Edebiyat Okulu
Gece rüyasında bir adam gördü, aslan gibi güçlü ve kuvvetliydi. Felsefeciye bir tokat vurdu, iki gözünü birden kör etti.
TÜRK Edebiyatı
Kur’an okuyan biri, Mülk Suresi’nin son ayetini okuyordu. Yani, “Suyu kaynağından keser, yerin derinliklerinde gizler, kupkuru bir hale getirirse, Allahu Teala’dan başka kim tekrar getirebilir?!” ayetini. Aşağılık ve hor bir felsefeci, okulun yanından geçerken bu ayeti duydu, hoşuna gitmedi. Dedi ki:
– Suyu külünkle biz çıkarırız. Bel ve kazma ile yerin ta dibinden kaynatırız.
Gece rüyasında bir adam gördü, aslan gibi güçlü ve kuvvetliydi. Felsefeciye bir tokat vurdu, iki gözünü birden kör etti.
– Ey kötü adam, dedi, eğer yapabiliyorsan, bu iki göz kaynağını da kazma ve külünkle nurlandır bakalım!
Felsefeci uyandı, baktı ki iki gözü de kör olmuş, görmüyor.
Ağlayıp inlese, tövbe ve istiğfar etseydi, Allah’ın lütfuyla gözleri tekrar görürdü. Fakat tövbe yolu bağlanmıştı.
Kendine gel de, “Nasıl olsa tövbe ederim” diye günah işleme! Tövbeye de bir parlaklık gerek.
Allahu Teala, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e şöyle vahyetti:
– Kör, Hakk’ı diliyorsa, onun yoksulluğu yüzünden gönlünü kırmak yaraşmaz. Sen, halk büyüklerinden öğrensin diye onları irşad etmek istiyorsun, onların dine yardımcı olacaklarını, onlar sayesinde İslam dininin her tarafta yayılacağını düşünüyorsun. Bu yüzden de hidayet isteyen körden yüz çevirdin, onun konuşmasından sıkıldın. Onun dostlarından olduğunu, vaktinin de geniş olduğunu hatırladın. Fakat bu bir tek kör, yüzlerce Kayzer’den yeğdir. Gönlü aydın kör gelince kapıyı kapama.
Hz. Peygamber s.a.s. dedi ki:
– Benim peygamberliğime Allah c.c. şahit, bu yeter. Yarasaların nefretinden de anlaşılıyor ki ben Allahu Teala’nın parlak bir güneşiyim. Hırsız geceyi ister, gündüzü değil. Ben, cihanda parlayan gündüzüm.
Edebiyat Okulu
Sade Nesir : Halk esas alınarak oluşturulan sade anlatımlı nesirdir. Sade nesirde halkı bilgilendirmek esas alındığı için yalın ve sanatsız bir dil kullanılmıştır. Genel olarak hadis ve tefsir kitapları, din ve tasavvuf konuları, tarih ve destan özelliği taşıyan eserler bu türdendir.
Sade nesirle eser veren başlıca kişiler ve eserleri:
Kul Mesut: Kelile ve Dimne (14. yüzyıl)
Aşıkpaşazade: Tevarih-i Ali Osman (Osmanlı tarihi) (15. yüzyıl)
Mercimek Ahmet: Kabusname (15. yüzyıl)
Seydi Ali Reis: Miratü’l Memalik, Kitabü’l Muhit (16. yüzyıl)
Sehi Bey: Heşt Behişt (16. yüzyıl)
Evliya Çelebi: Seyahatname (17. yüzyıl)
Orta Nesir : Dili sade nesre göre daha ağır olsa da anlatılmak istenilenin anlaşılır bir şekilde ortaya konulduğu nesirdir. İçeriğin ön planda olduğu eserler orta nesir özelliği taşır. Özellikle bilim ve kültür konularında yazılmış birçok eserle tarih, coğrafya, gezi ve din kitaplarında da orta nesir özellikleri açıkça görülür. Kâtip Çelebi’nin bir kısım eserleri ile Naima’nın kendi ismiyle bilinen tarihi orta nesre örnek oluşturur.
Süslü Nesir : Hüner ve marifet göstermek amacıyla yazılmış gösterişli mecazlar, söz sanatlarıyla süslenmiş secili nesirdir. Cümlelerin oldukça uzun olduğu süslü nesirde Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil kullanılmıştır. Bu nesri anlamak belirli bir birikim gerektirdiği için halkın uzak durduğu bir nesirdir. Süslü nesrin ilk örneği Sinan Paşa’nın “Tazarruname” isimli eseridir. 16. ve 17. yüzyıl sanatçılarından Veysi ve Nergisi’nin eserleri bu türün en güzel örneklerini oluşturur.
Divan edebiyatı ne zaman ortaya çıkmıştır
DİVAN EDEBİYATI
Divan Edebiyatı, Türklerin İslam dinini benimsemesinden sonra ortaya çıkan yazılı edebiyattır. İslâm uygarlığının edebiyat geleneğinin şekillendiren Arap ve Fars ile beraber üç büyük ekolden birisidir. Klasik Türkçe denilen ve aynı uygarlık dünyasının merkezi olan Kur’an dili Arapça ve edebi dil Farsçadan alınan sözcükler ile zenginleşen bir dil ile üretilmiş bir edebiyattır. Bu edebiyata “divan edebiyatı” denmesi İkinci Meşrutiyet (1908-1923) zamanına dayanır. Şairlerin, şiirlerini divan denen el yazması kitaplarda toplamış olması nedeniyle böyle bir terim geliştirilmiştir. Fakat eksik bir tanımlama olduğu açıktır. Çünkü divan sadece şiire has bir tabirdir, oysa edebiyatın içinde mesnevî,hikâye, nesir gibi başka unsurlar da zirveye ulaşmıştır. Kur’an’ın Arapça olmasından dolayı pek çok toplumun (kültürü ve) dili değişime uğramıştı. Fars Edebiyatı’nın ürünlerinden Türk Edebiyatı büyük ölçüde etkilenmiştir. Divan Edebiyatı, daha çok şiir türünde örnekler içerir ve düzyazı nesir eserler azdır.
13.yüzyılda ortaya çıkmıştır.
iyi ödevler.
Türk Edebiyatı dersi için yeni sorular
MAHŞER ADLI ROMANININ OLAY ÖRGÜSÜ ACİL
MAHŞER ADLI ROMANININ OLAY ÖRGÜSÜ ACİL LUTFEN
okumaya o kadar kaptırdı ki cümlesindeki “o” hangi zamire girer
Küçük Ağa metninin anlatım teknikleri ve biçimleri nelerdir (lütfen betimleyici anlatım,geriye dönüş,öyküleyici anlatım bu tarz cevaplar veriniz)
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.