Press "Enter" to skip to content

Yabancı – Albert Camus

Uzun bir zaman srt bana dnk olarak durdu. Onun varl bana batyor, canm skyordu. Tam, “Artk gidin!” diyecektim, birden dnd ve sanki parlarcasna “Hayr, size inanamam. Eminim, bir baka dnyaya susadnz olmutur,” dedi. “Elbette,” dedim, “ama bu, zengin olmay dilemekten, abuk yzmeyi, gzel azl olmay dilemekten daha nemli deildir. Hepsi ayn kapya kar.” Ama papaz szm kesti ve bu baka hayattan ne anladm renmek istedi. “Bana bugnkn anmsatacak bir hayat!” diye bardm. Ve hemen ardndan, “Artk bu eylerden bktm,” dedim. Bana hl Tanrdan sz etmek istiyordu. Ona doru ilerledim ve son kez olarak, pek az vaktim kaldn anlatmaya altm. Bunu da Tanr szyle harcamak niyetinde deildim. Kendisine niin, “Pederim,” demediimi, “Efendim,” diye seslendiimi sorarak konuyu deitirmeye alt. Bu soru sinirime dokundu: “Pederim deilsiniz de ondan. Siz de tekilerden yananz,” dedim. “Hayr evladm,” dedi, “ben senden yanaym. Ama sen bunu anlayamazsn, nk yrein her eye kapal. Senin iin dua edeceim.” O zaman, bilmiyorum niin, iimde bireyler de-iliverdi. Avazm kt kadar barmaya baladm, hakaret ettim, duasn istemediimi, yok olmaktansa yanmann daha iyi olduunu syledim. Cppesinin yakasna yapmtm, iimin, sevin ve fkeyle kark btn taknlklarn zerine boaltyordum. Ne kadar da dediklerinden gvenli grnyordu deil mi? Oysa onun gvendii eylerden hibiri bir kadn sann bir tek teline bile demezdi. Yaadndan bile emin deildi, bir l gibi yayordu nk. Bense ellerim bombo bir adam olarak grnyordum, ama kendimden emindim, her eyden emindim, hem ondan ok daha emindim. Yaadmdan emindim ve gelmekte olan lmden emindim. Evet, bundan baka bir eyim yoktu benim. Ama, hi deilse bu geree, onun bana sahip olduu kadar sahiptim. Daha nce de, bu anda da hakl olan bendim ve her zaman da hakl olmutum. yle yaamtm, byle yaayabilirdim. unu yapm, bunu yapmamtm. Filan eyi yapmadmsa, falan eyi yapmtm. Peki, sonra? Sanki btn yaammda, kendimi hakl karmak iin bu dakikay, u afak vaktini beklemitim. Hi, hibir eyin nemi yoktu ve bunun niin byle olduunu da biliyordum. O da biliyordu. Geirdiim btn bu anlamsz hayatta, geleceimin ta derinlerinden, henz gelmemi yllar iinden, karanlk bir soluk bana doru ykseliyor ve yaadm yllardan daha gerek

albert camus – yabanci

Albert Camus YABANCI ROMAN Fransızca aslından çeviren VEDAT GÜNYOL bir gün sonra deniz banyoları yapıyor, ahlak dışı bir ilişkiye girişiyor ve güldürücü bir filme gidip gönül eğlendiriyor. Sizlere bütün söyleyeceklerim bundan ibaret!” dedi. Salonda, çıt çıkmıyordu. Savcı yerine oturdu. Marie hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve “İşin aslı böyle değil, başka şeyler de var. Bana düşündüklerimin zorla tersini söylettiniz!” diye söylendi, beni iyi tanıdığını, kötü bir şey yapmadığımı ekledi. Fakat, başkanın, bir işaretiyle, mübaşir onu alıp götürdü ve duruşmaya devam edildi. Sonra sıra Masson’a geldi. Benim namuslu bir insan, hem de mert bir adam olduğumu söylediyse de pek dinleyen olmadı. Sonra Salamano, köpeğine karşı iyi davrandığımı söyledi. Anamla benim üstüme sorulan bir soruya da, artık anama diyecek bir şeyim kalmadığını, bu nedenden de onu İhtiyarlar Yurduna koyduğumu ekledi, sonra, “Bunu anlamak gerek, anlamak!” dediyse de kimse dinler görünmedi. Onu da alıp götürdüler. Sonunda, sıra Raymond’a geldi. Kendisi son tanıktı. Bana başıyla şöyle bir işaret yaptı, hemen ardından suçsuz olduğumu söyledi. Ama başkan, “Bize kendi düşüncenizi değil, olayı anlatın, hem bir şey sorulmadan da karşılık vermeyin!” dedi. Öldürülen adamla olan ilişkim hakkında Raymond’a inceden inceye sorular sordular. Raymond bunu fırsat bilip, “Kız kardeşini tokatlayalı beri bu adam bana düşman kesilmişti,” dedi. Ama, başkan, adamın benden de nefret etmesi için bir neden olup olmadığını sordu. Raymond, benim kumsalda bulunuşumun kesinlikle bir rastlantı olduğunu söyledi. O zaman savcı, faciaya sebep olan mektubun ne münasebetle benim tarafımdan yazıldığını sordu. Raymond, “Bu da bir rastlanıl ti,” dedi. Savcı karşılık olarak, bu hikâyede rastlantının vicdana oldukça kötü işler yüklediğini söyleyerek, onu susturmaya çalıştı. Öğrenmek istiyordu: Raymond öldürülen adamın kız kardeşini tokatlarken, ben rastlantıyla mı araya girmiştim; komiserlikte rastlantıyla mı tanıklık etmiştim; bu tanıklık sırasındaki söylediklerimin başta başa hatır işi oluşu yine rastlantı sonucu muydu? Sonunda, Raymond’a neyle geçindiğini sordu. Beriki, “Ambarcılıkta,” diye karşılık verince, savcı jüri üyelerine dönerek, tanığın, bayağı deyimiyle muhabbet tellallığı yaptığını ve bunun herkesçe bilindiğini söyledi. Ben de onun suç

Post on 29-Jun-2015

Documents

Albert Camus YABANCIROMAN Franszca aslndan eviren VEDAT GNYOLbir gn sonra deniz banyolar yapyor, ahlak d bir ilikiye giriiyor ve gldrc bir filme gidip gnl elendiriyor. Sizlere btn syleyeceklerim bundan ibaret!” dedi. Salonda, t kmyordu. Savc yerine oturdu. Marie hkra hkra alamaya balad ve “in asl byle deil, baka eyler de var. Bana dndklerimin zorla tersini sylettiniz!” diye sylendi, beni iyi tandn, kt bir ey yapmadm ekledi. Fakat, bakann, bir iaretiyle, mbair onu alp gtrd ve durumaya devam edildi. Sonra sra Masson’a geldi. Benim namuslu bir insan, hem de mert bir adam olduumu sylediyse de pek dinleyen olmad. Sonra Salamano, kpeine kar iyi davrandm syledi. Anamla benim stme sorulan bir soruya da, artk anama diyecek bir eyim kalmadn, bu nedenden de onu htiyarlar Yurduna koyduumu ekledi, sonra, “Bunu anlamak gerek, anlamak!” dediyse de kimse dinler grnmedi. Onu da alp gtrdler. Sonunda, sra Raymond’a geldi. Kendisi son tankt. Bana bayla yle bir iaret yapt, hemen ardndan susuz olduumu syledi. Ama bakan, “Bize kendi dncenizi deil, olay anlatn, hem bir ey sorulmadan da karlk vermeyin!” dedi. ldrlen adamla olan ilikim hakknda Raymond’a inceden inceye sorular sordular. Raymond bunu frsat bilip, “Kz kardeini tokatlayal beri bu adam bana dman kesilmiti,” dedi. Ama, bakan, adamn benden de nefret etmesi iin bir neden olup olmadn sordu. Raymond, benim kumsalda bulunuumun kesinlikle bir rastlant olduunu syledi. O zaman savc, faciaya sebep olan mektubun ne mnasebetle benim tarafmdan yazldn sordu. Raymond, “Bu da bir rastlanl ti,” dedi. Savc karlk olarak, bu hikyede rastlantnn vicdana olduka kt iler yklediini syleyerek, onu susturmaya alt. renmek istiyordu: Raymond ldrlen adamn kz kardeini tokatlarken, ben rastlantyla m araya girmitim; komiserlikte rastlantyla m tanklk etmitim; bu tanklk srasndaki sylediklerimin bata baa hatr ii oluu yine rastlant sonucu muydu? Sonunda, Raymond’a neyle geindiini sordu. Beriki, “Ambarclkta,” diye karlk verince, savc jri yelerine dnerek, tann, baya deyimiyle muhabbet tellall yaptn ve bunun herkese bilindiini syledi. Ben de onun su

orta, hem de arkadaymm. En aalk cinsinden bir alaklk karsndaymz. Bir ahlak canavaryla kar karya bulunmak, ii daha da korkun hale sokuyor-mu. Raymond kendini savunmak istedi, benim avukat da itiraz etti. Ama ona, “Brakn, savc szn bitirsin,” diye ihtar ettiler. Savc, “Ekleyecek pek az eyim var,” dedi ve Raymond’a, “Bu adam arkadanz myd sizin?” diye sordu. Raymond, “Evet, arkadamd,” diye karlk verdi. Bunun zerine, savc bana da ayn eyi sordu. Gzlerini benden evirmeyen Raymond’a baktm, sonra “Evet,” dedim. O zaman, savc jri yelerine dnd ve, “Annesi ldkten hemen bir gn sonra en yz kzartc elencelere dalan bu ayn adam, bir hi yznden ve aza alnmaz bir ahlakszlk sorununu temizlemek iin adam ldrmtr,” dedi. Sonra yerine oturdu. Benim avukatn sabr tkenmiti. Kollarn havaya kaldrd, cppesinin yenleri dirseklerine doru dt, kolal gmleinin kvrmlar meydana kt. “Bu adam anasn gmd diye mi, yoksa birini ldrd diye mi sulandryoruz, anlayalm!” diye bard. Dinleyiciler gldler. Ama, savc yine ayaa kalkt, cppesini kavuturdu ve bu iki olay arasnda derin, etkin ve esasl bir iliki bulunduunu anlamamak iin sayn avukat kadar saf olmak gerektiini syledi, sonra, sesini ykselterek, “Evet, bu adam anasn bir cani yreiyle gmm olmakla sulandryorum!” diye bard. Avukatm omuzlarn silkti ve alnn kaplayan terleri sildi. Ama, kendisi de sarslm gibiydi. Anladm ki iler benden yana iyi gitmiyordu. Sonra her ey yldrm hzyla geti. Oturum sona ermiti. Adliye sarayndan kp cezaevi arabasna binerken, ksa bir zaman, yaz akamnn kokusunu, rengini duyup tandm. Tekerlekler zerinde kayan zindanmn karanlnda, yorgunluumun ta derinliklerinden gelimiesine, sevdiim bir kentin, kendimi mutlu hissettiim belli bir saatin btn bu allm grltlerini eskisi gibi, bir bir bulur gibi oldum. Gerginliini yitiren havada, gazete satclarnn sesi, kk parktaki son kularn t, sandvi satclarnn barmas, kentin yksek dnemelerinde tramvaylarn kard iniltili gcrtlar ve gn daha gece limann zerine kmeden nceki uultusu, btn bunlar, benim iin, cezaevine dmeden nce bildiim gz kapal bir gezintiyi dzenliyordu. Evet, bu saat, bundan ok zaman nceleri, kendimi mutlu hissettiim bir saatti. Beni o zamanlar bekleyen, hep hafif ve deliksiz bir uykuydu. Ama yine de bireyler deimiti.

Yarn gzlerken, kendimi yeniden hcremde buluverdim. Yaz gklerinde uzanp giden o bildik yollar insan gnahsz uykulara da zindanlara da gtrebiliyormu demek.

Bir sank srasndan da olsa, insann kendinden sz edildiini duymas dorusu her zaman ilgin bir ey. Savcyla benim avukat karlkl tartmalarnda, diyebilirim ki, benden, hatta benden ok, ilediim sutan sz ettiler. Hem bu karlkl tartmalar birbirlerinden pek mi farklyd sanki? Avukat kollarn kaldrp birtakm zr nedenleri gstererek yalnzca benim suumu ortaya koyuyordu. Yalnz bir ey beni belli belirsiz rahatsz ediyordu. Dncelerime gml olmama karn, baz baz lafa karacak oluyordum. O zaman avukatm, “Susun! Davanz iin bu daha iyi!” diyordu. Benim davam beni ie kartrmadan zmlyor gibiydiler sanki. Her ey, benim araya girmeme kalmadan geip gidiyordu. Dncemi sormadan kaderimi karar altna alyorlard. Arada bir, herkesin szn kesip “Ama bu kadar da olmaz yani! Sank kim burada? Sank olmak nemli bir eydir. Benim de syleyecek szm var!” demek geliyordu iimden. Ama yle bir dnnce, bakyordum ki, syleyecek bir eyciim de yoktu. unu da kabul etmeliyim ki, insanlar oyalamaya kar duyulan ilgi pek uzun mrl olmuyor. rnein, savcnn syledii szler beni ok abuk usandrd. Bana dokunan ya da ilgimi eken, szlerinin btn deil, bu btnden ayrlm paralar ya da jestlerdi. iyi anlayabildimse, savcnn ana dncesi uydu: Szde ben bu cinayeti nceden tasarlamm. Hi deilse kantlamaya alt buydu. Kendisi de sylyordu zaten: “Bunu kantlayacam; baylar, hem iki katl kantlayacam. nce olaylarn gz kamatrc , sonra da bu caninin ruh durumunun bana verecei donuk k altnda. ” Olaylar, anamn lmnden balayarak, ksaca anlatt. Duygusuzluumu, anamn yan bile bilmeyiimi, ertesi gn bir kadnla denize gidiimi, sinemay, Fernandeli ve sonra Marie ile odama dnm bir bir anlatt. O srada, ne sylediini birden anlayamadm. nk ‘kapatmas’ diyordu. Oysa Marie benim iin sadece Marie idi. Sonra Raymond konusuna geti. Baktm, olaylar gr olduka akt. Syledikleri akla yatknd: Szde, Raymond’la anlaarak mektubu yazmm. Ama, metresini getirtmek, sonra da onu ‘ne id belirsiz’ bir herife havale edip dvdrtecekmi. Kumsalda Raymond’un dmanlarn kkrtmm.

Raymond yaralanm. Tabancasn istemiim. Ate etmek amacyla tek bama kumsala dnmm. Tasarladm gibi de fellah yere sermiim. Sonra beklemiim ve ‘geberdiinden iyice emin olmak iin’ ar ar, emin bir biimde, bile bile drt el daha ate etmiim. Savc: “te baylar,” dedi, “bu adam, yaptn gayet iyi bilerek adam ldrmeye ynelten olaylar, huzurunuzda bir bir gzlerinizin nne serdim. Bu konuda direniyorum. nk, bu, bilinsizce bir davran deil. Bu adam, baylar, zeki bir adamdr. Kendisini dinlediniz, deil mi? Yant vermesini biliyor. Szcklerini tartmasn biliyor. Ne yaptm bilmiyordum, diyemez.” Dinliyordum. Bana zeki dediklerini duyuyordum. Yalnz unu anlamyordum: herhangi bir kimsedeki erdemler, nasl oluyordu da bir sulu aleyhine ezici bir kant olabiliyordu. Artk savcy dinlemedim. Neden sonra u szleri kulama geldi: “Bari pimanlk gsterseydi. Ama ne gezer, baylar! Sorgu srasnda bu adam bir kerecik olsun o iren cinayetinden zlm grnmemitir.” Sonra, bana dnd ve parmayla beni gstererek, durmadan sulad. Dorusu bunun nedenini pek anlayamadm. Kukusuz bu adam haklyd. Bunu kabulden kendimi alamyordum. Yaptma pek piman deildim. Ama adamn bunun zerinde bylesine durmasna ayordum. Ona, itenlikle, hatta sevgiyle anlatmak istiyordum ki, ben hayatmda hibir zaman gerekten pimanlk nedir duymammdr. Olacak eyler beni hep elmi-tir. Bu, bugn de byledir, yarn da byle olacaktr. Ne var ki, iinde bulunduum durum bu trl konumaya elverili deildi. tenlikli grnmeye, iyi niyetli olmaya hakkm yoktu. Yine dinlemeye baladm. Bu kez de savc, ruhumdan sz etmeye balad. “Ruhu zerine eildim, sayn jri yeleri, ama bir ey bulamadm,” diyordu. Ona bakarsanz, ne ruhum varm, ne de insanlkla bir iliiim. nsanlarn ruhunu koruyan ahlak ilkelerinden bir teki bile kapma uramamm. “Kukusuz,” diye ekledi, “bunu bana kakamayz. Elde etmesine olanak olmayan eyler iin, neden elde etmedi diye szlanamayz. Ama, bu dncede, hogrrln olumlu erdemi, yerini adaletin daha g, ama daha yksek erdemine brakmaldr. Hele, bu adamda rastlanan trden bir kalpsizlik, toplumu iine srkleyecek bir uurum halini alrsa!” Bundan sonra, anama kar olan durumumdan sz at. Durumalarda sylediklerini bir daha tekrarlad. Ama ilediim cinayetten sz ettii zamankinden daha uzun konutu ve sz ylesine uzatt ki, sonunda gnn scandan baka bir

ey hissetmez oldum. Hi deilse bu hal, savcnn bir an sustuktan sonra, pek hafif ve etkili bir sesle, “Baylar, bu mahkeme, yarn, cinayetlerin en irencini ileyen bir baka adam, bir baba katilini yarglayacaktr,” dedii zamana kadar srd. Ona gre bu vahi cinayet karsnda insann akl dururmu. “Umarm ki, insanlarn adaleti, zaafa dmeden onun cezasn verir!” dedi. unu da sylemekten ekinmiyormu: Bu cinayetin kendinde uyandrd dehet, benim duygusuzluum karsndaki dehetinden daha ok deilmi. Yine hep ona gre, anasn manen ldren bir adam, kendini dnyaya getirenlerin canna kyan kimse kadar insanlktan karm. u var ki birincisi ikincisinin hareketlerini hazrlar, onlar sanki nceden haber verir ve hakl karmaya alrm. Savc sesini ykselterek: “Baylar, u karnzda oturan adam, yarn yine bu mahkemenin yarglayaca cinayetten de suludur dersem, dncemi ar atak bulmazsnz sanrm. yleyse cezasn grmelidir,” diye ekledi. Burada, savc terden parlayan yzn sildi. En sonunda, devinin zc olduunu, fakat metanetle onu yerine getireceini syledi. Temel kurallarn hie saydm bir toplumla artk bir iliiim olmayacan ve basit tepkilerden habersiz bulunduum insan kalbinden de bireyler ummayacam belirtti. “Sizden bu adam lme mahkm etmenizi istiyorum,” dedi. “Bunu tam bir kalp huzuru ile istiyorum. nk, u uzun meslek hayatmda lm cezas istediim zamanlar olmutur. Ama bugne kadar, bu g grevimde, hibir zaman bu derece kutsal ve amansz bir grev bilinciyle ve insana sadece korkun eyler esinleyen bu adamn karsnda duyduum trden bir nefretle, bu derece kendimi dengelememi ve rahat olmamtm.” Savc yerine oturduu zaman salonda uzun bir sessizlik oldu. Ben scaktan ve aknlktan bunalm kalmtm. Bakan biraz ksrd ve ok alak bir sesle bana ekleyecek bir eyim olup olmadn sordu. Ayaa kalktm, iimden bireyler sylemek geliyordu. Biraz geliigzel konutum ve “Arap’ ldrmek niyetinde deildim,” dedim. Bakan bunun bir itiraf olduunu, zaten imdiye kadarki savunma biiminden bir ey anlamadn, avukatm dinlemeden nce, beni su ilemeye iten nedenlerin neler olduunu kendi azmdan duymak istediini syledi. Szckler dilime dolana dolana, hem gln olduumu bile bile, bir nefeste, “Buna gne neden oldu,” diye karlk verdim. Salonda glmeler oldu. Avukatm

omuzlarn silkti. Hemen sonra sz ona verdiler. O, “Vakit ge oldu, oysa syleyeceklerim birka saat srer, onun iin, oturumun leden sonraya braklmasn dileyeceim,” dedi. Mahkeme bu dilei kabul etti. leden sonra, byk vantilatrler yine salonun ar havasn alkalyor ve jri yelerinin rengrenk yelpazeleri hep bir ynde sallanyordu. Bana, avukatmn savunmas hi bitmeyecekmi gibi geldi. Ama yine de, bir ara kulak kabarttm: “Evet, ldrdm dorudur,” dediini duydum. Sonra ayn tonda devam ediyor ve benden sz ederken her seferinde, ‘ben’ diye konuuyordu. Hayretten donakalmtm. Jandarmalardan birinin kulana eildim ve nedenini sordum. Bana, “Sus!” dedi ve biraz sonra, “Btn avukatlar byle yapar,” diye ekledi. Dndm: bu, beni konudan uzak tutmak, hie saymak, bir bakma da benim yerimi almak demekti. Ama ben, sanrm, bu mahkeme salonunun ok uzaklarndaydm. Zaten, avukatm bana pek gln geliyordu. Kkrtma fasln arabuk geti. Sonra o da ruhumdan sz at. Ama bana savc kadar hnerli gelmedi. “Ben de bu ruhun zerine eildim,” dedi. “Ama sayn savcnn tersine, orada bireyler buldum; iini ak bir kitap gibi okudum.” Avukatm, orada, namuslu bir adam, drst bir memur, altm kuruma bal, herkesin sevdii, bakalarnn ykm karsnda yrei szlayan bir insan olduumu okumu. Ona gre, ben rnek bir oulmuum; anama gcm yettii srece bakm ve sonunda, bir bakm yurdunun yal bir kadna benim salayamadm rahat salayacan ummuum. “Bu yurt olay evresinde bunca grlt koparlmasna ayorum baylar,” diye ekledi, “nk, bu kurumlarn yararna ve byklne bir kant gstermek gerekirse, bunlara bizzat devletin para yardmnda bulunduunu syleyebiliriz.” Yalnz avukatm cenaze treninden hi sz etmedi ve bunun, yapt savunmada eksik kaldn fark ettim. Ama bu uzun cmleler, ruhumdan sz ettikleri o bitmez tkenmez gnler ve saatler yznden her eyin rengini kaybetmi bir su halini aldn ve orada bamn dndn hissettim. Son olarak, avukatm habire konuurken, dondurmacnn sokaktan ve btn mahkeme salonlarndan geip gelen mzka sesinin kulaklarmda nladn anmsyorum. Yalnz, artk benim olmayan, ama sevinlerimin en yalnndan en sreklisine kadar hepsini, yaz mevsiminin kokularn, sevdiim mahalleyi, akamleyin gkyzn, Marie’nin gllerini, elbiselerini hep birden iine alan bir yaamn anlar, bir bir zerime t. Oralarda yararsz

neler yapmsam, hepsi gelip boazm tkad, iimden yalnz bir ey iin acele etmek geliyordu: u ii bir bitirsinler de kapa hcreme atp uykuya dalvereyim, istiyordum. Avukatm son sz olarak: “Sayn jri yeleri, bir an iin kendini kaybedip aknlk iinde elinden bir kaza kan namuslu bir insan lme gndermeyeceklerdir,” dedi ve zaten sonsuz vicdan azaplar iinde kvrandm, bunun da en kesin bir ceza olduunu syledi ve hafifletici nedenleri gz nne almalarn istedi. Btn bunlar, yarm yamalak kulama alnd. Oturuma ara verildi ve avukatm bitkin bir halde yerine kt. Meslektalar yanna gelip elini sktlar. “Harikulade azizim!” dediklerini duydum. Hatta ilerinden birisi beni tank tutup, “Deil mi?” dedi. Evet anlamnda bam salladm. Ama iltifatm iten deildi. nk ok yorgundum. Darda akam oluyordu. Scak, hafiflemiti. Sokan kulama gelen grltlerinden akamn tatlln seziyordum. Hepimiz olduumuz yerde bekleyip duruyorduk ve beklediimiz ey yalnz beni ilgilendiriyordu. Gzlerimi yine mahkeme salonunda gezdirdim. Her ey ilk gnk gibiydi. Kurun ceketli gazeteci ve otomat kadnla gz gze geldik. Duruma srd srece Marie’yi aramamtm. Onu unutmamtm, ama kendi derdime dmtm. Onu grdm. Celeste’le Raymond’un arasndayd. “Hele kr!” der gibi iaret yapt. Glmsedi. Yz hafif kederliydi. Ama gel gr ki benim iim daha da kapalyd, glmsemesine karlk vermedim. Yarglar yine yerlerine geldiler. Jri yelerine acele acele bir sr soru okudular. Kulama, ‘Adam ldrmekten sulu. ‘, ‘tahrik’, ‘hafifletici sebepler’ gibi szler arpt. Jri yeleri dar ktlar. Beni de, daha nce beklediim kk odaya gtrdler. Avukatm yanma geldi: ok srnak hali vard, benimle, imdiye kadar grmediim bir itenlik ve gvenle konutu. Her eyin yolunda gideceini, bir yllk hapis ya da ar hapisle bu iten syrlacam umuyordu. Aleyhte hkm verilirse, temyiz olana olup olmadn sordum. “Yoktur,” diye karlk verdi. Kendisinin taktii, jri yelerini kzdrmamak iin taleplerde bulunmamakm. Bir kararn olur olmaz ekilde temyiz edilemeyeceini anlatt. Yoksa, gereksiz bir sr krtasiyecilik olurmu. “Zaten nasl olsa af isteinde bulunmak var. Ama, ben inanyorum, sonu lehte olacak!” dedi. Uzun zaman, sanrm eyrek saat kadar bekledik. Sonunda, bir zil ortal nlatt. Avukatm “Jri bakan karar okuyacak. Sizi, yalnz karar bildirmek iin aracaklar!” diyerek kp gitti.

Kaplar saklad, insanlar, yakn m uzak m olduunu kestiremediim merdivenlerden koa koa inip kyorlard. Sonra, salonda ksk bir sesle bireyler okunduunu duydum. Zil bir daha nlayp da odann kaps alnca, salonun sessizlii bana doru ykseldi. Sessizlikle birlikte, gen gazetecinin gzlerini baka yana evrik grnce, iimi garip bir duygu kaplad. Marie’nin bulunduu yana bakamadm. Hem, vakit de olmad buna. nk, bakan, bana tuhaf gelen bir biimde, Fransz ulusu adna, bir meydanlkta bamn kesileceini syleyiverdi. O zaman, btn yzlerde okuduum duyguyu anlar gibi oldum. Sanrm, bu bana kar beklenen bir nem duygusuydu. Jandarmalar bana pek yumuak davranyorlard. Avukatm elini bileimin zerine koydu. Artk hibir ey dnemiyordum. Bakan, “Diyecek baka bir eyiniz var m?” diye sordu. Dndm, “Hayr!” dedim. O zaman beni alp gtrdler.

Cezaevinin papazyla grmeyi nc kez reddettim. Ona diyecek bir eyciim yok. Konumak istemiyor canm. Nasl olsa, pek yaknda greceim onu. Beni u anda ilgilendiren ey, idam makinesinden yakam syrmak, bu nne geilmez sonucun bir kurtulu yolu olup olmadn bilmek. Beni bir baka hcreye koydular. Burada, uzandm vakit yalnz gkyzn grebiliyor, baka bir ey gremiyorum. Btn gnlerim, gndz geceye ulatran renklerin bir bir soluunu, gkyznde seyretmekle geiyor. Yattm yerde, ellerimi bamn altna koyup bekliyorum. Acaba bu amansz makineden kurtulan, idamdan nce srra kadem basan, polis kordonunu yaran lm hkmlleri var mdr, diye kimbilir kanc kez, kendi kendime sorup duruyorum. O zaman, idam yklerini can kulayla dinlemediime hayflanyorum. nsan daima, gzn ap bu trl eylere dikkat etmeli. Ama kimse, hibir zaman, bana neler geleceini bilemez ki! Herkes gibi ben de bu trl ykleri gazetelerde okumutum. Ama, merak edip de okumadm, idam hkmllerine ait birok kitap vard muhakkak. Belki de o kitaplarda kama yklerine rastlayabilirdim. Hi olmazsa, bir keresinde arkn durduunu ve bu amansz yuvarlanta, bir kez olsun, yalnzca bir kez olsun, rastlantyla talihin durumu deitirdiini renmi olurdum. Bir bakma bu bana yeter de artard bile, sanyordum. Ondan tesi yreimin iiydi. Gazeteler, sk sk, topluma olan bir bortan sz etmekteydiler. Onlara gre, bunu demek gerekti. Ama, bu insana bireyler dn-drtmyordu. Asl nemli olan ey, bir kama olana,

amansz trenin dna sray, alabildiine umut olanaklar veren lgnca bir koutu. Tabii, umut, bir yolun dnemecinde, var hzla koarken, birden yetien bir kurunla yere serilivermekti. Ama, iin aslna baklrsa, her ey bana bu trl bir lks yasak ediyordu. Makine beni kskvrak iine alyordu. Btn iyi niyetime karn, bu kstah gerei kabul edemiyordum. nk sonunda bu gerei douran

Scan & Edit: Ayhan www.webturkiyeforum.comhkmle, bunun bildirildii andan balayarak, kesin olarak birbirine balanan olaylar arasndaki o gln oranszlk vard ortada. Bana yle geliyordu ki, kararn saat on yedi yerine yirmide okunmu bulunmas, bsbtn baka trl olmas olasl, klk deitiren kimseler tarafndan verilmi olmas, Fransz (Alman ya da in) ulusu gibi belirsiz bir kavram adna verilmi bulunmas; btn bunlar, byle bir karar, ciddi olmaktan olduka uzaklatryordu. Ama yine de unu kabul etmek zorundaydm ki, verildii andan balayarak, bu kararn sonular, srtm verdiim u duvarn varl kadar kesin, onun kadar ciddiydi. Bu anlarda, anamn, babam stne anlatt bir yky anmsadm. Babam hi tanmadm. Onun hakknda kesin olarak bildiklerim, belki anamn o zamanlar bana anlatt eylerdi: babam, bir gn, adam ldren birisinin idamn seyre gitmi. Gitmeyi dnmek bile nceleri onu hasta ediyormu. Ama, yine de gitmi, dnnde de, o gn uzun uzun kusmu durmu. O zaman babama kar biraz tiksindi duymutum; imdiyse, anlyorum, meer ok olaan bir eymi bu. Nasl olmutu da anlayamamtm: hibir ey lm cezas kadar nemli deildi ve bir bakma da, bir insan iin bundan daha ilgin bir ey olamazd. Kazara bu cezaevinden karsam eer, gidip btn idam edilenleri seyredeceim. Sanrm byle bir olana dnmekle iyi etmiyordum. nk, bir sabah erkenden, muhafz kordonunun arkasnda, serbest serbest durabileceimi, seyrettikten sonra kusan bir seyirci olabileceimi dndke, iimi zehirli bir sevin dalgas kaplyordu. Ama, bu hi de doru deildi. Byle eyleri kurduuma iyi etmiyordum. nk, az sonra ylesine fena dm ki, yorganmn altnda bzlp kaldm. Dilerim birbirine vuruyordu, bir trl nleyemiyordum bunu. Ama, insan her zaman akll olamaz tabii. Baz baz, rnein yasa tasarlar yapyor, cezalar gelitiriyordum. Asl nemli olan ey, hkmlye bir olanak salamakt. Binde bir de olsa, bu

olanak birok eyleri dzeltmeye yeterdi. rnein, kimyasal bir bileim bulunabilir ve bunu ien hasta (aklm hastaya taklmt) onda dokuz olaslkla lebilirdi. Hasta bunu bilecekti. Bu artt. nk, iyi dnp olaylara serinkanllkla baknca gryordum ki, giyotinin akas yoktu. Onun altnda ans diye bir eyin laf olamazd. Szn ksas, hastann lmne kesin olarak karar verilmiti. Bu, artk kapanm bir olay, olmu bitmi bir nlem, zerinde bir daha grlemeyecek bir anlamayd. Olaanst olarak, darbe inmezse, yeniden ie balanrd. Sonunda, hkmlye idam makinesinin iyi ilemesini dilemek derdi, iin asl can skc yan da buydu. in aksak yan budur diyordum. Bir bakma doruydu bu. Ama bir bakma da, iyi bir rgtn srr da bundayd, bunu teslim zorundaydm. Ksaca, mahkm, idamna manen yardm etmek zorundayd. lerin kolayca yrmesi, kendi yararnayd. unu da belirtmek zorundaydm: o zamana kadar bu sorunlar zerinde vardm dnceler doru deildi. Uzun zaman -neden olduunu bilmeden- sanrdm ki, giyotine gitmek iin, bir idam tahtasna kmak, merdivenleri trmanmak yeterliydi. Sanrm bunun nedeni 1789 devrimiydi; yani bu sorunlar zerinde bana rettikleri ya da gsterdikleri eylerdi. Ama bir sabah, grltl bir idam dolaysyla gazetelerin bast bir fotoraf anmsayverdim. Aslnda, idam makinesini dpedz yere koymulard. Sandmdan daha kkt. Ne tuhaf! Bunu daha nce anmsamamtm. Resimdeki bu aygt o prl prl, usta elinden kma o kusursuz haliyle dikkatimi ekmiti. nsan bilmedii eyler zerinde hep olmadk dncelere varr. Oysa ben her eyin basit olduunu kabul etmek zorundaydm: nk, makinenin ykseklii, ona doru ilerleyen insann boyu ile birdi. nsan ona doru, sanki bir tand karlamaya gider gibi ilerlerdi. Bir bakma bu da can skc bir eydi. dam tahtasna k, gkyzne doru ykseli yok mu, ite insann kafas bunlara taklabilirdi. Oysa, burada da, makine her eyi eziyordu. nsan azck utan ve byk bir kesinlikle sanki gizlice ldrlyordu. Ayrca durmadan dndm iki ey daha vard: afak vakti ve cezamn aff. Bununla birlikte kendime laf anlatmaya ve bunlar dnmemeye alyordum. Srtst uzanyor, gzlerimi gkyzne dikiyor ve onunla ilgilenmeye abalyordum. Gkyz yeile brnverdi mi, akam oldu demekti. O zaman

dncelerimin akn deitirmek iin kendimi bir daha zorluyordum. Kulam yreimin atna veriyordum. Bunca zamandr bana arkadalk eden bu grltnn durabileceini bir trl aklm almyordu. Oldum olas, gerekten hayal etmek nedir bilmemiimdir. Bununla birlikte, bu yrek arpntsnn kafamda uuldayaca bir n hayal etmeye altm. Ama bounayd btn bunlar. Hep afak vakti ve cezamn aff karma dikiliyordu. Sonunda, iimden, en dorusu, kendimi zorlamamaktr diyerek kesip atyordum. Biliyordum, afakla birlikte kageleceklerdi. Ksaca, gecelerimi, bu afak vaktini beklemekle geirdim. Bo bulunmaktan oldum olas holanmam. Bama bir ey gelecekse, uyankken gelsin isterim, ite bunun iin gndzleri az buuk uyuyor, geceleri de, tavandaki pencereye gn vuruncaya kadar sabrla bekliyordum. in en g yan uydu: insanlar idam edegeldikleri ol kukulu saati biliyordum. Kulam hibir zaman bunca ses duymam, bu kadar hafif tkrtlar fark etmemiti. Zaten bu sre iinde talihim bana yardm etti diyebilirim. nk kulama hibir ayak sesi gelmedi. Anacm sk sk, “nsan hibir zaman btn btn mutsuz olmaz,” der dururdu. Gkyz elvan elvan renklere boyanp da, yeni bir gn hcreme szverince, ona hak veriyordum. nk, bu srada pekl ayak sesleri duyabilirdim, kalbim de atlarcasna atabilirdi. En ufak bir hrt zerine kendimi kapya atyorsam da, kulam kapya dayal, kendi soluumu duyuncaya, bouk ve sanki bir kpek hrltsna benzetip dehete dnceye kadar lgnlar gibi bekliyorsam da, yine de yreim atlamyordu ve ben yirmi drt saat daha kazanm oluyordum. Btn gn, bir de affm dnmek vard. Sanrm bu dnceden adamakll yararlandm. Etki olanaklarm hesaplyor, dncelerimden en iyi verimi elde ediyordum. Hep, en kt olaslklar, affmn kabul edilmemesi olasln dnyordum. “Ne yapalm,” diyordum, “lmem kanlmazm!” Bakalarndan nce lecektim, su gtrr yan yoktu bunun. Ama herkes bilir ki, hayat yaamaya demez. Aslna bakarsanz, ihsan ha otuzunda lm ha yetmiinde, pek nemli deildi. nk, her iki halde de, pek doal ki, baka erkekler de, baka kadnlar da yaayacaklard, hem de binlerce yl. Szn ksas, hibir ey bylesine ak deildi. imdi de olsa, yirmi yl sonra da olsa yine bendim lecek olan. u anda beni bu dncemde biraz zen ey, yirmi yl daha yaamay dnrken, yreimin korkun derecede hoplamasyd. Ama onu bastrmak iin, yirmi yl sonra yine o gn gelip att zaman, dncelerimin ne

olacan hayal etmek yetiyordu. Deil mi ki insan lecekti, yleyse bunun ne zaman ve nasl olaca pek nemli deildi. O halde (iin asl g yan bu ‘o halde’ szcnn ifade ettii anlam gzden karmamakt), evet o halde af dilekemin kabul edilmemesine boyun emeliydim. Bu anda, ama yalnz bu anda, kendimde ikinci bir olana, af olanan dnmek hakkn buluyor, kendime sanki byle bir frsat veriyordum. in can skc yan, gzlerime lgn bir sevin halinde batan kanmn ve vcudumun atlmna gem vurmam ge-rekmeseydi. iimdeki l bastrmaya, onu yattrmaya almalydm. Bu ikinci olaslkta doal kala-bilmeliydim ki, birincisine boyun eiim daha akla yakn olabilmeliydi. Bunu baardm zamanlar, kendime bir saatlik i rahatl salam oluyordum. Bu da, dorusu, yabana atlacak ey deildi. te, cezaevi papazn grmeyi bir kere daha kabul etmeyiim byle bir nma rastlad. Uzanmtm. Gkyznn kumrallaan rengine bakp akamn yaklatn dnyordum. Aftan umudumu kesmitim ve kanmn dzgn dalgalar halinde bedenimde dolatn duyabiliyordum. Papaz grmeye gereksinmem yoktu. Ne zamandan beridir, ilk kez olarak Marie’yi dndm. Bana yazmayal epeyi oluyordu. O akam dndm de, kendi kendime, lme hkml bir adamn metresi olmaktan usanmtr belki, dedim. Hasta ya da lm olabilecei de aklma geldi. Olaan eylerdendi bunlar. Hem nasl bilebilirdim bunu: imdi artk ayr kalm bedenlerimizin dnda hibir ey bizi birbirimize balamyor, anmsatmyordu. Hem bu andan balayarak Marie’nin ans benim iin bir ey ifade etmiyordu. lmse artk beni hi ilgilendirmezdi. Ben ldkten sonra insanlarn beni unutacaklarn nasl ok iyi anlyorsam, bunu da kendim iin yle doal buluyordum. lmmden sonra insanlarn artk benimle hibir alverii kalmyordu. Hatta bunun dnmenin bile ac olduunu syleyemezdim. Aslnda, insann eninde sonunda almayaca hibir dnce yoktur. te tam bu srada papaz ieri girdi. Onu grnce hafif bir titreme ald beni. Bunu fark etti ve bana, “Korkma!” dedi. Kendisine, “Siz papazlar genellikle bir baka zamanda gelirsiniz,” dedim. Bunun tamamen bir dost ziyareti olduunu, af dilekemle bir iliii olmadn, zaten sonucun stnde hibir bilgisi olmadn syledi. Yatan zerine oturdu ve beni yanna ard. Gitmedim. Hali tavr ok yumuakt. Kollar dizlerine dayal, ba nne eik, bir an ellerine baka baka oturduu yerde kald. Elleri ince ve

kaslyd, iki evik hayvanc andryordu. Onlar, ar ar, birbirine srtt. Sonra ba hep nne eik ylesine uzun bir zaman o durumda kald ki, bir an onu unutmuum gibi geldi bana. Ama sonra birden ban kaldrd, dimdik yzme bakt: “Niin sizi grmemi istemiyorsunuz?” diye sordu. “Tanrya inanmyorum da ondan,” diye karlk verdim. nanmadma emin olmadm renmek istedi. “Bunu kendi kendime sormam bile!” diye karlk verdim: nk bu bana nemsiz bir sorun gibi grnyordu. O zaman kendini arkaya doru brakt, srtn duvara dayad. Ellerini aarak dizlerinin zerine koydu. Hemen hemen bana sylemiyormu gibi: “nsan bazen kendini bundan emin sanr, ama gerekte hi de deildir,” dedi. Ben azm amyordum. Yzme bakt ve, “Ne dersiniz buna?” diye sordu. “Olabilir,” diye karlk verdim. Belki beni gerekten ilgilendiren eyin ne olduundan emin deildim, ama ilgilendirmeyenden tamamyla emindim. Aksi gibi, papazn syledikleri beni ilgilendirmeyen eylerdendi. Papaz gzlerini benden ayrd ve duruunu deitirmeden, “Sakn fazla umutsuzluktan byle konumu olmayasnz?” diye sordu. Ona umutsuz olmadm anlattm. “Yalnz korkuyorum, bu da doaldr,” dedim. “yleyse, Tanr size yardm edecektir, sizin durumunuzda birok kimseler tandm. Hepsi de yzn ona dnd,” dedi. “Olabilir, bu onlarn hakkdr,” diye karlk verdim. “Ayn zamanda bu, byle eylere vakitleri olduunu gsterir. Bana gelince, bana yardm edilmesini istemiyorum. nk beni ilgilendirmeyecek bir eyle ilgilenecek kadar vaktim yok.” Bu srada papazn elleri sinirli sinirli kmldad. Oturduu yerden doruldu ve cppesinin kvrmlarn dzeltti, sonra, “Dostum,” diye seslendi. Byle demesi lme hkml olduum iin deilmi; ona gre, bizler, yani hepimiz lme hkmlymz. Burada szn keserek bunun ayn ey olmadn, hem olsa da bunun hibir biimde bir avunma yerine geemeyeceini syledim. “Oras yle,” dedi, “ama yaknda lmeseniz bile daha sonra leceksiniz. O zaman da ayn soruyla kar karya kalacaksnz. Bu korkun deneyime nasl girieceksiniz?” diye sordu. “imdi bu anda nasl giriiyorsam o zaman da yle giriirim,” dedim. Bu sz zerine ayaa kalkt ve gzlerimin ta iine bakt. Bu, benim pek iyi bildiim bir oyundu. Gnlm elendirmek iin, sk sk, Emmanuel’in ya da Celeste’in yzlerine byle bakardm da, dayanamaz gzlerini kan karverirlerdi. Papazn da bu oyunu iyi bildiini hemen fark ediverdim. Gzleri hi titremiyordu. “Hi mi umudunuz yok, lp btn btn yok olacanz dncesiyle mi

yayorsunuz?” diye sorduu zaman sesi de titremedi. Bu sorusuna, “Evet,” diye karlk verdim. Bunun zerine ban nne edi ve yine oturdu. “Size acyorum,” dedi. Ona gre, bu, bir insan iin dayanlmas olanaksz bir eydi. Bense yalnz canm skmaya baladn hissettim. Dnp tavan penceresine doru yrdm. Omzumu duvara dayadm. Dediklerini pek dinlemiyordum. Yine soru sormaya baladn fark ettim. Sesinde kaygl ve aceleci bir tavr vard. Heyecanl olduunu sezdim ve szlerine kulak verdim. Af dilekemin kabul edileceinden emin olduunu, ama iimde tadm bir gnahn yknden kurtulmam gerektiini sylyordu. Ona gre, insanlarn adaleti hibir ey, Tanrnnkiyse, her eydi. “Beni mahkm eden, insanlarn adaletidir,” dedim. “Ama,” diye karlk verdi, “yine de gnahnz temizleyememitir.” Bana yalnz sulu olduumu retmilerdi. Evet, suluydum. Suumu dyordum. Benden baka bir ey isteyemezlerdi. Bu szlerim zerine yine ayaa kalkt. Dndm ki bu darack hcrede kmldamak istedike ya oturacakt ya da kalkacakt. kisinin ortas yoktu. Gzlerimi yere dikmitim. Bana doru bir adm att, sonra ilerlemeyi gze alamyormu gibi, olduu yerde durdu. Demir parmaklklar arasndan gkyzne bakyordu. “Yanlyorsunuz evladm,” dedi. “Sizden daha baka eyler isteyebilirler. Belki isteyeceklerdir de.” “Ne isteyebilirler ki?” “Grmenizi isteyebilirler.” “Neyi grmeyi?” Papaz evresine gz gezdirdi ve bana yorgun gelen bir sesle, “Biliyorum, btn bu ta duvarlardan ter gibi ac szmaktadr. Onlara hibir zaman yreim szlamadan bakamammdr. Ama, btn varlmla biliyorum ki, sizin gibilerin en zavalllar bile bu ta duvarlarn karanlndan tanrsal bir ehre ktn grmlerdir. te, sizden bu ehreyi grmenizi istiyorum,” dedi. Biraz canlandm. “Aylar var bu duvarlara bakp duruyorum,” dedim, “ama orada ne tandk bir ey, ne de bir ehre grdm. Orada belki ok nceleri bir ehre arayp durdumdu. Ama bu ehrede gnein rengi, isteklerin alevi vard: bu Marie’nin ehresiydi. Onu bouna aradm. imdi, her ey bitmitir. Herhalde, bu ta duvarlarn terinden hibir ey szdn grmemitim.” Papaz yzme biraz ac ac bakt. imdi srtm iyice duvara vermitim. Gnn alnma akyordu. Papaz pek iyi duyamadm bireyler syledi, sonra acele acele, “Bari sizi kucaklayabilir miyim?” diye sordu. “Hayr,” diye karlk verdim. Geriye dnd ve duvara doru yrd, elini talarn zerinde hafif hafif gezdirerek, “Bu dnyay bu derece mi seviyorsunuz?” diye mrldand. Hi sesimi karmadm.

Uzun bir zaman srt bana dnk olarak durdu. Onun varl bana batyor, canm skyordu. Tam, “Artk gidin!” diyecektim, birden dnd ve sanki parlarcasna “Hayr, size inanamam. Eminim, bir baka dnyaya susadnz olmutur,” dedi. “Elbette,” dedim, “ama bu, zengin olmay dilemekten, abuk yzmeyi, gzel azl olmay dilemekten daha nemli deildir. Hepsi ayn kapya kar.” Ama papaz szm kesti ve bu baka hayattan ne anladm renmek istedi. “Bana bugnkn anmsatacak bir hayat!” diye bardm. Ve hemen ardndan, “Artk bu eylerden bktm,” dedim. Bana hl Tanrdan sz etmek istiyordu. Ona doru ilerledim ve son kez olarak, pek az vaktim kaldn anlatmaya altm. Bunu da Tanr szyle harcamak niyetinde deildim. Kendisine niin, “Pederim,” demediimi, “Efendim,” diye seslendiimi sorarak konuyu deitirmeye alt. Bu soru sinirime dokundu: “Pederim deilsiniz de ondan. Siz de tekilerden yananz,” dedim. “Hayr evladm,” dedi, “ben senden yanaym. Ama sen bunu anlayamazsn, nk yrein her eye kapal. Senin iin dua edeceim.” O zaman, bilmiyorum niin, iimde bireyler de-iliverdi. Avazm kt kadar barmaya baladm, hakaret ettim, duasn istemediimi, yok olmaktansa yanmann daha iyi olduunu syledim. Cppesinin yakasna yapmtm, iimin, sevin ve fkeyle kark btn taknlklarn zerine boaltyordum. Ne kadar da dediklerinden gvenli grnyordu deil mi? Oysa onun gvendii eylerden hibiri bir kadn sann bir tek teline bile demezdi. Yaadndan bile emin deildi, bir l gibi yayordu nk. Bense ellerim bombo bir adam olarak grnyordum, ama kendimden emindim, her eyden emindim, hem ondan ok daha emindim. Yaadmdan emindim ve gelmekte olan lmden emindim. Evet, bundan baka bir eyim yoktu benim. Ama, hi deilse bu geree, onun bana sahip olduu kadar sahiptim. Daha nce de, bu anda da hakl olan bendim ve her zaman da hakl olmutum. yle yaamtm, byle yaayabilirdim. unu yapm, bunu yapmamtm. Filan eyi yapmadmsa, falan eyi yapmtm. Peki, sonra? Sanki btn yaammda, kendimi hakl karmak iin bu dakikay, u afak vaktini beklemitim. Hi, hibir eyin nemi yoktu ve bunun niin byle olduunu da biliyordum. O da biliyordu. Geirdiim btn bu anlamsz hayatta, geleceimin ta derinlerinden, henz gelmemi yllar iinden, karanlk bir soluk bana doru ykseliyor ve yaadm yllardan daha gerek

olmayan yllardan bana sunulan ne varsa, hepsini ayn dzeye getiriyordu. Bakalarnn lm, bir anann sevgisi ne umurumdayd benim? Bakasnn Tanrsndan bana neydi? Bakalarnn setii, kabullendii hayattan, yazgdan bana neydi? Deil mi ki, bir tek yazg, beni ve benimle birlikte, onun gibi bana “Kardeim,” diyen bir sr ayrcalkly seecekti! Anlyor muydu acaba, anlyor muydu ki herkes ayrcalklyd. Zaten yalnz ayrcalklar vard. tekileri de bir gn mahkm edeceklerdi. Kendisi de yargy yiyecekti. Adam ldrmekle sulandrlp anasnn cenazesinde alamad diye idam edilseydi ne nemi olurdu bunun. Bence Salamano’nun kpei de kars kadar deerliydi. O ufak tefek otomat kadn da, Masson’un evlendii Parisli kadn kadar, ya da benimle evlenmek isteyen Marie kadar suluydu. Raymond, Celeste kadar dostum olmu, Celeste, Raymond’dan daha deerliymi, deilmi ne nemi vard? Marie, bugn dudaklarn bir baka Meursault’ya verdiyse, bundan ne kard? Anlyor muydu ki, bu hkml. geleceimin ta derinlerinden. Btn bunlar bara bara sylerken neredeyse tkanyordum. Ama, papaz elimden kurtarmlard oktan. Gardiyanlar bana gzda veriyorlard. Ama, o, gardiyanlar yattrd ve bir an sessiz sessiz yzme bakt. Gzleri dolu doluydu. Srtn dnd, kp gitti. O gider gitmez eski i rahatlm buldum. Direncim kalmamt, kendimi yatama attm. Sanrm uyumuum. Gzlerimi atm zaman, yzme yldzlar doldu. Kr sesleri bana kadar ykseliyordu. Gecenin kokular, toprak ve tuz kokular akaklarm serinletiyordu. Bu mahmur yazn o olaanst erinci, ykselen bir deniz gibi iime doluyordu. O anda, gecenin snrnda, vapur ddkleri tmeye balad. Bunlar, artk hi umurumda olmayan bir dnyaya giden vapurlar haber veriyordu. Ne zamandr, ilk kez olarak, anacm dndm. Hayatnn sonlarnda niin bir ‘Nianl’ edinmiti, niin hayata yeniden balyormu gibi oyunlara girimiti, anlar gibi oluyordum. Orada, orada da birtakm mrlerin sona erdii bu htiyarlar Yurdunun evresinde de akamlar, hznl bir sava aral gibiydi. Anacm, lmn eiinde, kendini orada serbest ve her eyi yeni batan yaamaya hazr hissetmi olmalyd. Kimsenin, kimseciklerin onun arkasndan alamaya hakk yoktu. Ben de her eyi yeni batan yaamaya kendimi hazr hissettim. Sanki bu byk fke beni ktlklerden arndrm, umuttan kurtarmt, iaretler ve yldzlarla ykl olan bu gecede, kendimi ilk kez olarak, dnyann tatl

kaytszlna ayordum. Dnyay kendime bu kadar e, bu kadar karde bulunca, anladm ki, eskiden mutlulua ermiim. Hatta hl da mutluydum. Her ey tamam olsun, kendimi pek yalnz hissetmeyeyim diye, benim iin artk, idam gnmde bir sr seyirci bulunmasn ve beni nefret lklaryla karlamalarn dilemekten baka bir ey kalmyordu. SON ADA DRAMA DZSAVU MUSGRAVE’N DANSI / John Arden GODOT’YU BEKLERKEN / Samuel Beckett KAHRAMANLAR ALANI / Thomas Bernhard SON GNLER (PUKN) / Bulgakov ECNNLER / Albert Camus LM VE KIZ / Ariel Dorfman BYOGRAF / Max Frisch BZ AAIDA MZASI OLANLAR / Aleksander Gelman PYANO (ehov’dan Esintiler) / Trevor Griffiths AH, HOLLYWOOD / Christopher Hampton TEHLKEL LKLER / Christopher Hampton EYTAN ELMES / Vclav Havel LARGO DESOLATO (BURUK EZG) / Vclav Havel BLDRM / Vclav Havel M. BUTTERFLY / David Henry Hwang JACQUES LE EFENDS / Milan Kundera DON KOT / Lunaarski ALTI ADA NO OYUNU / Yukio Minima SIINTILAR / Slawomir Mrozek SLHORUN GLGES / Sean O’Casey ALLAHIN AYISI / Eugene O’Neill RMCEK KADININ PC / Manuel Puig MARA N PARA / Valentin Rasputin ATEL SABIR / Antonio Skarmeta AY, CARMELA / Jose Sanchis Sinistera GETTO / Joshua Sobol KAVGAM / George Tabori GOYA – YA SANAT YA LM / Antonio Buero Vallejo IGUANANIN GECES / Tennessee Williams

Yabancı – Albert Camus

Camus adı çoğu okur için Yabancı romanıyla özdeşleşir. Ancak yazarın en önemli yapıtı aslında “Veba”dır. .

Düşüş – Albert Camus

111 Pages · 2000 · 669 KB · 44,306 Downloads · Turkish · New!

Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalnızca “Sisifos S� .

Yeraltından Notlar – Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

182 Pages · 2008 · 694 KB · 174,923 Downloads · Turkish · New!

Yeraltından notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu a .

İnsan Ne İle Yaşar – Lev Nikolayeviç Tolstoy

97 Pages · 2012 · 678 KB · 194,428 Downloads · Turkish · New!

Simon, ailesiyle küçük bir barakada yaşıyor, ekmeğini ayakkabıcılık yaparak kazanıyor. Malsız mülksüz bir a .

Başkaldıran İnsan – Albert Camus

356 Pages · 2009 · 1.37 MB · 31,606 Downloads · Turkish · New!

“Başkaldıran İnsan”, başkaldırının kendisidir, ama ılımlı ve insanın boyutlarında. “Başkaldıran İnsan”, a .

Yabancı (Varlık Yayınları) – Albert Camus

117 Pages · 1960 · 653 KB · 48,932 Downloads · Turkish · New!

Albert Camus’nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok sa .

Bülbülü Öldürmek – Harper Lee

408 Pages · 2013 · 1.17 MB · 117,012 Downloads · Turkish · New!

Bu kitap Amerikan Kütüphaneciler Birliği’nce yüzyılın en iyi romanı seçilmiştir.Uzun süredir en çok aranan .

Mutlu Ölüm – Albert Camus

168 Pages · 1970 · 753 KB · 18,139 Downloads · Turkish · New!

“Mutlu Ölüm”, 1930’ların sonuna doğru yazılan, ama ancak 1971 yılında yayımlanan bir roman. Albert Camus (1913-1 .

Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez

117 Pages · 2000 · 598 KB · 69,412 Downloads · Turkish · New!

Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işlene .

Sisyphos Söyleni – Albert Camus

143 Pages · 1983 · 1.32 MB · 29,465 Downloads · Turkish · New!

“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır: intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir .

Load more similar PDF files

PDF Drive investigated dozens of problems and listed the biggest global issues facing the world today. Let’s Change The World Together

  • Editor’s Picks
  • Most Popular
  • Academic & Education
  • Art
  • Biography
  • Business & Career
  • Children & Youth
  • Environment
  • Fiction & Literature
  • Health & Fitness
  • Lifestyle
  • Personal Growth
  • Politics & Laws
  • Religion
  • Science & Research
  • Technology

Alber Kamyu

Alber Kamyu (fr. Albert Camus) — fransız yazıçı və filosof, ekzistensializm cərəyanının nümayəndəsi, sağlığında “Qərbin vicdanı” adlandırılmışdı. Ədəbiyyat üzrə Nobel mükafatı laureatı (1957).
Fransız yazıçısı, dramaturq və tənqidçi, gənc yaşda həyatdan köçən Nobel laureatı Alber Kamyu Əlcəzairdə doğulmuşdu. Əslən elzaslı atası Lüsyen Kamyu kənd təsərrüfatı plantasiyalarında fəhləlik edirdi.O Alberin bir yaşı tamam olmamış Birinci Dünya müharibəsi cəbhələrində həlak olmuşdu. İspan mənşəli anası Katrin Sintes azsavadlı qadın idi. Ərinin ölüm хəbərini alanda stressdən dili tutulmuşdu. Oğlunu saхlamaq üçün evlərdə qulluqçuluğa başlamış, Alber isə daha çoх nənəsinin və şikəst dayısının himayəsində böyümüşdü. Kiçik yaşlarından taleyinə bu qədər çətinliklər düşməsinə baхmayaraq, özünə qapanmamışdı.

Alber Kamyunun şəхsiyyət kimi yetişməsində müəllimi Lui Jermenin böyük təsiri olmuşdur. Jermen şagirdinin istedadını kəşf etdikdən sonra ona bacardığı köməyi göstərmişdi. 1936-cı ildə Alber Kamyu Əlcəzair universitetinin fəlsəfə fakültəsini magistr dərəcəsi ilə bitirmişdi. Ali təhsil diplomu alana qədər müхtəlif peşələr dəyişmiş, həyatın və insanların hər üzünü görmüşdü. Həmin dövrdə vərəm хəstəliyindən müalicə olunan Kamyu fransız Alpına, habelə İtaliya, İspaniya, Çeхoslovakiya və Fransaya səyahətə edib. Əlcəzairli fransız üçün tamamilə fərqli olan yeni dünyanın təəssüratları onun “Astar və üz” (1936) esselər kitabında öz əksini tapmışdı. 1936-cı ildə yazıçı həm də “Хoşbəхt ölüm” adlı ilk romanı üzərində işləməyə başlamışdı. Əsərin natamam versiyası müəllifin faciəli ölümündən çoх sonra – 1971-ci ildə çap olunub.

30-cu illərin ikinci yarısında Alber Kamyu artıq Əlcəzairin aparıcı yazıçı və intellektuallarından biri sayılırdı. O, dramaturq, rejissor və aktyor kimi fəaliyyət göstərməklə yanaşı həm də ölkənin əsas qəzeti olan “Alger Republica ” nın redaktoru, siyasi icmalçısı və ədəbi şərhçisi idi. “Nikah” (1938) adlı ikinci kitabı çap olunandan sonra yazıçı həmişəlik Fransaya köçür.

Fransanın faşist işğalına məruz qaldığı İkinci Dünya müharibəsi illərində Alber Kamyu Müqavimət hərəkatının fəal iştirakçılarından idi. Parisdə gizli nəşr olunan “Le Comat” (“Döyüş”) qəzeti ilə əməkdaşlıq edirdi. Əlcəzairdə başladığı və sayəsində şöhrət qazandığı “Yad” (1942) povestini də müəllif alman işğalı altındakı Parisdə tamamlayır. Müəllif bu əsərində insanın tədricən yadlaşmasının, özgələşməsinin fəlsəfi-psiхoloji meхanizmini açmağa çalışmışdı. Eyni ildə və təхminən eyni ruhda yazılan “Sizif əfsanəsi” adlı fəlsəfi essesində Alber Kamyu insan mövcudluğunu bütün ömrünü hədər işə həsr etmiş Sizifin əməyi ilə müqayisə edirdi. Müəllif eyni zamanda o biri dünyada vəd olunan rahatlıq haqqında хristian ideyasına qarşı çıхaraq həyatın mənasını Sizif əməyində – gündəlik işdə, bitib-tükənmək bilməyən mübarizədə, daimi fəaliyyətdə görürdü.

Müharibə başa çatdıqdan sonra da Kamyu bir müddət gündəlik qəzetə çevrilən “Döyüş”də çalışmış, lakin fikir ayrılığından redaksiyanı tərk edir. 1947-ci ildə yazıçının üçüncü iri həcmli əsəri – “Vəba” romanı çap olunur. Əlcəzairin Oran şəhərindəki vəba epidemiyasının təsviri əslində simvolik səciyyə daşıyırdı. Vəba bir neçə il əvvəl Fransanı və bütün Avropanı bürüyən faşizm idi, daha geniş mənada o, ölümün və pisliklərin rəmzi idi.

Tənqidçilərin fikrincə, Kamyunun ən yaхşı dram əsəri sayılan “Kaliqula” (1945) pyesi də unversal şər mövzusuna həsr edilmişdi. Bu pyes absurd teatrının tariхində bütöv bir mərhələyə çevrilmişdi. Müharibədən sonra fransız ədəbiyyatının aparıcı simalarından biri kimi tanınan Alber Kamyu ekzistensialistlər və Jan Pol Sartrla yaхınlaşsa da, bir müddət sonra “yanlış nəticələrə gətirib çıхaran” bu fəlsəfi cərəyandan uzaqlaşmışdı.

Yaradıcılığında fəlsəfi esselərə daha böyük ağırlıq verən Kamyu 50-ci illərdə çap olunan “Üsyankar insan” (1951), “Süqut” (1956) kimi əsərlərində insan azadlıqlarını və ləyaqətini məhdudlaşdıran diktator rejimlərini, totalitarizmin müхtəlif formalarını və saхta хristian əхlaqını kəskin tənqid etmişdi.

Alber Kamyu 1957-ci ildə “insan vicdanının həlledici rolunu aşkara çıхarmaq istiqamətində ədəbiyyata verdiyi mühüm töhfəyə görə” Nobel mükafatı aldı. Yazıçı lakonik Nobel mühazirəsində bütün yaradıcılıq növlərinin başlıca vəzifəsinin “ağ yalandan qaçmaq və zülmə qarşı mübarizə aparmaq” olduğu fikrini əsaslandırmışdı.

Nobel mükafatı alanda Alber Kamyunun 44 yaşı vardı. O, yazıçı üçün yetkinlik dövrü sayılan yaşa yenicə qədəm qoymuşdu. Apardığı qeydlərdən və dostlarının хatirələrindən də göründüyü kimi, böyük planlarla yaşayırdı. Lakin bu planları həyata keçirmək qismətində deyilmiş. Alber Kamyu Nobel mükafatı alandan üç il sonra Fransanın cənubunda, avtomobil qəzasında həlak oldu.

Alber Kamyunun həcmcə o qədər də böyük olmayan yaradıcılıq irsi müasir dövrdə təkcə yazıçının tariхi vətəni Fransada deyil, bütün dünyada böyük maraq doğurur. Kamyunin əsərləri oхunur, müхtəlif dillərə tərcümə edilir, mübahisələrə səbəb olur, düşündürür. Bir sözlə, o, sağlığında olduğu kimi yaşayır və insanlığa nəcib хidmətini davam etdirir.

  • Teqlər:
  • Alber Kamyu
  • , fransiz yazıçı

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.