Landşaftşünaslıqin esaslari
*yahudilerin kutsal metni tanah’ın ilk bölümünü oluşturan tevrat 5 bölümden meydana gelmektedir.
EHL-İ SÜNNET İNANCI’NIN ESASLARI
5- Heva ehli bidatçilerle tartışmayı ve onlarla oturmayı terk etmek.
6- Dînî hususlarda çekişmeyi, tartışmayı ve düşmanlığı terk etmek
7- Bize göre sünnet; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilenlerdir.
8- Sünnet, Kur’an’ı tefsir eder ve Kur’an’ın delilidir.
9- Sünnette kıyas olmaz, ona darbı mesel yapılmaz, heva ve akıllar onu tam olarak kavrayamaz. Şüphesiz bu ancak tabi olmayı ve hevayı terk etmeyi gerektirir.
11- Sünnetin gereklerinden bir hasleti terk eden, ona iman edip kabul etmeyen, onun ehlinden olamaz.
12- Kadere hayrı ve şerri ile iman etmek, bu konudaki hadisleri tasdik etmek, onlara inanmak gerekir. “niçin?” “nasıl?” diye sorulmaz. Ona iman ve tasdik ancak budur. Hadisin açıklamasını bilmeyen, ona akıl erdiremeyen, bunun hükmünde iman etmek ve teslim olmak ile yetinir. Böyle bir kimsenin, “sadıkul masduk”’un hadisinde, kader, rü’yet, Kur’an gibi konularda varid olan sünnetlerde konuşmaktan yasaklanmıştır. Sünnetle konuşsa bile, tartışmayı bırakıp teslim oluncaya ve gelen rivayetlere iman edinceye kadar Ehli Sünnet ashabından olamaz.
13- Kur’an Allah Kelamıdır, mahluk değildir. “O mahluk değildir” demekte gevşeklik gösterilmez. Şüphesiz Allah’ın Kelamından hiçbir şey mahluk değildir. Bu konuda tartışmaya girmekten sakın! Onun lafzı ve başka şeyler hakkında konuşan veya “Mahluk mu değil mi bilmem.” Diyerek tevakkuf eden de, “O mahluktur” diyen de bidat sahibidir. Şüphesiz o ancak Allah’ın kelamıdır. Mahluk değildir.
14- Allah’ın kıyamet gününde görüleceğine iman etmek. Nitekim bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih hadislerle gelmiştir.
15- Şüphesiz peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Rabbini görmüştür. Bu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih olarak gelmiştir. Bunu Katade, İkrime’den, o da İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet etti. El Hakem, Eban’dan, o da İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet etti. Yine Ali Bin Zeyd, Yusuf bin Mihran’dan, o da İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet etti. Bize göre bu hadis Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den zahirinde geldiği gibidir. Bu konuda kelama dalmak bidattir. Lakin biz zahirinde geldiği gibi iman eder, bu konuda kimseyle tartışmayız.
16- Kıyamet gününde mizana iman ederiz. Geldiği gibi; kul kıyamet gününde tartılır da sivri sinek kadar ağırlık taşımaz. Eserde geldiği gibi kulların amelleri tartılır. Ona iman ve tasdik etmek, bunu kabul etmeyenden uzaklaşmak ve tartışmayı terk etmek gerekir.
17- Şüphesiz Allah, kıyamet gününde kullarıyla arada bir tercüman olmadan konuşacaktır. Buna iman edilir ve tasdik edilir.
18- Havz’a iman etmek gerekir. Şüphesiz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kıyamet gününde, ümmetinin ona uğrayacağı bir havzı olacaktır. Genişliği de boyu gibi bir aylık mesafedir. Üzerindeki kapların sayısı gökteki yıldızlar kadardır. Bundan başka bu konudaki sahih olan haberlere iman ederiz.
19- Kabir azabına iman etmek gerekir.
20- Şüphesiz bu ümmet kabirlerinde imtihan olunacak, imandan, İslamdan, rabbinin kim olduğundan, peygamberinin kim olduğundan sorulacaklardır. Allah nasıl dilemiş ve nasıl murad etmişse o şekilde münker ve nekir melekleri gelecektir. Buna iman ve tasdik ederiz.
21- Kömür gibi oluncaya kadar cehennemde yandıktan sonra bir kavmin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatiyle oradan çıkacaklarına iman etmek. Onlara cennetin kapısındaki nehre girmeleri emrolunur. Bu Allah nasıl dilerse öyle olur. Buna ancak iman eder ve tasdik ederiz.
22- Mesih Deccal’in çıkacağına, iki gözünün arasında kafir yazılı olacağına iman etmek. Bu konuda hadisler gelmiştir. Bunların olacağına iman etmek gerekir.
23- Şüphesiz Meryem oğlu İsa aleyhisselam, nüzul ederek deccali Lüd kapısında öldürecektir.
24- İman kavil ve ameldir. Artar ve eksilir. Tıpkı rivayette; “İman bakımından müminlerin en kamili, ahlakça en güzel olanıdır” buyrulduğu gibi.
25- “Kim namazı terk ederse o kafir olur” “Namazdan başka terki küfür olan amel yoktur.” Kim namazı terk ederse kafirdir. Nitekim Allah onun katlini helal kılmıştır.
26- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekr es Sıddık, sonra Ömer bin el Hattab, sonra Osman bin Affan radıyallahu anhumdur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ashabının öne geçirdikleri gibi biz de bunları öne geçiririz. Bu konuda ihtilaf etmemişlerdir. Bu üçünden sonra beş şura ashabı; Ali bin Ebi Talib, Talha, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf ve Sa’d radıyallahu anhum gelir. Bunların hepsi hilafet için uygundur. Hepsi de imamdır. Bu konuda mezhebimiz İbni Ömer radıyallahu anhuma hadisidir; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatta iken, ashabı şöyle sıralanırdı; Ebu Bekr, sonra Ömer, sonra Osman, sonra susardık.” Bundan sonra Muhacirlerden ve Bedir ehlinden olan şura ashabı gelir. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ensar’dan olan Bedir ehli ashabı gelir. Bundan sonra hicretteki önceliklerine göre sıralanırlar.
27- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sahabelerinden sonra insanların en üstünleri, O’nun gönderildiği asırda yaşayıp, O’nunla bir sene, veya bir ay, veya bir gün veya bir saat sohbet eden veya O’nu gören her bir sahabedir. O’nunla beraber sahabelik yapan, onu işiten ve onu gören, sahabeliğine göre sıralanır. Onların sahabelik bakımından en altta olanı, topladığı bir çok amellerle Allah’a kavuşsa bile Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i görmeyenlerden üstündür. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e sahabelik edenler, O’nu görmüşler, onu dinlemişlerdir. Onu gözüyle görüp iman eden kimse, bir saatlik görse de, sahabeliği sebebiyle, bütün hayırlı toplamış olan tabiinden üstündür.”
28-İyi de olsa, günahkar da olsa ümmetin, insanların etrafında toplanıp razı oldukları, ve kılıçla halifeliğini kabul ettikleri, müminlerin hilafet makamındaki emirini dinleyip itaat etmeleri gerekir.
29- Kıyamet gününe kadar iyi ve facir emirlerle birlikte gazaya çıkmak terk edilmez.
30- Fey’in taksimi ve hadlerin ikamesi imamlara aittir. Hiç kimse
onlara bu hususta hakaret edemez ve onlarla çekişemez.
31- Zekatları onlara vermek caiz ve geçerlidir. Zekatını onlara veren kimsenin zekatı, imamları iyi yada facir olsun yerini bulur.
32- Halifenin ve onun tayin ettiği kimsenin arkasında Cuma namazı kılmak caizdir, tamdır ve iki rekat olarak kılınır. Bu namazı eksik görüp iade eden bidatçidir, eserleri (hadisleri) terk ederek sünnete muhalefet etmiş olur. İmamların iyisinin ve facirinin ardında namaz kılmayı caiz görmezse, o kimseye Cuma’nın faziletinden bir nasip yoktur. Sünnet ise, namazı onlarla beraber iki rekat olarak kılmaktır. Bu eksiksiz bir namazdır, gönlünde bu hususta bir şüphe olmasın.
33- İnsanların, ister halifeliğini razı olarak kabul ettikleri, ister zorla etrafında toplanmış oldukları Müslüman ümmetten olan bir İmam’a karşı çıkan kimse, Müslümanların birliğini bozmuş ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen rivayetlere muhalefet etmiş olur. Bu şekilde ölürse cahiliye üzere ölmüş olur.
34- Sultana karşı savaşmak helal değildir ve insanlardan hiç kimsenin onlara karşı çıkması caiz değildir. Kim böyle yaparsa sünnetin ve doğru yolun haricinde bir bidatçidir.
35- Kişinin canına ve malına saldırırlarsa, canını ve malını korumak için hırsızlara ve haricilere karşı savaşmak caizdir. Gücü yettiği kadar onlara karşı kendini müdafaa eder. Onlar bırakıp giderlerse onları takip etmez. Bunu ancak Müslümanların imamı yapabilir. Kişinin sadece bulunduğu yerde kendisini savunması ve kimseyi öldürmemeye niyet etmesi gerekir. Şayet canını ve malını müdafaa esnasında saldırganı öldürürse Allah’tan uzak olanı öldürülendir. Şayet canını ve malını savunurken öldürülecek olursa, hadislerde geldiği gibi o kimsenin şehid olmasını umarım. Bu konudaki bütün hadisler, saldırgan ile çarpışmayı emreder fakat, onu öldürmeyi ve arkasını takip etmeyi emretmez. Eğer onu yaralarsa veya esir alırsa o öldürülmez. Ona had cezası da uygulanmaz. Onun durumu Allah’ın kendisine yetki verdiği kimseye havale edilir ve buna o hükmeder.
36- Kıble ehlinden herhangi bir kimsenin işlediği bir amel sebebiyle onun cennetlik veya cehennemlik olduğuna şahitlik etmeyiz. Salih kimse için ümit besleriz ve günahkar kimse için de korkar, onun için Allah’ın rahmetini umarız.
37- Kim Allah’ın huzuruna cehennemi gerektiren bir günahta ısrar etmemiş ve ondan tevbe etmiş olarak çıkarsa, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. O, kullarının tevbesini kabul edendir, kötülüklerini bağışlayandır.
38- Bu günahından dolayı kendisine had uygulanmış olarak Allah’ın huzuruna çıkan kimseye gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen rivayette olduğu gibi, onun günahına kefaret olur.
39- Ceza gerektiren bir günaha tevbe etmeden Allah’ın huzuruna çıkan kimseyi, Allah dilerse azab eder, dilerse bağışlar.
40 – Kafir olarak Allah’ın huzuruna çıkan kimse azaba uğrar, bağışlanmaz.
Ehli Sünnet’in Esasları
41- Evli iken zina eden kimse bunu itiraf ederse veya zina ettiğine dair delil ortaya konursa, onun recm edilmesi haktır.
42- Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem recim cezası uygulamıştır.
43- Raşid imamlar da recim cezasını uygulamışlardır.
44- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabelerinden birini küçük gören veya yaptığı bir şeyden dolayı onlardan birine buğzederek kötülüklerini dile dolayan, ashabın hepsini rahmetle anmadıkça ve kalbi onlar için selim olmadıkça bidatçi olur.
45- Nifak küfürdür. Bu; kişinin Allah’ı inkar etmesi ve O’ndan başkasına ibadet etmesidir, bununla beraber müslümanmış gibi görünmesidir. Tıpkı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanındaki münafıklar gibi.
46- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in; “Şu üç şey kimde bulunursa o münafıktır” hadisine gelince, bu vebalin ağırlığını anlatmak içindir. Bunları öylece rivayet ederiz, yorum yapmayız.
47- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in; “Benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak sapık kafirlere dönmeyin” hadisi, “İki Müslüman kılıçlarıyla çarpışırsa öldüren de, öldürülen de ateştedir” hadisi ve “Müslüman sövmek fasıklık, onu öldürmek küfürdür” hadisi, “Kim kardeşine ey kafir derse bu küfür ithamı ikisinden birini bulur” hadisi ve “zayıf bir ihtimal ile dahi olsa nesebden uzak olduğunu belirtmek, Allah’ı inkardır” hadisine gelince; bu ve bunlar gibi sahih olarak ezberlenmiş hadislere, yorumunu bilmesek de teslim oluruz. Bunlar hakkında konuşup mücadeleye girmeyiz. Bu hadisleri ancak böyle rivayet edilen hadislerle açıklarız. Bunları en uygun olan anlamına hamlederiz.
49- Cennet ve Cehennem Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen; “Cennete girdim ve orada bir köşk gördüm”, “Kevseri gördüm”, “Cennet halkının çoğunun şunlar şunlar olduğuna muttali oldum..”, “Cehennem’e şöyle muttali oldum..” hadislerinde olduğu gibi yaratılmışlardır, şuan mevcutturlar. Kim onların yaratılmamış olduğunu iddia ederse Kur’anı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerini yalanlamış olur. Böyle bir kimsenin cennete ve cehenneme de inandığını sanmam.
50- Kim kıble ehli bir muvahhid olarak ölürse, onun cenaze namazını kılarız ve onun için bağışlanma dileriz. İşlediği küçük yada büyük günah sebebiyle onun cenaze namazını ve ona bağışlanma dilemeyi terk etmeyiz. Onun işini Allah’a havale ederiz. (Kaynak: İmam Ahmed Bin Hanbel – Abdus İbni Malik el Attar rivayeti))
Dövlətin sosial siyasəti. Əhalinin sosial müdafiə sistemi
Dövlətin sosial siyasəti cəmiyyətin həyat fəaliyyətinin sosial iqtisadi şərtlərinin tənzimlənməsinə yönəldilən tədbirlər kompleksindən ibarətdir. O, gəlirlərin bölgüsündəki bərabərsizliyin azaldılmasına, bazar iqtisadiyyatında gəlirlər və mülkiyyət sahəsində fərqlərin zəiflədilməsinə, iqtisadi fəaliyyətin iştirakçıları arasında ziddiyyətlərin yumşaldılmasına və cəmiyyətdəki sosial ixtilafların aradan qaldırılmasına yönəldilmişdir. Bazar iqtisadiyyatı sistemində sosial siyasət vasitəsi ilə əhalini əmlak sahəsində mövcud olan bərabərsizliyin müəyyən dərəcədə aradan qaldırılmasını nəzərdə tutan və əhalinin bütün təbəqələri üçün eyni başlanğıc şərtlərini təmin edən sosial ədalət prinsipləri reallaşır.
Dövlətin sosial siyasəti ilə cəmiyyətin iqtisadi inkişafı arasında qarşılıqlı əlaqə mövcuddur. Birincisi, iqtisaid inkişafın məqsədləri birbaşa və dolayı yolla sosial siyasətdə cəmləşir. İkincisi sosial siyasət sahəsində bir çox məsələlərin həyata keçirilməsi, dövlətin onların reallaşdırılması üçün yönəldə biləcəyi iqtisadi ehtiyatlardan asılıdır. Üçüncüsü, sosial siyasətə iqtisadi artımın mühüm amili kimi baxmaq olar.
Sosial siyasətin xarakteri və məzmunu sosial proseslərin idarə edilməsinə dövlətin müdaxilə etməsi səviyyəsindən də asılıdır. Bu baxımdan inkişaf etmiş ölkələrdə dövlətin hal hazırda bütün mövcud olan sosial siyasət növlərini iki qrupa bölmək olar. Birinci qrupu şərti olaraq qalıq prinsiplərinə əsaslanan sosial siyasət adlandırmaq olar. Bu halda sosial siyasət bazarın lazımi səviyyədə tam həyata keçirə bilmədiyi funksiyaları yerinə yetirir. Bu öz miqyası və əhatə dairəsinə görə məhdud sosial siyasət olub, əsasən passiv və kompensiyalaşdırıcı (bərpaedici) xarkter daşıyır. Belə sosial siyasətin nəzəri əsasları liberal bazar iqtisadiyyatı modelinin ideyaları əsasında formalaşır. Bu variantın tipik nümunəsi bazarın amerikan modeli ola bilər.
İkinci qrup institutsional sosial siyasət adlanır. Burada dövlətin sosial siyasəti əhalinin sosial xidmətlərlə təmin olunmasında mühüm rol oynayır və xüsusi institutlar sisteminə nisbətən daha səmərəli vasitə kimi çıxış edir. Bu, yenidən bölgü siyasətidir. Belə siyasətin formalaşmasında konseptual baxımdan sosial demokratik ideologiyanın böyük təsiri vardır. Buna tipik nümunə kimi sosial dövlətin İsveç modelini göstərmək olar.
Hər iki qrup arasında fərq bu və ya digər amillərin hamısının olub olmamasından deyil, onlar arsında mövcud olan nisbətlərdən, dövlətin sosial sahəyə müdaxiləsi və yenidən bölgü prosesində iştirakından asılıdır.
Sosial siyasətdə əsas yeri əhalinin sosial müdafiəsi mexanizmi tutur. Sosial müdafiə vətəndaşların ilk növbədə əhalinin ən ağır maddi vəziyyətdə olan təbəqələrinin inflyasiyadan, işsizlikdən müdafiəsinə yönəldilən dövlət siyasətidir. Dövlət tərəfindən tətbiq olunan tədbirlər kompleksinin xüsusiyyəti əhalinin həyat və əmək fəaliyyətinin ağırlaşmasının, işsizliyin və yxsulluğun güclənməsinin qarşısının alınması ilə bağlıdır. Buna görə də əhalinin sosial müdafiəsinin problemlərindən biri də yoxsulluğun qarşısının alınmasıdır.
Əhalinin sosial müdafiəsai yüksək ixtisaslı kadrların hazırlanması ilə əlaqədar dövlət tədbirlərini, əhalinin bütün təbəqələrinin pulsuz ümumi və orta təhsil almasını, rəqabət əsasında ali təhsil əldə etməsini, dövlət hesabına səhiyyə və sosial xidmətlər göstərilməsini, insanların əmək fəaliyyəti ilə məşğul olması üçün zəruri olan tədbirləri və s. əhatə edir.
Bazar iqtisadiyyatına keçid şəraitində əhalinin gəlirləri sahəsində olan bərabərsizlik getdikcə artır. Bu bərabərsizliyin qarşısını almaq məqsədi ilə dövlət bir çox inkişaf etmiş ölkələrdə gəlirlərin yenidən bölgüsündə fəal iştirak edir. Gəlirlərin yenidən bölgüsünün əsas vasitəsi əhalinin əldə etdiyi şəxsi gəlirlərə tətbiq edilən mütərəqqi vergi sistemidir. Verginin mütərəqqi sistemi əhalinin ən yüksək gəlir əldə etmiş təbəqələrinə, az təmin olunmuşlara nisbətən yüksək vergi dərəcələrinin tətbiq edilməsini nəzərdə tutur. Dövlət bu yolla əldə etdiyi vergilərin bir hissəsini əhalinin ən az təmin olunmuş təbəqələrinə transfert ödəmələr şəklində xərcləyir. Deməl olar ki, bütün ölkələrdə sosial sığota və yoxsullara dövlət köməyi proqramları vardır. Sosial sığorta proqramı əhalinin qocalığa, əmək qabiliyyətinin itirilməsinə, iş yerlərinin azalmasına görə sığortalanmasını əhatə edir. Əhaliyə dövlət yardımı proqramları əlavə tədbirlərin həyata keçirilməsini nəzərdə tutur. Buraya çoxuşaqlı ailələrə kömək, ərzaq və müxtəlif imtiyazların verilməsi, səhiyyə sıöortalanması və s. daxildirlər.
Əhalinin sosial müdafiə tədbirləri müxtəlif fondlar hesabına maliyyələşdirilir. Buraya müxtəlif səviyyəli fondlar, sosial müdafiənin büdcədənkənar dövlət fondları, işsizliyə görə sığorta fondları, ictimai və xüsusi xeyriyyə fondları aiddir.
Əhalinin sosial müdafiəsi formalarından biri də gəlirlərin indeksasiya edilməsidir. Gəlirlərin dövlət indeksasiyası yaşayış dəyərinin artması nəticəsində əhali gəlirlərində itkinin qarşısını almaq məqsədi ilə həyata keçirilən kompensasiya tədbirləri sistemidir. Gəlirlərin dövlət indeksasiya yaşayış dəyərinin artmasının nəzərə alınmasının nəzərə alınması əsasında həyata keçirilir. Başqa sözlə, indeksasiya inflyasiya şəraitində istehlak qiymətlərinin artması ilə əlaqədar əhali gəlirlərinin bu qiymətlərə uyğunlaşdırılması tədbirlərini əks etdirir.
İndeksasiya sistemi bir sıra meyarları ilə səciyyələnir.İndeksasiya qiymətlərin qadırılmasından əvvəl və ya sonra həyata keçirilə bilər.İndeksasiya makro və mikrosəviyyədə həyata keçirilir. Əhali gəlirlərinin səviyyəsindən asılı olaraq indeksasiya sistemində diferensial yanaşma prosesinə üstünlük verilir. Bu prinsip ən aşağı gəlirlərin tam kompensasiyasından tutmuş ən yüksək gəlirləri olanların minimum kompensasiyasını əhatə edir.
- Teqlər:
- sosial siyasət
İslam İnanç Esasları – Kazandıran Not
*islam alimleri dini genelde hak ve batıl şeklinde sınıflandırmıştır.
*kuranda diğer inanç sistemlerine din denilmektedir. ilahi vahye dayanmayanlara batıl din demişlerdir.
*ilahi vahye dayanmakla birlikte Allahtan geldiği şeklini koruyamamış yahudi ve hristiyanlık gibi dinlere MUHARREF DİN denilir.
*klasik dinler tarihi kitapları ise hak dinlere MİLEL batıl dinlerede NİHAL adını vermişlerdir.
*Dinler kaynağına göre 2 ye ayrılır
*kutsal kitaplarda bulunup bulunmamasına göre
-ehli kitap (yahudi ve hristiyanları)
-kitabı olduğu şüpheli dinlerde (mecusiler ve maniheistler)
*dinler iki biçimdede sınıflandırılmıştır
-tek tanrılı dinler
-çok tanrılı dinler
*bunlarda ilkel dinler milli dinler ve dünya dinleri olarak 3 kısma ayrılır
*terim olarak iman:hz.peygamberin vahiy yoluyla getirdiği tüm hususlarda tereddütsüz tasdik etmek ve getirdiklerine inanmak demektir.
*imam maturudi, imam eşari bakıllani cüveyri gazzali ve eb’l mün’en nesefi imanın kalbin tasdikinden ibaret olduğunu savunmuşlardır.
*mürcie ve kerramiyye mezheplerinin iman tanımı:inanılması geeken inanç esaslarını kalbin tasdiki olmaksızın dil ile ikrar etmek yeterlidir.
*cehmiyye ve neccâriyye mezheplerine göre kişinin iman esaslarını sadece bilmesi mümin olması için yeterlidir.
*maturidi ve mutezili alimler ise bunun yeterli olmadığını ve eğer bu yeterli olsaydı her alimin mümin olması gerektiğini söyleyerek onları eleştirmiştir.
*imanın bilgiden ibaret olması halinde her cahilin kâfir her bilgininde mümin olması gerekir diye diğer alimlerden itiraz gelmiştir.
*iman-amel ilişkisini savunan görüş :hariciyye mutezile şia zeydiyye ve selef alimleridir.
*ayrıntılı bir şekilde tek tek iman esaslarına açık ve geniş bir şekilde inanmaya TAFSİLİ İMAN denir.
*iman ve islam imam maturidiye göre kuran ve sünnette ayrı ayrı zikredilsede iman ve islam aynıdır.
*iman ve islam konusunda imam eşari islamın imandan daha geniş olduğunu ve islamın imanı kuşattığını söyler.
*bir kimsenin çevresindeki ana baba kardeş komşu hoca ve değer verdiği diğer kişilere bakarak hiçbir araştırma yamadan inanmasına taklit bu tür imanada taklidi iman denir. böyle bir kişiyede mukallit adı verilir.
*islam inanç esaslarını araştırıp delil akıl tefekkür ve düşünceye dayanrak iman etmesine önem vermiştir.böyle iman türüne TAHKİKİ İMAN bu imana sahip kişiyede
MUHAKKİK adı verilmiştir.
*Ebu hanife ve imam maturidi mukallildin imanının geçerli olduğuna hükmetmiştir. eşariyye mezhebide onların bu görüşüne katılmaktadır.
ancak bu 2 mezhebe göre de mukallit araştırmayı terk etmesinden dolayı sorumlu görülmektedir.
*mutezile mukallidin imanını geçerli görmemiştir.
*imanda istisna, alimler inançla ilgili konularda kuşku olmak düşüncesini benimsemişlerdir.
*eşariler imanın hakikati ile ilgili değil ama olgunluk hali ve neticesiyle ilgili olarak imanda istisnayı mümkün görmüştür.
*din insana şunları temin eder:
-ulvi duygular kazanmasını
-olaylar karşusunda direnç kazanmasını
-ruhi olarak gelişip moral ve güç kazanmasını
-madde karşısında eğilmeyip metin olmasını
*dinin genel tarifi şunlardır:
-düşünce ve inanca dayalı değerlendirmeleri içerir
-her türlü tavır ve davranışları içerir
-insanın diğer insanlar ve varlıklarla olan ilişkilerini düzenlerken dikkat etmesi gereken ilkeleri barındırır.
-sosyal davranışlarını belirlerken toplumların etnografyasına etki eder
*imanın kelime karşılığı şudur
-başkasına güven duygusu vermek
-güven içinde yaşamak
-kalben sükuna kavuşmak
-kendisine doğru görüneni itiraf etmek
*imanı kalbin tasdiki olarak görmeyen imam maliktir.
2.ünite
* islam:arapça aslı silm veya selmdir.
sözlükte :kurtuluşa ermek boyun eğmek teslim olmak barış yapmak gibi manalara gelir.
*islam dini iskelet olarak 3 kısımda incelenir.
-islam dininin inançla (itikat) ilgili hükümleri
-islam dininin davranışlarla (muamelat) ilgili hükümleri
-islam dininin ahlakla ilgili hükümleri
*inançla ilgili hükümlere ASLÎ yapıp etmelerle yani ibadet ve muamelatla ilgili olanlara FER’İ ESASLAR denir.
*itikat:birşeye gönül bağlamak, benimsemek , anlamına gelir iman etmekle eş anlamlıdır.
*itikat esasları ile ilgili gönülden bağlanılan şey AKİDE adını alır. Çoğuluna akaid denir.
*bazı itikadi hükümler etrafında islam tarihi boyunca ihtilaflar yaşanmıştır bu sebeple onların kesin ve açık olma özellikleri ortadan kalkmıştır bu çeşit inanç esaslarına zanni inanç esasları denir.
*kaynaklarda davranış ve fiillerle ilgili olarak 3 ana konu işlenir
*islam dinini 3 önemli ilke oluşturur. inanç bunların en önemlisidir amel ve ahlak hükümleride bu inanç esaslarına dayanır.
*islam kelimesinin anlmında bulunan özellikler
*islam kelimesinin kurandaki anlamı şudur
-tevhid inancını evrene yayma düşüncesien sahip olmak
*islam inanç esasları
beşeri müdahaleye açık olmamak
*aile hukuku birikimleri islamın inanç esası kapsamına girmez.
Ünite 3
* tanrının varlığı meselesi ilk dönem yunan felsefesinin temeli konulardan birini oluşturmuştur. eflatun hareketin kaynağını ruha bağlaması ve aristonun ilk sebep (illet-i ulâ) veya ilk hareket ettirici (muharrek-i evvel) teorisini benimsemesi ile birlikte tanrının varlığı konusu tartışmaya başlanmıştır.
* islamda Allahın varlığını ispatlamak için yapılan tüm faalietlere İSBAT-I VACİP denir.
* kuranda “afak” ve “enfüs” olarak ifade edilen dış ve iç alemin varlıkları arasında görülen düzen açık delil olarak sunulmaktador.
*islam alimleri Allahın varlığını genelde kozmolojik (tabiattan hareket eden) ve teleojik (varlıklardaki gayeliği vurgulayan) delillere dayalı bir yöntem içinde ispatlamaya çalışmışlardır. bu nedenle alimler arasında şu delilller şöhret bulmuştur.
-gaye ve nizam delili
*hudüs delili:evrenin yaratılmış olduğu ve her yaratılmışında bir yaratıya muhtaç olduğundan hareketle Allahın varlığını ispata çalışan bir delildir.
*kelam alimleri:hudüs delilnini cevher-araz esasına dayalı bir yöntem içinde ele almıştır.
*imkan delili:islam filozofları tarafından kullanılmıştır. varlıkları zorunlu(vacip) ve zorunsuz(mümkün) varlıklar olmak üzere 2 ye ayırır. aristoda bunu kullanmıştır.
*imkan delili:farabi ve ibn sina tarafından ortaya konulmuş ve şehristandan itibaren kelam bilginleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
*gaye ve nizam delili:bu teleolojik delil temelde evrende bir düzenin olduğu ve bu düzendeki her varlığın belirli bir gayeye yönelik olarak yaratldığı öncülünden hareket eder
*gaye ve nizam delili:gazzali ibn rüşd ibn teymiyye ve ibn’ül kayyım el cevziyye tarafından tercih edilmiştir.
*ibn rüşd gaye ve nizam delilini hikmet ve inayet delili olarak tanımlamıştır.
*alimler burhân-ı temânu olarak bilinen bir delil oluşturmuşlardır. bu delile göre tabiatta gözlemlenen kozmolojik düzen Allahın bir olduğunun delilidir.
*ihlas suresinde Allah tasvir edilmemiş, tavsif edilmiştir.
*Allah’ın sıfatları 2 kısma ayrılır.
-kıdem:Allahın varlığının başlangıcının olmaması
-beka: Allahın varlığının sonunun olmaması
-kıyam binefsihi:Allahın kendisiyle kaim olması ve bu hususta başkasına ihtiyaç duymamsıdır.
-vahdaniyet:tek ve bir olan eşi ortağı bulunmaması
-muhalefetün lil havadis:Allahın sonradan olan yaptıklarına benzememesidir.
*Sübuti sıfatlar:Allahın zatına nispet edilen ve onun ne olduğunu belirten niteliklerdir.
-hayat:Allahın canlı ve diri olmasıdır
-ilim:Allah tealanın bilme sıfatıdır
-semi:Allahın herşeyi işitmesidir
-basir:allahın herşeyi görmesidir
-kudret:Allahın herşeye gücünün yetmesidir
-irade:Allahın dilemesi ve istemesi anlamına gelir
-kelâm sıfatı:Allhın konuşma sıfatı insanlarda olduğu gibi harfler sesler ve konuşmaya yarayan organlar aracılığıyla değildir.Allah bunlardan münezzeh ve yücedir.
*Maturudiler kudret sıfatından ayrı bir tenvin sıfatının varlığını savunmuştur.
*eşariler ilim irade ve kudret sıfatını yaratma için yeterli görmüştür.
*şia almleri ise subuti sıfatları zâti ve fiili olmak üzere 2 ye ayrılmıştır.
*Fiili sıfatlar Allah -kainat ve insna ilişkisini ifade eder.
*hudüs delili ve imkan delili ile ilgili notlar.
-hüdüs delili daha çok kelam alimleri, imkan delilleri ise islam filozofları tarafından kullanılmıştır.
-hudüs delili alemin yaratılmışlığından ve sonradanlığından imkan delili ise alemin yapısı itibariyle bir başka varlığa muhtaç olmasından hareket ederek Allahın varlğını ispata çalışır.
-alem tüm unsurlarıyla birlikte değişken bir yapıdadır cümlesi isbat-ı vacip delillerinden HUDÜS DELİLİNE ÖNCÜLDÜR.
Ünite 4
*varlıkları görünen (kesif) ve görünmeyen (latif) varlıklar olarak 2 ye ayırmak mümkündür.
*meleğin sözlük anlamı:kudret kuvvet ve elçilik yapma..
meleğin terim anlamı:Allah tarafından yaratılan, çeştli şekillerde görünebilen zor işlere güç yetirme özelliğine sahip ancak iyi nitelikte işler yapabilen erkeklik ve dişilik vasıfları bulunmayan nurani varlıkların adıdır.
*ahirette müminleri selamlayarak karşılayacak olan cennet bekçilerinden ve cehennemlikleri korkutan görevli meleklerden bahsedilmektedir. kuranda bunlara genel olarak HÂZİN denir.
*cehennem bekçilerini temsil eden melek malik cennet meleği ise rıdvan olarak geçer.
*MUKARREBÛN MELEKLERİ:bu meleklere iliyyün veya kerrubiyyün melekleride denilmektedir.bunlar kuranda uluhiyet makamına en yakın melek olarak zikredilir.
*hafaza ve kiramen katibin melekleri:insanları kruyan ve onların iyi ve kötü fiillerini kaydeden meleklerdir.
*hârut-mârut:babil halkını imtihan etmek ve onları sihir konusunda biliçlendirmek için gönderilen meleklerdir.
*münker-nekir:kabirde sorgu işi ile görevli olan meleklerdir.
*kuranda adı geçmemekle birlikte görevlerinden bahsedilen 2 melek Azrazil-israfil
*meleklerin ve cinlerin ortak özellikleri farklı şekillere girebilirler…
Ünite 5
*ilahi hitabın şekilleri:
-perde arkasından konuşma
*ebu zerrden rivayete göre Allah teala hz.Şit’e 50 Hz. İdris’e 30 Hz. İbrahime 10 ve Hz.Musaya 10 sayfa indirmiştir.
*tevrat:kanun şeriat anlamına gelir
*yahudilerin kutsal metni tanah’ın ilk bölümünü oluşturan tevrat 5 bölümden meydana gelmektedir.
*tekvinde :hz.adem ve hz.havvanın işlediği ilk suçtan yeryüzüne inişlerinden hz.nuh ibrahim ve israiloğullarının mısıra girişinden bahseder.
*hurücda :israiloğullarını mısırdan çıkarmak üzere hz.musanın rab yehova tarafından görevlendirilişi onları firavun un zülmunden kurtararak mısırdan çıkarması hz.musanında sina dağında rab yehovadan 10 emir almasından bahseder.
*levililer :ibadetler, dini ayin ve bayram, günahların kefareti, yiyecekler, kurbanlar ve evlilik gibi konulara ait hükümleri ifade eder…
*adat(sayılar) :israiloğullarının çöldeki hayatları hz.musanın vefatından sonra onların sina dağından ayrılıp kenan ülkesine gitmesi sürecini ele alır.
*tesniye:hz.musanın ölümünden ve defnedilmesinden sonra 10 emir ve diğer dini hükümlerden bahseder..
*hristiyanlar yahudilerin kutsal kitabına “Eski ahid” denir.
*yahudiler ise kendi kutsal kitabını “tanah” olarak isimlendirir.
*tanahı 39 kitap meydana getirir.
*hz.ebubekirin hilafeti döneminde kuranı kerim vahiy katibi zeyd b. sabit tarafndan biraraya getirilmiş ancak çoğaltılamamıştır.
*tanahın neviim bölümünde israilli peygamberlere ait metinler bulunmaktadır.
*hristiyan kutsal metni kitab-ı mukaddes eski ve yeni ahid olmak üzere 2 ana bölümden oluşmaktadır.
*yeni ahidde inciller, resullerin işleri pavlusun mektupları genel mektuplar ve yuhannanın vahyi olmak üzere 27 kitap bulunmaktadır.
*pavlusun mektupları yeni agidin en erken yazıya geçirilen metinleridir
*hristiyanların kutsal metni kitabı mukaddes eski ve yeni ahidi meydana getiren kitaplarıyla TRENTE KONSİLİNDE tespit edilmiştir.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.