Enver Memmedxanli – Wikipedia
Koca Şeyx Amiri ağlar bir sesle nida eledi:
Enver Memmedxanlı (Göyçay, Baku, 1991)
29 Şubat 1913 tarihinde, Göyçay şehrinde doğ- muştur. Baba adı Qafar’dır. İlk okulu bitirdikten sonra Bakü’de Neriman Nerimanov Adına Senaye Texnikumu’nda (1926-1931), Moskova’da Devlet Yüksek Sinemacılık Enstitüsü’nde (1936-1938) öğ- renim qörmüştür. 1931-34 yıllan arasında bazı fab- rikalarda ve sanayi kuruluşlarında teknik qö- revlerde bulunduktan sonra, Azerbaycanfilm şirketinde senaryo şubesinin başkanı (1941-42) ol- muştur. İkinci Dünya Savaşı devrinde, kuzey-batı cephesinde “Kızıl Ordu” cephe qazetesinin Azer- baycan redaktörlüğünün özel muhabiri qörevini yapmıştır. Stalinqrad’da, Kuzey Kafkas cep- hesinde, 416. zırhlı uıcjayda askerlik qörevini yap- mıştır. Bakü’de Azerbaycan Radyo Verilişleri Ko- milesi’nde redaktör olarak çalışmıştır (1943-44).
Yeniden Kafkas cephesine, oradan İran’a askeri qö- revle gönderilmiştir. Tebrizde neşredilen “Veten Yolunda” ordu qazetesi redaktörlüğünde özel mu- habir olarak çalışmıştır (1944-46). Ordudan terhis olunduktan sonra, Azerbaycanfilm Senaryo Re- daksiyon Heyeti’nin baş redaktörü olmuştur (1946- 1964).
Edebi çalışmalara 1930 yıllarında başlar. Eser- leri eski Sovyet halklarının ve bazı dış ülkelerin dil- lerine tercüme edilir. “Şerqin Selleri” (1947), “Od içinde” (1951) piyesleri ve “Şirvan Gözeli” (1957)
lirik komedisi tekrar basılır ve sahnelenir. “Şirvan Gözeli” Kafkas bölqesinin tiyatro festivalinde bi- rincilik derecesi almıştır. Onun senaryoları doğ- rultusunda, “Bextiyar” kısa filmi, “Feteli Xan”
(Mehdi Hüseyn’le beraber yazmıştır), “Mehebbet Dastanı”, “Babek” sanat filmleri çekilmiştir. Av- rupa ve Rus klasik yazarlarından tercümeler yap- mıştır. Küba (1967), Türkiye (1968), İspanya (1980) ülkelerine Sovyet resmi heyetleriyle birlikte se- yahatler etmiştir. İki defa “Şeref Nişanı”
(1946,1949) ve “Qırmızı Emek Bayrağı” (1980, 1988), nişanlan, Sovyet savaş madalyaları ile taltif edilmiştir.
Başlıca eserleri: Burulğan. Bakı, 1934; Bakı Geceleri. Bakı, 1936; Ayna. Bakı, 1939; Qerbe Ateş. Bakı, 1943; Analar ve Yollar. Bakı, 1943;
Dirilik Çeşmesi. Bakı, 1944; 25 Bahar. Tebriz, 1945; And. Bakı, 1947; Hekayeler. Bakı, 1954;
Hekayeler. Bakı, 1956; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1960; Seçilmiş Eserleri. (İki ciltte). Bakı, 1985.
1. Azerbaycan Sovet Yazıcıları. Bakı, 1958.
2. Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarixi.
3. Azerbaycan Sovet Edebiyyatı Tarixi. I- IIciltler. Bakı, 1966-1967.
(Enver Memmedxanlı. Seçilmiş eserleri 2 cildde,c.l. Bakı, 1985, s.74-77.) canlı-cansız etrafda ne varsa donub buz
bağlamındır, bava cingildeyir, islik çalır, daş çatdayır, ağaç çınqıldayar, lorpax çatırdayır, nefes tıxanır, tıkan kimi boğazda qalır.
Ve indi ağappak bir zulmet içinde, günçıhana teref uesuz-bucaksız karlı çöllerle tenha bir kölge hereket edir.
O, gene bir anadır, körpesini bağrına bas- mışdır, yurdunu tapdayan 2 yırtıcı düşmen elinden baş götürüb qaçmışdır, namusunu kara ellerden hilas elemişdir, özünü ve ciyerparesini bu rehmsiz gecenin ağuşuna 3 atmışdır.
Ve indi ağappax bir zulmet içinde, gün çıxana teref üz tutııb Böyük torpağa doğru gedir.
Qarşıda sabilleri meşeli 4 böyük bir çay var, cebhe betleri o çay yaxasından 5 keçir ve zaman- zaman ordan gelen top gurultuları geceler dağ- lardaki kar uçqunlarının çoh mertebeli neriltileri 6 kimi şalı tali geceni titredib Ierzeye 7 salır,
Ve ana telesir,s bava işıqlanmamış o özünü cebhe hettine yetirmelidir, körpesini çayın o layınay – azad torpağa keçirmelidir, sinesi üs- tündeki uşax beyatıni yeniden ocak istisi,ıo gün- düz İşığı, güneş ziyası ile isindirmelidir.
Ana nefesini dermeden gedir, yıxılır, qar için- de batıb qahr, çirpınır, qar içinden ayağa qalxır, amma ne qeder yol gedirse ele bil zaman da bu gece donub bereket elemir, saniyeler yerinde sayir, ireli getmir ve qarh çöllerin sonsuzluğunda bir qarış tükeniş elameti görünmür.
Ana taqetden düşür, şaxta 11 zeherle su- varılmış cplınc kimi kesir ve anaya ele gelir ki, bu qılmc indi onun qucağmdakı körpenin hey atma qesd edir ve ananın alacalanmış gözleri dal- dalanmak 12 üçün bir bucaq, penah 13 getirmek üçün bir sığınacak axtarır.
Bir az irelide qoşal4 bitmiş bir dit ağcakayın ağacı iki ağ sütun qimi göye ucalmışdır, ana o ağaçlara doğru gedir, qucağındakı körpesiyle o ağaçlara söykenîb dayanır, indi ayak üste da- yanmak üçün, neye ise istinad etmek üçün bu son- suz qarlı çöllerde bu bir cüt çılpaq ağoakayın ağa- cından savayıis ana üçün diğer bir istinadgah yoxdur.
Şaxta ise buzlu bir alov kimi ananın üz- gözünü qarsırl6 ve ana, üreyinde qıvrılan bir kor- xunıın ağladığım, şiven qopardığını eşidir – körpe donur, körpe donacax, kollan arasındaki kövreki7
bir nefes sönecek, sinesi üstüne buz bağlamış bir dünyanın ağırlığı çökecek.
Lakin ana üreyinde ağlayan korxuya üsyan eleyir – cıoy dünya donub buzlağalS dönsün, beyat yer üstünden kaçıb yer altına köçsün, yene de ana üreyinin herareti sönmeyecek ve rehimsizliyi ile bedheybet olan heç bir qor qüvve kiçik bir heyat fi- danını ananın sinesinden qoparda bilmeyecek!
Ve ana keskin bir bereketle evrimden yun ja- ketini çıxardır ve berk-berk körpesini büküb bür- geleyir,19 amma şaxa qizmar bir demir kimi ananın üz-gözünü dağladıkca, iliklerine işleyen soyuxdan vücudu tir-tir esib titredikçe, anaya yene ele gelir ki, bu donan, bu titreyen körpesidir, ve ana bu defe başından qalın şalını da qopardır ve yene körpesini büküb-bürmeleyir, özü ise yalın eyni ile şaxta kar- şısında müdafiesiz qahr.
İndi o hiss edir ki, donur, şabtanın buzlu ke- mendinden kurtuluşa gümanı20 yoxdur ve istinadı yalnız budur ki, söykendiyi bu bir cüt ağcakayın ağacı onu tutub ayaq üstünde saxlamışdır ve ana yene bir elile eyninden ne ise qopardır ve bir elle eyninden 21 ne qopardırsa hamısını2 22 bir-bir kör- pesinin üstüne qalaklayır 23 ve titreyen son ne- fesini, eşidilmeyen son sözünü de körpesinin üs- tüne örtür – qorxma tifilim, qorxma ufacığım, son nefesimin istisi de senindir.
Sonra ana susur, beyninde batkın bir uğultu kopur, kulakları dibinde sınık 14 cingiltili mis simler gerilir ve gerilen bu simler bir-birinin ardınca kırılır, ananın göz kapaklan kilidlenir, nefesi çilik- çilik olub ayakları altına tökülür ve ana şahtanın buz zencinle koşa ağcakayın ağaçlarına bitişib be- reketsiz kalır.
Ve indi göyde ulduzları cingildeden amansız bir qış gecesi anaya başqa bir don biçir, başqa bir örtü geyindirir ve şaxtanın buz barınakları da- yanmadan ana üçün büllur naxışlan ağ ulduzlu yeni bir libas toxuyur.
Ovxarlanmış 25 bir qılınc tiyesi 26 kimi keskin ışığıyla göz qamaşdiran şaxtalı bir seher açılmışdır.
Ve iki ağ sütun kimi göye ucalan qoşa ağ- cakayın ağaçlan qarşısında çiyinleri ağhalatlı üç nefer dayanmışdır.
Onlar gece keşfiyyatından qayıdan 27 üç nefer gene dövüşçüdür, indi her üçü başlarını açıb, yer- lerinden qımıldanmadan, gördükleri bir menzere qarşısında donub qalıblar ve onlar bütün ömürleri
I. soğuk 2. çiğneyen 3. kucağına 4. ormanlı 5. kıyısından b. gürültüleri 7. titremeye 8. acele ediyor 9. tarafına 10. sıcağı II. soğuk 12. gizlenmek 13. sığınma 14. çift 15. başka 16. yakar 17. gevrek 18. buzluğa 19. sarmalar 20. gücü 21. .sır tından 22. hepsin 23. yığıyor 234. kırık 23. yığıyor 24. kırık 25. çift 26. bîleylenmiş 27. ağzı 28- dönen
boyu karşısında dayandıkları bu menzereni unut- mayaeaxlar.
Bu, donmuş gene bir qadının buzdan tö- külmüş buz heykelidir.
Ve onlar, üç nefer gene döyüşçü müqeddes bir mehrab karşısında dayanmış kimi nefeslerini udub- lar. Ne valıtdan beri gelib burda dayanıb dur- duklarını unudublar ve daş kimi üreklerinden asılan hissin ifadesi söz haricinde kaldığı üçün, susublar!
Nehayet onlardan biri yerinden terpenir, ne ise bilinmez bir qüvve çekib onu ireli apanr,ı ya- xınlaşır, donmuş kadının buz heykeli qarş,ısında dayanır ve bir an tereddüdden sonra hansı2 bir sövki-tebii hissin ve daha artık delicesine bir ümi- din telkini ile ananın kolları arasındaki üstü buz bağlamış düyünçeni yoxlayir, heyecandan titreyen barmakları ile qarı çırpır, dırnaxlarile buz te- bekesini kelpe-kelpea kopardır ve ürek dö- yüntüsile buz altındaki örtükleri çözür, acır, da- ğıdır, ve birden. Ordan, düyünçenin derininden kiçik bir varlığın baxışları gözlerine zillenirken, bütün gözlediklerine ve gözlem ediklerine reğmen bu ansızın körpe baxışından seksenir, 4 döşünden itelenmiş kimi bir addım geri sıçrayır ve sonra dönür telaş içinde ona baxan yoldaşlarına, susub durmuş bu sonsuz qarlı çöllerin sessîzliyine ve
donmuş, buz bağlamış bütün bu dünyaya üz tııtub qıy vunır:5
– Körpe sağdır, uşaqlar eşidin, körpe sağdır ve qoy bütün dünya eşitsin, körpe sağdır.
Ve o vaxt ki, her üçü baş-başa verib ana qıı- cağındakı körpenin üstüne eyilir, baxırlar, göz- lerine inanmırlar, baxırlar, boğazlarında dü- yünlenen keherden heç biri heç bir söz deye bilmir, seher ışığından gözleri qamaşan körpe ise donmuş ana qucağından heyretle onlara baxır ve gü- lümseyir – defelerle od-alov içinden keçmiş üç gene döyüşçünün gözlerinde yaş durmur ve her üçü el- lerinin tersile gözlerini silirler.
Sonra başlarım qaldırırlar, yeniden ananın buz heykeline baxırlar ve yere kimi secde ederek, son defe ananın buz heykeli karşısında baş eyirler.
Vaxtdır – geri dönmelidirler ve her üçü bir-biri arhasınca sıraya düzülüb geri dönürfer – ve kör- peni növbe6 ile bir-birinden ahb sineleri üste apa- rırlar ve her defe körpe kimin 7 kucağında gedirse, diğer ikisinden biri önde, bir arxada körpenin ke- şiyinde 8 mövqe tııtub addımlayır.
Ve indi gene ananın buz heykeli artık onlar üçün tunedan tökülmüş ebedi bir heykeldir ki, ana üreyinin ölmez şücaetini tecessüm etdiren en möh- teşem bir abide kimi hemişe9 onların heyalında hekk olub qalacakdir.
LEYLİ VE MECNUN (Senarinin Metninden Parça)
(Enver Memmedxanlı. Seçilmiş Eserleri. 2 Cildde, C.2, Bakı, 1985, S. 269-274)
Zevvarlar10 karvanı Mekke seherine ya- xınlasırdi.
Odlu qumlardan qalxan demli hava sehra üze- rinde tilreyirdi.
Üfükde seherin ağ evleri, uca 11 minareleri yükselirdi.
Seher lerefden çaparaki2 karvana doğru üç atlı gelirdi.
Yaşıl emmameli atlılar gelib zevvarlara çat- dılar, atlarını karvan boyu çaparak car çekditenB
– Karvan Haram dairesine qedem basır, bütün zevvarlar ehram libası geyinsin!
Bütün zevvarlar atlardan, develerden yere tö- küldüler.
Bir anda hamn4 libasını deyişib, ağ ehram li- bası geyindi.
Sonra bütün kafile başı açık, ayakyalın, bo- yunlarından asılmış ağ kefenlerde, piyade olarak Mekkeye doğru bereket eledi.
Qabaqda ağsaçlı, ağsaqqallı, boynuna ağkefen salmış Şeyx Amiri gedirdi.
Onun arxasınca, dağınık kara saçları boynuna tökülmüş, ağ kefeni çiynine ağırlık edirmiş kimi, başı sinesine eyilmiş Mecnun addımlayırdı.
Daha arxada bir-birini izleyen ağkefenli zev- varlar silsilesi axıb gelirdi.
1.götürür 2. hangi 3. parça parça 4. ürker 5. bağırır 6.nöbet 11.yüce 12. hızla 13. ilan ettiler 14- bütün
7. gibi 8. korumasında, nöbetinde 9. daima 1O. ziyaretçiler
Seherin böyük mescidi üzerinde, yeddi uca minare başında yeddi qızıl aypara parıldayırdı.
Saysız-hesabsız aqkefenli zevvarlar silsilesi rnescid heyetine açılan kapılardan içeriye dolurdıı.
Oapılar ağzından mescid heyetinin merkezine doğru ağ mermerle döşenmiş ensiz sekiler uza- nırdı.
Şeyx Amiri öz destesinin önünde mermer seki üzerile irelileyirdi.
Seki kenarındaki köşklerde içi su dolu mis pi- yaleler tjoyulmıışdıı.
Şeyx Amiri piyalelerden birini götürüb başına çekdi, sonra oğluna leref döndü:
– Sen de iç, sefa tap, 1 oğlum, müqeddes Zem zem kuyusunun suyudur.
Mecnun başını qaldırmadı – piyaleniz gö- türmedi.
Şeyx Amiri irelileyirdi. Mecnun onun ar~
Arxadan sükut içerisinde kefenli zevvarlar ge- lirdiler.
Zevvarlar növbe3 ile mis piyaleleri qaldırıb başlarına çekirdiler.
Muhtelif kapılardan heyetin merkezine doğru uzanan mermer sekiler heyetin ortasında dörd- bucacj şekilli qara bir binaya direnirdi.
Şeyx Amiri oğluna teref döndü:
– Qaldır başını oğlum, müqeddes Beytullaha c;atdık.4 Bu müqeddes Ke”bedir. Yer üzünün pe- nahıchr,5 bütün müselmanların qiblegahıdir. Yeddi defe başına dolanıb dua oxuyacaksan, sonra diz çöküb muqedd.es Hecer daşım öpeceksen!
Mecnun başım qaldırmırdı – yere dikilmiş göz- leri Ke’beni görmürdü, atasının arhasınca ad- dıml ayırdı.
Ke’be me’bedinin üstüne qara atlasdan örtüke çekilmişdi ve bu atlas üzerinde gümüş naxışla is- lamın ilk ehkamı. Qur’an ayesi7 yazılmışdır.
Ağkefenli zevvarlar dua oxuya-oxuya Ke’benin başına dolanıb dövre vururdular.
Şeyx Amiri qabaqdas gedirdi, dua oxuyurdu.
Mecnun atasının arxasınca hereket eclirdi, başı sinesine eyilmişdi, üzü görünmürdü.
Yeddi defe dövre vuran zevvarlar Ke’benin şimal-şerq bucağına çatarken, bir-bir Ke’be qar- şısında diz çökürdüler, Ke’be divarında yer- leşdirilmiş gümüş haşiye içerisindeki qara Hecer daşını öpürdüler.
Növbe Şeyx Amiriye çatdı, o da diz çökdü, Hecer daşmı öpdü, ayağa qalxdı, oğluna teref
– Sen de diz çök oğlum, mübarek Heceri öpüb sen de dua ele!
Mecnun dizi üste yere yraldı.
Başını qaldırdı, – gözleri qara Hecer daşina zil- lendi.9
Ve birden o gümüş hasiyeti qara Hecer da- şında Mecnunun gözleri qarşısında Leylinin ağ he- yalı zahir oklu.
Mecnun diksinib başını geri atdı, gözleri geniş açıldı.
Şeyx Amiri telaşa düşerek oğlunun üzerine eyildi;
– Dua ele oğlum, dua ele qurbanın olum, de ki, ey böyük tanrı, mene relim ele! De ki dergahına üz tutmuşam, penahım sensen! De ki, xesteyem, Mec- nunam, ağlıma nur saç, de ki, şikestem, yı~
hılmışam, qolumclan yapış, de ki, bu amansız derdi canımdan iraq ele, meni Leyli eşkinin be lasından azad ele.
Mecnun geniş açılmış gözlerile Hecer daşına baxırdı ve o vaxt ki, Leylinin xeyalı ele bil küsdü, Mecnundan üz dönelerdi, Mecnun çırpındı ve el- lerini yox olan Leylinin xeyalına doğru uzadarak, feryad eledi:
– Dayan, getme, duamı eşit, dayan sen de me nimle beraber vefa andı iç!
Şeyx Amirinin heyecanlı sesi eşidildi:
– Oğlum, oğlum, amandır özüne gel, oğlum qaldır elini göylere, Allaha yalvar.
Mecnun ellerini göye xqldırdı:
Yareb, belayi-eşk ile qil aşina meni!
Bir dem, belayi-eşkden etme, cüda meni!
Az eyleme inayetini ehli-derdiden Ye’ni ki, çox belalere qıl mübtela meni.
Oldukça men götürme beladan iradetim Men isterem belanı çün ister bela meni.
Temkinimi belayi-mehebbetde qılma süstıo Ta dusl te’n edib,1 2 demeye bivefa meni
Geldikçe hüsnün eyle ziyade nigarımm Geldikçe derdine beter et mübtela meni!
öyle zeif qıl tenimi firqetinde kim Vesline mümkün ola yetirmek, seba meni!
Koca Şeyx Amiri ağlar bir sesle nida eledi:
– Amandır, dayan oğlum, yeter! Yeter bu asi lik, yeter bu sermestlik! Yeter bu çılgın ehtiras.
l.bul 2. kadehi 3. nöbet 4. ulaştık 5. sığmağıdır 6. örtü 7. ayeti S. önde 9. takıldı kaldı 10. güçsüz 11. ayıplayıp
Yeter bu bütperestlik. Tez ol dua ele, sefa isle. De ki, yareb bir afeti sevib deli olmuşam, de ki, ze- mane meni barmağıyla gösterir, Mecnun olmuşam!
Ve nehayet Mecnun ellerini göye qaldırdı ve öz tanrısına üz tufcub dedi:
– Yareb, pak olan bir varlığı sevib dam- ğalanmışam ve boynumda kem zencin huzuruna gelmişem! Anıma demirem meni bu zencirden xilas eyle. Demirem ruhumu söndür, meni ze- nıaneye ram eyle! Demirem zelilem, mene seadet ver, demirem bedbextem, mene nieatı ver! Yox- yox, islediyim senden başqa şeydir. Çekeliyim ki- fayet deyilse, nıin bîr ezab ver! Bu da kifayet de- yilse, cehenneme at, koy dönüm küfr odunda yanan meş’ele! Yox eğer o dünyada behiştse 2 yerim, istemirem o behişli, mene Leylimi ver!
Budur yenden istediyim, yareb ve men ölersem, eş- qimi ebedi yaşat!
Şeyx Amiri ayak üste dayana bilmedi, lenger vurdu, 3 dartıb 4 kefeninin yaxasını cırdı, üreyini qa- marlayıb 5 yere yıxıldı.
Ağ kefenli zevvarlar dehşet içerisinde ellerini göye kaldırdılar.
Bura mescid heyetinin hasarı altında yarı qa- ranlık bir hücre idi.
Şeyx Amiri huşsuzd balda xesir üzerinde uzanmışdı.
Ağkefenli bir deste zevvar Şeyxin başı üste da- vanmışdı.
Koca bir zevvar 7 mis piyaledens şeyxin üzüne su çileyirdi.
Şeyx Amiri yavaş-yavaş gözlerini açdı, et- rafına boylanıb baxışlanyla kimi ise axtardı:
– Bey oğlum hanı, qoca? Hanı o bedbext, hara o divane?
– Qaytara bilmedik,? ya Şeyx! – dedi qoca zev- var. – Müqeddes Ke’beden çıxdı, Mekkeni terk etdi, Haram dairesin aşdı. Ayaqyalın, başıaçık üz tutub sebraya geldi.
Yaşıl bir dağ eteyinde teleye 10 düşmüş bir ahu balası for içinde çırpınırdı.
Kol topası arxasından dikelib puskudami çıxan bir ovçu yüyürüb geldi.
Ovçu ahu balasının el-ayağını bağladı, tor için- den çıxarıb yere yıxdı, basım daş üstüne koydu, be- linden asılmış kından bıçağını çıxartdı.
Ovçu bıçağı ahu balasının boğazına çekmek is- terken arxadan uzanan bir el ovçunun bileyinden yapısdı.
Ovçu diksinib dikeldi.
Ayaqyalın, başı açık, boynu kefenli Mecnun ovçunun karşısında dayannuşdı ve Mecnun dedi:
– Öldürme onu seyyad, 12 aç burax ve ele ferz ele ki, bir dilenciye sedeqe verirsen!
Ovçu özünden çıxdı:
– Buraq qolumu – sen kimsen? Ne üçün ru- zimi 13 elimden buraqım, hala] malımı sedeqe verib, özüm ac qalım? Eğer kördün kabab isteyir, çixart bahasın, ver!
– Xezinemi bele esirgemezdim, amma indi boynumdakı bu kefenden başka heç bir şeye gü- manım 14 gelmir.
– Ele ise burax kolumu, özün de redd ol bu radan!
– Get deyirsen, gedirem, ovçu, amma sen qıyma o körpe varlığa – qoy yaşasın! O da heyat üçün doğulub, qoy nefes alsın!
– Başıma girmir bu cefengiyyat, 15 ecelin yet mesin, açıl başımdan!
Ovçu kolunu dartıblö bileyini Mecnunun elin- den kopartmak istedi, amma bacarmadı, bıçak elin- den yere düşdü ve ovçu heyretle Mecnunun üzüne bahdı:
– C’ansız bir kölge kimisen, rengin sapsarı, har- danmış 17 bele bir qüvvet senin elinde?
Mecnun ayağını yere düşmüş bıçağın üstüne basdı:
– Ürek acizlere rehm etmelidir, ovçu, onda qo- lumuzda kuvvet tapılar 18 Aç burax onu, gün geler çıxaram borcundan.
– Gündüzün günorta vaxtı meni qaretıy edir- sen? Dayan bu saat qehreman Nofele şikayet ede- ceyem, – odur, o da şikara çıxıb, öz koşunuyla. 20
Ovçu yumruğu ile Mecnunu bedel ey erek, 21 yüyürüb geldi.
Mecnun eyildi, ahu balasının ayaklarım açdı, amma ahu balası kaçib gelmedi, başını qadırıb iri, qapqara gözlerile Mecnunun üzüne baxdı.
Mecnun qum üstünde oturdu, elini atdı, qol topası 22 altından ovçunun bardağını götürdü ve ahu balasına teref döndü:
– Görürem, görürem, açsan, gel görek ov çunun bardağında ne var. Su olsa men de içerem, süd olsa senin olsun (bardakdan bir kurlum içdi) yox deve südüdür, – al evvelce sen iç!
Ve Mecnun qucağına ahb süd içirdiyi ahu ba- lasını oxşadı:
– Ne qeder zeif, ‘ne qeder ince, ne qeder ya- raşıklısan. Sevimli üzünde ilk bahar gününün te bessümü var. Hele bu xuma 1 233 gözler! Leyli gözleri
I. kurtuluş 2. cennetse 3. a.saya dayandı 4. ^ekip 5. tutarak (>. şuursuz 7. ziyaretçi 8, kadehten 9. döndüremedik 10. tuzağa II, pusu yerinden 12. avcı 13. rızkımı 14. sığmasını 15. boş sözler 16. çekip 17. neredenmiş 18, bulunur 19. talan, yağma 20. askeriyle 21. tehdit ederek 22.
kimi me’sum ve cazibedardır. Lakin nesibin aman- sız, perestarıni yox, köyrek varlığın, bir mezrum ahi kimi heç kese eser etmir ve nefes aldığın her udum hava bir korxuya çevrilib ilan kimi üreyinde cpvrılır, min yerden sene doğru uzanan iti2 dişler, kanlı pençeler ciyerîni sokur, qanmı sorur, yegane penahın ise yalnız bu ince ayaqlar. Haras aparım4 t;eni ki, bu dehşetlerden xilas olasan? Hardan tapım ele bir dünya ki, sen orada aslan döşünden süd emesen?
Birden ahu balası ağzını südden çekib yuxan baxdı ve gözlerinde ele bir işıq yandı- ki, Mecnun da qeyri-ixtiyari başını qaldırdı.
Qorxa-qorxa yaxınlaşan ana ahu geldi, Mec- nunun kucağındaki balasını yalamağa başladı.
Mecnunun üzü xoşbext bir tebessümle işiq- landı, ahu balasını qucağından burandı.
Keflden ana ve bala ahular hürkdüler, kenara sıçradılar ve yayından kopmuş ox kimi ireli şı- ğıyıb, bir göz kırpımında dağ döşünde gözden it- diler.
Ahuların dalınca baxan Mecnun ayağa kak- mağa macal tapmamış, sehradan çapıb gelen bir deste nizeli, 5 atlı Mecnunu dövreye aldı ve on- lardan biri bağırdı:
– Terpenme yerinden, Nofele cavab ve- receksen!
Mecnun dönüb sehraya teref bahdı.
Nofel alını sehradan dağ döşüne doğru ça- pırdi ve Nofelin atının üzengisinden yapışmış ahu ovçusu tengnefes bir halda atın yanıyla yorturdu.6
Hele uzakdan Nofelin sesi guruldadı:
– Hain o? Yoxsul bir ovçunıı qaret 7 eden kim ohırsa-olsun, canını kurlara bilmeyecek elimden!
Ve Nofel atını dağ döşüne sıçratdı, qızmış at dal ayakları üsle şahe qalxdı.
Nefesi qaralmış ahu ovçusu yere serildi ve fer- yad eledi:
– Kaçırdıb. Kaçırdib, qehreman Nofel, göster edaletini, bu divanenin cezasını ver!
Atını sakit eliyen Nofelin birden gözleri geniş açıldı. Özünü atdan yere atdı ve Mecnuna doğru yüyürdü.
Dostlar qollannı açıb qucaklaşdılar.
– Qeys, QeysL Dostum, qardaşım!
Uvçu gözlerini döyerek heyretle Nofele baxdi.
Mecnun başı ile ovçuya işare eledi ve dedi:
– O binevaya zülm eledim, Nofel, ruzisini8 elinden aldım, dostluğumuz hatirine sehavet gös- terib onu razı sal.
Nofel Celd 9 qoltuğundan bir kise qızılıo çı- xardıb ovçunun üstüne aldı:
Ovçu kiseni göyde tutdu ve bu defe heyrelle pul kisesine baxdı.
Nofel elini Mecnunun çiynine qoydu:
– İndi danış dostum, nedir bu qiyafe, nedir bu pejmürde hal! Danış, ne keçibse başından, gizleme, menden (atlılara teref döndü). Ey, siz de celd çadır kurun, süfre açın, bir deste pahanı getirin, – dos tum libasım deyişsin.
1. hizmetlin 2. keskin 3. nereye 4. götüreyim 5. mızrakla d. koşuyordu 7. yağma 8. rızkını 9.hemen 10. altın 11. giysi
Enver Memmedxanli – Wikipedia
Ənvər Qafar oğlu Məmmədxanlı ( 15 (28) fevral 1913 , Göyçay – 19 dekabr 1990 , Bakı ) — Azərbaycan yazıçısı, nasir, kinodramaturq, ssenarist, tərcüməçi, 1938-ci ildən Azərbaycan Yazıçılar Birliyinn üzvü, “Azərbaycanfilm” kinostudiyasının ssenari redaksiya heyətinin baş redaktoru (1946–1964), Azərbaycan SSR əməkdar incəsənət xadimi (1963), Azərbaycan SSR xalq yazıçısı (1987).
Mündəricat
Ənvər Məmmədxanlı 1913-cü il fevralın 28-də Göyçay şəhərində doğulmuşdur. Burada ibtidai məktəbi bitirdikdən sonra Bakıda N. Nərimanov adına Sənaye texnikomunda təhsil almışdır (1926–1931). Sonra Bakıda mexaniki zavodda, energetika və elektrikləşdirmə idarəsində texnik, Azərbaycan Neft İnstitutu nəzdində olan elmi-tədqiqat institutunda texnik-elektrik işləmişdir (1931–1934). Eyni zamanda Azərbaycan Neft İnstitutunda iki il qiyabi təhsil almışdır. Azərnəşrin bədii şöbəsində redaktor və tərcüməçi (1934–1936), Moskvada Ali Kinematoqrafiya İnstitutunda müdavim (1936–1938) [1] , “Azərbaycanfilm” kinostudiyasında ssenari şöbəsinin rəisi (1941–1942), İkinci dünya müharibəsi dövründə cənub-qərb cəbhəsində “Qızıl Ordu” cəbhə qəzetinin Azərbaycan redaksiyasının xüsusi müxbiri olmuşdur. Sonra redaksiya ilə birlikdə Stalinqrada göndərilmişdir. 1942-ci ilin axırlarında bir qrup Azərbaycan yazıçısı ilə Şimali Qafqaz cəbhəsində, 416-cı diviziyada olmuşdur. Bakıda Azərbaycan Radio Verilişləri Komitəsində redaktor kimi çalışmışdır (1943–1944). Yenidən Zaqafqaziya cəbhəsinə, oradan İrana hərbi xidmətə göndərilmişdir. Təbrizdə nəşr olunan “Vətən yolunda” ordu qəzeti redaksiyasıda xüsusi müxbir kimi çalışmışdır (1944–1946). Ordudan tərxis ediləndən sonra “Azərbaycanfilm” kinostudiyasının ssenari redaksiya heyətinin baş redaktoru olmuşdur (1946–1964).
Yaradıcılığı
Ədəbi fəaliyyətə 1930-cu illərdən başlamışdır. Böyük Vətən müharibəsinin başlaması ilə əlaqədar olaraq Əsərləri keçmiş SSRİ və xarici ölkə xalqlarının dillərinə tərcümə olunmuşdur. “Şərqin səhəri” ([bədii ədəbiyyatın]) tematikasında,növ və janrında,üslubunda,həyatı inikas formasında bir sıra yeni,əsaslı dəyişikliklər əmələ gəldi. Dinc quruculuq illərində ədəbiyyatımızın əsas qəhrəmanı olan qurucu,yaradıcı insan öz yerini Vətəni yadelli işğalçıardan müdafiə edən qəhrəman döyüşçüyə verdi. Onun müharibə illərində qələmə aldığı hekayələrdə,ümumən,o dövr publisistikamızda olduğu kimi,zamanın,günün təxirəsalınmaz tələbləri,adamlarımızın müqəddəs vəzifəsi canlı boyalarla öz əksini tapırdı. [2] Ədibin üslubunda təmkinli hekayəçiliklə,mübariz,döyüşkən,odlu publisistika vəhdət təşkil edirdi: “Qərb cəbhəsindən məktub”, “Analar yollara çıxdılar”, “Yeni ilin hökmü”, “Silahlı dağlar”, “Qanlı möhür”, “Buz heykəl”, “Haralısan əsgər qardaş?”, “Ananın ölümü”, “Ulduz” (1947), “Od içində” (1951) pyesləri və “Şirvan gözəli” (1957) lirik komediyası tamaşaya qoyulmuşdur. “Şirvan gözəli” Zaqafqaziya teatr baharında birinci dərəcəli diploma layiq görülmüşdür. 1957-ci ildə onun Akademik Dram Teatrında tamaşaya qoyulan “Şərqin səhəri” əsəri SSRİ Dövlət mükafatına layiq görülüb. Amma mükafat alanların siyahısında müəllifin adı olmayıb.
Ənvər Məmmədxanlı Avropa və rus klassik yazıçılarından tərcümələr etmişdir. Kuba (1967), Türkiyə (1968), İspaniyada (1980) Sovet nümayəndə heyəti tərkibində səfərdə olmuşdur. İki dəfə “Şərəf nişanı” (1946–1949), “Qırmızı Əmək bayrağı” (1980–1983) və “İkinci dünya müharibəsi” (ikinci dərəcəli) ordenləri, döyüş medalları ilə təltif olunmuşdur.
1990-cı il dekabrın 19-da Bakıda vəfat etmişdir. Fəxri xiyabanda dəfn olunmuşdur.
- Burulğan. Bakı: Azərnəşr, 1934, 119 səh.
- Bakı gecələri (hekayələr). Bakı: Azərnəşr, 1936, 214 səh.
- Ayna (kinossenari). Bakı: Uşaqgəncnəşr, 1939, 85 səh.
- Qərbə atəş. Bakı: Azərnəşr, 1943, 74 səh.
- Analar və yollar. Bakı: Azərnəşr, 1943, 126 səh.
- Dirilik çeşməsi. Bakı: Azərnəşr, 1944, 260 səh.
- 25 bahar (oçerk). Təbriz, 1945, 30 səh.
- And. Bakı: Azərnəşr, 1947, 319 səh.
- Hekayələr. Bakı: Uşaqgəncnəşr, 1954, 128 səh.
- Balaca Nərgiz. Bakı: Uşaqgəncnəşr, 1955, 52 səh.
- Hekayələr. Bakı: Azərnəşr, 1956, 185 səh.
- Seçilmiş əsərləri. Bakı: Azərnəşr, 1960, 489 səh.
- Seçilmiş əsərləri (iki cilddə). I cild. Bakı: Yazıçı, 1985, 232 səh.
- Seçilmiş əsərləri (iki cilddə). II cild. Bakı: Yazıçı, 1985, 323 səh.
- Qızıl qönçələr. Bakı: Gənclik, 1988, 88 səh.l
- Buz heykəl. Bakı: 1944
Tərcümələri
- M.Qorki. Özgə qapılarında. Bakı: Gənclik, 1981, 380 səh.
- M.Qorki. Uşaqlıq. Bakı: Gənclik, 1982, 240 səh.
Filmoqrafiya
- Babək (film, 1979)
- Bəxtiyar (film, 1942)
- Cazibə qüvvəsi (film, 1964)
- Fətəli xan (film, 1947)
- İntizar (film, 1969)
- İran Azərbaycanının paytaxtında (film, 1945)
- Leyli və Məcnun (film, 1961)
- Sovqat (film, 1942)
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.