Category Archive
Ehl-i Sünnet’in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş’arî’nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur. Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî’nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu’t-Tevhîd’i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer … Read More
Ayelerın senı nuzulu
1)İmam Eli ile (e) elaqedar olan Quran ayeleri Sual: Quranda Hezret Elinin (e) baresinde nazil olmuş ayeler hansılardır? Cavab:n Quranda Hezret Elinin (e) ve Ehli-Beytin (e) şenine delalet eden ayelelerinden bezilerini sayacağıq. Möteber tefsir kitablarına müraciet etmekle ayelerin şeni-nüzullarını ve onların tefsiri aydınlaşacaq. 1) “. Heqiqeten, Allah (xüsusi yaradılış iradesi ile) siz (Peyğemberin) Ehli-Beyt(in)den (eqide, exlaq ve emellerde) her cür (növ) pisliyi temizlemek ve sizi –paklığın bütün cehetlerinde – pak etmek isteyir.” (“Ehzab” suresi; aye 33) 2) “Kafirler «sen (Allahın) peyğember(i) deyilsen» deyirler. De: «Menimle sizin aranızda Allahın, hemçinin kitab elmine malik kesin (heqiqi Tövratın ve İncilin maarifi ve ya bu Quranın elmleri ile tanış olan her bir kesin) şahid olması kifayetdir.” (“Red” suresi; aye 43) 3) 2)Buna göre de sene elm geldikden sonra, onun baresinde (İsa Mesih (e) haqqında) seninle mübahise eden (höcetleşen) kese de: «Gelin, biz öz oğullarımızı, siz öz oğullarınızı, biz öz qadınlarımızı, siz öz qadınlarınızı, biz özümüzü, siz de özünüzü (bizim canımız kimi olan kesleri) çağıraq, sonra bir-birimize nifrin edek, belelikle Allahın lenetini yalançılara yağdıraq. (Peyğember bu hadisede imam Hesenle İmam Hüseyni oğulları, Fatimeni qadın ve Elini canı kimi «mübahile»ye, yeni ayede işare olunan qarşılıqlı nifrin etme merasimine apardı ve kafirler teslim oldular.)” (“Ali-İmran” suresi; aye 61) 4) “Şübhesiz, iman getirib ve saleh iş görenler ise yaradılmışların en yaxşılarıdırlar.” (“Beyyineh” suresi; aye 7) 5) ” Heqiqeten, sizin başçınız ve işlerinizin ağası yalnız Allah, Onun peyğemberi ve iman getirenler – namaz qılıb rüku halında zekat veren keslerdir. (Her iki mezheb terefinden neql edilmiş revayetlere esasen, cem şekilde buyurulan bu ayenin yegane nümunesi Eli (e) ve onun rüku halında üzük bağışlamasıdır).” 3)(“Maide” suresi; aye 55) 6) “. Bu gün dininizi sizin üçün kamilleşdirdim, size Öz nemetimi tamamladım ve (möhkem ve sabit) bir din kimi sizin üçün İslamı qebul etdim. Belelikle eger kimse qehetlik ve şiddetli aclıq halında günaha meyli olmadan (hemin haram şeylerin bezilerinden yemeye) mecbur olsa, Allah çox bağışlayan ve mehribandır. ” (“Maide” suresi; aye 3) 7) “Ey Peyğember, Rebbin terefinden sene nazil olanı çatdır! Eger (bunu) etmesen, (ele bil ki,) Onun (heç bir) tapşırığını çatdırmamısan. Allah seni insanlardan (onların fitne ve şerinden) qoruyacaq. Şübhesiz, Allah kafirlerin destesini hidayet etmez.” (“Maide” suresi; aye 67) 8) “Şübhesiz, yaxşı emel sahibleri (o alemde serin ve xoş etirli) kafur qatılmış camdan içecekler. (Orada) ele bir bulaq (vardır) ki, Allah bendeleri ondan içecek ve onu her hansı bir terzde isteseler, axıdacaqlar. Onlar öz nezirlerine emel eder, şeri ve ezabı olduqca geniş olan bir günden qorxarlar. Ve onlar yemeklerini, özleri(nin ehtiyacı olub çox) istedikleri halda Allaha olan mehebbet üzünden feqire, yetime ve esire vererler. (Onlar hem dilde, hem de qelbde deyerler:) «Biz size Allah rizası üçün yemek veririk. Biz sizden her hansı bir mükafat ve teşekkür istemirik». «Heqiqeten, Biz öz Rebbimizden, çox sert, olduqca çetin, dehşetli (ve üzlerin tutulub qaralacağı) günden qorxuruq»”4″İnsan” suresi; aye 5-10) 9) “Ve küfr edenler «ne üçün ona Rebbi terefinden (Salehin devesi, Musanın esası ve İsanın süfresi kimi) bir nişane ve möcüze nazil olmamışdır?!» deyirler. Eslinde sen yalnız bir qorxudansan (ve möcüze senin ixtiyarın ve onların seçimi ile deyil, Allahın elindedir) ve (beşer cemiyyetinden olan) her bir deste üçün bir doğru yol gösteren (ya peyğember, ya imam ya da rehber) vardır.” (“Red” suresi; aye 7) 10) ” Ey iman getirenler, Allahdan qorxun, Ona (yaxınlaşmaq üçün dergahına yaxın olanlardan ve saleh emellerden Ona) teref vasite axtarın ve Onun yolunda cihad edin, belke nicat tapdınız.” (“Maide” suresi; aye 35) 11) “(Üçüncü deste, imanda) öncül (teqvada) qabaqcıllar! 11. Onlar (Allahın dergahına) yaxın olanlardır.” (“Vaqie” suresi aye 10-11) 12) “İman getirib imanlarını zülme qarışdırmayanlar (yaradılışın başlanğıcına olan etiqadı dualizm ve ya üç üqnuma eqidesi, yaxud çoxallahlılıqla, yaxud da qelbi etiqadları emeli itaetsizlikle qarışdırmayanlar) üçün emin-amanlıq vardır ve onlar hidayet olunmuşlardır.” (“Enam” suresi; aye 82) 13) ” Ey iman getirenler, Allaha itaet edin, Onun peyğemberine ve (Peyğemberin mesum canişinleri olan) öz emr sahiblerinize tabe olun. Belelikle, eger (din ve ya dünya işlerinden) bir şey baresinde mübahiseniz olsa, Allaha ve axiret gününe imanınız varsa, onu Allaha ve Onun peyğemberine hevale edin (dini ixtilafı şeriet alimi, dünya baresindeki ixtilafı ise qazı vasitesile Allahın kitabına ve Peyğemberin sünnesine esaslandırın). Bu (sizin üçün) daha xeyirli ve netice baxımından daha gözeldir.” (“Nisa” suresi; aye 59) 14) “İsteyen şexs ele bir ezab istedi ki, (mütleq) baş verecek . Kafirler üçün ve onun qarşısını alan olmaz. (Ele bir ezabdır ki,) «mearic» (bendelerin emellerinin ve melek destelerinin yuxarı qalxdığı semavi dereceler; yaxud möminlerin menevi kamal dereceleri; ve yaxud meleklerin menevi dereceleri; ve ya Allah övliyalarının Cennetdeki dereceleri) sahibi olan Allahdandır.” (“Mearic” suresi aye 1-3)
Комментарии 1
27 окт 2014
Resulullah buyurur:”Men kimin movlasiyamsa Ali de onun movlasidir.”
Resulullah buyurur:”Ali Ke’be mislindedir.”
Resulullah buyurur:”Alini yad etmekle meclislerinizi zinetlendirin.”
Resulullah buyurur:”Ali kimi comerd,Zulfuqar kimi qilinc yoxdur.”
Поделиться 0
Новые комментарии
Для того чтобы оставить комментарий, войдите или зарегистрируйтесь
Сервисы VK
добавлена вчера в 22:45
добавлена вчера в 21:08
добавлена вчера в 08:46
Cüməniz mübarək olsun, O Bir Cümə mütləq gələcək.
Ey iman gətirənlər! Cümə günü namaza çağırıldığınız zaman Allahı anmağa tələsin və alış-verişi buraxın. Bilsəniz, bu sizin üçün nə qədər xeyirlidir!
Cumuə surəsi, 9-cu ayə
Category Archive
Abdülaziz Bayındır’ın, benim nüzul-i İsa (a.s) meselesi bağlamında 5/el-Mâide, 117. ayetini “gizlediğim” şeklindeki iddiası üzerinde durarak bu seriye son vereceğim. Önce bir nokta üzerinde duralım: 2/el-Bakara, 159. ayeti, Kitap’ta indirilen “beyyinât” ve “hüdâ”yı insanlardan gizleyenlerin laneti hak ettiklerini haber vermektedir. Peki ben “beyyinât” ve “hüdâ”yı nasıl gizlemişim? Abdülaziz Bayındır’ın iddiasına göre, Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü meselesi üzerinde dururken 5/el-Mâide, 117. … Read More
Maide-117 Ve Nüzul-İ İsa (as)-3
Abdülaziz Bayındır nüzul-i İsa (a.s) meselesi üzerinde dururken önce 11/Hûd suresinin başında yer alan ayetlere dayanarak şu tarz bir kurgu yapıyor: Eğer bir Kur’an ayetinde birden fazla anlama gelen bir kelime yer almışsa, hangi anlamın kastedildiği, mutlaka bir başka ayette açıklanmıştır. 3/Âl-i İmrân suresinin 55. ayetinde geçen “teveffî”nin ya “ölüm” veya “uyku” anlamında olabileceğini, hangi anlamın kastedildiğininse 11/Hûd suresinin başındaki … Read More
Maide-117 Ve Nüzul-İ İsa (as)-2
5/el-Mâide, 117. ayeti Hz. İsa (a.s)’ın göğe çekildiği ve kıyamete yakın yeryüzüne tekrar ineceği inancını (Abdülaziz Bayındır’ın tabiriyle “sistemini”) “çökertecek” bir muhtevaya sahip midir? Bunu söyleyebilmek için bu ayette geçen “teveffî”nin “mevt” anlamına geldiğinin “kesin biçimde” ortaya konulması gerekir. Bayındır’ın kurgusu şöyle: Madem ki Allah Teala’nın hitabı ve Hz. İsa (a.s)’ın cevabı bu ayete göre mahşer günü vuku bulacaktır. O … Read More
Maide-117 Ve Nüzul-İ İsa (as)-1
Hz. İsa (a.s)’ın nüzulüyle ilgili olarak yıllar önce Daru’l-Hikme’de yaptığımız bir açıkoturumda meseleyi olabildiğince etraflı bir şekilde işlemiştik. Bu açıkoturum deşifre edilerek siteye konulmuştu.[1]http://www.darulhikme.org.tr/?sf=icerik&haberid=66&ktg=1&mad=Ebubekir Sifil Hoca ile Nuzul-i İsa (a.s.) Üzerine O açıkoturumda meseleyi, ref’ ve nüzul boyutllarına delalet eden ayetler merkezinde konuşmuş ve yine bu ayetlere getirilen itirazlar üzerinde durmuştuk. Aradan yıllar geçti. Birkaç gün önce internette bir videoya tesadüf … Read More
Nüzul-i İsa (as) Konusundaki Bir İşkâl Ve Cevabı
Hz. İsa (a.s)’ın nüzulüne naklî zeminde getirilen “ciddiye alınabilir” iddialardan birisi, nüzul-i İsa (a.s) inancının, Efendimiz (s.a.v)’den sonra peygamber gelmeyeceği gerçeğiyle çelişki teşkil etmesi. Kur’an, Efendimiz (s.a.v)’in “Hâtemu’n-nebiyyyîn” (Nebilerin sonuncusu)[1]33/el-Ahzâb, 40. olduğunu açıkça bildirmiş, Efendimiz (s.a.v) de kendisinden sonra Nebi gelmeyeceğini haber vermiştir.[2]el-Buhârî, “Enbiyâ”, 51; Müslim, “İmâre”, 44, “Fedâil”, 30… Buna bağlı olarak ileri sürülen bir diğer iddia da, Efendimiz (s.a.v)’den sonra … Read More
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-5
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. Bu noktada Ehl-i Sünnet Kelamı adına söylenmiş ne varsa bir bir sayıp dökmenin gereksiz olduğu da öyle.. İlgili rivayetlerin “haber-i ahad” olduğu yolundaki tesbite gelince, el-Kevserî merhumun da ısrarla vurguladığı gibi, hangi ilim dalının iştigal sahasıyla ilgili konuşuyorsak, o sahanın … Read More
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-4
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince; İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Mi’raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid’atçidir. Deccal’ın hurucu, Ye’cüc-Me’cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa ‘(a.s)’ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir.”[1]el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd. İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç imamının … Read More
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-4
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince; İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Mi’raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid’atçidir. Deccal’ın hurucu, Ye’cüc-Me’cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa ‘(a.s)’ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir.”[1] el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd. İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç … Read More
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-3
İmam el-Mâturîdî’nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te’vîlâtu’l-Kur’ân’ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük. Bugün konuya buradan devam edelim: İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: “Hz. İsa (a.s)’ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O’na … Read More
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-2
Ehl-i Sünnet’in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş’arî’nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur. Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî’nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu’t-Tevhîd’i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer … Read More
Çok Okunanlar
- Kefen
- “İki Günü Birbirine Eşit Olan…” Hadisi
- Seferîlik Kıstası ve Kadının Mahremsiz Yolculuğu – 4
- İmam Ebû Hanîfe ve Anadilde İbadet-1
- Bazı Şahıslar
- Efendimiz (sav)’in Vefatından Sonra Devesinin Yas Tuttuğunu Anlatan Rivayet
- Namazda Ayakların Durumu-2
- Saadet-i Ebediyye
- Rûhu’l-Beyân Tefsiri
- Hz. Peygamber (sav)’e “Habibullah” Denir Mi?
Âli İmran Suresi Nüzul (İniş) Sebebi
Âl-i İmrân sûresi Medine’de inen uzun sûrelerdendir. Bu mübarek sûre, iki Önemli dinî esası ihtiva etmektedir. Bunlardan birincisi, inanç ve bununla ilgili olarak Allah’ın birliğine dair getirilen deliller. İkincisi, dini, hukuki hükümler, özellikle gaza ve Allah yolunda cihatla ilgili hükümler:
1. Âyet-i kerimeler, Allah’ın birliğini, peygamberliği ve Kur’an’ın doğruluğunun isbat, Ehl-i kitab’m İslam, Kur’an ve Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) ile ilgili konuların etrafında meydana getirdikleri şüpheleri red etmek için gelmiştir. Bakara sûresi, Ehl-i kitab’m birincisi olan Yahudiler zümresinden söz etmektedir. Onların hakikatini ortaya çıkarmakta ve niyetlerini art düşüncelerini ve fıtratlarında olan adîlik ve hilekârlıkları açıklar. Âl-i İmrân sûresi ise Ehl-i kitab’m ikinci zümresi olan Hıristiyan-lardan söz eder. Bunlar Hz. İsa (a.s.)nın durumu hakkında Rasulullah (s.a.v.) ile cedelleşmişler, onun ilâhlığını iddia etmişler, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğim yalanlamış ve Kur’an’ı inkâr etmişlerdir. Bu mübarek sûrenin yaklaşık olarak yarısı onlardan bahseder. Bu âyetlerde, Hıristiyanların ortaya attıkları şüpheler sağlam ve kesin delillerle reddedilmiştir. Özellikle Hz. Meryem ve Hz. İsa (s.a.) ile ilgili konularda, Hıristiyanların sapık iddialarını reddetmiş ve konuya açıklık getirmiştir. Bu tavizsiz red çerçevesinde Yahudilerin tutumları ile ilgili bazı işaretler, onları kınamalar ve Ehl-i kitab’ın hile ve desiselerinden müslümanları sakmdırmalar da yer almaktadır.
2. Hacc farizası, cihad, faizli muamele ve zekatı vermeyenlerle ilgili bazı dinî, hukukî hükümlerden bahs edilmiştir. Bu âyetlerde Bedir ve Uhud gazaları ve bu gazalardan Müslümanların alacağı dersler geniş bir şekilde anlatılır: Müslümanlar Bedir savaşında zafer kazandı, Uhud’da ise Peygamber (s.a.v.)]in emrini yerine getirmedikleri için yenildiler. Bu yenilgiden sonra kâfir ve münafıklardan birçok moral bozucu ve onur kırıcı laflar işittiler. Bunun üzerine Yüce Allah bu dersteki hikmeti onlara açıkladı. Bu hikmet şudur: Yüce Allah mü’mini kafirden ayırmak için, müminlerin saflarını münafıklardan temizlemek istedi. Bu mübarek ayetler, aynı zamanda, nifaktan, münafıklardan ve onların, müminlerin azimlerini kırma gayretlerinden bahseder. Bu ayetler gökleri, yerleri ve bunlarda bulunan sağlam ve eşsiz sanatları, hikmet sahibi yaratıcının varlığını gösteren harikulade şeyleri ve sırları tefekkür etme ve düşünmeyi anlatarak sona erer. Bu ayetler cihadı ve aşağıdaki kısa ve şümullü emirleri gerçekleştirmek uğrunda Cihad edenleri zikrederek son bulur. Zira hayır bu emirlerle gerçekleşir, büyük zaferler bunlarla elde edilir, kurtuluş ve başarı bunlarla tamamlanır. Bu emirleri ihtiva eden son ayet şudur “Ey iman edenler! Sabredin; sebat gösterin; hazırlıklı ve uyanık bulunun, Allah’tan korkun ki, başarıya ulaşabilesiniz.[1]
İsimlendirilmesi
Bu sûrede faziletli bir aile olan İmrân ailesinin kıssası anlatıldığı için sûreye Âl-i İmrân ismi verilmiştir. İmrân, Hz. İsa (a.s.)’nm annesi olan Meryem’in babasıdır. Bu kıssada Hz. Meryem el-Betül’ün ve oğlu İsa (a.s.)’-nıh doğumu gibi ilâhi kudrete delalet eden mevzular zikredilmiştir. [2]
Nuzûl Sebebi
Bu âyet-i kerimeler, Necran Hristiyanların-dan bir heyet hakkında inmiştir. Heyet altmış kişi olup bunlardan ondört tanesi ileri gelenlerdendi. Bunların içinden üç tanesi de en büyükleri idi. Bunların birincisi, emirleri Abdülmesih, ikincisi müşirleri el-Eyhem, üçüncüsü de âlimleri yani pisko-. poslan Ebu Harise b. Alkame idi. Bu üç kişi Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek O’nunla heyet adına konuştular. Bunlar bazan, İsa, Allah’ın kendisidir. Çünkü p ölüleri diriltiyordu; bazan “O, Allah’ın oğludur, çünkü babası yoktur. Bazan da “O, üçün üçüncüsüdür. Çünkü Allah çoğul sıygasıyle, yaptık, söyledik” diyor. Eğer Allah tek olsaydı, yaptım, söyledim, derdi, dediler. Bundan sonra Rasulullah (s.a.v.) ile aralarında şu müzakere geçti. Rasulul-lah (s.a.v.) “Siz Rabbımizin diri olduğunu, Ölmeyeceğini, İsa’nın Öleceğim bilmiyor musunuz?” dedi. “Evet” dediler. Rasulullah (s.a.v.) “Her çocuğun mutlaka babasına benzeyeceğini bilmiyor musunuz?” diye sordu. “Evet, biliyoruz” dediler. Rasulullah (s.a.v.) “Rabbimizin herşeyi idare ettiğini, koruduğunu, muhafaza ettiğini ve herşeye rızık verdiğini bilmiyor musunuz? İsa bunları yapabilir mi?” dedi. “Hayır” dediler. “Göklerde ve yerde hiçbir şeyin Allah’a gizli kalmadığını bilmiyor musunuz? İsâ, Allah’ın bildirdiğinden başkasını bilir mi?” dedi. “Hayır” dediler. Rasulullah (s.a.v.) “Rabbimiz yemez, içmez, kaza-i hacette bulunmaz, İsa ise yer, içer ve kaza-i hacette bulunurdu, bunu bilmiyor musunuz?” dedi. Onlar, “evet”, dediler. Hz. Peygamber (a.s.) “Öyle ise, İsa sizin iddia ettiğiniz gibi nasıl olur?” dedi. Bunun karşısında sükût ettiler, inkâr etmekten başka bir yol bulamadılar. Bunun üzerine Yüce Allah, sûrenin ilk seksen küsur âyetini indirdi.[3]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/339.
[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/340.
[3] Fahr-ı Râzî, 7/165;.Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/288.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.