве мусульманского Востока большую популярность [12, 138].
Основные иконографические признаки птицы с головой женщины устойчивы несмотря на то, что они связаны с различными религиозно-культовыми традициями. В целом, образ девы-птицы был распространен в различных культурах Востока и Запада и является важным показателем межкультурных связей в широком ареале [10].
Археологические данные свидетельствуют, что фаянсовая посуда являлась важным атрибутом городского быта. Тесные связи внутри огромной Сельджукской империи, а также интенсивное движение товаров и ремесленников по Шелковому пути способствовали взаимовлиянию и обогащению во всех отраслях художественных ремесел, в частности, в производстве фаянсовой посуды. В художественном оформлении фаянсовой посуды рассматриваемого типа в основном использовали геометрические, растительные элементы и изобразительные мотивы. Особенно большим успехом пользовался растительный орнамент – ислими.
1. Кубе А.Н. История фаянса. Берлин: Государственное издательство, 1923, – 122 а
2. Коваль В. Ю. Керамика Востока на Руси. IX-XVП вв. М.: «Наука», 2010,- 269 а
3. Коваль В. Ю. Кашинная керамика Золотой Орды // Российская Археология, 2005, №2, с. 75-86.
4. Ritter H., Ruska S., Sarre F., Winderlilich R. Tine Persische Beschreibung der Fayencetechnik von Kashan aus dem Jahre, 700 h. // Orientalische Steinbucher und persishen Fayencetechnik? istanbul, 1935, p. 16-48.
5. Петрушевский И.П. 1937. Хамдаллах Казвинкак исторический источник по социальноэкономической истории Восточного Закавказья // Известия Академии Наук СССР, Отд. общ. наук, М.-Л.: № 4, сс. 873-920.
6. Буниятов З.М. Государство Атабеков Азербайджана (11361225). Баку: Элм, 1978.
7. Azerbaijan on the Silk Road. (Edited by S. Mustafayev). Baku: “Tahsil” Publishing House, 2020, 344 p.
8. http: www.metmuseum.org/art/collection /search/451765.
9. Hooke, S. Middle Eastern Mythology. New York: Penguin Books Ltd, 1963, 224 p.
10. Деменова В. В., Безносова А. О. Образ девы-птицы в искусстве стран Евразии (к постановке вопроса) // Вестник Томского государственного университета. Культурология и искусствоведение, 2019, (35), с. 169-181
11. Акчурина-Муфтиева Н.М. Антропоморфизм и зооморфизм в орнаментальном искусстве крымских татар // Исламский фактор в интеграционных процессах Великого Шелкового пути. Материалы II Международной научно-богословской конференции «Духовный Шелковый путь. Созидание.Интеграция» (Болгар-Казань, 3-5 сентября 2017 г.) М.: Изд-во «Исламская книга», 2018. С. 42-50
12. Якобсон А.Л. 1979. Керамика и керамическое производство средневековой Таврики. Л.: «Наука», 1979, 164 c.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.