Post navigation
Fıkıh ise Kur‟ân, hadis, icma ve kıyas olmak üzere dört asla dayanmaktadır. Mervân zamanına dayandırılan bu kaynakların sistematik ve anlaĢılır hale getirilmeleri Abbâsîler döneminde gerçekleĢmiĢtir. Kur‟ân ve sünnetle ortaya konan hukukî öncüller ve kurallar tam bir hukuk sistemi oluĢturma konusunda yeterli olmadığı için bu konuda kapsamlı bir çalıĢma gerekmiĢtir. Bu sebeple bazı ana merkezlerde fıkhın hem usulünü hem de detaylı kurallarını tartıĢan fıkıh ekolleri oluĢmuĢtur. Hadise yer vermekle beraber, daha ziyade re‟yi etkin bir Ģekilde kullanan Ebû Hanîfe (ö. 150/767) Irak‟ta, hadise ve Medine‟nin hukuk tatbikatına önem veren Mâlik b. Enes (ö. 179/795) Hicaz‟da bu ekollere öncülük etmiĢtir. Bu dönemde her fıkıh okuluna mezhep
Tefsir açısından İbn Hişâm’ın es-sîretü’n nebeviyye adlı eseri
Yüce Allah’ın insanlığa gönderdiği ilahi kelamın anlaşılması, her dönem için hayatî bir önem ve gereklilik arz etmektedir. Çünkü Kur’ân, dünyevî ve uhrevi saadetin kaynağı ve vesilesidir. Kur’ân’ın anlaşılmasında birincil kaynak yine kendisidir. Onu, Hz.
Peygamber’in, sahabenin, tâbiînin sözleri ve Arap Dili takip eder. Bu bilgilerin, sonraki dönemlere aktarılmasını sağlayan ilk dönem kaynakları, tefsir ilmi sahasında ehemmiyetli bir yere sahiptir. Bu sebeple, bu kaynakların üzerinde pek çok ilmi çalışma yapılmıştır.
Tez konusu belirlemek için okumalar yaparken, İbn Hişam’ın es-Siretü’n- Nebeviyyesi’nde pek çok ayetin geçtiğini, ayetleri açıklarken Hz. Peygamber’in, sahabenin ve tâbiînin sözlerine, sebeb-i nüzûllere ve garîbü’l-Kur’ân’a yer verildiğini gördük. Klasik bir kaynak olan bu eserin, tefsir sahasına yönelik pek çok açıklamayı içeriyor olması, hocalarımız tarafından da üzerinde çalışılmaya değer bulundu. Bir yandan İslâm tarihine ışık tutan bu eserin bir yandan da tefsirle olan bu iç içeliği, bizi üzerinde çalışmaya sevketmiş bulunmaktadır.
Çalışmaya başladığımız dönemde tezin danışmanlığını yapan değerli hocam Prof. Dr.
Veli Ulutürk’e ve sonrasında verdiği teknik destek ve moralle tezin olgunlaşmasını sağlayan kıymetli danışmanım Prof. Dr. Alican Dağdeviren hocama şükranlarımı sunarım. Konu belirlememde yardımcı olan Prof. Dr. Muhammed Aydın hocama, ufuk açıcı yönlendirmeleriyle istifade ettiğim Prof. Dr. Levent Öztürk, Dr. Öğr. Üyesi Ekrem Gülşen hocalarıma, tezin teknik kısmında bana yardım eden Dr. Öğr. Üyesi Harun Abacı ve Dr. Ahmet Teber’e çok teşekkür ederim. Ayrıca gece-gündüz ayrımı olmadan her zaman bana yardım elini uzatan değerli hocam ve kıymetli babacığım Dr. Vehbi Karakaş’a, tahsilim konusunda daima arkamda olan sevgili annem Nuran Karakaş’a, büyük sabrından ve fedakarlığından dolayı değerli eşim Necip Fazıl Mendeş’e ve çalışmalarım sebebiyle yeterince vakit ayıramadığım sevgili çocuklarım Ömer Faruk ve Enes Tarık’a teşekkürü bir borç bilirim. İnayet ve tevfik Yüce Rabbimizden…
Nurdan MENDEŞ 01/06/2018
ĠÇĠNDEKĠLER
KISALTMALAR . İİİ ÖZET. V SUMMARY . Vİ
BÖLÜM 1: İBN HİŞÂM’IN YAŞADIĞI DÖNEM, HAYATI VE ESERLERİ . 6
1.1.YaĢadığı Dönem . 6
1.1.1.Sosyal ve Ekonomik Hayat . 6
1.1.2.Siyâsî Hayat . 8
1.1.3.Ġlmî Hayat . 12
1.2.1.Ġsmi, Künyesi ve Nesebi . 18
1.2.2.Doğumu ve Eğitimi . 18
1.2.3.Ġlmi KiĢiliği . 19
1.3. Eserleri . 21
1.3.1. es-Sîretü‟n-Nebeviyye . 21
1.3.2. Kitabü‟t-Tîcân fî Mülûki Himyer . 33
BÖLÜM 2: KUR’ÂN TARİHİ VE KUR’ÂN İLİMLERİ AÇISINDAN ES-SÎRETÜ’N- NEBEVİYYE . 35
2.1. Kur‟ân Tarihi Açısından . 35
2.1.1. Vahyin BaĢlangıcı . 35
2.1.2. Vahyin Fetreti . 43
2.1.3. Vahyin Yazılması . 46
2.2. Kur‟ân Ġlimleri Açısından . 49
2.2.1. Sebeb-i Nüzûl . 50
2.2.2. Garîbü‟l-Kur‟ân . 92
2.2.3. Nâsih-Mensûh . 121
2.2.4. Muhkem-MüteĢâbih . 122
2.2.5. Ġ„câzü‟l-Kur‟ân . 127
BÖLÜM 3: TEFSİR YÖNTEMİ AÇISINDAN ES-SÎRETÜ’N-NEBEVİYYE . 133
3.1. Âyetleri Âyetle Tefsiri . 133
3.2. Âyetleri Sünnetle Tefsiri . 140
3.2.1. Hz. Peygamber‟in Hadisiyle Tefsiri . 143
3.2.2. Hz. Peygamber‟in Kendi Sorduğu Sorulara Verdiği Cevapları Belirtmesi . 146 3.2.3. Hz. Peygamber‟e Sorulan Sorulara Verdiği Cevapları Belirtmesi . 150
3.2.4. Hz. Peygamber‟in Farklı Olaylar Üzerine Okuduğu Âyetleri Belirtmesi . 153
3.3. Âyetleri Sahâbe Sözüyle Tefsiri. 157
3.3.1. Sebeb-i Nüzûlü Belirtmesi . 159
3.3.2. MüĢkili Gidermesi . 161
3.3.3. Sahâbenin Âyetlerle Ġlgili Cevaplarını Nakletmesi . 162
3.3.4. Âyetteki Emir ve Nehyin Sebebini Belirtmesi . 164
3.3.5. Sahabe ile Ġlgili Nâzil Olan Âyeti Dile Getirmesi . 165
3.4. Âyetleri Tâbiîn Sözüyle Tefsiri . 168
3.4.1. Sebeb-i Nüzûlü Belirtmesi . 170
3.4.2. Mübhemi Tavzihi . 172
3.4.3. Tâbiînin Âyetlerle Ġlgili Verdikleri Cevapları Nakletmesi . 174
3.5. Âyetleri ġiirle Tefsiri . 177
3.6. Âyetleri Fıkhî Yönden Tefsiri . 182
3.6.1. Faizin Haram Kılınması . 183
3.6.2. Cihada Ġzin Verilmesi . 184
KAYNAKÇA . 193
ÖZGEÇMİŞ . 213
KISALTMALAR
a.s. : aleyhisselâm
b. : ibn
bkz. : bakınız
c. : cilt
danıĢ. : danıĢman derl. : derleyen
DĠA : Diyanet Ġslâm Ansiklopedisi DĠB : Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı diğ. : diğerleri
h. : hicrî
haz. : hazırlayan
Hz. : Hazreti
ĠA : Ġslâm Ansiklopedisi MÜ : Marmara Üniversitesi
m. : miladi
neĢr. : neĢriyât
ö. : ölümü
r.a. : radıyellahu anh/anhâ
s. : sayfa
s.a.s. : sallellahu aleyhi ve sellem ss. : sayfa sırası
sy. : sayı
TDV : Türkiye Diyanet Vakfı tahk. : tahkik
tash. : tashih terc. : tercüme thr. : tahrîc tlk. : ta„lîk
TTK : Türk Tarih Kurumu t.y. : basım tarihi yok
Ü. : Üniversitesi vs. : ve saire
Yay. : Yayıncılık, Yayınevi, Yayınları y.y. : yayın yeri yok
ÖZET
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tez Özeti Tezin BaĢlığı: Tefsir Açısından Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü‟n-Nebeviyye Adlı Eseri Tezin Yazarı: Nurdan MendeĢ DanıĢman: Prof. Dr. Alican Dağdeviren Kabul Tarihi: 01.06.2018 Sayfa Sayısı: vi (ön kısım) + 213 (tez) Anabilim Dalı: Temel Ġslâm Bilimleri Bilim Dalı: Tefsir
Bu çalıĢmada tarih, edebiyat, soy bilimi ve nahiv alanlarında meĢhur Ģahsiyetlerden biri olan Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. HiĢâm‟ın es-Sîretü’n- nebeviyye adlı eseri tefsir ilmi açısından incelenmiĢtir. Bu sayede onun tefsir sahasına yaptığı katkılar belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. es-Sîretü’n-nebeviyye, Hz. Peygamber‟in (s.a.s) hayatını konu alan ama aynı zamanda tefsirle alakalı bilgileri de içermesiyle dikkat çeken klasik bir eserdir. Bu eserde Kur‟ân ayetleri tarihî gerçekler ıĢığında açıklanarak, somut veriler elde edilmiĢ, bu da tefsir ilmine pozitif bir katkı sağlamıĢtır.
“Tefsir Açısından Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü‟n-Nebeviyye Adlı Eseri” adını verdiğimiz bu tez, bir giriĢ ve üç bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde Ġbn HiĢâm‟ın yaĢadığı dönem, hayatı ve eserleri ele alınmıĢ, ikinci bölümde Kur‟ân tarihi ve Kur‟ân ilimleri açısından es-Sîretü’n-nebeviyye incelenmiĢ, üçüncü bölümde ise Ġbn HiĢâm‟ın tefsir yöntemi belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Kur‟ân‟ın indiği döneme yakın bir zamanda yaĢamıĢ olan Ġbn HiĢâm, Kur‟ân‟ın Hz. Peygamber‟e iniĢi, vahyin fetreti ve Kur‟ân‟ın yazıya geçirilmesi gibi konuları detaylı bir Ģekilde ele almıĢtır. O, sadece Kur‟ân tarihi ile alakalı bilgiler vermekle kalmamıĢ, Kur‟ân ilimlerinden esbâb-ı nüzûl, garîbü‟l-Kur‟ân, nâsih-mensûh, muhkem-müteĢâbih ve i„câzu‟l-Kur‟ân‟a dair bilgilere de temas etmiĢtir. Özellikle esbâb-ı nüzûle sıkça yer vermesi, rivayet verilerini nakleden klasik eserler yanında es-Sîretü’n-nebeviyye‟yi sonraki dönemler için önemli bir baĢvuru kaynağı konumuna getirmiĢtir. Ayrıca garîbü‟l-Kur‟ân ile ilgili verdiği bilgiler de Kur‟ân‟ın anlaĢılmasına katkı sağlamıĢtır. Ġbn HiĢâm‟ın ayetleri tefsirde kullandığı yöntem incelenirken de onun, ayeti ayetle, Hz.
Peygamber‟in sünnetiyle, sahâbe ve tâbiîn sözüyle ve Ģiirden delil getirmek suretiyle tefsir ettiği görülmüĢtür. Ġbn HiĢâm, tüm bunları yaparken bazen genel kabule uymayan bilgiler de nakletmiĢtir. Bu durum, onun edindiği bilgilere verdiği değeri, hiçbir bilgiyi zayi etmediğini ve onları aktarma konusundaki hassasiyetini göstermesi açısından önemlidir.
Elde edilen bulgulara göre Ġbn HiĢâm, sonraki dönemlerde daha ziyade bir tarihçi olarak nitelendirilse de kendi döneminde titiz bir râvi olarak Kur‟ân tefsirine hizmet etmiĢtir. Tefsir sahasına yönelik önemli bilgiler ve açıklamalar içeren es-Sîretü’n- nebeviyye, Ġbn HiĢâm‟ın, rivayete dayalı tefsir verilerini aktaran ilk temsilciler arasında sayılabileceğine bir delildir.Yapılan bu çalıĢma, Ġbn HiĢâm‟ın Kur‟ân tarihi, Kur‟ân ilimleri ve Kur‟ân‟ı anlama ve yorumlamaya yönelik değerli aktarım ve katkılarını ortaya koymaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ġbn HiĢâm, es-Sîretü‟n-nebeviyye, Tefsir, Siyer, Ulûmü‟l-Kur‟ân
SUMMARY
Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of PhD Thesis Title of the Thesis: Ibn Hisham‟s Masterpiece al-Sira al-Nabawiyya in terms of Tafsir Author: Nurdan MendeĢ Supervisor: Professor Alican Dağdeviren Date: 01.06.2018 Nu. of pages: vi (pre text)+ 213 (main body) Department:The Basic Islamic Sciences Subfield: Tafsir
Abu Muhammad Camal al-Din Abd al-Malik Ibn Hisham is well-known in history, literature and genealogy as well as nahw fields. al-Sira al-Nabawiyya is a classic work written by him.
That is not only giving a remarkable attention to the life of the Hadrat Prophet (s.a.s) but also one that clarifies related the topics of tafsir. It is because the verses of the Qur’an are explained in the light of the historical facts, and concrete data is obtained that makes a positive contribution to the commentary.
This thesis called “Ibn Hisham‟s Masterpiece al-Sira al-Nabawiyya in terms of Tafsir”
consists of an introduction and three chapters. In the first chapter, his studies and life in which he lived are discussed. In the second part, al-Sira al-Nabawiyya is studied in terms of the history of the Qur’an and the sciences of the Qur’an. In the last chapter, Ibn Hisham’s tafsir method is investigated. Ibn Hisham lived near the period when the Qur’an was revealed. He had discussed the revelation of the Qur’an to the Hadrat Prophet (s.a.s), interregnum revelation that issues, such as the implementation of the Qur’anic text in detail. He has not only given information related to the history of the Qur’an, but also referred the relevant information from Qur’anic sciences, such as asbab al- nuzul, garîbu’l-Qur’an, nasikh-mensûkh, muhkam-mutashabih and i’djâz al-Qur‟an. Especially asbab al-nuzul had frequently used in his studies, such that al-Sira al-Nabawiyya played an important role as reference source for subsequent years. Therefore, it is referred with the classical works conveying narrations. Moreover, he contributed the understanding of the Qur’an serving the knowledge regarding the garîbu’l-Qur’an. It is investigated that the method used by Ibn Hisham about the Qur’anic verses is different from the other scholars in this field.
It is observed that a verse was interpreted with the other verses. A verse was also connected with the life/acts of the Hadrat Prophet (s.a.v), the interpretations of the companions and the others came after their death, in conjunction with by bringing verbal and poetic evidence. When Ibn Hisham did all those accomplishments, he sometimes brought forward some details that was not suitable the general acceptance by the scholars. This situation is important to show that he perceptively appreciates any details in his studies.
In this thesis, al-Sira al-Nabawiyya is investigated in terms of the contribution of him to the field of tafsir. We studied to show Ibn Hisham’s valuable contributions to the understanding and interpretation of the Qur’an history, the Qur’an sciences and the Qur’an. According to the obtained indications, he served as a meticulous narrator to the Qur’an’s commentary, even if he was known as a historian later on. al-Sira al-Nabawiyya, which contains important information and explanations about the field of tafsir, is an evidence that Ibn Hisham can be regarded as one of the first representatives to convey the tafsir interpretations based on the rivayah.
Keywords: Ibn Hisham, al-Sira al-Nabaviyya, Tafsir, Sirat, Sciences of Qur‟an
GĠRĠġ
ÇalıĢmanın Konusu ve Önemi
Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. HiĢâm (ö. 218/833), Ġslâmî ilimlerin özellikle tarih, nahiv, neseb, edebiyat ve Ģiir gibi alanlarında Ģöhrete ulaĢmıĢ bir müelliftir. Özellikle Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü’n-nebeviyye adlı eseri, erken dönemlerden itibaren, Siyer ve Meğâzî alanında temel kaynaklardan biri olmuĢtur. Ġbn HiĢâm, Sîre‟sini; Ġbn Ġshâk‟ın (ö. 151/768) el-Meğâzî adlı eserini zaman zaman hem ihtisar etmek hem de çok önemli ilaveler yapmak suretiyle telif etmiĢtir.
Ġbn Ġshâk‟ın mezkûr eserinin raviler tarafından nakledilen pekçok nüshası, tam olarak günümüze ulaĢmamıĢken, Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü’n-nebeviyye‟si özellikle Muhammed b. Hasan el-Kattân, Abdurrahîm b. Abdillâh el-Berkî ve Ahmed el-Berkî tarafından tam olarak nakledilmiĢ ve günümüze kadar da eksiksiz olarak gelmiĢtir.
es-Sîretü’n-nebeviyye‟nin belki de en önemli özelliği, Hz. Muhammed‟in (s.a.s.) hayatını anlatan ve eksiksiz olarak zamanımıza ulaĢan en eski kaynak olmasıdır. Eser yakından incelendiğinde, onun sadece bir siyer kitabı olmayıp, aynı zamanda farklı açılardan Kur‟ân tefsirine katkılarda bulunacak önemli bir kaynak olduğu da görülecektir. Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hayatını baĢtan sona ele alan bu eserin, tefsirle olan yakın alakası, bizi eser üzerinde çalıĢma yapmaya sevkeden en önemli amil olmuĢtur. Bu özelliğinden dolayı klasik bir siyer kitabı olan bu eseri, “Tefsir Açısından Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü‟n-Nebeviyye Adlı Eseri” ismiyle çalıĢmaya karar verdik.
ÇalıĢmanın Amacı
Bu çalıĢmadaki hedefimiz, Ġbn HiĢâm‟ın Ģimdiye kadar belki de dikkatlerden kaçmıĢ olan tefsire katkılarını ve tefsir açısından es-Sîretü’n-nebeviyye‟nin değerini ortaya koymaktır.
Hz. Muhammed‟in (s.a.s.) hayatını inceleyen ve nakleden siyer ilminin tefsire sunduğu katkıyı ortaya çıkarması yönüyle, bu çalıĢma ehemmiyet arz etmektedir. es-Sîretü’n- nebeviyye baĢta olmak üzere, siyer kaynaklarına bakıldığı zaman Hz. Peygamber‟in
(s.a.s.) hayatının en ince ayrıntılarının iĢlendiği ve Kur‟ân âyetlerinin, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde, hayatın akıĢı içerisinde yaĢanarak tefsir edildiği görülür. Bu sebeple siyeri, uygulamalı tefsir diye nitelendirmek de mümkündür. Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hayatını konu edinen kaynaklar, bu uygulamalı tefsiri ortaya koyması sebebiyle, büyük bir önemi haizdir. ĠĢte bu kaynaklardan biri olan es-Sîretü’n-nebeviyye, tarihî seyir içerisinde, âyetlerin ne zaman ve niçin indiğini öğrenmemizi ve gereklerinin nasıl yerine getirildiğini görmemizi sağlar. Aynı zamanda bu eser, âyetlerle ilgili akla takılabilecek soruların da cevap bulmasına zemin oluĢturur. Somut örneklerle sunulan âyet tefsirleri, daha kolay idrak edilir. Olayların sebep-sonuç iliĢkisi içerisinde ele alınması âyet ve olay bağlantısının kurulmasına katkı sunar.
ÇalıĢmanın Yöntemi
Ġbn HiĢâm‟ın es-Sîretü’n-nebeviyye adlı eserini Ġbn Ġshâk‟tan bazen ihtisar bazen de ilaveler yaparak meydana getirdiğini daha önce belirtmiĢtik. Bilinen bir gerçektir ki Ġbn Ġshâk‟ın Sîre‟sinin Ġslâmî ilimlerde bu denli meĢhur ve önemli olmasında en büyük pay, Ġbn HiĢâm‟a aittir.
Ġbn HiĢâm, Ġbn Ġshâk‟ın verdiği bilgiler ile kendi yaptığı ilaveler ve açıklamaların karıĢmasını önlemek için, Ġbn Ġshâk‟ın rivayetlerini “ َقاَحْسإ ُنْبا َلاَق”, kendi rivayetlerini de
“ ٍماَشِى ُنْبا َلاَق” Ģeklinde sunmuĢtur. Böylece haberin Ġbn Ġshâk‟a veya Ġbn HiĢâm‟a ait olan
kısımları, okuyucu tarafından ayırt edilmiĢ olur. Ġbn HiĢâm‟ın Ġbn Ġshâk‟tan rivayet ettiğini belirttiği haberler dıĢındaki bilgiler Ġbn HiĢâm‟ın ilaveleridir. Bunların içerisinde kendi açıklamaları ve baĢkalarından aktardığı rivayetler bulunmaktadır. Ġbn HiĢâm, eser üzerinde yaptığı titiz çalıĢma ile Ġbn Ġshâk‟ın bir ravisi olmaktan ziyade, esere kattığı orijinaliteden dolayı eserin müellifi olarak tanınmıĢ ve es-Sîretü’n-nebeviyye adeta müstakil bir eser halini almıĢtır. Bu sebeple biz de eseri; Ġbn Ġshâk-Ġbn HiĢâm ayırımına girmeden, bir bütün olarak değerlendirmeyi uygun gördük ve Ġbn HiĢâm‟ın bu eserini tefsir açısından ele aldık.
ÇalıĢmamızı yaparken eseri dikkatli bir Ģekilde okuyarak konuları tefsir, özellikle de ulûmü‟l-Kur‟ân açısından tasnif ettik.
Üç bölümden oluĢan çalıĢmanın birinci bölümünde; sosyal, siyasî ve ilmî açıdan Ġbn HiĢâm‟ın yaĢadığı dönemi, hayatını, ilmî kiĢiliğini ve eserlerini ele aldık. Ġkinci bölümde; içerisinde tespit edebildiğimiz kadarıyla 898 ayetin geçtiği es-Sîretü’n- Nebeviyye‟yi Kur‟ân tarihi ve Kur‟ân ilimleri açısından değerlendirdik; sebeb-i nüzûl, garîbü‟l-Kur‟ân, nâsih-mensûh, muhkem-müteĢâbih, i„câzü‟l-Kur‟ân ile alakalı elde ettiğimiz veriler üzerinde durduk. Üçüncü bölümde ise Ġbn HiĢâm‟ın siyeri naklederken konuyla ilgili âyetleri, nasıl bir yöntemle tefsir ettiğini tespite çalıĢtık, âyeti âyetle tefsir, Hz. Peygamber‟in (s.a.s.), sahâbenin, tâbiînin sözleriyle ve Arap Ģiirinden deliller getirmek suretiyle yaptığı tefsire örnekler verdik. Ayrıca Ġbn HiĢâm‟ın âyetleri fıkhî yönden tefsirini ele aldık.
Bu konuları iĢlerken önce mevzuyla alakalı genel bilgiler verip, konunun tefsir ilmindeki yerini ortaya koymaya çalıĢtık. Sonra es-Sîretü’n-nebeviyye‟de konuyla ilgili elde ettiğimiz verileri inceledik. Ardından Ġbn HiĢâm‟ın verdiği bilgileri, tefsir sahasının önde gelen isimlerinin verdiği bilgilerle mukayese ettik. Böylece tarih sahasında Ģöhret bulmuĢ olan Ġbn HiĢâm‟ın tefsir ilmine katkılarını belirlemeye çalıĢtık.
Kaynak eserlere atıfta bulunurken, ilk geçtiği yerde eserin tam künyesini verdik.
Sonraki yerlerde ise müellifin sadece kısa ismini kullandık. Müellifin baĢka eserleri varsa ona ait eserlerin kısa isimlerini, geçtiği her yerde belirttik. Müelliflerin birinci isimlerindeki “el-” takılarını ismin ilk geçtiği yerde kullanırken, sonraki yerlerde kolaylık sağlamak için kullanmadık. Ravi ve müelliflerin ölüm tarihlerini isimlerinin geçtiği her yerde, parantez içinde ve miladi karĢılıkları ile birlikte verdik. Hicri tarihlerin miladiye çevrilmesi hususunda Türk Tarih Kurumu‟nun tarih çevirme kılavuzundan faydalandık. ġayet hicri tarihte ay belirtilmemiĢse miladi karĢılığı 1 Muharrem olarak belirledik. Müelliflerin isimlerinde ve ölüm tarihlerinde TDV İslâm Ansiklopedi‟sinin verdiği bilgileri esas aldık.
Hülasa; çalıĢmamızda hem tasvir hem de tahlil yöntemini kullandık. Tefsircilik yönüyle ele aldığımız Ġbn HiĢâm‟ın fikirlerini, sahanın öne çıkan bazı isimleriyle mukayese ettik. Bir siyer kaynağı olan eserinin Kur‟ân tefsiriyle de ne kadar ilgili olduğunu ve onun bu sahaya yaptığı katkıları tespite çalıĢtık.
ÇalıĢmanın Kaynakları
Bu çalıĢmada eserin Dârü‟l-ma„rife, Beyrut 2006 tahkikli baskısını esas aldık. Eseri tahkik edenler; Mustafa es-Sekâ, Ġbrâhim el-Ebyârî ve Abdü‟l-Hafîz eĢ-ġelebî‟dir. 2 ciltten oluĢan bu eser, 1192 sayfadır.
es-Sîretü’n-nebeviyye‟de ele alınan âyetleri rivayet tefsirinin önde gelen isimlerinden olmaları sebebiyle genellikle et-Taberî‟nin (ö. 310/923) Câmi‘u’l-beyân an te’vîli âyi’l- Kur’ân ve Ġbn Kesîr‟in (ö. 774/1373) Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm adlı eserleriyle mukayese ettik. Taberî‟nin tarihçi yönü de mukayese bağlamında onu tercih etmemize sebep oldu.
Bazen de ya müfessirlerin çoğunluğunun fikrini tespit için ya da Ġbn HiĢâm‟la aynı fikirde olan veya çeliĢen müfessirlerin varlığını öğrenmek için farklı tefsir kaynaklarına müracaat ettik. er-Râzî‟nin (ö. 606/1210) Mefâtîhu’l-ğayb, Kurtubî‟nin (ö. 671/1273) el- Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân, Süyûtî‟nin (ö. 911/1505) ed-Dürrü’l-mensûr ve Elmalılı Hamdi Yazır‟ın (ö. 1343/1942) Hak Dini Kur’ân Dili adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.
Ġbn HiĢâm‟ın, âyetleri açıklarken kullandığı hadislerin tespiti için kaynak olarak temel hadis eserlerine baĢvurduk. Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), ed-Dârimî (ö. 255/869), el- Buhârî (ö. 256/869), el-Müslim (ö. 261/874), Ġbn Mâce (ö. 273/887), Ebû Dâvûd (ö.
275/889), et-Tirmizî (ö. 279/892) ve en-Nesâî‟nin (ö. 303/915) eserleri, çalıĢmamızda baĢvurduğumuz temel hadis kaynaklarıdır.
Sebeb-i nüzûl konusunda; el-Vâhidî‟nin (ö. 468/1076) Esbâbü’n-nüzûl’ü, es-Süyûtî‟nin Lübâbü’n-nükûl’ü, garîbü‟l-Kur‟ân konusunda, ilk dönem müfessirlerinden Mücâhid (ö.
103/721), Mukâtil b. Süleymân (ö. 150/767), Ebû Ubeyde (ö. 209/824 [?]), Abdürrezzâk b. Hemmâm (ö. 211/826-27), Ġbn Kuteybe (ö. 276/889), ez-Zeccâc (ö. 311/923) ve er- Râgıb el-Ġsfahânî (ö. V./XI. yüzyılın ilk çeyreği) gibi bu sahadaki önemli zevatın eserleri müracaat ettiğimiz baĢlıca kaynaklardandır.
Nâsih-mensûh konusunda Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm‟ın (ö. 224/838) en-Nâsih ve’l- mensûh’u, Ġbn Hazm‟ın (ö. 456/1064) en-Nâsih ve’l-mensûh’u, Ġbnü‟l-Cevzî‟nin (ö.
597/1201) Nevâsihu’l-Kur’ân‟ı; muhkem-müteĢâbih konusunda Ġbn Teymiyye‟nin (ö.
728/1328) Mecmû‘u’l-fetâvâ’sı, Subhî es-Sâlih‟in (ö. 1407/1986) Mebâhis fî ulûmi’l-
Kur’ân‟ı; i„câzü‟l-Kur‟ân konusunda Ebû Süleymân Hamd b. Muhammed el- Hattâbî‟nin (ö. 388/998) Beyânü i‘câzi’l-Kur’ân‟ı istifade ettiğimiz eserler arasındadır.
ez-ZerkeĢî‟nin (ö. 794/1392) el-Burhân‟ı, Süyûtî‟nin el-İtkân’ı, ez-Zürkânî‟nin (ö.
1367/1948) Menâhilü’l-irfân’ı genel olarak ulûmü‟l-Kur‟ân konularında sıklıkla baĢvurduğumuz eserlerdir. Fıkhî tefsir konusunda ise müracaat ettiğimiz kaynaklar el- Cessâs‟ın (ö. 370/981) Ahkâmu’l-Kur’ân ve el-Kurtubî‟nin (ö. 671/1273) el-Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân adlı eserleridir.
BÖLÜM 1: ĠBN HĠġÂM’IN YAġADIĞI DÖNEM, HAYATI VE ESERLERĠ
1.1. YaĢadığı Dönem
Ġbn HiĢâm, 1 Abbâsîler döneminin önde gelen âlimlerinden biridir. Basra‟da doğup, Fustat‟ta vefat ettiği bilinmekle birlikte, Kûfe ve Bağdat‟ta yaĢamıĢ olabileceği ihtimali üzerinde de durulmaktadır. 2 Öncelikle yaĢadığı dönem ve coğrafyanın sosyal, siyâsî ve ilmî yapısını ele almak yerinde olacaktır.
1.1.1. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Abbâsî Devleti, baĢta Araplar, Ġranlılar ve Türkler olmak üzere pek çok milleti içinde barındırmıĢtır. 3 Bununla birlikte devlet yönetiminde bu etnik yapıdan kaynaklanan bir ayrıcalık göze çarpmamaktadır. Emevî devlet idaresinde Arap unsuruna ehemmiyet verilirken, Abbâsîlerde bu gözetilmemiĢtir. 4 Toplumun önemli bir bölümünü mevâlî 5 diye adlandırılan grup oluĢturmaktadır. Abbâsî toplumu içerisinde bulunan Yahudi ve
1 ez-Zehebî, ġemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman (ö. 748/1374), Siyerü a‘lâmi’n-nübelâ, haz.
ve thr. ġuayb el-Erneûd, tahk. Muhammed Nuaym el-Arkûsî, 8. Basım, Beyrut: Müessesetü‟r-risale, 1996, X, 429; ez-Zehebî, ġemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman (ö. 748/1374), Târîhu’l-İslâm ve vefeyâtü’l-meşâhîri ve’l-a‘lâm (211-220 seneleri), tahk. Ömer Abdüsselam Tedmürî, Beyrut:
Dârü‟l-kitâbi‟l-Arabî, t.y., s. 282; Brockelmann, Carl (ö. 1375/1956), Geschichte der Arabischen Litteratür (Târîhu’l-edebi’l-Arabî), terc. Abdülhalîm en-Neccâr, 5. Basım, Beyrut: Dârü‟l-ma„rife, 1983, III, 12; Fayda, Mustafa, “Ġbn HiĢâm”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1999, XX, 72.
2 Brockelmann, Târîhu’l-edebi’l-Arabî, III, 12; Fayda, DİA, XX, 71.
3 Yıldız, Hakkı Dursun,“Abbâsîler”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1988, I, 46; Hasan, H. Ġbrâhim (ö. 1387/1968), İslâm Tarihi, Ġstanbul: Kayıhan Yay., 1985, III, 229.
4 Zeydân, Corcî (ö. 1332/1914), Medeniyyetü’l-İslâmiyye Tarihi, terc. (Osmanlıca‟ya) Zeki Meğamiz, Ġstanbul: Dersaadet Kanaat Matbaası, 1329/1911, IV, 101-108.
5 Mevâlî: Azat edilmiĢ köle, sahip, veli, hâmi, kendisine nimet verilen, nimet veren, kölenin efendisi gibi anlamlara gelen mevlâ kelimesinin çoğuludur (Ġbn Manzûr, Ebü‟l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Ali el-Ensârî er-Rüveyfiî (ö. 711/1311), Lisânu’l-Arab, 3. Basım, Beyrut: Dâru sâdir, 1414/1993, XV, 408-409). Mevâlî Arap kökenli olmayan Müslüman halklar için kullanılan bir terimdir (Aydınlı, Osman, “Mezheplerin OluĢum Sürecinde Mevâlî‟nin Rolü”, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2003, Sayı:1, s. 1). Mevâli iki gruba ayrılır: Birincisi savaĢ esiri olarak ele geçirilip köleleĢtirilen, daha sonra azat edilen grup, ikincisi de fethedilen ülkenin halkından esir veya köle olmaksızın Arap bir kabile vasıtasıyla Müslüman olan ve onların mevâlisi haline gelen veya toplumda sağlam bir yer edinmek için velâ (himaye) akdi yaparak güçlü bir Arap kabilesinin himayesi altına giren gruptur (Yiğit, Ġsmâil, “Mevâlî”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2004, XXIX, 424).
Hıristiyanlara geniĢ bir din hürriyeti tanınmıĢtır. 6
Yeniliklere açık Abbâsî toplumunda Farisî esintilerini, sosyal hayatın pek çok alanında görmek mümkündür. Yönetimde, kılık kıyafette, satranç gibi eğlence amaçlı oynanan oyunlarda ve günlük yaĢamda Ġran‟ın büyük etkisi olmuĢtur. 7 Öte yandan Farisî toplumu ile olan bu etkileĢimin, Ġslâm toplumunun dıĢ dünyaya açılımına katkı sağladığı söylenebilir.
Abbâsîlerin ticarete verdikleri önemle, dünya ticaretinde Hıristiyan ve Yahudilerin yanında Müslümanlar da söz sahibi olmuĢlardır. 8 MonarĢik disiplin ve halife devletinin geniĢliği, ülkede güveni sağlamıĢ ve ticarete elveriĢli bir ortam meydana getirmiĢtir.
Böylece mevcut düzen, Ġslâm toplumunun zenginleĢmesine zemin hazırlamıĢtır. 9 ġehirlerarası ticaret yollarında artan hareketlilik, Nil‟den Amuderya‟ya uzanan bölgede ĢehirleĢme eğilimini yükseltmiĢtir. Müslümanların sayısı arttıkça camiler toplumun merkezi haline gelmiĢ ve bütün faaliyetler buralarda yapılmaya baĢlanmıĢtır. 10 Halk hikâyecileri (kassâs), camilerde peygamberlerin hikmetlerini ve bazı Ġncil ve Tevrat kıssalarını anlatırlarken Ġslâmî kültürle eski dinlere ait bilgilerin iç içe girdiği görülmüĢtür. Bu arada ĢehirleĢme arttıkça sosyal hareketlilik de artmıĢ, Müslümanlar bu sosyal hareketlilik içerisinde ticarette üst sıralara yükselmiĢlerdir. 11
Abbâsîler, ticareti geliĢtirmek adına hem yol güvenliğine gereken önemi vermiĢler hem de kuyular ve kervansaraylar yaptırmak suretiyle ticaret kervanlarının iĢini
7 el-Câhiz, Ebû Osmân Amr b. Bahr b. Mahbûb el-Kinânî (ö. 255/869), et-Tâc fî ahlâki’l-mülûk, tahk.
Ahmed Zeki PaĢa, 1. Basım, Kahire: el-Matbaatü‟l-emiriyye, 1332/1914, s. 31-38; Hasan, III, 235- 237, 266; Ferruh, Ömer (ö. 1987/1408), Tarihu edebi’l-Arabî (el-Asru’l -Abbâsî), Beyrut: Dârü‟l-ilim, 6. Basım, II, 406-407; Bozkurt, Nebi, “Kıyâfet”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2002, XXV, 509.
8 Hodgson, Marshall G.S. (ö. 1388/1968), İslâm’ın Serüveni Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih, Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 1993, I, 255-257; Clot, Andre (ö. 1423/2002), Harun Reşid ve Abbâsîler Dönemi, terc. (Fransızca‟dan) Nedim DemirtaĢ, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay., 2007, s. 219; Yıldız, DİA, I, 48.
11 Hodgson, I, 255-260; Bkz. Ünlü, Nuri, İslâm Tarihi (Başlangıçtan Osmanlılara Kadar), Ġstanbul:
Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., 1992, I, 296.
kolaylaĢtırmıĢlardır. Bu da hem kara hem deniz ticaretinin geliĢmesine sebep olmuĢtur.
Yapılan ithalat ve ihracat sayesinde iç ve dıĢ ticarette büyük mesafe alınmıĢtır. 12 Dönemin en önemli yatırım alanı olan ticaretin yanında, el sanatlarına da gerekli fon ayrılmıĢ, çok sayıda endüstri sahası açılmıĢ; pamuk iĢleme, kâğıt, Ģeker ve cübbe imalatı gibi iĢlerde pek çok insanın istihdamına kaynak oluĢturulmuĢtur. 13 Deniz yolu, Müslüman ülkelerde üretilen ürünlerin en uzak yerlere ulaĢmasını sağlarken bir yandan da buraya her taraftan hammadde akıĢını kolaylaĢtırmıĢtır. 14 Böylece Abbâsîlerin hâkim olduğu topraklar, ticarî açıdan görkemli geliĢmelere sahne olmuĢtur.
Devletin mâlî iĢlerini Dîvânü’l-harâc ve Dîvânü beyti’l-mâl adlı iki daire yürütmüĢtür. 15 Haraç, cizye, fey, savaĢlardan elde edilen ganimetler ve örfî vergiler devletin gelirleri arasındadır. Askerî ihtiyaçlar, yol ve köprü yapımı, sulama iĢleri vs. için gerekli harcamalar bu gelirlerden karĢılanmıĢtır. 16 Gelir kaynaklarını artırmak için çok çaba sarf eden Abbâsî Halifeleri, ziraat ve ticareti meslek edinenleri desteklemiĢlerdir. Halife HârûnürreĢîd zamanına kadar devlet hazinesi çok zenginken, ondan sonra devletin gelirleri giderek azalmaya baĢlamıĢtır. Bunda hazineye ağır yük bindiren savaĢlar büyük rol oynamıĢtır. 17 ĠĢte Ġbn HiĢâm, siyer sahasında klasikleĢen eseri es-Sîretü’n- nebeviyye‟yi sosyal açıdan çok hareketli ve verimli olan bu dönemde kaleme almıĢtır.
1.1.2. Siyâsî Hayat
Abbasî hilâfeti Hz. Peygamber‟in amcası Abbâs‟a dayanmaktadır. Hz. Abbâs‟ın torununun torunu olan, Emevî devletini yıkıp, Abbâsî devletini kuran ve ilk halife olan Ebü‟l-Abbâs (m. 750-754), 18 devlet rejimini sağlamlaĢtırmaya ve yönünü tayin etmeye gayret etmiĢtir. ġekillenmeye baĢlayan devlet ve idare tarzı, Halife Mansûr döneminde
12 Yıldız, DİA, I, 48; Ünlü, I, 296; Hasan, III, 137, 144.
16 Yıldız, DİA, I, 48; Ünlü, I, 295; Hasan, III, 127.
18 Ġbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ‟ Ġmâdüddîn Ġsmâil b. ġihâbiddîn Ömer b. Kesîr (ö. 774/1373), el-Bidâye ve’n- nihâye, tahk. Ali ġîrî, Beyrut: Dâru ihyâi‟t-türâsî‟l-Ârabî, 1407/1988, X, 52; Yıldız, Hakkı Dursun, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Konya: Kombassan ġirketler Topluluğu, 1994, III, 15.
(m. 754-775) geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır. Halife Mansûr, Abbâsî mutlakiyetçi imparatorluk yapısını güçlendirmek için, Hz. Ali‟nin soyundan gelen amcası Alioğullarını bütün önemli iĢlerden uzaklaĢtırmıĢ, 19 Hz. Ali‟nin oğlu Hasan‟ın neslinden gelen iki hilafet davacısının (Hz. Hasan‟ın büyük torunu Muhammed, diğeri de kardeĢi Ġbrâhim) aynı anda baĢlattıkları isyanı bastırmıĢtır. 20 Böylece Emevîlere karĢı Abbâsîleri güçlendiren ġiîler, Abbâsî yönetiminden umduklarını bulamamıĢlardır. 21
Halife Mansûr vefat edince vezir Rebi„, ümerâ ve ricâli toplayarak Mansûr‟un ahidnâmesini okumuĢ, böylece Mansûr‟un yerine oğlu Mehdi hilafete geçmiĢtir. Bağdat halkı da bu kararı umumiyetle kabul etmiĢtir. 22
Mansûr‟dan sonraki Mehdî dönemini (m. 775-785) iki temel mesele olan ġiîlik ve Maniheizm meĢgul etmiĢtir. 23 Bu sırada bir yandan da Bizans Ġmparatorluğu‟nun saldırılarına karĢı mücadele devam etmektedir. Bizans‟ın hücumlarını püskürten Mehdî, aynı zamanda içte de Maniheizm akımına karĢı büyük bir mücadele baĢlatmıĢtır. 24 Zira Maniheizm, hem Ġslâm toplumunun beraberliğini hem de ulemânın temsil ettiği takva yaĢantısını tehdit eden bir unsurdur. Abbâsîlerde çok güçlü bir dirençle karĢılaĢan bu akım 25 Arap toplumunda zındıklık diye adlandırılmıĢtır. 26 Mehdî kendini adeta döneminde ortaya çıkan zındıkları ve sapkınları yok etmeye adamıĢ, hatta zındıklığa dair kitapları toplatmıĢ ve imha ettirmiĢtir. 27 Bu dönemde emniyet ve istikrar sağlanmıĢ,
19 Bkz. et-Taberî, Ebû Ca„fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî (ö. 310/923), Târîhu’t-Taberî (Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk), Beyrut: Dârü‟l-kütübi‟l-ilmiyye, 1988, IV, 377-380.
20 Bkz. Taberî, Târîh, IV, 410;Holt, Peter Malcolm, Swynford, Ann Katherine, Lewis, Bernard, İslâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti, terc. Hamdi AktaĢ ve diğ. Ġstanbul: Hikmet Yay., 1988, I, 121-122.
22 Ahmet Cevdet, Kısas-ı enbiyâ ve tevârih-i hulefâ, Ġstanbul: Bedir Yayınevi, 1977, II, 44.
24 Taberî, Târîh, IV, 566-567, 572-574; Hasan, II, 135; Ünlü, I, 243-244; Clot, s. 21.
25 Bkz. Gündüz, ġinasi, “Maniheizm”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2003, XXVII, 575; Holt ve diğ., I, 124; Hodgson, I, 243-245.
26 Bkz. Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 362-365.
düĢmanlar yenilmiĢ ve devletin mâli gücü artmıĢtır. 28
Mehdî‟nin vefatından sonra, kardeĢi Hâdî (m. 785-786) kısa bir süre halifelik makamına gelmiĢ, ardından Abbâsîler için uzun bir süre huzur ve sükûnetin hâkim olacağı HârûnürreĢîd devri (m. 786-809) baĢlamıĢtır. 29 Bu dönemde devlet idaresi, halifenin emrinde çalıĢan pek çok idareciyle yürütülmektedir. Bölge valileri geniĢ yetkilere sahiptir. Ġçlerinde yetkileri sınırlı olan valiler de bulunmaktadır. Halife, valilerin yanına malî ve idarî iĢlerden sorumlu âmiller de tayin etmiĢtir. Vali, halifenin tayin ettiği bu âmilleri kendi kendine azletme yetkisine sahip değildir. Bu dönemde idari sistemin, iĢ bölümü açısından mükemmele eriĢtiği söylenebilir. 30 Cihat ve cuma namazı gibi Ġslâmî farzları yürütmek sultana aittir. Hükûmet, sosyal düzeni devam ettirmek için gerekli bütün Ģartları hazırlar ama sosyal düzene karıĢmaz. Bu vazife, ailevî geleneklere ve ulemânın gayretlerine bırakılmıĢtır. 31
Bu arada Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hadisleri, kendileri için baĢlıca dinî otorite kaynağı olan ehl-i hadîs, Ġslâm‟ın Ģer‟î düzenini meydana getirme iĢini yetkili biçimde yürütmektedir. Onlar Kûfe‟de bulunan Hanefîlerin olmasa da Medine‟deki Ġmam Mâlik ve ġâfiî etrafında toplanan kimselerin bağlılığını kazanmıĢlardır. HârûnürreĢîd tahta çıktığında hadis ehli, rejim tarafından desteklenmiĢtir. 32 Bu dönemde Mu„tezile itibarını kaybetmiĢ, ġiîler de görüĢlerini açıklama imkânı bulamamıĢtır. 33
HârûnürreĢîd, ölümünden sonra ülke idaresinin iki oğlu arasında paylaĢılmasını vasiyet etmiĢ, 34 onun ölümüyle ülkede karıĢıklık baĢ göstermiĢtir. Fakat bu durum uzun sürmemiĢ ve iki kardeĢ arasında çıkan iç savaĢta Me‟mûn galip gelmiĢtir. 35
28 Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 105.
30 Bozkurt, Nahide, “HârûnürreĢîd”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1997, XVI, 260.
35 Bkz. Yıldız, Hakkı Dursun, “Emîn”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1995, XI, 113.
HârûnürreĢîd zamanında ġiî ve Hâricîler zaman zaman ayaklansalar da Me‟mûn döneminde pek aktif olamamıĢlardır. 36
Me‟mûn‟un, hilafetinde (m. 813-833) bir müddet Hz. Ali oğullarına yakın bir siyaset takip ettiği söylenebilir. 37 Kızlarından birini Ali er-Rızâ ile evlendiren Me‟mûn‟un, diğer kızını da Ali oğullarından henüz küçük olan birine vermeyi vaad etmesi, onun Hz.
Ali yanlılarına yakınlığının bir delilidir. Fakat Me‟mûn‟un bu siyaseti uzun sürmemiĢtir.
Abbâsî hanedanlık fikrine sıkı sıkıya bağlı olan Irak kamuoyu, onu bu konuda desteklemeyince ġiî yanlısı politikası sona ermiĢtir. 38
Yukarıda belirttiğimiz üzere HârûnürreĢîd zamanında itibar gören hadis ehli, Me‟mûn döneminde bu değerini yitirmiĢtir. Zira Mutezilîler, Kur‟ân‟ın Allah‟ın mahlûklarından biri olmayıp, onun zatına has bir Ģey olduğunu belirten hadis ehlini, Allah‟ın birlik ve azametine halel getirmekle suçlamıĢlardır. Bu devirde güç, Mutezilîlerden yana olduğu için, hadis ehli zor durumda kalmıĢ, Kur‟ân‟ın mahlûk olduğu konusunda baskıya uğramıĢlardır. Me‟mûn, baĢta Hanbelî mezhebinin kurucusu Ahmed b. Hanbel olmak üzere Kur‟ân‟ın mahlûk olmadığını düĢünenleri hapse attırmıĢtır. 39 Bu dönem, yaĢanan sıkıntılar ve çekilen cefalar sebebiyle tarihte “Mihne Dönemi” olarak adlandırılmıĢtır. 40 Mu„tezile‟nin beslendiği kaynaklardan biri olan Grek felsefesinin eserlerini Beytü‟l- Hikme‟de tercüme ettiren Me‟mûn, bu mezhebin geliĢmesine büyük katkı sağlamıĢtır.
Onun ölümünden sonra Mu‟tasım (833-842) ve Vâsık‟ın (842-847) hilafetleri süresince
37 Bkz. Taberî, Târîh, V, 137; Ġbnü‟l-Esîr, Ebü‟l-Hasen Ġzzüddîn Ali b. Muhammed b. Muhammed eĢ- ġeybânî el-Cezerî (ö. 630/1233), el-Kâmil fi’t-târîh, tahk. Ömer Abdüsselâm Tedmürî, 1. Basım, Beyrut: Dârü‟l-kitâbi‟l-Arabî, 1417/1997, V, 484.
38 Bkz. Taberî, Târîh, V, 150; Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh, V, 510.
39 Ebû Zehra, Muhammed b. Ahmed b. Mustafâ (ö. 1394/1974), İslâm’da Siyasî, İtikâdî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, terc. Sıbğatullah Kaya, Ġstanbul: ġura Yay., 1996, s. 143; Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 193-194; Bozkurt, Nahide, “Me‟mûn”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul:
TDV Yay., 2004, XXIX, 101-104; Koca, Ferhat, “Hanbelî Mezhebi”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1997, XV, 526.
40 es-Süyûtî, Ebü‟l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî (ö. 911/1505), Târîhu’l-hulefâ, tahk. Hamdî ed-DemirdâĢ, y.y.: Mektebetü Nizâr Mustafa el-Bâz, 2004, s. 228-230;
Yıldız, DİA, I, 42-43; Hasan, III, 164.
de Mu„tezile yanlısı politika devam etmiĢtir. 41
Bunlarla birlikte miladî dokuzuncu yüzyılın baĢlarına -Me‟mûn zamanına- kadar halife devleti sınırları içinde halkın büyük kısmının Ġslâmiyet‟i seçtiği ve hilafetin, halkının beklentilerini karĢılama özelliğine sahip bir mutlak monarĢi olarak oturduğu görülür. 42 Bütün bu bilgilerden anlaĢılmaktadır ki, mutlakiyetçi bir imparatorluk yapısına sahip olan Abbâsîler‟in ilk yılları, bu yapının oluĢturulmasına ve Ģekillendirilmesine adanmıĢtır. HârûnürreĢîd‟in hilafet yılları Abbâsîlerin en parlak ve kültürel zenginliğinin oluĢtuğu bir dönem olmuĢtur. HârûnürreĢîd zamanında âlimlere verilen değer artmıĢ ve ulemâ otoritesi daha fazla kendisini hissettirmiĢtir. Me‟mûn dönemi ise HârûnürreĢîd‟in bıraktığı kültürel mirasın korunmasını ve ziyadeleĢmesini sağlamıĢtır.
Abbâsîlerde gitgide artan ĢehirleĢme, sosyal hayatı canlandırmıĢ, bu durum, zenginlik ve refah seviyesinin yükselmesini beraberinde getirmiĢtir.
1.1.3. Ġlmî Hayat
Abbâsîler devri pek çok ilmî geliĢmenin meydana geldiği bir dönemdir. Emevîler döneminde baĢlayan dinî, sosyal ve filolojik faaliyetler bu dönemde de sistemli bir Ģekilde geliĢmeye devam etmiĢtir.
Mansûr devrinde, Arapça olan resmi yazıĢmalar sarayda yapılmıĢ; saray, Arap dili ve edebiyatı ve Ġslâm âlimlerinin eserlerinden baĢka bilim dallarıyla da ilgilenmiĢtir.
HârûnürreĢîd‟in oğlu Me‟mûn zamanında, pozitif ilimlere olan ilgi ve alaka gitgide büyümüĢ ve batı dünyasından pek çok eser tercüme edilerek Müslümanların istifadesine sunulmuĢtur. Bağdat kısa bir zamanda Me‟mûn‟un önderliğiyle, Arap edebiyatında ve Ģeriat incelemelerinde olduğu kadar, bilim ve felsefede de Abbâsî Ġmparatorluğu‟nun en büyük merkezi haline gelmiĢtir. 43
Filoloji ve edebiyatla ilgili çalıĢmalar, önceleri Kur‟ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber‟in (s.a.s.) hadislerini anlamak amacıyla baĢlarken, Abbâsîler döneminde bunlar, müstakil
41 Bkz. Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 193-194; Holt ve diğ., I, 134; Ebû Zehra, İslâm’da Siyasî, İtikâdî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, s. 143.
43 Bkz. Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 196-197, 460-461; Hodgson, I, 250-253.
bir ilim dalı haline gelmiĢtir. Arap Ģiiri, edebî sanatlar yönüyle bu dönemde daha da zenginleĢmiĢtir. 44 Ġslâmî ilimlerin geliĢmesine katkı sağlayacak sözlük çalıĢmaları da Abbâsîler zamanında baĢlamıĢtır. Halîl b. Ahmed‟in (ö. 175/791) Kitâbü’l-ayn adlı sözlüğü bu alanda yazılan ilk eserdir. 45
Ebü‟l-Esved ed-Düelî‟nin (ö. 69/688) esaslarını tespit ettiği nahiv ilmi 46 Abbâsîler döneminde Basra ve Kûfe ekolü ile geliĢmeye uygun bir zemine kavuĢmuĢtur. Arap Dil otoriteleri olan Sîbeveyh (ö. 180/796), AhfeĢ el-Evsât (ö. 215/830 [?]) ve Zeccâc (ö.
311/923) Basra ekolünün 47 , Ebû Ca„fer er-Rüâsî (ö. 187/803), Kisâî (ö. 189/805), Ferrâ (ö. 207/823) ve Sa„leb (ö. 291/904) ise Kûfe ekolünün temsilcileri arasında sayılabilir. 48 Tefsir ilmi, hicri 2. yüzyılın baĢlarında sistemli bir Ģekilde ele alınmıĢ, bu yüzyılın ikinci yarısında meyvelerini vermeye baĢlamıĢtır. Bu dönemde Mukâtil b. Süleymân (ö.
150/767), Yahya b. Sellâm (ö. 200/815) ve Abdürrezzâk b. Hemmâm (ö. 211/826-27) ilk tefsirleri yazan müfessirlerdir. Bu dönemde âyetlerin genel yorumuyla birlikte, âyetler üzerinde filolojik çalıĢmaların da yapıldığı eserler kaleme alınmıĢtır. Ferrâ‟nın
45 Topuzoğlu, Tevfik RüĢtü, “Halîl b. Ahmed”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1997, XV, 310;
Öztürk, Levent, “Halîl b. Ahmed‟in Kitâbü’l-Ayn Adlı Eserinde Yer Alan Tıbbî Terimler IĢığında Erken Dönem Ġslâm Tıp Tarihine Yeniden Bir BakıĢ”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl, 2004, sy. 10, s. 2.
46 Ġbnü‟n-Nedîm, Ebü‟l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya„kûb Ġshâk b. Muhammed en-Nedîm (ö. 385/995?), Kitâbü’l-fihrist, tahk. Ġbrâhim Ramazan, 1. Basım, Beyrut: Dârü‟l-ma„rife, 1997, s. 61; Bkz. Ġbnü‟l- Kıftî, Ebü‟l-Hasen Cemâlüddîn Ali b. Yûsuf b. Ġbrâhim (ö. 646/1248), İnbâhû’r-ruvât alâ enbâhi’n- nuhât, tahk. Muhammed Ebü‟l-Fazl Ġbrâhim, Kahire: Dârü‟l-fikri‟l-Arabî, 1406/1986, I, 39-40; Ġbn Usfûr, Ebü‟l-Hasen Ali b. Mü‟min b. Muhammed el-Hadramî el-ĠĢbîlî en-Nahvî (ö. 669/1271), el- Mukarrib fi’n-nahv, tahk. Âdil Ahmed Abdülmevcûd, Ali Muhammed Muavviz, Beyrut: Dârü‟l- kütübi‟l-ilmiyye, 1418/1998, s. 6; Yıldız, DİA, I, 41.
47 Fehmi, Abdurrahmân (ö. 1322/1904), Medresetü’l-Arab, Ġstanbul: Matbaatü Ebi‟z-Ziyâ, 1304/1886, I, 37-42; Arslan, Ahmet Turan, İmam Birgivî Hayatı ve Eserleri ve Arapça Tedrisatındaki Yeri, Ġstanbul:
Seha NeĢriyat, 1992, s.132-133; Çetin, Nihad M., “Arap”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1991, III, 297.
48 el-Enbârî, Ebü‟l-Berekât Kemâlüddîn Abdurrahmân b. Muhammed b. Ubeydillâh (ö. 577/1181), Nüzhetü’l-elibbâ fî tabakâti’l-üdebâ, tahk. Ġbrâhîm es-Sâmirâî, Ürdün: Mektebetü‟l-menâr, 1405/1995, s. 50-51, 83, 173; Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdillâh ġihabüddîn Yâkût b. Abdillâh (ö.
626/1229), Mu‘cemü’l-üdebâ (İrşâdü’l-erîb ila ma‘rifeti’l-edîb), tahk. Ġhsan Abbâs, Beyrut: Dârü‟l- ğarbi‟l-Ġslâmiyyi, 1414/1993, VI, 2813-2814; Zehebî, Siyerü a‘lâmi’n-nübelâ, X, 119-120; Yıldız, DİA, I, 41; Çetin, Nihad M., DİA, III, 297; Hasan, III, 166.
(ö. 207/823) Ma‘âni’l-Kur’ân‟ı ve Ebû Ubeyde‟nin (ö. 209/824 [?]) Mecâzü’l-Kur’ân‟ı bu alanda yapılan ilk çalıĢmalardır. Kisâî (ö. 189/805), Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm (ö.
224/838), Ġbn Kuteybe (ö.276/889), Zeccâc (ö. 311/923), Ebû Cafer en-Nahhâs (ö.
338/950) ve Bakıllânî (ö. 403/1013) Abbâsîler döneminde tefsir sahasında verdikleri eserlerle tanınan isimlerdir. 49
Abbâsîler devrinin baĢlarında hadis sahasında tasnif çalıĢmaları baĢlamıĢtır. Mâlik b.
Enes‟in (ö. 179/795) Muvatta‟ı bu çalıĢmaların içerisindeki en önemli eserdir. Ġbn HiĢâm‟ın (ö. 218/833) Sîre‟sinden istifade ettiği Ġbn Ġshâk da (ö. 151/768), bu dönemin hıfzı sağlam olarak bilinen hadis ravilerindendir. 50 Yapılan çalıĢmalar neticesinde isnadda kopukluğun olmadığı ciddi bir hadis külliyatı oluĢmuĢtur. Aralarında uydurma hadislerin de bulunduğu bu külliyât, isnad silsilesindeki ravilerin tahliliyle ayıklanabilir hale gelmiĢ ve isnad kritiğine tabi tutulan rivayetler böylece ta„dil edilmiĢtir. 51 Sünnîler arasında Kütüb-i Sitte ana kaynak olarak kabul edilmiĢ, ayrıca Buhârî (ö. 256/869) ve Müslim (ö. 261/874) en üstün biçimde sahihi-zayıfı birbirinden ayırdığı için, hadis kaynakları içerisinde en üst sırada yerini almıĢtır. 52
Fıkıh ise Kur‟ân, hadis, icma ve kıyas olmak üzere dört asla dayanmaktadır. Mervân zamanına dayandırılan bu kaynakların sistematik ve anlaĢılır hale getirilmeleri Abbâsîler döneminde gerçekleĢmiĢtir. Kur‟ân ve sünnetle ortaya konan hukukî öncüller ve kurallar tam bir hukuk sistemi oluĢturma konusunda yeterli olmadığı için bu konuda kapsamlı bir çalıĢma gerekmiĢtir. Bu sebeple bazı ana merkezlerde fıkhın hem usulünü hem de detaylı kurallarını tartıĢan fıkıh ekolleri oluĢmuĢtur. Hadise yer vermekle beraber, daha ziyade re‟yi etkin bir Ģekilde kullanan Ebû Hanîfe (ö. 150/767) Irak‟ta, hadise ve Medine‟nin hukuk tatbikatına önem veren Mâlik b. Enes (ö. 179/795) Hicaz‟da bu ekollere öncülük etmiĢtir. Bu dönemde her fıkıh okuluna mezhep
50 Ġbn Hallikân, ġemsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ġbrâhim (ö. 681/282), Vefeyâtü’l-a‘yân ve enbâ’ü ebnâ’i’z-zemân, tahk. Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, Kahire: Mektebetü‟n-nahdati‟l-Mısriyye, t.y., I, 483.
52 Nicholson, Reynold Alleyne (ö. 1364/1945), a Literary History of the Arabs, Cambridge: University Press, 1907, s. 337; Hodgson, I, 290; Hasan, III, 155-156.
denilmeye baĢlanmıĢtır. Ebû Hanîfe ile Ġmam Mâlik arasında te‟lifci bir yol izleyen Ġmam ġâfiî (ö. 204/820) öncülüğünde Mısır‟da yeni bir mezhep ortaya çıkarken, baĢka bir mezhep de daha çok hadisçi olarak bilinen ve ehl-i hadîsin güçlü bir taraftarı olan Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) öncülüğünde oluĢmuĢtur. 53 Diğer bir mezhep de ehl-i hadis ile ehl-i re‟y arasında bir yol takip eden el-Evzâî (ö. 157/774) tarafından Suriye‟de meydana çıkmıĢtır. 54 Diğer taraftan hadislerin zâhirî anlamlarıyla alınmasını, fakihlerin çıkardığı anlamların bunlara karıĢtırılmaması gerektiğini savunan Dâvûd ez-Zâhirî (ö.
270/884) dikkat çekmektedir. 55 Öte yandan ġîa cenahında da fıkıh ekolleri ĢekillenmiĢ, ĠsnâaĢeriyye ve Ġsmâilî‟ler, Ġmam Ca„fer es-Sâdık‟ı sonraki ġiî fırkalarının öncü otoritesi haline getirmiĢlerdir. 56 Bazı Zeydî ġiî imamlar da kendi aralarında sistem geliĢtirmiĢler, 57 Abbâsîler devrinde en aktif dönemlerini yaĢayan Hâricîler de oluĢturdukları mezheple adlarından söz ettirmiĢlerdir. 58
Müslümanların çoğu amelde Hanefî ve ġâfiî‟liği tercih ederken, Fas ve Ġspanya‟da Mâlikî mezhebi rağbet görmüĢtür. KiĢisel ibadetler, ahlak, miras, sözleĢme vb.
konularda bağlı olunan mezhebin fetva makamına müracaat edilmeye baĢlanmıĢtır. 59 Kelâm sahasında, Emevîler zamanında kurulan Mu„tezile mezhebi, bu dönemde yükseliĢe geçmiĢ fakat “Halku‟l-Kur‟ân” meselesinde pek çok kimseye yapılan eziyetlerden dolayı halkın büyük tepkisini çekmiĢtir. Nitekim zamanla sahip olduğu cazibesini yitirmiĢ ve Abbâsîler döneminin sonlarına doğru etkisini kaybetmiĢtir. 60 Yapılan fetihler sonrası farklı kültürlerle tanıĢan Müslümanlar, bu kültürlerin eserlerini
53 Hodgson, I, 291-293; Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 408; Hasan, III, 157-161;
54 Hodgson, I, 291-293; Öğüt, Salim, “Evzâî”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1995, XI, 546.
55 Hodgson, I, 293; Itr, Nûreddin, “Dâvûd ez-Zâhirî”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1994, IX, 49.
56 Hodgson, I, 293; Öz, Mustafa, “Ca„fer es-Sâdık”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1993, VII, 1.
57 Hodgson, I, 293; Gökalp, Yusuf, “Zeydiyye”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2013, XLIV, 328- 329.
58 Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, III, 359.
59 Ebû Zehra, İslâm’da Siyasî, İtikâdî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, s. 378-379; Hodgson, I, 294.
60 Süyûtî, Târîhu’l-hulefâ, I, 228-252; Yıldız, DİA, I, 42-43; Hasan, III, 164.
Arapça‟ya tercüme etme gereği duymuĢlardır. Abbâsîlerde ilk olarak Halife Mansûr zamanında baĢlayan tercüme faaliyetleri, HârûnürreĢîd zamanında hızlanmıĢ, Halife Me‟mûn zamanında ise büyük bir geliĢme göstermiĢtir. Özellikle tıp, matematik ve astronomi sahasındaki eserler Arapçaya tercüme edilmiĢtir. Ġbnü‟l-Mukaffa„ (ö.
142/759), Kelile ve Dimne’yi Arapçaya çevirirken 61 ; Huneyn b. Ġshâk (ö. 260/873) Callinos‟un tıpla ilgili bazı kitaplarını Süryanice ve Arapçaya tercüme etmiĢtir. 62 Yine bu dönemde ilmî çalıĢmaların merkezi haline gelen Beytü‟l-Hikme‟de 63 , Halife Me‟mûn zamanında ilmî çalıĢmalar ivme kazanmıĢ ve burada mütercimlerden oluĢan kırk kiĢi, seksene yakın âlimin eserlerini Arapçaya tercüme etmiĢlerdir. YavaĢ yavaĢ tüm Grek felsefe ve bilim mirası ayrıntılı bir Ģekilde Arapçaya geçmiĢtir. Böylece Müslümanlar antik Yunan, Hint ve Ġran gibi farklı kültürlerin önemli eserlerinden de istifade etme imkânı bulmuĢlardır. Cebir, geometri, mantık, metafizik, tıp, astronomi vb. dallarda Arapçaya yapılan tercümeler, Ġslâm dünyasında büyük âlimlerin yetiĢmesine önemli katkılar sağlamıĢtır. 64 Bunlardan; Muhammed b. Ġbrâhim el-Fezârî (ö. 190/806) astronomi alanında, Câbir b. Hayyân (ö. 200/815) kimyada, Hârizmî (ö. 232/847‟den sonra) matematikte, Câhız (ö. 255/869) zooloji ve antropolojide, Ebû Bekr er-Râzî (ö.
313/925) ve Ġbn Sînâ (ö. 428/1037) tıpta adını duyururken, Kindî (ö. 252/866 [?]), Fârâbî (ö. 339/950) ve Ġbn Miskeveyh de (ö. 421/1030) felsefe alanında meĢhur olmuĢtur. 65 Ayrıca Bağdat ve ġam‟da donanımlı rasathanelerin kurulmuĢ olması, astronomi araĢtırmalarının teĢvik edilmesini sağlamıĢtır. 66
62 Ġbnü‟n-Nedîm, s. 351; Kâtipoğlu, Hasan, “Huneyn b. Ġshâk”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1998, XVIII, 378.
63 Beytü‟l-Hikme‟nin ilk defa kim tarafından ve ne zaman kurulduğu tartıĢma konusudur. Abbâsî halifelerinden HârûnürreĢîd tarafından kurulduğu rivayet edildiği gibi (Erünsal, Ġsmâil E.,
“Kütüphane”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2003, XXVII, 11), Me‟mûn tarafından 830‟da Bağdat‟ta kurulduğu da belirtilmektedir (Hodgson, I, 252; Yıldız, DİA, I, 44-45). Fakat bunun düĢünce ve teĢebbüs olarak Mansûr dönemine kadar uzandığı anlaĢılmaktadır (Kaya, Mahmut,
“Beytü‟l-Hikme”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 1992, VI, 88).
64 Hodgson, I, 381-382; Yıldız, DİA, I, 44-45; Hasan, III, 173-175; Ünlü, I, 298.
Abbâsîlerde yapılan tarih çalıĢmalarının iki teması vardır: Biri Hz. Muhammed‟in (s.a.s.) hayatı, diğeri hadis ravilerinin değerlendirilmesidir. Fakat ulemânın ilgi alanı kısa zamanda geniĢlemiĢtir. 67 Ġslâm tarihçiliği, Araplarda bulunan soy biliminin de yardımıyla kısa zamanda toplumun bütün unsurlarını içine almıĢtır. Ġslâm tarihinin önemli isimlerinden Süleyman b. Tarhân (ö. 143/761), Mûsâ b. Ukbe (ö. 141/758), Ġbn Ġshâk ve Vâkıdî (ö. 207/823) Abbâsîler döneminin baĢlarında yaĢamıĢlardır. Özellikle Ġbn Ġshâk ve Vâkıdî‟nin eserleri sîret ve meğâzî alanında esas teĢkil etmiĢtir. Ġbn HiĢâm ve Ġbn Sa„d da (ö. 230/845) Abbâsîler zamanında yaĢayan iki önemli tarihçidir. Ġbn HiĢâm, Ġbn Ġshâk‟ın eserini ele alıp düzenlemiĢ ve çalıĢmamıza da konu olan es- Sîretü’n-nebeviyye’yi yazmıĢ, Vâkıdî‟nin kâtibi olan Ġbn Sa„d da et-Tabakâtü’l-kübrâ adıyla ilk biyografi eserini kaleme almıĢtır. Ġslâm tarihçiliğine yön veren Ġslâm siyasî tarihinin ilk müellifleri, ilk kültür ve ilim tarihçilerinin Abbâsîler döneminde yaĢamıĢ olması bu döneme ayrı bir ehemmiyet kazandırmıĢtır. 68
Ġslâm âlemi, Abbâsîler döneminde ilmî ve kültürel kalkınma konusunda adeta Ģaha kalkmıĢtır. Halifeden sıradan bir vatandaĢa kadar herkes ilim öğrenmek için elinden geleni yapmıĢtır. Nicholson‟un da dediği gibi; insanlar bu dönemde bal taĢıyan arı misali memleketlerine ve orada ilme susamıĢ talebelere ilim götürmek için ilim ve irfan kaynaklarına ulaĢmak maksadıyla üç kıtayı dolaĢmıĢlardır. 69 Günümüze ulaĢan eserlerin pek çoğu bu döneme aittir. ĠĢte Ġbn HiĢâm da ilmî ve sosyal açıdan hareketli ve bereketli geçen bu zaman diliminde yetiĢmiĢ ve eserlerini böyle bir ortamda kaleme almıĢtır.
Yukarda da belirttiğimiz gibi onun siyer sahasında fevkalade önemli olan es-Sîretü’n- nebeviyye adlı eseri bu dönemin mahsulüdür.
Ġbn HiĢâm‟ın yaĢadığı dönemi sosyal, siyâsî ve ilmî hayat açısından inceledikten sonra Ģimdi onun hayatını ve eserlerini ele alacağız.
68 Yıldız, DİA, I, 46; Hasan, III, 177-178.
1.2.1. Ġsmi, Künyesi ve Nesebi
Asıl adı, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. HiĢâm b. Eyyûb el-Himyerî el- Meâfirî‟dir. Ġbn HiĢâm, Yemen‟in Himyer kabilesinin Meâfirî kolundandır. Onun Zühl kabilesine mensup olduğunu belirtenler de vardır. 70 Zehebî, Ebû Saîd b. Yûnus‟a dayanarak, Ġbn HiĢâm‟ın Zühl kabilesinin Sedûs kolundan olduğunu nakletmektedir. 71 1.2.2. Doğumu ve Eğitimi
Doğum tarihi bilinmeyen 72 Ġbn HiĢâm, Basra‟da dünyaya gelmiĢ ve eğitimini aynı yerde tamamlamıĢtır. 73 Sonra Mısır‟a gitmiĢ 74 ve vefatına kadar da Mısır‟ın Fustat Ģehrinde yaĢamıĢtır. Ġbn HiĢâm‟ın Basra‟dan ne zaman ayrıldığı ve Mısır dıĢında herhangi bir yere ilim tahsili için gidip gitmediği bilinmemektedir. Fakat Ġbn HiĢâm‟ın, Leys b. Sa‟d (ö. 175/791) 75 ile görüĢtüğü dikkate alınınca, onun ölüm tarihinden önce Mısır‟a gelmiĢ olduğu düĢünülebilir. Aynı zamanda hocası Ziyâd b. Abdillâh el-Bekkâî (ö. 183/799) ile görüĢmek için Kûfe‟ye 76 veya Bağdat‟a gitmiĢ olma ihtimali de yüksektir. 77 Arap dili ve edebiyatına olan vukufiyeti, nesep ve tarih bilgisi, onun Basra ve Mısır dıĢında da bazı yerlerde bulunduğuna delil sayılabilir. Çünkü o devirde ilim semâ yani dinleme metoduyla alınırdı. Ġlim yolculukları yapmak, baĢka Ģehirlerdeki âlimlerden istifade
70 Ġbn HiĢâm, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelîk (ö. 218/833), es-Sîretü’n-nebeviyye, tahk.
Mustafa es-Sekâ, Ġbrâhim el-Ebyârî, Abdü‟l-Hafîz eĢ-ġelebî, 5. Basım, Beyrut: Dârü‟l-ma„rife, 1427/2006, I, 17; es-Süheylî, Ebü‟l-Kâsım Abdurrahmân b. Abdillâh b. Ahmed el-Has„amî (ö.
581/1185), er-Ravzü’l-ünüf fî şerhi’s-sîreti’n-nebeviyyeti li’bni Hişâm, tahk., tlk. ve Ģerh Abdurrahmân el-Vekîl, Beyrut: Dâru ihyâi‟t-türâsi‟l-Arabî, 1412/1991, I, 24, 43; Ġbn Hallikân, I, 349- 350; es-Süyûtî, Ebü‟l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî (ö.
911/1505), Buğyetü’l-vuât fî tabakati’l-luğaviyyîn ve’n-nuhât, Beyrut: Dârü‟l-ma„rife, t.y., s. 315; ez- Ziriklî, Ebû Gays Muhammed Hayrüddîn b. Mahmûd b. Muhammed (ö. 1396/1976), el-A‘lâm kâmûs- u terâcîm li eşhuri’r-ricâl ve’n-nisâ mine’l-Arab ve’l-müste‘ribîn ve’l-müsteşrikîn, y.y., 1969, IV, 314.
71 Zehebî, Siyerü a‘lâmi’n-nübelâ, X, 429; Târîhu’l-İslâm, s. 281-282.
73 Ġbn HiĢâm, I, 17; Süheylî, I, 43; Ġbn Hallikân, I, 349; Ziriklî, IV, 314.
75 Leys b. Sa„d, döneminde Mısır‟ın en büyük fakih ve muhaddislerindendir (Özen, ġükrü, “Leys b.
Sa„d”, DİA, I-XLIV, Ġstanbul: TDV Yay., 2003, XXVII, 165).
76 Brockelmann, Târîhu’l-edebi’l-Arabî, III, 12.
etmek, ulemânın adeti haline gelmiĢti. 78 Dolayısıyla Ġbn HiĢâm‟ın da bu âdeti uygulayarak hem Arap dili ve edebiyatında hem de nesep ve tarih bilgisinde kendisini geliĢtirmiĢ olması muhtemeldir.
1.2.3. Ġlmi KiĢiliği
Ġbn HiĢâm, ilim konusunda devrinin önde gelen isimlerinden biridir. Rivayet yönüyle meĢhurdur. Soy bilimi ve nahiv ilminde öncüdür. 79 Lügat, Ģiir ve tarih alanlarında önemli bir Ģahsiyettir. 80 Tarihçiliği yanında edebiyatçılığıyla da tanınmaktadır. 81
Ġbn HiĢâm, Ġbn Ġshâk‟ın Sîre‟sini temel kaynak kabul ederek ondan yararlanmıĢ ve es- Sîretü’n-nebeviyye adında orijinal bir kitap telif etmiĢtir. Bu eser Ġbn HiĢâm‟ın tarihte, alanın otoritelerinden biri olduğunu kanıtladığı gibi Kur‟ân, Ģiir ve Arap dili alanındaki bilgi birikimini de ortaya koymaktadır.
Ġbn HiĢâm, eserine kaynaklık eden Sîre‟den yararlanırken; kimi zaman alıntı yaptığı bilgileri özetlemiĢ, kimi zaman da kendi birikimini ilave ederek sunacağı bilgiyi telif yoluna gitmiĢtir. Onun, Ġbn Ġshâk‟ın eserini özetlerken terk edip dikkate almadığı hususlar; ya Hz. Peygamber‟le (s.a.s.) ilgisi olmadığı için eserin muhtevasına katkı yapmayan dolaylı bilgiler ya da mesnedi ve delili bulunmayan bilgilerdir. Ayrıca Ġbn HiĢâm, Ģiir ehlinin bilmediği Ģiirleri, nezaket kurallarına uymayan, kullanıldığında bir kısım insanların incinebileceği ifadeleri ve hocası Bekkâî‟nin sağlam olarak kabul ve ikrar etmediği bir takım rivayetleri de kitaptan çıkarmıĢtır. 82 Onun eserini orijinal kılan katkılarını Ģu Ģekilde ele alabiliriz: Öncelikle müellif, anlamı ön planda tutarak eserde yer verdiği âyet, hadis ve Ģiirlerde yer alan garîb kelimeleri açıklamaya özen göstermiĢtir. 83 Konuların anlaĢılmasına katkı yapmak üzere yer verdiği Ģiirleri kritiğe
78 Ġbn HiĢâm, I, 17; Cerrahoğlu, Ġsmâil, “Ġbn HiĢâm ve Sîresindeki Garîbü‟l-Kur‟ân‟ı”, Ġslâm Ġlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara: AÜĠF Ġslâm Ġlimleri Enstitüsü Yay., 1977, Sayı. 3, s. 1.
79 Ġbn HiĢâm, I, 17; Süheylî, I, 43; Ġbn Hallikân, I, 349.
80 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 282; Ziriklî, IV, 314.
81 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 282; Fayda, DİA, XX, 71.
Ibn hişam əs siretü’n nebeviyye
Sıkça Sorulan Sorular
Siretü n-Nebeviyye kimin eseri?
1. es-Sîretü’n–nebeviyye (Sîretü İbn Hişâm, Sîretü Resûlillâh). Hz. Peygamber’in hayatına dair tamamı zamanımıza intikal etmiş en eski kitaptır. İbn İshak’ın es-Sîre’sinin farklı râviler tarafından nakledilen birçok nüshasının hiçbiri tam olarak günümüze gelmemiştir (bk.
Es Siretü n-Nebeviyye konusu nedir?
es–Sîretü’n–nebeviyye, Hz. Peygamber’in (s.a.s) hayatını konu alan ama aynı zamanda tefsirle alakalı bilgileri de içermesiyle dikkat çeken klasik bir eserdir.
Ilk siyer kimin?
Peygamber’in hayatını ele alan kitaplardan en önemlisi hiç kuşkusuz İbn İshak’ın Sîreti’dir. Bunun sebebi onun elimizde mevcut ilk sîret kitabı olması ve pek çok sîret kitabının ondan nakillerde bulunmasıdır.
Ibni Hişam ne zaman yaşadı?
İbn-i Hişam (ö. 833), 9. yüzyılda yaşamış Arap tarihçi, dil ve neseb bilgini. Basra’da doğmuştur. Asıl adı Muhammed ibn-i Hişam olup siyer ilminin en önemli kitabı Siret-i İbn-i Hişam kitabının yazarıdır.
Ebu Hişam kim?
Amr bin Hişam (Arapça: عمرو ابن هشام; 570 civarı – 17 Mart 624), diğer adıyla Ebu‘l-Hakem (Arapça: أبو الحكم) veya İslam peygamberi Muhammed’in ona koyduğu ve bilinen adıyla Ebû Cehil (Arapça: أبو جهل), Mekke’nin eski liderlerinden biridir.
Siretün Nebi kimin eseri edebiyat?
Hz. Muhammed’in hayatının anlatıldığı Sîretü‘n-Nebî, Erzurumlu Darîr’in en önemli eseridir.
Es sîre kimin eseri?
Sâlim b. Zekvân’ın bir manifesto niteliği taşıyan es–Sîre‘si, erken dönem İslam ve mezhepler tarihiyle ilgili önemli ve otantik bir eserdir.
İBN HİŞÂM IN ES-SÎRETÜ N-NEBEVİYYE SİNDE SAHÂBE BİLGİSİ
1 T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İBN HİŞÂM IN ES-SÎRETÜ N-NEBEVİYYE SİNDE SAHÂBE BİLGİSİ YÜKSEK LİSANS TEZİ İbrahim SAİNKAPLAN Enstitü Anabilim Dalı Enstitü Bilim Dalı : Temel İslâm Bilimleri : Hadis Tez Danışmanı : Prof. Dr. Abdullah AYDINLI TEMMUZ-2007
2 T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İBN HİŞÂM IN ES-SÎRETÜ N-NEBEVİYYE SİNDE SAHÂBE BİLGİSİ YÜKSEK LİSANS TEZİ İbrahim SAİNKAPLAN Enstitü Anabilim Dalı Enstitü Bilim Dalı : Temel İslâm Bilimleri : Hadis Bu tez 19/07/2007 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından Oybirliği ile kabul edilmiştir Jüri Başkanı Jüri Üyesi Jüri Üyesi
3 BEYAN Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim. İbrahim Sainkaplan 19 Temmuz 2007
4 ÖNSÖZ Bu çalışmada, ilk dönem siyer müelliflerinden olan, İbn Hişâm ın, İbn İshak ın eserini esas alarak yazdığı ve Sîretü İbn Hişam adı ile tanınan es-sîretü nnebeviyye si ashâb bilgisi açısından incelenmeye çalışılmıştır. Çalışma giriş ve iki bölüm olarak planlanmıştır. Girişte Sahâbînin Tanımı, İbn Hişâm ın Hayatı ve Eseri başlığı altında öncelikle sahâbînin sözlük ve ıstılâhî anlamları açıklanmış, daha sonra ise İbn Hişâm ın hayatı ve eseri es-sîretü nnebeviyye hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde es-sîretü n-nebeviyye de sahâbîleri tesbitte gözönünde bulundurulan ifadeler, maddeler halinde sıralanmış ve örneklerle açıklanmıştır. İkinci bölümde ise, eserdeki verilere dayanarak elde edilmiş olan, sahâbî bilgisinin muhtevasına dair birtakım örnekler sunulmuş, tespit edilen sahâbî listesi sıralanmıştır. Bazı sahâbî gruplar hakkında kısaca bilgi verilerek çalışma tamamlanmıştır. Konunun önemine dikkat çekerek bu noktada çalışmaya sevk eden ve çalışmamın her safhasında yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Abdullah Aydınlı Bey e ve fikirlerinden istifâde ettiğim diğer hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim. Maddî manevî destekleriyle her an yanımda bulunan arkadaşlarıma ve dualarını hiçbir zaman eksik etmeyen Sainkaplan ailesine sonsuz saygı ve şükranlarımı sunarım. İbrahim SAİNKAPLAN 19 Temmuz 2007
5 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR. iv ÖZET. v SUMMARY. vi GİRİŞ. 1 BÖLÜM 1: SAHÂBÎYİ TESPİT YOLLARI SHB Maddesinin Kullanımıyla Beraber Bulunmayı Belirten İfadelerle Görme İfadeleriyle İşitme İfadeleriyle Yolculuk İfadeleriyle Görevlendirmeyi Belirten İfadelerle Yönetici tayini Öğretici tayini Komutan tayini Diğer Aynı Mekânda Bulunmayı Belirten Diğer Bazı İfadelerle İbn Hişâm ın Tespiti İle Sahâbîliği Belirlenenler BÖLÜM 2: İBN HİŞÂM IN es-sîretü N-NEBEVİYYE SİNDE TESPİT EDİLEN SAHÂBÎLER Sahâbe Bilgisinin Muhtevâsı Tarih Bilgileri Kabîle ve Neseb Bilgileri Akrabalık Bağları ile İlgili Bilgiler Doğum Bilgileri Ölüm Bilgileri Fiziksel Özellik Bilgileri İsim ve Lakaplar ile İlgili Bilgiler İsimlerin Okunuşu, Manaları ve Veriliş Sebepleri ile İlgili Bilgiler Genel Sahâbe Listesi İsimleri Belli Olanlar Erkek sahâbîler Kadın sahâbîler. 68
6 İsimleri Belli Olmayanlar Künyesi ile bilinenler Falanın annesi diye nitelenenler Falanın oğlu diye nitelenenler Falanın kızı diye nitelenenler Falanın hanımı diye nitelenenler Falanın azatlısı ve kölesi diye nitelenenler Kabile ismi ile nitelenenler Diğer Bazı Sahâbî Grupları Hicret edenler Biat Edenler Savaşlar Hz. Peygamber in (s.a.s) katıldığı savaşlar (Gazveler) Hz. Peygamber in (s.a.s) katılmadığı savaşlar (Seriyyeler) Heyetler Diğer SONUÇ KAYNAKÇA ÖZGEÇMİŞ iii
7 KISALTMALAR a.mlf. : Aynı müellif Bkz. : Bakınız DÜİFD : Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi İHS : İbn Hişâm, es-sîretü n-nebeviyye Krş. : Karşılaştır r.a. : Radıyallahu anh/-a s. : Sayfa s.a.s. : Sallallahu aleyhi ve selem T.D.V.Y. : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları thk. : Tahkik trc. : Tercüme ts. : Tarihsiz vb. : Ve benzerleri vd. : Ve diğerleri y.y. : Yer yok
8 SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti Tezin Başlığı: İbn Hişâm ın es-sîretü n-nebeviyye sinde Sahâbe Bilgisi Tezin Yazarı: İbrahim Sainkaplan Danışman: Prof. Dr. Abdullah AYDINLI Kabul Tarihi: Haziran 2007 Sayfa Sayısı: VI (ön kısım) (tez) Anabilimdalı: Temel İslâm Bilimleri Bilimdalı: Hadis İslâm adına bugün elimizde Kur ân-ı Kerîm den başka güvenilir yazılı bilgi kaynakları varsa bunu her şeyden önce Hz. Peygamber in (s.a.s.) değerli ashâbına borçluyuz. Gerek tarih gerekse hadis kaynakları gibi çok geniş bir zemine yayılmış ashâb bilgisiyle alakalı, dağınık halde bulunan veriler, sonraki dönemlerde bir araya toplanmış ve müstakil eserler meydana getirilmiştir. Tarih grubuna giren siyer kaynakları, ashâb bilgisinin bulunduğu en önemli eserlerdendir. Bu manada İbn Hişâm (ö.218/833) gibi oldukça erken dönem bir müellifin eseri de sonraki dönemlere birçok açıdan kaynaklık etmiştir. İbn Hişâm ın es-sîretü n-nebeviyye sinde Sahâbe Bilgisi isimli bu tezin amacı, sahâbe bilgisinin önemli kaynaklarından biri olan böylesi bir eserde, sahâbe ile ilgili ne tür bilgilerin yer aldığı, bunların nasıl verildiği, bu eserde yer alan sahâbîlerin tespiti ve eserin bu yönüyle sonraki eserlere etkisini incelemektir. Bu çalışmada öncelikle usul eserlerindeki sahâbî olma şartları sıralanmış, sonra da bunlara kıyasla eserde geçen isimlerin sahâbi olup olmadıklarını tespit edebileceğimiz hususlar taranmıştır. Bizzat SHB maddesiyle tespit edilenlerin yanı sıra herhangi bir şekilde beraberliğe işaret eden ifadeler bulunmuş ve bunların sahâbî tespitinde nasıl kaynaklık ettikleri gösterilmiştir. İbn Hişâm ın bizzat kendisinin sahâbîdir dediklerine de işaret edilmiştir. Tespit edilen sahâbî olabilme ölçütlerine kıyasla eser taranmış ve İbn Hişâm a göre sahâbî olan isimler bulunmuştur. Bunlar, isimleri belli olanlar ve olmayanlar şeklinde ikili bir liste halinde sunulmuştur. İsimleri bilinen 703 erkek ve 56 kadın sahâbî ismi sıralanmıştır. Daha sonra ise künye, falanın annesi vb. gibi ifadelerle nitelenen, isimleri belli olmayan 168 sahâbî de zikredilmiştir. Ayrıca es-sîretü n-nebeviyye de zikredilen Akabe, Bedir, Uhud ehli gibi bazı sahâbî gruplarına ve şemâil vb. bir takım sahâbî bilgisinin muhtevasına dair eserde zikredilen verilere de değinilmiştir. es-sîretü n-nebeviyye de ashâb bilgisine dair bir hayli veri bulunmaktadır. İlk döneme ait böylesi bir siyer kaynağının sonraki dönemlere de oldukça ışık tuttuğunu söyleyebiliriz. Anahtar kelimeler: İbn Hişâm, es-sîretü n-nebeviyye, Sahâbe, Sâhâbe Bilgisi
9 Sakarya University Insitute of Social Sciences Abstract PhD Thesis Title of the Thesis: Ashab s knowledge in es-sîretü n-nebeviyye by Ibn Hişâm Author: İbrahim Sainkaplan Supervisor: Prof. Dr. Abdullah AYDINLI Date: June 2007 Nu. of pages: VI(pre text) (main body) Department: Basic Islamic Sciences Subfield: Hadith Today, there are many secure written sources in Islam other than Kur ân ı Kerîm, foremost owing to Prophet Mohamed (s.a.s) and his beloved followers, Ashab (r.a.). Many of these extensive Hadith as well as history sources were brought together in written format in later periods of time. Siyer sources, belonging to history section, are one of the most important sources in which Ashab have been mentioned. In this regard, publication by Ibn Hişâm (d.218/833) has become a main source that inspired many other writers after him. This thesis, Ashab s knowledge in es-sîretü n-nebeviyye by Ibn Hişâm, involves what kind of knowledge of Ashab was given in Ibn Hişâm s book, how it was conveyed, and how it affected the other studies after him. In this study, first the rules of being an Ashab were stated, and then whether the names of the persons mentioned in Ibn Hişâm s book were eligible of being Ashab or not were discussed. Especially, the expressions which point ambiguity as well as the ones determined by SHB method were found, and how these could be used as an indicator in determination of being Ashab were shown. The ones that Ibn Hişâm says as being Ashab were also pointed out. Ibn Hişâm s book was scanned thoroughly in this regard, and the names eligible being Ashab were listed according to his rules. Two lists were given: the ones that their names were known, which contains 703 men and 56 women, and that their names were not known, having 168 men and women. Ashab groups that mentioned as Akabe, Bedir, and Uhud etc. in es-sîretü n-nebeviyye and the group called as Şemâil etc.were also pointed out in the thesis. es-sîretü n-nebeviyye has a lot of information related to Ashab, and one could say that this early Siyer source had shed light on many other studies in later periods of time. Keywords: Ibn Hişâm, es-sîretü n-nebeviyye, Ashab, Ashab s knowledge
10 GİRİŞ Çalışmanın konusu: İlk dönemlerde hadis, fıkıh, tefsir vb. İslamî ilimler ayrı birer ilim dalı olarak addedilmemekteydi. Bu ilimler usul, tarih, edebiyat gibi bölümleri ile başlı başına birer ilim dalı olarak Hicrî II. asırdan itibaren görülmeye başlanmıştır. Bundan dolayı herhangi bir ilim dalında yazılan bir eserde diğer sahalarla ilgili bilgilere rastlamak da mümkün olmuştur. Buradan hareketle ilk döneme ait eserlerin farklı açılardan okunması İslâmî ilimler tarihinin doğuş ve gelişiminin tespiti, bu ilimlerin kaynaklarının artması vb. daha birçok bakımdan önem arz etmektedir. Bahsedilen hususlardan dolayı, bu çalışmada, ilk dönem siyer müelliflerinden olan, İbn Hişâm ın, hocası Ziyâd b. Abdullah el-bekkâî kanalıyla rivayet ettiği İbn İshak ın eserini esas alarak yazdığı ve Sîretü İbn Hişam adı ile tanınan es-sîretü nnebeviyye si ashâb bilgisi açısından incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada ilk dönem siyer kaynaklarından birisi olan İbn Hişâm ın es-sîretü nnebeviyye si, İslam ın yayılması ve ilimlerin gelişmesinde eşsiz rolleri bulunan sahabîlerin, isim, künye, lakap, doğum, ölüm vb. elde edilebilecek her türlü bilgi açısından değerlendirilmiştir. Çalışmanın önemi: Sahâbîlerin isimleri, hayat hikayeleri, vefat tarihleri vb. kısacası ashâb bilgisiyle alakalı verilere çok çeşitli kaynaklardan ulaşılabilmektedir. Siyer, Meğâzî, Menâkıb Fezâil, Tabakât, Ensâb, Vefâyât, Fütûhât gibi tarih grubu kitaplar ve Müsned, Mu cem, Câmi, Sünen, Müstedrek gibi hadis metinleri bunlardan bazılarıdır. Çok geniş bir kaynaklar zeminine yayıldığı görülen sahâbe bilgisinin kaynaklarından bir diğeri ise Hz. Peygamberin (s.a.s.) hayatını konu alan siyerlerdir. İbn Hişâm es- Sîretü n-nebeviyye si ile gerek Hz. Peygamberin (s.a.s.) hayatına dair gerekse ashab bilgisine dair vermiş olduğu bilgilerle sonraki dönem eserlerine ciddi anlamda kaynaklık etmiştir. Sahabe muhteviyâtı açısından, ilk dönemlere ait olan, böylesi değerli bir kayanağın bahsedilen amaçlar çerçevesinde değerlendirilmesi ashab bilgisi açısından bir hayli önem arzetmektedir diye düşünlülmüştür.
11 Çalışmanın amacı: İbn Hişâm ın es-sîretü n-nebeviyye sinde sahâbe bilgisi isimli bu çalışmanın amacını birkaç maddede özetlemek mümkündür. Kendisinden sonraki dönemlere, bir çok yönden kaynaklık eden, ilk döneme ait bir siyer kaynağında, sahâbe bilgisiyle ilgili ne tür bilgilere ulaşılabileceğini tespit etmek. Bu eserde verilen, gerek sahâbî isimlerine dair bilgilerin gerekse doğum, ölüm tarihleri vb. gibi diğer bilgilerin sonraki dönem eserlerde yer alıp almadığını tespit etmek. Bu eserin kendisinden sonraki çalışmalara kaynaklık edip etmediği, etmişse hangi alanlarda keynaklık ettiği, kaynaklık etmemişse bunun sebeplerinin neler olduğu hususlarını değerlendirmek. Çalışmanın yöntemi: Bu çalışmada, ilk elden kaynaklardan veri toplamak, bunları tasnif ve tahlil ederek sonuca ulaşma usûlü benimsenmiştir. Bu amaçla konunun asıl kaynağı olan, İbn Hişâm ın es-sîretü n-nebeviyye si titiz bir şekilde okunmuş, gerekli görülen bilgiler fişlenmiş, bunlar tasnif ve tahlil edilmiştir. Konu, ilgili tanım ve şahıslarla ilgili kanaat tespitini gerektirdiği için önce sahâbe ve ibn Hişâm hakkında kısa açıklamalara yer verilecektir. Sahâbînin Tanımı, İbn Hişâm ın Hayatı Ve Eseri Sahâbînin Tanımı Sahâbînin Sözlük Anlamı Sahibe fiili, bir arada bulunmak, sohbet veya arkadaşlık etmek manasına gelir. 1 Sahâbî ismi ise bu fiilden türemiş olup, 2 zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın, bir kimse ile sohbeti bulunan kişi anlamına gelir. 3 Çoğulu sahâbedir. 4 Sahâbe, sahb el-ezherî, Tehzîbu l-luğa, “SHB” maddesi, 4/262; İbn Manzûr, Lisânü l-arab, “SHB” maddesi, 1/519; Âsım, Okyanus, “SHB” maddesi, 1/179; Zebîdî, Tâcü l-arûs, “SHB” maddesi, 1/332; ez- Zâvî, Tertibü l-kâmûsi l-muhît, sahibe maddesi, 2/798, 799 el-ezherî, Tehzîbu l-luğa, “SHB” maddesi, 4/262; ez-zâvî, Tertibü l-kâmûsi l-muhît, sahibe maddesi, 2/798, 799 ; Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, Sahâbe maddesi, s. 334; a.mlf., Hadis İlimleri Edebiyâtı, s. 230; İbn Hacer, el-isâbe, 1/4, 5; İbn Manzûr, Lisânü l-arab, “SHB” maddesi, 1/519; Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 69 2
12 kelimesinin cem i olan ashâb 5 kelimesi ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 6 Sahâbî isminin müennesi ise sahâbiyye olup, çoğulu sahâbiyyât dır. 7 Sahibe fiili, Kur an-ı Kerîm de de birçok manada kullanılmıştır. 8 Ancak daha çok, beraber yaşamak ve bir arada bulunmak gibi manalar ifade ettiği anlaşılmaktadır. 9 Örneğin; Hz. Peygamber in (s.a.s.) yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir in (r.a.) (ö.13/634) kastedildiği O ikisi mağarada iken, o arkadaşına (li sâhibihî) Üzülme, Allah bizimle beraberdir diyordu 10 manasındaki âyet-i kerîmede, birliktelik manası açıkca görülmektedir. 11 Hadislerde de sahibe fiili birliktelik, arkadaşlık vb. manalarda kullanılmıştır. 12 Örneğin, Abdullah b. Ömer (r.a.) (ö. 74/693): “Hz. Peygamber (s.a.s) ile bir seferde bulundum, onunla yolculuk yaptım” şeklindeki rivayetinde, birliktelik manasına gelecek şekilde ” sahibtü’n-nebiyye ” 13 ifadesini kullanmıştır. Sahibe fiilinin gerek Kur an-ı Kerîm de, gerekse hadislerde zikredilen bu mânâları, sonraki dönemlerde hadis litaretüründe terimleşecek olan sahâbî ve ashâb tabirleriyle de örtüşmektedir. 14 Sahâbînin Istılâhî Anlamı Sahâbî tanımında, ilk dönemlerden günümüze kadar bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. Kimlere sahâbî denileceği bir başka ifadeyle kimlerin hangi şartlarla sahâbî el-ezherî, Tehzîbu l-luğa, “SHB” maddesi, 4/261 el-ezherî, Tehzîbu l-luğa, “SHB” maddesi, 4/262; İbn Fâris, Mu cem, “SHB” maddesi, 3/335; Âsım, Okyanus, “SHB” maddesi, 1/179 Uğur, Hadis İlimleri Edebiyâtı, s. 230 Uğur, Hadis İlimleri Edebiyâtı, s. 230 en-nisâ (4), 36; et-tevbe (9), 40; Yusuf (12), 39; el-kehf (18), 34, 76; ez-zâriyât (51), 59. İlgili diğer âyetler için bkz. Abdülbaki, el-mu cemu l-müfehres, s Bkz. Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 1 et-tevbe (9), 40 Bkz. Yazır, Hak Dini Kur ân Dili, 4/2546 Buhârî, Taksîru’s-Salâh 11, İlim 14; Büyu’ 57; Müslim, Talâk 5; Ebû Davud, Sefer 7. İlgili diğer hadisler için bkz. Wensinck, el-mu’cemü’l-müfehres, “SHB” maddesi, 3/ Buhârî, Taksîru’s-Salât 11; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 8-9; Ebû Davud, Sefer 7; Tirmîzî, Salât 39 Geniş bilgi içn bkz. Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 1, 2 3
13 kabul edilebileceği âlimler tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. 15 Özet olarak ifade etmek gerekirse, İslam ın ilk dönemlerinde Hz. Peygamber (s.a.s.) ile uzun bir müddet beraber bulunmuş ve onunla birlikte savaşa çıkmış kimselere sahâbî dendiği anlaşılmıştır. Daha sonraları ise Hz. Peygamber (s.a.s.) ile bu kadar sıkı bir münasebet aranmadığından, Hz. Peygamber (s.a.s.) sağ iken, onunla karşılaşmış veya sadece kendisini görmüş olan müminlere de yaşlarına bakılmaksızın sahâbî denilmiştir. 16 Sahâbî kelimesinin kullanım ve terimleşme süreci açısından, ilk dönemlerden günümüze kadar, geçen zaman içerisinde meydana gelen değişiklikler ve âlimlerin sahâbî tanımları arasındaki görüş ayrılıkları, birkaç örnek üzerinde incelenebilir. İbn Abbâs (ö.68/687), suikast sonrası acı çeken Hz. Ömer e (ö.23/643) Ey müminlerin emîri, her ne kadar bu vukû bulduysa da, sen Resûlüllah ile sohbet ettin (birlikte yaşadın) ve sohbetini (arkadaşlığını) de güzel yaptın ve o, dünyadan senden hoşnud olarak ayrıldı 17 diyerek, onu teselli etmeye çalışmıştır. Enes b. Mâlik e (ö.93/711), Resûlüllah ın ashâbından senden başka kimse kaldı mı? diye sorulduğunda o, Onu gören bazı bedevîler var ama onunla sohbeti bulunan kimse kalmadı diye cevap vermiştir. 18 Bu örneklerden anlaşılacağı üzere sohbet ile birliktelik, belli bir dönem beraber yaşamak kasdilmiştir. 19 Tâbiun imamlarından Said b. Müseyyeb e (ö.94/712) göre ise sahâbî; Hz. Peygamber (s.a.s.) ile bir veya iki sene beraber bulunan yahut onunla birlikte bir veya iki gazveye katılan kimsedir. Bunun dışındakiler sahabeden sayılmazlar. 20 Kâdî Ebû Bekir el-bâkıllânî (ö.403/1013) ise sohbet kelimesinin luğavî ve örfî manalarını değerlendirmiş, bunların birbirlerinden farklı olduğunu zikretmiştir Geniş bilgi için bkz. Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 69 Ayrıca bkz. Goldziher, Eshâb, 4/370 Buhârî, Fedâilu s-sahabe 6; İbn Hacer, Fethu l-bârî, 1/367 İbnu s-salâh, Ulûmu l-hadîs, s. 264; Şâkir, el-bâisü l-hasîs, s. 175 Ayrıca bkz. Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 2 İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/18; İbnu s-salâh, Ulûmu l-hadîs, s. 263; Şâkir, el-bâisü l-hasîs, s. 175; Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 69 4
14 Sahâbî ismi, es-suhbe mastarından türemiştir ve herhangi bir zaman sınırlaması da yoktur. Bu konuda dil âlimleri hemfikirdir. Buradan hareketle sözlük anlamı itibariyle, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile az veya çok beraberliği olan herkes için bu isim geçerlidir. el-bâkıllânî ye göre örfen ise, sahâbî ismi ancak Hz. Peygamber (s.a.s.) ile uzun bir dönem birlikteliği olan kimseler için kullanılır. 21 Sahâbî ismi ile ilgili bazı âlimlerimizin görüşlerini burada zikrettik. Bu âlimlerimiz sahâbî olabilmek için uzun bir müddet Hz. Peygamber (s.a.s.) ile birlikte olmayı şart koşmaktadırlar. Hz. Peygamber i (s.a.s.) bir gün gören veya nadiren ziyaret eden, ya da onunla herhangi bir maksatla bir araya gelip, işi bitince çıkıp giden kimseler 22 ise sahâbî kabul edilmemektedir. Bazı âlimlerimiz ise sahâbî tanımını daha geniş tutmuşlardır. Onlara göre sahâbî olabilmek için uzun bir beraberlik şart değildir. Hz. Peygamber i (s.a.s.) bir kez olsun görmek, onunla bir an beraber olmak sahâbîlik için yeterlidir. Âlimlerimizden bazılarının sahâbî ismi ile ilgili görüşleri şöyledir. İbnu l-medînî ye (ö.234/848) göre Günün herhangi bir anında da olsa Hz. Peygamber (s.a.s.) ile bir arada bulunan veya onu görmüş olan kimseler, onun ashâbındandır. 23 Ahmed b. Hanbel e (ö.241/855) göre sahâbî, Resûlüllah (s.a.s.) ile bir ay veya bir gün veya bir an beraberliği olan veya onu gören kimsedir 24 Buhârî (256/869) ise, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile bir arada bulunan veya onu sadece gören Müslümanları sahâbî kabul etmiştir. 25 Sahâbî ismiyle ilgili tanımları artırmak mümkündür. 26 Ancak bu konudaki en güzel tarifi İbn Hacer’in (852/1448) yaptığı anlaşılmaktadır. İbn Hacer e göre sahâbî, Hz İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/19 Bkz. İbn Hacer, el-isâbe, 1/1-10 İbn Hacer, Fethu l-bârî, 7/7 Hatib, el-kifaye, s. 69; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/19 Buharî, Fedâilu s-sahâbe 1; Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, Sahâbe maddesi, s. 334 Geniş bilgi için bkz. Hatib, el-kifâye, s. 51; Ahmed Naim, Mukaddime, s. 13; Subhi es-sâlih, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları, s
15 Peygamber e (s.a.s.) mümin olarak mulâkî olan, sahîh görüşe göre, araya irtidad devri girmiş olsa bile, Müslüman olarak ölen kimseye denir. Bu tanıma göre Hz. Peygamber i (s.a.s.) göremeyen âmâlar ve sahâbî olduktan sonra hayatlarının bir döneminde irtidad edip Hz. Peygamber in (s.a.s.) irtihalinden sonra tekrar Müslüman olan kişiler de sahâbî sayılır. 27 Çalışmamızda, sahâbî tespitinde İbn Hacer in bu tanımı esas alınarak hareket edilecektir. Çünkü sahâbî tanımları arasında en genişi ve en pratik olanı budur. İbn Hişâm ın Hayatı ve Eserleri Asıl ismi Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-himyerî el-meâfirî el-basrî el-mısrî dir. 28 Daha çok İbn Hişâm diye tanınmıştır. Basra da doğan 29 İbn Hişâm ın kabilesiyle ilgili çeşitli ihtilaflar vardır. Birçok kaynakta Yemenli Himyer kabilesinin Meâfirî koluna mensup olduğu kaydedilmektedir. 30 Zehebî (ö.748/1347) ise onun Zühl kabilesinin Sedûs kolundan olduğunu söylemiştir. 31 İbn Hişâm tahsilini Basra da tamamladı. Basra dan ne zaman ayrıldığı, diğer ilim merkezlerine seyahat edip etmediği ile ilgili birtakım varsayımlardan öte kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. 32 Örneğin 175 yılında vefat eden Leys b. Sa d ile görüşmüş olduğundan hareketle bu tarihten önce Mısır da bulunduğu zannedilmektedir. Aynı şekilde, İbn İshak ın es-sîre sini kendisine rivayet eden hocası Ziyâd b. Abdullah el-bekkâî 33 ile görüşmek üzere Kûfe veya Bağdat a gitmiş olabileceği de tahmin edilmektedir. 34 Ölümüyle alakalı olarak bazı İbn Hacer, el-isâbe, 1/7; Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 70 Süheylî, er-ravzü l-ünüf, 1/43; Zehebî, Siyer, 10/ , a.mlf, Târîhu l-islam, sene , s. 282; Saka, el-ebyârî, Şelebî, Mukaddime, s. 17; Zekkâr, Mukaddime s. ي (y); Ayrıca bkz. Brockelmann, İbn Hişâm, cilt 5/2, s. 754; Yardım, Hadis, 1/81; Fayda, İbn Hişâm, 20/71 Fayda, İbn Hişâm, 20/71; Brockelmann, İbn Hişâm, 5-2/754 Süheylî, er-ravzü l-ünüf, 1/43; Zehebî, Siyer, 10/429 Zehebî nin bu bilgiyi Ebû Saîd b. Yunus un zamanımıza intikal etmemiş olan Târîhu Mısr adlı eserinden rivayet ettiği belirtilmektedir. Bkz. Zehebî, Siyer, 10/429; a.mlf., Târîhu l-islam, sene , s. 282; Zekkâr, Mukaddime s. ي (y); Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115; Fayda, İbn Hişâm, 20/71 Fayda, İbn Hişâm, 20/71 Zehebî, Siyer, 10/429 Fayda, İbn Hişâm, 20/71 6
16 kaynaklarda 213 (828) tarihi verilmiş olmakla birlikte 35 Zehebî nin tespitine göre sahih olan görüş, onun 13 rebîülâhir 218 (8 Mayıs 833) yılında, ilim için gittiği ve ömrünün son dönemini geçirdiği, Fustat şehrinde vefat ettiğidir. 36 Tespit edildiği kadarıyla, İbn Hişâm ın hocaları, eserleri ve görüşleri hakkında kaynaklarımızda çok fazla bilgi bulunmamaktadır. 37 Bununla birlikte İbn Hişâm, tarih, ahbâr, ensâb, şiir, nahiv ve lugat âlimi olarak tanıtılmaktadır. 38 Mısır da Şafi î ile şiir sohbeti yaptığına dair gelen rivayetten İbn Hişâm ın, şiir alanında uzman olduğu anlaşılmaktadır. 39 Aynı şekilde, es-sîretü n-nebeviyye si incelendiğinde de bahsedilen bu ilimlere olan vukufiyeti bariz bir şekilde görülmektedir. 40 Ulaşabildiğimiz kadarıyla, âlimlerimizin kanaatleri, İbn Hişâm ın güvenilir olduğu yönündedir. Bazı kaynaklarımızda âlimlerimizin bizzat bu konudaki görüşlerini elde etmek mümkündür. Örneğin, Zehebî, Târîhu l-islam ında ve Süyûtî, Buğyetü’lvu â t ında, Ebû Saîd b. Yunus un İbn Hişâm ı sika kabul ettiğini rivayet etmektedirler. 41 Aksi bir görüş belirtmeyen Zehebî ve Süyûtî nin de bu kanaatte oldukları anlaşılmaktadır. 42 Şafi i nin, İbn Hişâm hakkında Lugatta huccettir şeklindeki sözü İbn Hişâm ın ilmî noktadaki birikim ve kaynaklık değerine işaret etmektedir. 43 Mustafa Fayda, İbn Hişâm ın güvenilirliğini Kıftî, Zehebî, İbn Kesîr, İbnü l-imâd, İbn Hallikân ve Sehâvî gibi müellifler bu eseri en sağlam ve en güvenilir siyer kitabı olarak kabul etmişlerdir sözüyle açıklamıştır Süheylî, er-ravzü l-ünüf, 1/43; Ayrıca, Zehebî, bu görüşün es-süheylî nin vehmi olduğunu kaydetmektedir (Siyer, 10/429). Ayrıca bkz. Zekkâr, Mukaddime s. ي (y); Kâtib Çelebi, Keşfü z-zunûn, 1/179 Kâtib Çelebi, Keşfü z-zunûn, 2/1012; Fayda, İbn Hişâm, 20/71 ; Brockelmann, İbn Hişâm, cilt 5/2, s. 754 Bkz. İbn Hayr, Fehrese, s Zehebî, Siyer, 10/428; a.mlf., Târîhu l-islam, sene , s. 282; Zirikli, el-a lâm, 4/314 Bkz. Zehebî, Siyer, 10/429; a.mlf., Târîhu l-islam, sene , s. 282 Bu konudaki örnekler, İbn Hişâm ın eserleriyle ilgili bölümde verilecektir. Zehebî, Târîhu l-islam, sene , s. 282; Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115 Ayrıca bkz. Fayda, İbn Hişâm, 20/71 Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115 7
17 İbn Hişâm ın bilinen eserleri şunlardır. 1. es-sîretü n-nebeviyye: Bu eser Sîretü İbn Hişâm, Sîretü Resûlillah diye de bilinmektedir. 45 Hz. Peygamber in (s.a.v.) hayatına dair tamamı günümüze intikal etmiş en eski kitaptır. İbn Hişâm bu eserini, İbn İshak ın Sîretü İbn İshâk diye de bilinen Kitâbü l-mübtede ve l-meb as ve l-meğazî sini esas alarak hazırlamıştır. İbn İshak ın bu eserinin, farklı râviler tarafından nakledilen birçok nüshası olmasına rağmen, hiç biri tam olarak günümüze ulaşamamıştır. İbn Hişâm, hocası Ziyâd b. Abdullah el-bekkâî kanalıyla aldığı İbn İshak ın bu eserini, birçok yönden geliştirmiş ve mükemmel bir hale getirmiştir. 46 İbn Hişâm ın, bir nevî şerh ettiği, İbn İshâk ın Sîre sine yaptığı katkılardan bazıları şunlardır: İbn Hişâm eserin çok geniş olmasını istemediği için Kur an da temas edilmeyen ve Hz. Peygamber le (s.a.s.) ilgisi olmayan bir takım konuları eserden çıkartmıştır. 47 Pek tanınmayan şairlerin şiirlerini, nezaket dışı bazı ifadeleri esere almamıştır. 48 Bazı şiirlerin dilini ve veznini düzelmiştir. 49 Bazı şiirlerin, nispet edilen şahıslara ait olmadığını belirtmiş 50 ve bunların kimlere ait olduğu hakkında bilgi vermiştir. 51 Şiirlerde kastedilen kişilerin isimlerini açıklamıştır. 52 Anlattığı konularla alakalı, nâzil olmuş âyetleri zikretmiştir Fayda, İbn Hişâm, 20/71 Zirikli, el-a lâm, 4/314 Zehebî, Târîhu l-islam, sene , s. 282; Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115 İHS, 1-2/496 İHS, 3-4/31, 71, 80 vd. İHS, 3-4/183 vd. İHS, 1-2/525, 3-4/119 İHS, 1-2/82, 101, 106, 362 İHS, 1-2/105, 267, 286 vd. İHS, 1-2/277, 285, 294, 587 vd. 8
18 Eserde yer alan âyet, hadis ve şiirlerdeki garip kelimeleri açıklamıştır. Bunu yaparken, mümkün oldukça, şiirlerden istifade etmiştir. 54 Bazı kelime ve isimlerin okunuşlarını belirtmiş, 55 sözlük anlamlarına 56 ve terim anlamı denilebilecek tarzdaki, Arap lar tarafından kullanılan manalarına değinmiştir. 57 Bazı şahısların nesep ve kabileleriyle ilgili çok detaylı bilgiler vermiş, 58 niçin bu isimle isimlendirildiklerine değinmiş, 59 yeri geldiği zaman İbn İshak ın verdiği nesep bilgilerini düzeltmiştir. 60 Şehir vb. mekân isimleriyle ilgili açıklamalar yapmıştır. 61 Vermiş olduğu bigilerin kaynaklarını zikretmiştir. 62 Bütün bu ilaveleri ise kâle İbn Hişâm diye başlayan bir ibareyle göstermiştir. es-sîretü n-nebeviyye birçok defa basılmış, şerh ve ihtisar edilmiş, manzum hale getirilmiş ve çeşitli dillere çevrilmiştir. 63 İbn Hişâm es-sîretü n-nebeviyye sinde vermiş olduğu bilgilerin çoğunu senedleriyle birlikte zikretmiştir. Ayrıca, İbn İshâk ın rivayetlerinden hatalı gördüğü yerlerde yanlışları düzeltmeye ve eksikleri tamamlamaya çalışmıştır. Sonuç olarak bu vb. hususlar da İbn Hişâm ın, zikredilen bilgilerin doğru olması için çaba sarfettiğinin göstergesidir İHS, 1-2/73, 335, 350, 3-4/91, 111 vd. İHS, 1-2/351, 413 İHS, 1-2/ 227, 232, 285 vd. İHS, 1-2/101 İHS, 1-2/89, 336, 417, 427 vd. İHS, 1-2/139, 186 İHS, 1-2/416, 417, 419, 420, 443 vd. İHS, 1-2/194 İHS, 1-2/423, 475 Geniş bilgi için bkz. Fayda, İbn Hişâm, 20/73 9
19 Mustafa Fayda ise es-sîretü n-nebeviyye’nin güvenilirliğini; Kıftî, Zehebî, İbn Kesîr, İbnü l-imâd, İbn Hallikân ve Sehâvî gibi müellifler bu eseri en sağlam ve en güvenilir siyer kitabı olarak kabul etmişlerdir 64 sözüyle açıklamıştır. 2- Kitâbü t-tîcân fî mülûki Himyer (et-tîcân li-ma rifeti mülûki z-zamân fî ahbâri Kahtân): İbn Hişâm ın bu eseri Güney Arabistan ile ilgili halk hikayelerinin, Tevrat ve İncil hikayeleriyle karıştırılıp destanlaştırılmasından oluşmuştur. Ayrıca Himyer melikleri hakkında da bilgi veren bu kitabın 65 tarihi bir değeri olmadığı da söylenmiştir Ensâbu Hımyer ve Mülûküha: 67 Kaynaklarda el-kasâidü l-hımyeriyye 68 adıyla İbn Hişâm’a nispet edilen kitap da muhtemelen bu eserdir. Yemen ve meliklerinin cahiliye dönemindeki olaylarını anlatmaktadır. 69 Mevcut bilgilerden hareketle, bu eserin, içerik olarak benzerlik gösterdiği anlaşılan, Kitâbü t-tîcân fî mülûki Himyer adındaki eserden farklı olup olmadığı hakkında ise çeşitli ihtilaflar mevcuttur Kitâb fî şerhi mâ vaka a fî eş âri s-siyer mine l-ğarîb: Yapılan araştırma neticesinde hakkında çok fazla bir malumat elde edilememekle birlikte, İbn Hişâm ın böyle bir eserinin olduğu da bazı kaynaklarda zikredilmiştir Fayda, İbn Hişâm, 20/71. Ayrıca, İbn Abdülber el-istiâb’ını hazırlarken yararlanmış olduğu kaynaklar hakkında bilgi verirken, es-sîretü n-nebeviyye hakkında, sağlam ve güvenilir siyer kaynaklarındandır, şeklinde bahsetmektedir. Bkz. el-istiâb, 1/20-21 Zehebî, Siyer, 10/429; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, 1/624 Bkz. Fayda, İbn Hişâm, 20/73 Süheylî, er-ravzü l-ünüf, 1/43; el-aynî, Meğâniyü’l-Ahyâr, 3/298; Kâtib Çelebi, Keşfü z-zunûn, 1/179 Zehebî, Siyer, 10/429; Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115; Zirikli, el-a lâm, 4/314 Zirikli, el-a lâm, 4/314 Fayda İbn Hişâm maddesinde Ensâbu Hımyer ve Mülûküha isminde ayrı bir eserden bahsetmeyip, bunun Kitâbü t-tîcân fî mülûki Himyer ismindeki eserle aynı olduğunu kaydetmiştir. Bkz. Fayda, İbn Hişâm, 20/73. Her ne kadar İbn Hişâm’a nispet edilen eserlerle ilgili veriler çok net olmasa da biz burada Zirikli’nin taksiminden yola çıkılarak, adı geçen eserleri ayrı birer kitap olarak değerlendirdik. Bkz. Zirikli, el-a lâm, 4/314 Fayda, İbn Hişâm ın böyle bir eserine, Süheylî, er-ravzü l-ünüf, 1/43 ve Kâtib Çelebi, Keşfü zzunûn, 1/179 dışında başka kaynaklarda işaret edilmediğini belirtmiştir bkz. Fayda, İbn Hişâm, 20/73. Ancak; İbn Hişâm’ın adı geçen eserine farklı bazı kaynaklarda da rastlamak mümkündür. el-aynî, Meğâniyü’l-Ahyâr, 3/298; Zirikli, el-a lâm, 4/314; Bağdatlı, Hediyyetü’l-ârifîn, 1/624 10
20 İbn Hişâm ın sonraki dönemlere etkisi, incelenmesi gereken bir diğer husustur. Bu konuda ulaşabildiğımiz sonuçlar şu şekilde özetlenebilir. İlk dönem âlimlerinden, Yahya b. Maîn (ö.233/847) 72 ve Ali b. el-medînî’nin (ö.234/848) 73 inceleyebildiğimiz eserlerinde, İbn Hişâm ve eserleriyle ile ilgili herhangi bir veriye rastlanmamaktadır. Ancak, bu âlimlerin esrlerinin tamamının günümüze intikal etmediği bilinmektedir. Diğer yandan günümüze intikal edenlerin hepsine ulaşma imkânımız da maalesef olmamıştır. Bundan dolayı bu noktada çok fazla bir veri elde edilememiştir. İbn Abdi l-berr (463/1070), 74 el-mizzî (742/1341), 75 İbn Hacer el- Askalânî (852/1448) 76 ve el-azîmâbâdî (1329/1911) 77 gibi sonraki dönem âlimlerin eserlerinde ise İbn Hişâm ın gerek Sîret inden gerekse Ticân ından birçok noktada istifade edildiği anlaşılmaktadır. Sonraki dönem âlimlerinin, İbn Hişâm ve eserlerinden istifade ettikleri anlaşılan hususlardan bazıları şunlardır. Kaynaklarımızda, Kâle İbn Hişâm diyerek, İbn Hişâm ın; Sahâbî tespitiyle ilgili bilgilerinden 78 Sahâbî isimleriyle alakalı görüşlerinden 79 İsimlerin okunuşlarına dair bilgilerinden 80 Sahâbîlerin varsa bilinen diğer isimleri hakkındaki bilgilerinden Bkz. Yahyâ b. Maîn, et-tarih; a.mlf., Min kelami ibn zekeriyya Yahya b. Ma’în; a.mlf., Ma’rifetü’r-rical, a.mlf., Cüzü Yahyâ b. Maîn Bkz. Ali b. el-medini, İlelü’l-hadis ve ma’rifetü’r-rical; a.mlf., Tesmiye İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/122, 123, 171, 176 vd. el-mizzî, Tehzîbu l-kemâl, 1/16, 39, 176 İbn Hacer, el-isâbe, 1/56, 3/293, 449; İbn Hacer, Tehzîbu t-tehzîb, 10/377; İbn Hacer, Fethu l- Bârî, 6/69, 8/283, 479 vd. el-azîmâbâdî, Avnu l-ma bûd, 1/225, 6/212; Süyûtî, Buğyetü’l-vu ât, 2/115 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/308; İbn Hacer, el-isâbe, 1/56, 91, 2/290 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/58; İbn Hacer, el-isâbe, 1/23, 2/245 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/150; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/405, 679 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/189, 211, 221; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/578; İbn Hacer, el-isâbe, 3/391 11
21 Sâhâbî tanıtımına dair bilgilerinden 82 Sahâbînin isim, neseb, lakap vb. bilgilerinden 83 Sahâbîlerin memleketleriyle alakalı bilgilerinden 84 Sahâbîlerin katıldığı savaşlarla ilgili bilgilerinden 85 Sahâbîlerin vefatlarıyla ilgili bilgilerinden 86 Azat edilmiş olan kölelerin mevlâları hakkındaki bilgilerinden, 87 Luğavi bilgilerinden 88 birçok yerde istifade edilmiştir. Ayrıca verilen bir bilginin İbn Hişâm dan örnek sunularak desteklenmesi 89 de sıkça karşılaşılan husulardandır. İbn Hişâm’dan rivayet edilen bu vb. bilgilerin bir kısmını es-sîretün-nebeviyye de bulmak mümkündür. 90 Ancak bazı hususlarda İbn Hişâm ın kaynak olarak gösterildiği bilgi, es-sîretü n-nebeviyye de yer almamaktadır. 91 İnceldiğimiz az sayıdaki eserde İbn Hişâm ın hangi kitabından alındığına dair bilgi bulunmadığı için, İbn Hişâm ın diğer eserlerinden alınmış olabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı konularda İbn Hişâm ın görüşünün desteklenmediği veya İbn İshâk ın görüşünün daha doğru olduğu belirtilen hususlar mevcuttur. 92 Bununla birlikte diğer İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1122; İbn Hacer, el-isâbe, 1/85, 117, 2/282, 3/449 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/68, 134, 202, 306, 1/559; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/253, 333, 414; İbn Hacer, el-isâbe, 1/127, 192, 2/118, 122, 497 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1175; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/427; İbn Hacer, el-isâbe, 1/426 İbn Hacer, el-isâbe, 3/391, 412 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1123; İbn Hacer, el-isâbe, 1/222, 2/124 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/58; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/137 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/442 İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/171, 196, 314; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/359 Bkz. İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/68 krş. İHS, 1-2/418; İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/150 krş. İHS, 1-2/483; İbn Hacer, el-isâbe, 2/282 krş. İHS. 1-2/611; İbn Hacer, el-isâbe, 3/391 krş. İHS, 3-4/330; İbn Hacer, el-isâbe, 3/449 krş. İHS, 1-2/474 Bkz. İbn Abdi l-berr, el-istiâb, 1/68; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/427; İbn Hacer, el-isâbe, 2/323, 473 İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/1138; İbn Hacer, el-isâbe, 2/118 12
22 âlimlere ihtilaf ettiği halde İbn Hişâm’ın görüşünün doğru kabul edildiği noktalar da vardır. 93 Nadiren de olsa, verilen bir bilginin İbn Hişâm’da yer almadığı belirtilerek bunun sebebleri üzerinde durulmaktadır Bkz. İbn Hacer, el-isâbe, 2/122, 160, İbn Hacer, el-isâbe, 2/238,
23 BÖLÜM 1: SAHÂBÎYİ TESPİT YOLLARI Sahâbî isimlerinin toplu bir liste halinde verildiği eserler genelde ricâl ve tabakât türü kaynaklardır. Ancak bunun yanında sahâbîlerin, isimleri, hayat hikâyeleri, vefat tarihleri vb. kısacası ashâb bilgisinin, siyer, meğâzî, menâkıb, fezâil, ensâb, vefâyât, fütûhât gibi tarih grubu kitaplar ve müsned, mu cem, câmi, sünen, müstedrek gibi hadis metinleriyle ilgili eserler de dâhil, çok geniş bir kaynaklar zeminine yayıldığı görülmektedir. 95 Hz. Peygamber in (s.a.s.) hayatını ele alan bir siyer kaynağında, ashâb bilgisinin araştırılması, eserde zikredilen isimlerin sahâbîliğini tespit etmede birtakım kriterlerin kullanılmasını gerekli kılmıştır. Çünkü yazarın bizzat kendisinin sahâbîdir diye belirttikleri dışında, kaydedilen bütün sahâbî isimleri bu kriterlere göre tespit edilecektir. Bilindiği gibi, usûl kaynaklarımızda sahâbîyi tespit yollarıyla ilgili çeşitli ölçütler belirlenmiştir. Bunları kısaca şu 4 madde altında toplamak mümkündür: – Sahâbî olduğunun mutevâtir olarak bilinmesi – Sahâbî olduğunun meşhur olarak bilinmesi. Yani güvenilir bir hadiste/haberde Hz. Peygamber (s.a.s.) ile aynı mekânı paylaştıklarını gösteren bir ifadenin bulunması. Bu ise, sahâbînin Hz. Peygamber e soru sorması şeklinde olabileceği gibi, anlatılan bir olayda veya rivayet edilen bir hadiste isminin geçmesi, vb. yollarla da olabilir. – Sahâbî olduğu bilinen birinin haber vermesi – Kendisinin sahâbî olduğunu açıkça veya bu manaya gelecek dolaylı bir ifadeyle söylemesi. Fakat bunun için bazı şartlar vardır. Öncelikle böyle bir iddiada bulunan kişi güvenilir olmalı ve en geç hicri 100 veya 110 yılına kadar yaşamış olmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber in (s.a.s.) Şu gecenizi 95 Geniş bilgi için bkz, Yardım, Hadîs, 1/80; a.mlf., Ashâb Bilgisinin Kaynakları ve Tirmizî nin Tesmiyetü Ashâb in-nebî si, DÜİFD, 2/247
24 görüyor musunuz, bundan yüz yıl sonra bugün yeryüzünde olanlardan hiç kimse kalmayacaktır! 96 hadîsi şeriflerinde de buna işaret edilmektedir. 97 Yukarıda zikredilen eserlerde sahâbî olarak verilen isimler, bu kriterlere göre tespit edilmiştir. Buradan hareketle İbn Hişâm ın es-sîretü n-nebeviyye sinde de sahâbîler bu kriterler çerçevesinde araştırılmıştır. Bu bölümde, sahâbîliği belirlemede esas alınan söz konusu ölçütler örneklerle birlikte verilmeye çalışılacaktır SHB Maddesinin Kullanımıyla Sahâbîyi tespit yollarından ilki, bir şahısla ilgili olarak, sağlığında Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Müslüman olarak arkadaşlık etmeyi ifade eden suhbet sözcüğü ve bu kökten türemiş ashâb ve sâhib gibi kelimelerin kullanılmış olmasıdır. İbn Hişâm, es-sîretü n-nebeviyye sinde bu kelimeleri, arkadaş, 98 taraftar, destekçi 99 vb. gibi sözlük anlamlarıyla birçok yerde kullanmaktadır. Bunlara şu örnekler verilebilir. و כאن אن א א כ אب. ذ כ أم د Hassân b. Mille ed-dübeybî bundan önce Dihye b. Halîfe ye arkadaşlık etmiş ve ona Fatiha yı öğretmişti. 100 أ א א א א א م ذو אس و Karşılaştıkları zaman Zû Nüvâs ve onun taraftarları yenildiler. 101 Burada ise grup, taraftar anlamında kullanılmıştır Buhâri, Mevâkîtü s-salât 20; Müslim, Fedailu s-sahâbe, 217; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/88; Ebû Davud, Melâhim 18; Tirmizi, Fiten 64 Geniş bilgi için bkz, İbn Abdi l-berr, el-isti âb, 1/19; İbnü l-esîr, Üsdü l-ğâbe, 1/9; Ahmed Naim, Mukaddime, s ; Aydınlı, Hadis Tespit Yöntemi, s. 46 İHS, 1-2/212 İHS, 1-2/ İHS, 3-4/516. Ayrıca bkz. İHS, 1-2/363, 3-4/ İHS, 1-2/56, 64, 80 15
25 Zikredilen sözcükleri bu ve benzeri sözlük anlamlarının yanı sıra, sonraki dönemlerde terimleşecek olan anlamıyla da bulmak mümkündür. Ancak, Hz. Peygamber in (s.a.s.) sahâbîsi 102 manasına gelen bu kullanımların çoğunda, isim verilmeksizin, bir grup sahâbîden bahsedilmektedir. Bu kullanım, ر ل א א و إ א أ אب وכאن إ م وج ج Ömer in (r.a.) Müslüman olması Resûlüllah ın (s.a.s.) ashâbının Habeşistan a hicretinden sonra olmuştu 103 örneğinde görülmektedir. Bazı yerlerde ise, bu sözcüklerle birlikte isim de verilmiş ve zikredilen kişinin sahâbîliği, Hz. Peygamber e (s.a.s) olan arkadaşlığı açıkça ortaya konulmuştur. Nitekim sahâbîyi tespit hususunda da bu tür ifadeler belirleyici olmuştur. Örneğin; Bu Resûlüllah ın (s.a.s.) sahâbîsi Ebû Zer dir. 104 و ر ل א א و ذر א ر ل א א أ א أ אب و אص أ א כ אب Bir ara Sa d b. Ebî Vakkâs, Resûlüllah ın (s.a.s.) ashâbından bir topluluğun içinde Mekke nin vadilerinden bir vadide bulunuyordu. 105 ر א وכאن א م אرة אل و ر أ א א ر ل א Resûlüllah ın (s.a.s.) yanında ashâbından Umâre b. Hazm denilen bir adam vardır. Akabe ve Bedir de bulunmuştu İHS, 1-2/ İHS, 1-2/318. Ayrıca bkz. İHS, 1-2/109, 213, 251, 295, İHS, 3-4/ İHS, 1-2/251 16
26 و א أ א א ي א א ر ل أ و و א א أ א و ي وز و א א כ א אرق. א و אو א Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.s.) ashâbından altı kişiyi gönderdi. Bunlar: Mersed b. Ebî Mersed el-ğanevî, Hâlid b. el-bükeyr el-leysî, Âsım b. Sâbit b. Ebî Aklah, Hubeyb b. Adiyy, Zeyd b. ed-desinne b. Muâviye, Abdullah b. Târık Beraber Bulunmayı Belirten İfadelerle Sahâbîyi tespit yollarından bir diğeri ise Hz. Peygamber (s.a.s.) ile beraber bulunmayı belirten ifadelerdir. Buradan hareketle Hz. Peygamber i (s.a.s.) görme, işitme, O’nunla birlikte yolculuğa çıkma vb. birliktelik anlamı taşıyan ifadelerden istifade edilerek sahâbîler tespit edilmeye çalışılmıştır Görme İfadeleriyle Sahâbî sayılabilmenin bir şartı Hz. Peygamber i (s.a.s.) sağlığında Müslüman olarak görme veya Hz. Peygamber tarafından görülme olduğundan İbn Hişâm ın es- Sîretü n-nebeviyye sinde, Hz. Peygamber i (s.a.s.) Müslüman olarak gördüğü ifade edilen kişiler belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak şunu da söylemek gerekir ki; es- Sîretü n-nebeviyye de bu yolla tespit edilen sahâbîlerin sayısı çok fazla değildir. Konuyla ilgili bazı örnekler şöyledir. Hz. Ömer (r.a.), Resûlüllah (s.a.s.) ile ilgili bir hadiseyi, אه أ א ة א אح رأى ه ل 106 İHS, 3-4/443. Ayrıca bkz. İHS, 1-2/300, İHS, 3-4/146. Ayrıca bkz. İHS, 3-4/159, 164, 208, 424, 443, 474,
27 [Hz. Peygamber (s.a.s.)] gözüyle aramaya devam etti, nihayet Ebû Ubeyde b. el- Cerrâh ı gördü ve onu çağırıp şöyle dedi 108 sözleriyle anlatmıştır. Buradaki görme lafzı, konumuza örnek teşkil etmektedir. Ruhu kabzolunmadan önceki son anlarında Hz. Peygamber in (s.a.s.) yanında bulunan Enes b. Mâlik in (r.a.) söylemiş olduğu; א א א א כ أ و ر ل رأ و א Resûlüllah ı (s.a.s.) o andaki şeklinden daha güzel bir şekilde görmedim 109 sözü ise görme ifadeleriyle ilgili örneklerden bir diğeridir İşitme İfadeleriyle Bir diğer beraberlik ifadesi ise işitmeyle ilgili lafızlardır. Eserde geçen rivayet senedlerinde rastladığımız Resûlüllah dan (s.a.s.) işittim ifadeleri çalışmada sahâbîyi tespit hususunda kaynaklık etmiştir. ل و א ر ل א أ אل א ري ر א أ Ebû Saîd el-hudrî’den (r.a.), Resûlüllah ın (s.a.s.) şöyle dediğini işittim 111 dedi. ل أ ة אل و א ر ل א Ebû Hureyre, “Resûlüllah ın (s.a.s.) şöyle dediğini işittim 112 dedi. ل و א ر ل א Nuaym, Resûlüllah ın (s.a.s.) şöyle dediğini işittim 113 אل dedi, şeklindeki rivayetlerde kullanılan işitme lafızları, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile beraberliği ifade etmektedir. 108 İHS,1-2/518. Ayıca bkz. İHS, 1-2/ İHS, 3-4/ Diğer örnekler için bkz. İHS, 1-2/200, 448, 3-4/199, İHS,1-2/ İHS,1-2/509 18
28 Yolculuk İfadeleriyle Hz. Peygamber (s.a.s.) ile beraberliği ifade eden bir diğer husus ise, onunla birlikte savaş, hac, umre vb. yolculuklara çıkmaktır. Bu kritere göre sahâbîler, yapılan yolculuk hazırlığı ve çıkılan yolculuk ile alakalı ifadelere dayanılarak tespit edilmiştir. Konuyla alakalı şu örnekler verilebilir. و א כ أ א א א ي כ א א أن א و א א ر ل א : א כ כ א و א כ אن אل א א و א א ى א وج א א א א אر ه א ه و. ر ل א א א ورود א א İbn Yâmin b. Umeyr b. Kâb en-nadrî, Ebû Leylâ Abdurrahman b. Kâb ve Abdullah b. Muğaffel e rastladı. Onlar ağlıyorlardı. Sizi ağlatan nedir? dedi. Onlar da; (savaşa gitmek için bir hayvana) bindirmesi için Resûlüllah a (s.a.s.) gittik. Fakat yanında bizi üzerine bindireceği bir şey bulamadık. Bizim onunla (savaşa) çıkacağımız bir (hayvanımız) yoktur dediler. Bunun üzerine o (İbn Yâmin), onlara üzerinde su taşınan bir deve verdi. Onlar çıkmaya hazırlanınca onlara bir miktar hurma da verdi. Böylece onlar Resûlüllah (s.a.s.) ile birlikte yola çıktılar. 114 Tebük Savaşı öncesinde meydana gelen bu olayda Hz. Peygamber ile birlikte savaşa çıkmaya hazırlanan ve neticesinde de yolculuğa çıkan sahâbîler görülmektedir. אر إن أ א ر أن أ م אر أ א א إ و א ر ل א Ebû Hayseme, Resûlüllah (s.a.s.) ile birkaç gün yürüdükten sonra sıcak bir günde ailesine döndü. 115 Tebük Savaşı esnasında meydana gelen bu olayda ise Hz. Peygamber (s.a.s.) ile yolculuk yapmış olan bir diğer sahâbînin ismi tespit edilmiştir. 113 İHS, 3-4/506. Ayrıca bkz. İHS, 1-2/90, 362, 3-4/279, 441, İHS, 3-4/439, İHS, 3-4/441 19
29 Hz. Peygamber in (s.a.s.) çıkmış olduğu her bir yolculukla alakalı olarak bu vb. örnekleri çoğaltmak mümkündür Görevlendirmeyi Belirten İfadelerle Sahâbîyi tespit yollarından bir diğeri ise Hz. Peygamber in (s.a.s.) yapmış olduğu görevlendirmelerdir. Konuyla ilgili örnekler incelendiğinde; görevlendirmeyle alakalı ifadelerin, birkaç katogoride incelenebileceği tespit edilmiştir Yönetici tayini Görevlendirme ifadelerinden ilki yönetici atamalarıdır. Yönetici atamalarını iki şekilde değerlendirmek mümkündür. Birincisi, savaşlar öncesindeki atamalar. Hz. Peygamber (s.a.s.), katıldığı her savaş öncesinde, Medine İslam Devleti nin başına yönetici olarak bir sahâbîsini tayin ediyordu. Benî Süleym Gazvesi ne çıkarken; כ م أم أو א א אري אع א وא Sibâ b. Urfuta el-ğifârî veya İbn Ümmü Mektûm u Medine ye âmil tâyin etti 117 ifadesi, bahsedilen yönetici tayinine örnek olarak gösterilebilir. Yönetici tayininin diğer şekli ise, savaşlar sonrasındaki atamalardır. Bu ise, Hz. Peygamber in (s.a.s.) feth edilen belde ve şehirlerden ayrılırken yaptığı atamalardır. Örneğin, Mekke’nin fethinden sonra Hz. Peygamber (s.a.s.); כ أ אب وא Attâb b. Esîd i Mekke ye vekil tayin etti 118 ifadesinde görüleceği üzere, feth edilen bir şehre Hz. Peygamber (s.a.s.) yönetici tayin etmiştir. Sahâbiliği tespitte, es- 116 Bazı örnekler için bkz. İHS, 1-2/272, 3-4/188, 265, 275, 320, 321, İHS, 3-4/ İHS, 3-4/424 20
30 Sîretü n-nebeviyye de kullanılan bu tür görevlendirme ifadelerinden istifade edilmiştir Öğretici tayini Hz. Peygamber (s.a.s.) feth edilen yerlerde, o belde halkına dîni öğretmesi içi öğretici tayin ediyordu. Örneğin Mekke nin fethinden sonra; אذ א אس א و א آن Muâz b. Cebel i, insanları dinleri konusunda iyice bilgilendirmesi ve Kur anı öğretmesi için yerine (öğretici olarak) bıraktı. 120 Hz. Peygamber e (s.a.s.) birçok kabileden elçiler geliyor ve İslam ı kabul ediyorlardı. Bu elçilerden bazıları, beldelerindeki insanlara İslam ı öğretmesi için, Resûlüllah tan (s.a.s.) öğretici talep ediyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir sahâbîsini, dini öğretmek, zekâtları toplamak vb. görevlerle öğretici olarak görevlendiriyordu. Örneğin, Benî Hâris b. Ka b kabilesinin; כאن ر ل א א و إ أن و و و م א و א و א א م و א Elçiler heyeti (kabilelerine) geri döndükten sonra, Resûlüllah (s.a.s.), dînî bilgileri, sünneti ve İslam ın esaslarını öğretmesi ve onlardan zekâtlarını alması için Amr b. Hazm ı onlara gönderdi Komutan tayini Hz. Peygamber (s.a.s.) küçüklü büyüklü birçok müfreze ve birliği çeşitli beldelere cihâd için gönderiyordu. Bunların her birisi için de bir komutan tayin ediyordu. Bu tür görevlendirme ifadeleri sahâbîlik açısından belirleyici olmuştur. 119 Yönetici tayini ile alakalı diğer örnekler için bkz. İHS, 1,2/532, 542, 3-4/42, 45, 57, 165, 176, İHS, 3-4/ İHS, 3-4/502. Diğer örnekler için bkz. İHS, 1,2/395, 3-4/146, 159, 498,
31 ر ل א א و إ א أ ة א אح Resûlüllah (s.a.s.) deniz sahiline bir seriyye gönderdi. Onların başında ise Ebû Ubeyde b. el-cerrâh bulunuyordu Diğer Hz. Peygamber (s.a.s.) çeşitli beldelere İslam Dini ni tebliğ için elçiler gönderiyordu. א כ א אرث إ א و أ أ א א א ي כ ل Muhâcir b. Ebî Ümeyye el-mahzûmî yi, Yemen kralı el-hâris b. Külâl el- Himyerî ye gönderdi. 123 أو א אت إ כ و א أ אءه و א ر ل א وכאن א אء א م א אن א א أ أ א ة إ Resûlüllah (s.a.s.) emirlerini ve zekat toplama memurlarını İslam ın ayak bastığı bütün beldelere göndermişti. Muhâcir b. Ebî Ümeyye b. el-muğîra yı San a ya gönderdi 124 örneğinde olduğu gibi Hz. Peygamber (s.a.s.) zekâtların toplanması için görevliler tayin etmiştir. א א כ و א א ر ل א א أوאن أ אه א ل ي أ אه א ي أو ي أ א א ن אل א א و א ف أ א إ א א א א أ א אه و אه Resûlüllah (s.a.s.) Zû Evân a konakladığı zaman mescidin haberini aldı. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.s.), Benî Sâlim b. Avf ın kabilesinden Mâlik b. Dühşüm ü ve Benî Aclan ın kabilesinden Ma n b. Adiyy i veya onun kardeşi Âsım b. Adiyy i 122 İHS, 3-4/531. Diğer bazı örnekler için bkz. 3-4/338, 513, 516, İHS, 3-4/ İHS, 3-4/506 22
32 çağırdı ve şöyle dedi: Şu zalimlerin mescidine gidiniz ve yakıp yıkınız 125 örneklerinde olduğu gibi sıklıkla karşılaşılan bu vb. görevlendirme ifadeleri, sahâbîleri tespitte ölçü olarak değerlendirilmiştir Aynı Mekânda Bulunmayı Belirten Diğer Bazı İfadelerle Hz. Peygamber (s.a.s.) ile aynı mekânda bulunmayı belirten diğer bazı ifade ve olaylar sahâbîliği bildiren bir diğer ölçüttür. Bu yolla Hz. Peygamber in (s.a.s.), risâletinden irtihâline kadar geçen zamanda meydana gelen olaylarda yer alan sahâbîler tespit edilmeye çalışılmıştır. Hayber in fethinden sonra, arazi ve malların taksimatı hakkında zikredilen şu hâdise buna örnek verilebilir. و א و א אص وאدي و א כ و א א ر ل א و אء أ א א ر ل א א و ر אل و א و و א و כא و א Resûlüllah (s.a.s.) Ketîbe yi taksim etti. Burası hâs vadisidir. Bunu akrabaları ve hanımları arasında ve Müslüman kadın ve erkekler arasında taksim etti. Resûlüllah (s.a.s.) Ebû Nebka için elli vesk, Rükâne b. Abdi Yezîd için elli vesk ve Kays b. Mahreme için otuz vesk. taksim etti. 127 Sahâbîlerin Ben de oradaydım, Falanca da oradaydı vb. gibi, gerek kendileri hakkında gerekse diğer sahâbîler hakkındaki ikrarları da, Hz. Peygamber (s.a.s.) ile aynı mekânda bulunmayı ifade etme bağlamında değerlendirilmiştir. Konuyla alakalı olarak, Cabir b. Abdullah ın. כ א أ אب א أر ة 125 Burada bahsedilen olay, mescid-i dırar hadisesidir. Bu mescid, Kuba Mescidi’nin cemaatını bölmek, başkalarına zarar vermek, mü’minlerin arasını ayırmak niyetiyle bir grup münafık tarafından yapılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu olayı öğrendiği zaman, sahâbîlerini göndererek bu mescidi yıktırmıştır. Bkz. et-tevbe (9), 107; İHS, 3-4/ Diğer bazı örnekler için bkz. İHS, 1,2/99, 217, 567, 3,4/502, 511, İHS, 3-4/298 23
33 Biz Hudeybiye ashâbı olarak bin dört yüz kişiydik 128 sözü, Cündeb b. Mekîs el-cühenî nin; א א כ ف כ א و א א ر ل כ א Resûlüllah (s.a.s.), Ğâlib b. Abdullah el-kelbî yi (Kelb b. Avf b. Leys) içinde bulunduğum bir seriyyede gönderdi. 129 ifadesi ve Ebû Şürayh el-huzâî nin Amr b. Zübeyr e söylemiş olduğu, כ א و ر ل א א إ א כ א Mekke feth edildiği zaman biz Resûlüllah (s.a.s.) ile birlikteydik 130 sözleri sahâbîlerin, sahâbîlik hususunda kendileri hakkındaki ikrarlarına örnek verilebilir. Hz. Aişe nin, Mistah lakablı Avf b. Üsâse b. Abbâd b. Muttalib hakkında söylediği; رא א א ر Muhâcirlerden, Bedir Savaşı na katılmış bir adam 131 sözü ise, bir sahâbînin başka bir kişinin sahâbîliği hakkındaki ikrarına örnek gösterilebilir İbn Hişâm ın Tespiti İle Sahâbîliği Belirlenenler İbn Hişâm, es-siretü n-nebeviyye sini, İbn İshak ın Sîret ini esas alarak hazırlamıştır. İbn İshak’ın eserindeki gereksiz ayrıntıları çıkartıp, eksik gördüğü yerleri de ekleyerek çok daha farklı ve doyurucu bir eser meydana getirmiştir. Bu manada İbn Hişâm sahâbe bilgisi açısından bir hayli önem arzetmektedir. 128 İHS, 3-4/ İHS, 3-4/ İHS, 3-4/351. Diğer örnekler için bkz. 3-4/208, 280, 367, 372, 374, İHS, 3-4/256. Benzer örnekler için için bkz. İHS, 1-2/237, 401, 461, 3-4/79, 209, 526,
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.