Press "Enter" to skip to content

Muasir azerbaycan edebiyyati 1 cild

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. 2 romans fortepiano ilə oxumaq üçün /F.C.Əmirov; tərc. S.Məmmədzadə.- Bakı: Azərnəşr, 1972.- 12 s.

Muasir azerbaycan edebiyyati 1 cild

Türk edebiyatlarının, büyük tarihe ve ge leneklere sahip bir kolunu da Azerbaycan Edebiyatı oluşturmaktadır. Azerbaycan Edebiyatı’nm tarihi, onu yaratan halkın tarihî gibi eski ve zen gindir. Azerbaycan Türklerinin bin yıllık tarihleri boyunca geçtikleri mücadelelerle dolu hayat yolu, yaşadıkları sevinçli ve kederli dönemler, elde ettikleri bilgi ve tecrübeler, inandıkları manevî ve ahlâkî kanaatler tüm yönleri ile bu edebiyatta yansımıştır. Son derece elverişli coğrafî mevkide, Asya ile Avrupa’nın kapısında yerleşen, tabiatının güzelliği, topraklarının verimliliği, doğal kay naklarının zenginliği ile seçilen Azerbaycan, zaman zaman kanlı savaşlara sahne olmuş, muh telif zümre ve kavimler bu ülkenin topraklarından geçmiştir. Bu, bir taraftan Azerbaycan’ın kültür servetlerine acımasız darbeler indirmiş, binlerce edebiyat ve medeniyet abidesinin ebediyen mah vına neden olmuştur, öbür taraftan ise, farklı dil lerde konuşan, farklı dinlere inanan, farklı kültür geleneklerine sahip olan muhtelif toplulukların Azerbaycan’da olması, bu eski Türk yurdunun özgün ve tekrarsız bir edebiyat oluşturmasına imkan sağlamıştır.

Azerbaycan tarihinin, özellikle de kültür tarihinin en eski dönemleri hala yeterince bilinmese de, burada zengin kültür katlarının, hem de biribirini etkileyen, biribirinin gelişmesine neden olan kültür katlarının varlığı kuşkusuzdur. Farklı dillerde eser veren, farklı kültürlerin etkisini taşıyan Azerbaycan Edebiyatının bin yıllık tarihî de bu kültür katlarının genişliği ve zenginliği hakkında fikir vermektedir. Şimdiki Azerbaycan topraklarındaki ilk siyâsî kurumManna Devleti, üç bin yıl önce kurulmuştu. Tarihî kaynaklar, Urartu ve Asuri devletleri ile bazen barış, bazen de savaş şartlarında yaşayan Mannalıların, ekonomi ve kültür açısından zamanın gelişmiş halklarından birisi oldukları hakkında bilgi verirler. Mannalılardan kalmış bazı kültür abideleri de bu fikri doğrulamaktadır. Kuşkusuz, Mannalıları yahut, daha sonra MÖ. VII yy. Azerbaycan’da devlet kurmuş Midiyalıları, çağdaş Azerbaycan Türklerinin ecdadları saymak ilmî ve tarihî açıdan doğru değildir. Burada önemli olan, Azerbaycan’ın en eski dönemlerden beri dünyanın kültür merkezlerinden biri olarak öne çıkmasıdır. Bu gelenek ülkenin bütün tarihî boyunca devam ettirilmiştir.

Diğer dünya halkları gibi Azerbaycan Türklerinin de yazılı edebiyatlarının temelinde şifahî edebiyat, yahut halk edebiyatı vardır. Gerek dil, gerekse konu açısından yabancı etkilerden her zaman uzak kalmış olan halk edebiyatı, onu yaratan, muhafaza eden ve gelecek nesillere ulaştıran milletin iç dünyasını, hayata bakışını, yaşam felsefesini herhangi bir yazılı kaynaktan daha sağlıklı yansıtır. Diğer taraftan, halk edebiyatındaki mitoloji unsurları, rumuzlar, tarihî olaylarla çağrışımlar, onların en eski dönemlerin yadigârı olduklarını, halkın hafızasında bin yıllar boyu yaşayarak günümüze ulaştıklarını göstermektedir.

Azerbaycan Halk Edebiyatı şekil ve tür açısından çok zengindir. Burada, bir satırlık, ama bir satırında büyük manalar taşıyan atasözlerinden, büyük hacimli destanlara kadar, halk yaratıcılığının en farklı örnekleri vardır. Uzun asırlar boyu derlenip toplanmadığından, araştırıcı, incelemeci nazarlarından uzak kaldığından, halk edebiyatı numunelerinin büyük bir kısmı unutulmuştur. Derlenenler, kitap şeklinde yayımlananlar, alimlerce incelenenler, belki de halkın yarattıklarının binde biridir. Ama deryada damla gibi görünen bu binde bir de, halkın hayatım tüm ayrıntıları ile, tüm renkleri ile anlatmaya yeterlidir.

Halk yaratıcılığımızın en eski türlerinden biri Emek, yahut Zahmet nağmeleridir. Her halkın şifahî edebiyatmda tesadüf olunabilen bu nağmeler, insanın söylediği ilk şiir, bestelediği ilk şarkı olarak adlandırılabilir. Halk edebiyatının diğer örnekleri, özellikle de bayatılar (maniler) ve aşık yaratıcılığı ile mukayesede zahmet nağmeleri edebî yönden basit gözükür. Ama bu basitliğin arkasından ilkinlik, en eskilik durmaktadır.

Emek nağmelerinin Azerbaycan Halk Edebiyatında en çok yayılmış türleri Holavarlar ve Sayacı sözlerdir. Azerbaycan folklörcülerinin bir kısmının fikrine göre “holavar” terimi “Ho” hayvan ve “var” yani “git” sözlerinin birleşmesinden türemiştir. Bu manada holavar, hayvanı işe çalışmaya çağıran nağmelerdir. Prof. Dr. Azad Nebiyev ise bu meseleye farklı bakmaktadır. Onun fikrine göre, “Çin, Hind ve İskandinav halklarının folklöründeki “ho”, mukaddes öküz (inek) toteminin adı olmuştur. Türk halklarının Azerbaycan, Özbek, Uygur vb. folklorundaki merasim nağmelerinin ekseriyetinde “ho”lar, mukaddes varlık, mutluluk simgesi gibi terennüm olunur. “Holavar” mukaddes varlık hakkında mahni manasını taşır.”

Emek nağmelerinin geniş yayılmış numunelerinden olan Sayacı sözleri ise, göçebe hayatının başka bir alanı ile, koyunculukla ilgilidir. Sayacı sözlerinin menşei hakkında da farklı mülâhazalar mevcuttur. Bu folklor türünün halk arasında yayılmış örneklerini ilk defa derleyerek yaymlayan Feridunbey Köçerli, (18631920) sayacı sözünün Fars dilinde ki “saye”, yani “kölge” sözünden alındığına ihtimal verir. Fars dilinde bu sözün mecazî manası “himaye etmek”, “savunmaktır”. Fars dilinden Azerbaycan Türkçesine de geçen “saye” sözü Kafkasya Türkleri arasında “bolluk”, “bereket” vb. manalarda kullanılmaktadır. Buradan da “sayacı sözlerinin”, yahut “sayacıların” halk arasında “bolluk getiren”, “bereket getiren” vs. anlamlarında kullanıldığı anlaşılıyor. Sayacılar da aşıklar ve dervişler gibi halk arasında gezerek dolaşır ve kendi şarkılarını söylerdi. Sayacı sözleri orjinal müracaatlarla başlar:

Salammelik, say beyler,

Bir birinden yey beyler,

Saya geldi, gördünüz?

Salam verdi, aldınız?

Alnı tepel qoç quzu

Sefa olsun yurdunuz,

Ac getsin avanınız,

Tox gelsin çobanınız.

Bunun ardınca sayacı, ev hayvanlarını, özellikle de koyunu vasfeder, ondan bolluk ve bereket simgesi gibi söz açar:

Qoyunlu evler gördüm, Qurulu yaya benzer.

Qoyunsuz evler gördüm,

Qurumuş çaya benzer.

Qoyun var kere gezer,

Qoyun var küre gezer,

Geder dağları gezer,

Geler evleri bezer.

Azerbaycan folkloru bir insanın doğuşundan, mezara konulmasına kadar, hayatının tüm aşamalarını yansıtır. Bu açıdan folklor örnekleri, halk edebiyatı numuneleri çok konulu ve çok çeşitlidir. Emek nağmeleri insanı çalışma anında, iş sürecinde tasvir ediyorsa, merasim nağmeleri de, onun şenliklerini ve törenlerini, çocuk folkloru aile ocuk sevgisi ile ilgili duygularını, tapmacalar (bilmeceler) aklını, zekasını nasıl geliştirdiğini, atasözleri geçmiş nesillerin ilim ve idraklerinin tecrübesinden hangi yollarla behrelendiğini, efsane ve esatirler tarihe, düne bağlılığım, latifeler, dünyayı, olayları gülerek anlamak arzusunu vs. açıklamaktadırlar.

Kuşkusuz, halk arasında en fazla popüler olan merasim nağmeleri de Azerbaycan şifahi edebiyatının en eski örnekleri sırasındadır. Belli bir alanda çalışan meslek adamlarının emek nağmelerinden farklı olarak merasim nağmeleri her evde, her ailede bilinir, tanınır. Çünkü bu nağmeler her Azeri Türkünün kutladığı bayramlarla, katıldığı törenlerle ilgilidir. Ecdadlarımızm arzu ve umutları, kaygı ve beklentileri, aynı zamanda onların dünyayı anlamak isteği bu nağmelerde akseder, Folklor uzmanları Azerbaycan Türkleri arasında yayılmış halk merasim nağmelerini ikiye ayırırlar. Bunların bir kısmını, mevsim merasimleri ile bağlı nağmeler, ikinci kısmını ise maişet merasimleri ile bağlı nağmeler oluşturmaktadır. Yeni gün anlamına gelen Nevruz, eski Azerbaycanlıların tasavvurunda, dünyanın yenileşmesi, doğanın tazelenmesi, kışın sıkıntılarından sonra tabiatın yeniden canlanması olarak anlaşılıyordu. Nevruzla ilgili imevsim nağmelerinde, bu halk bayramının getirdiği iyimserlik hissi, hayata, geleceğe güven duygusu önemli yer tutmaktadır:

Novruz, Novruz bahara, Güller, güller bahara, Novruz gelir, yaz gelir, Neğme gelir, saz gelir. Bağçamızda gül olsun, Gül olsun, bülbül olsun. Bağçalarda gül olsun, Gül üste bülbül olsun. Mevsim nağmeleri içerisinde eskiden beri Azerbaycan Türkleri arasında çok yayılmış, Xıdır ve QoduQodu merasimleri ile ilgili olarak yaratılmış nağmelere de sık şekilde tesadüf olunmaktadır. Xıdır, Xıdır Nebi, yahut Xıdır İlyas hakkındaki nağmelerde yeşillik, barbahar ve bereket arzusu, gıda ve ruzi isteği esas yer tutar. Ebedî hayat simgesi olan Xıdır, zor duruma düşenlerin, darda kalanların kurtarıcısı ve yolgöstereni gibi takdim olunur.

“Xanım ayağa dursana,

Yük dibine varsana,

Xızırı yola salsana.”

Maişet merasimi folkloru vasfıhaller, ağılar,

nişan ve toy nağmeleri vs.den oluşmaktadır.

Vasfıhaller kuruluş açısından bayatıları ha tırlatmaktadır. Adından da anlaşıldığı gibi, burada halin vasfı, durumun açıklanması esastır. Vasfı hallar daha çok genç kızlar ve kadınlar arasında yayılmıştı. Nevruz bayramı arefesinde, gelen yeni yılın nasıl olacağı, kimin ne beklediği vs. hakkında vasfıhallar vasıtası ile fal açılarak bilgiler alınırdı. Azerbaycan folklorunun ilk tetkikçilerinden yazar Yusuf Vezir Çemenzeminli bu merasimi şöyle tas vir eder: “Xalqımız arasında Novruz bayramına bir ay qalmışdan başlayaraq çerşenbe axşamı vasfıhal salmag kimi bir adet vardı. Qadın ve qızlar top lanaraq bir badya su qoyar ve hereden bir nişan alaraq suya salardılar. Badya başında oturan qadın tesadüfen eline keçen nişanı sudan çıxarıb bir vasfıhal söyler, bu qayda ile fala saxardılar. De meli, nişan verenin üreyinde bir niyyet olar ve niy yetinin baş vereceyini ve ya vermeyeceyini söy leyen vasfhaldan duyardı”. Mesela birini seven kız için, böyle bir vasfıhalın okunması uğur ala meti idi:

Yardan üç alma geldi,

Bir qızıl nelbekide. Ağılar da halk edebiyatının en eski ve etkili örneklerindendir. Tarihî kaynaklardan da belli olduğu gibi, eski Azerbaycanda yuğ olarak adlanan merasim mevcut idi. Ölen kahramanlar için yuğlama merasimi yapılırdı. Bu merasimde yuğçular ölen kahramanın sıfatlarını anlatırlardı. Yuğ ve yuğçu sözü Azerbaycan Türkçesinde değişikliğe uğrayarak ağı ve ağıçı şeklini almıştır. Halk edebiyatındaki ağılara hem nesir, hem de şiir şekillerinde tesadüf etmek mümkündür. Nesirle olan ağılarda daha çok ölen adamın keyfiyetleri anlatılır, bayanlardan oluşan kısa şiirlerle söylenen ağılarda ise bu ölümün doğurduğu ıstırablar, onun yakınlarına, çocuklarına etkisi vs. tasvir edilir. Azerbaycan ağıları onu yaratan halkın, özellikle de Azerbaycan kadınlarının iç dünyası, onların kardeş, er, evlat ve anababa sevgisi hakkında açık fikir verir. Hacim açısından küçüklüğüne rağmen, her ağı insan hislerinin, insan duygularının derinliğini ve sonsuzluğunu açığa çıkaran dolgun bir eserdir:

Bostanda tağım ağlar,

Basma, yarpağım ağlar. Ne qeder sağam, ağlaram, Ölsem torpağım ağlar.

Keder ve derd üzerinde köklenmiş ağılardan

farklı olarak nişan ve toy nağmeleri şenliği, şuhluğu, esprili havası ve oynaklığı ile seçilir. Azerbaycan halk edebiyatında nişan ve toyun bütün aşamaları ile bağlı şiirler, nağmeler mevcuttur. Bunların arasmda, elçilerin gelmesi, nişan getirilmesi, gelinin eline kına yakılması, gelinin oğlan evine getirilmesi, gelinin ve damadın tarifi vs. merhaleleri ve onlarla ilgili nağmeleri hatırlatmak mümkündür. Aynı zamanda bu nağmeler hal mizahının, alaycılığının tüm inceliklerini yansıtır. Mesela, elçilik yahut nişan için gelen oğlan tarafının nezaketli davranışları, onlarm okudukları nağmelerden de bilinir:

Quda, gelmişikbiz size,

Hörmet ediniz bize,

Bu gün qızımız sizdedir,

Sabah aparırıq bize.

Kızın ata anasmın rızası alındıktan ve toy merasimi gerçekleştikten sonra ise, onlarm okudukları nağmelerin tonu ve mazmunu tamamen değişir:

Verdim bir dana, Aldım bir sona,

Ay kız anası, Qalyanayana

Yeni yuvasma sevdiği oğlanın evine getirilen geline müracaatla okunan nağmeler ise inceliği, samimiliği, ile seçilir:

Anam, bacım qız gelin, Elayağı düz gelin.

Yeddi oğul isterem,

Birce dene qız, gelin.

Toy merasimi sona erer, yeni aile kurulur, genç ataananın ilk çocuğu dünyaya gelir. Çocuk folklorunda, babaananm çocuklarının sağlam ve mutlu büyümeleri ile bağlı arzuları var; çocukları eğitmek, onlarm akimi, zekasını geliştirmek, niteliklerini inkişaf ettirmek için zaman zaman halk bilgilerine, halk tecrübesine dayanarak ortaya konulan oyunlar ve nağmeler, bilmeceler ve yanıltmacalar da var. Analık sevgisini, evlat mehebbetini ifade eden laylalar ve okşamalar Azerbaycan çocuk, folklorunun en yaygın numunelerindendir. Bu beşik nağmeleri en munis, derunî hislerin ifadesidir.

Laylalar ve okşamalarla birlikte, Azerbaycan çocuk folklorunda, arzulamalar, beslemeler, nazlamalar, azizlemeler, eğlendirmeler vs. gibi çocuk hayatı ve anaçocuk münasebetleri ile ilgili diğer numuneler de mevcuttur. Mesela, beşikte yatan küçük oğlunu yahut kızını okşayan ana onun nişanı, düğünü vs. ile ilgili nağmeler okur:

Küçük yaşlı çocuklar arasındaki oyunlarla ilgili folklor numunelerinin çeşidi de Azerbaycan halk edebiyatında oldukça geniştir. Buraya sanamalar, düzgüler, acıtmalar, çatdırmalar, bahisleşmeler vs. dahildir. Sanamlalar ve düzgüler çocukların hafızalarını geliştirdiği gibi, dilin zenginliklerini açıklayan yanıltmacalar da, onlarm konuşma ka’ biliyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynar. Biri birine benzer, ama farklı manalara sahip sözlerden oluşan yanıltmaçlar, aynı zamanda halk edebiyatında dil unsurlarının ne kadar başarılı bir şekilde kullanıldığı hakkında fikir verir: “Getdim gördüm bir derede bir berber bir berberi ber ber beğirdir. Dedim, a berber bu berberi niye ber ber beğdirdirsen? Dedi bu berber ber ber beğiresi berberdir”. Ve yahut: “Bu mis ne pis mis imiş, Bu mis Kaşan misiymiş” gibi yanıltmaçlar, yalnız çocuk konuşmasının gelişmesinde, onlarm düzgün telaffuz kurallarını öğrenmelerinde değil, ayni zamanda çocuklarda bir humor hissinin oluşmasmda da önem taşımaktadır.

Türk halkları arasında bilmece, tapışmak, cummak vs. adlar altında tanınan tapmacalar da Azerbaycan Halk Edebiyatının, özellikle de Azerbaycan çocuk folklorunun geleneksel ve yaygın şekillerinden biridir. Tapmacalar halk hayatının hemen tüm alanlarını ihata eder. klasik Azerbaycan şiirlerindeki muamma ve loğaz, aşık edebiyatındaki bağlama ve gıfübend gibi şiir şekillerinin meydana çıkmasına halk edebiyatındaki tapmacaların da büyük bir etkisi olmuştur.

Azerbaycan Halk Edebiyatının mühim bir kısırımı ata sözleri ve darbimeseller oluşturmaktadır. Halkın tarihî tecrübesini aksettiren ata sözlerimiz, diğer Türk boylarının ata sözlerinden fazla farklı değildir. Bu da yalnız soyumuzun ve dilimizin değil, tarihî bilgi ve tecrübelerimizin de aynı olduğunun bir işaretidir. Türk millî kültürünün muhteşem numunelerinden olan “Kitabı Dede Korkut” destanlarının ata sözleri ile açılması, halkın bu zeka ve idrak numunelerine her zaman büyük önem verdiğini göstermektedir. Nesîmî, Fuzûlî, Vakif vs. gibi orta çağ Azerbaycan şairlerinin eserlerinde de bol bol işlenen ata sözleri, yalnız asırlar boyu smavdan geçirdikleri gerçeklerin değil, hem de onun tarihinin, manevîahlâkî kanaatlarınm ifadesidir. Azerbaycan atalar sözlerinin toplanmasına ve tetkikine XIX. yy.’m ikinci yarısından sonra başlanmıştır. Bütün hayatını bu zengin halk hazinesinin yazıya alınmasına vermiş folklor uzmanı Ebülkasım Hüseynzade’nin tahminen yetmiş yıl zarfmda on binden fazla atalar sözleri toplaması Azerbaycan Halk Edebiyatının diğer alanlarda olduğu gibi bu sahada da zenginliğini, verimliliğini göstermektedir. Azerbaycan atalar sözlerinin büyük ekseriyeti manzumdur. Dahilî kafiyelerden ibaret ata sözleri ile bir sırada iki, bazen dört mısradan oluşan ata sözlerine rastlamak mümkündür.

Diğer halkların edebiyatlarında olduğu gibi Azerbaycan Türklerinin halk edebiyatında da şiir ve nesir türleri birlikte kullanılmıştır. Ancak şiir türleri daha fazladır. Sözlü edebiyatın bu türleri içerisinde en yaygın olanı bayatılar (maniler)dır. Azerbaycan folklorcuları arasında bayatıların menşei ile ilgili farklı fikirler mevcuttur. Tetkikatçıların büyük ekseriyeti bu popüler halk edebiyatı türünü Bayat adlı Türk boyunun adı ile ilgili göstermektedirler. Bayatlar eskiden beri Kuzey Azerbaycan sınırları içerisinde yaşamaktadırlar ve bazı rivayetlere göre Türk dünyasının büyük söz ustası Fuzûlî de bu boydandır. Bayatıların “kadim”, “eski” manalarını bildiren “boyat” sözünden türediğini ve bununla da bu poetik türün en eski zamanlardan beri halkın manevî hayatına dahil olduğunu savunan edebiyatçılar da vardır.

Bayatı halk edebiyatından yazılı edebiyata da geçmiştir. XVI. yy. Azerbaycan klasik şiirinin tanınmış temsilcilerinden birisi olan Şah İsmayıl Hatai aynı zamanda güzel, düşündürücü bayatılar şairidir. XVII. yy. Azerbaycan şairlerinden Mehemmed Emani’nin de kendi yaratıcılığında bayatıya önem verdiği bilinmektedir. Azerbaycan halk edebiyatında müellifli bayatıların en olgun ustası ise, XVII. yy. da yaşamış Sarı Aşık olmuştur. Şiirlerinin birinde “Külli Qarabağın abiheyatı, Nermü nazit bayatıdır, bayatı” diyen XVIII. yy. büyük Azerbaycan şairi Molla Penah Vaqif, bayatıdan bir güzellik, incelik ve olgunluk simgesi gibi söz ediyordu.

Bayatılar da diğer halk edebiyatı örnekleri, özellikle de atalar sözleri gibi halkın tarihini, bu tarihin önemli olaylarını yaşatmakdadır. Mesela,

Apardı tatar meni,

Qul edib satar meni,

Yarım vefalı olsa, Axtarıb tapar meni

bayatısı hiç şübhesiz ki, Azerbaycan’ın Mogoltaralarm yönetimi altına geçtiği XIIXIV yy. eseridir.

Azerbaycan folklorunun başka bir şiir türühalk mahnıları, musiki ile bedii sözün birleşmesinden türemiştir. Onlar sevgi ve kahramanlık mahnıları olarak iki kısma ayrılmaktadırlar. Sevgi mahnıları derin ve ince lirizmi, hislerin samimiliği ve kıvraklığı ile seçilir. Kahramanlık mahnılarmda ise adından da anlaşıldığı gibi, mücadele, savaş, haksızlıklara karşı barışmazlık ahvaliruhiyyesi öne çıkarılmaktadır. Sevgi konulu halk mahnılarının bazıları diyalogdeyişme şeklindedir. Halk mahnıları popülerlik açısından atalar sözleri ve bayatılarla aynı seviyededir. Buraya kadar üzerinde durduklarımız Azerbaycan halk edebiyatının lirik türleridir. Şiirle birlikte epik tür, yahut nesir de, bu edebiyatta yaygındır. Nağıllar, destanlar, qaravelliler, rivayetler, efsaneler, esatirler, latifeler vs. millî folklordaki nesir türlerini oluşturmaktadırlar.

Her Azerbaycan Türkü, çocuk yaşlarından başlayarak Azerbaycan nağıllarmın çekici ve sihirli dünyasının içine girer, bu dünya ile büyür. Azerbaycan nağıllarında onu yaratan ve yaşatan halkın millî özellikleri, gelenek ve görenekleri, örf ve âdetleri, geçimi dünya görüşü, insanlarla münasebeti, manevî özgürlük uğrunda mücadelesi ön plana çıkar. Azerbaycan nağılları, zaman zaman yazılı edebiyatın faydalandığı zengin kaynaklardan biri olmuştur. XII. asrın büyük Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’den başlayarak Azerbaycan Edebiyatının bütün büyük simaları kendi yaratıcılıklarında nağıllara sık sık müracaat etmiş, nağıllardan aldıkları konularda, yeni devirle, yeni meselelerle sesleşen eserler yazmışlardır. Bu açıdan millî folklorun diğer türleri ile mukayesede nağılla daha büyük bir çapta yazılı edebiyatın malzemesini oluşturmuşlardır.

Nağıl toplayıcıları ve araştırıcıları, dünya folklorunun da tecrübesine dayanarak Azerbaycan nağıllarını muhtelif, yönlerden tasnif etmişlerdir. Mesela, bu sahanın ilk araştırıcılarından biri olan yazar Yusuf Vezir Çemenzeminli nağıllarımızı üç gruba ayırmıştır: eski tasavvur ve ayinlerle ilgili nağıllar; tarihî nağıllar ve çocuk nağılları. Çağdaş folklorcular ise derlenmiş ve araştırılmış daha fazla nağıl örneklerini göz önünde tutarak Azerbaycan nağıllarının konu açısından daha geniş tasnifini vermişlerdir. Buraya hayvanlar hakkında nağülar, sihirli nağıllar, tarihî nağıllar, ailegeçimle ilgili nağıllar ve satirik (mizahi) nağıllar dahildirler.

Hayvanlar hakkındaki nağıllar mana açısından daha evvelce sözü edilen sayacı sözlerine benzer. Bu nağıllarda halkın tarihî gelişme merhalelerinde totem olarak kabul ettiği, bu veya başka açıdan kutsallaştırdığı hayvanlarla ilgilidirler. Mesela, Azerbaycan’da yılanın bir totem olarak alındığı çok sayıda nağıllar vardır. Diğer taraftan, Azerbaycan’da yılan pirlerinin, yılan tapmaklarının varlığı da bilinmektedir. Tarihçiler bunu Azerbaycan’ın en eski nüfusunun, özellikle de Midiyalılarm yılana tapınması ile ilişkili göstermekdedirler. Diğer taraftan, yılan dünya folklorunda idrak, zekâ simgesi olarak alınmıştır. Bu, yılanla ilgili Azerbaycan nağıllarında da gözükmektedir. Mesela, “Ovçu Pirim” nağılmda yılan Ovçu Pirim’in ağzına tükürür ve bundan sonra Pirim tüm hayvanların dilini anlar. Azerbaycan nağıllarında yılanla birlikte canavar, horoz, it, öküz, inek vb. hayvanlar da totem olarak geçmişlerdir.

Sihirli nağıllar da ortaya çıkış açısından eski nağıllardandır. Bu nağıllarda insanın mitolojik varlıklara, doğanın dağıtıcı kuvvetlerine karşı mücadelesi yer alır. Adından da anlaşıldığı gibi, Azerbaycan sihirli nağıllarında kahramanlar sihir, cadı, efsun ve mitolojik yardımcılarının sayesinde devler, ejderhalar, periler, cadıkarılar, tılsımlar vs. ile mücadele ediyorlar. Bu nağıllardaki hadiseler, ekser hallerde, zulmet dünyasında, yerin altında, periler ve devler ülkesinde ve diğer fantastik mekânlarda geçer. Sihirli nağıllar tüm fantastik süsüne rağmen aslında halkın sevmediği, barışmadığı kuvvetlere karşı mücadele ruhundan ve isteğinden kaynaklanırlar.

Tarihî nağıllar ise, adından da anlaşıldığı gibi, Azerbaycan tarihinin ayrı ayrı olayları, şahsiyetleri yahut da faaliyetleri, bu ülke ile ilgili olmuş insanların hayatı ile ilgilidir. Azerbaycanda İskender, Dara Şah Abbas ve başka tarihî şehsiyetler hakkında nağıllarm varlığı bu folklor türünün yalnız halk fantazisine değil, aynı zamanda tarihî gerçekliklere dayandığını göstermektedir. Maişeti nağıllar konusu nağıllarm daha büyük bir bölümünü oluşturur. Bu nağıllarm konusu, gündelik hayattan gerçek mücadeleden alınmıştır. Maişet nağıllarının esas kahramanları halkın arasından çıkmış adamlardır. Çoban, nöker, işçi, köylü vb. meslek adamlarından oluşan bu kahramanlar maişet nağıllarında bir kural olarak, nağılın başlangıcında zayıf, kuvvetsiz, zavallı adamlar gibi tasvir olunurlar. Ama içerisine girdikleri hayat şartları, farklı olaylar onları sanki yeniden yetiştirir. Onlar hem aklî, hem de fizikî açıdan kuvvetlenir, karşılarına çıkan zorlukları başarı ile geçerek nağılın sonunda ülke yöneten bir padişah, akıllı bir vekil, adaleti ile tanınan yönetici seviyesine yükselirler.

Esas kahramanlar Keçel, Koşa vb. olan satirik (mizahî) nağıllarda ise, halk gülüş yolu ile kendi düşmanlarına karşı mücadele verir. Bu nağıllarm kahramanları en zor durumlardan, akılları, hazırcevaplılıkları ile kurtulabilirler; özlerinden kat kat kuvvetli düşmanı akim, sözün kudreti ile yenerler. Yüzyıllar boyu, halkın yediden yetmişe her temsilcisi için hayat mektebi olmuş nağıllarm, Azerbaycan folklorunda kendi gelenekleri, üslûp özellikleri meydana gelmiştir. Her bir nağıl peşrev yahut nağılbaşı ile başlayıp, nağılsonu ile biter. Nağılbaşılar diğer dünya halklarının nağıllarının da esas üslubî özelliklerindendir. Ama Türk nağıllarının (Azerbaycan, Özbek, Türkmen vs.) başlangıcındaki nağübaşlarm özelliği ve farkı, onların kural olarak humoristik karakterde olmasındadır. Diğer taraftan, nağılbaşı nağılın mazmunu, konusu ile bağlı kalmaz. Mesela, “Hamam hamam içinde, xelbir saman içinde, deve delleklik eyler, köhne hamam içinde. Hamamcının tası yox, baltacının bal tası yox, Orda bir tazı gördüm, onon da xaltası yox. Qarışqa şıllaq atdı devenin budu batdı, milçek mindim çay keçdim, yabaynan dovğa içdim, heç bele yalan görmemişdim” vs.

Azerbaycan Halk Edebiyatında efsaneler, esatirler ve rivayetlerin de çok sayıda örnekleri vardır. Hayvanlar, kuşlar, yer adları, kaleler, boy halk, nesil, totem adları, sema cisimlerinin adları, tarihî olaylar ve şahsiyetler, dinî unsurlar yanında, Azerbaycan efsanelerinin her birisinde halkın fikir ve amaçları, onun geçmişini anlamak ve geleceği bilmekle ilgili istek ve çabaları esas yeri tutar. Azerbaycan efsane ve esatirlerinin halk arasında toplanmasına yirminci yüzyılın başlarmda başlanmıştır. Arif Acalov’un esatirler, Sednik Pirsultan’m ise efsanelerle ilgili toplama ve derlemeleri, tetkik ve değerlendirmeleri bu folklor türlerinin de Azerbaycan halk edebiyatındaki yaygınlığını, farklı örneklere malik olduğunu ortaya koymuştur. Azerbaycan epik folklorunun halk arasında popüler olan türlerinden biri de latifelerdir. Latifeler aynı zamanda Türk folklorunun konu ve kahraman açısından ortak türüdür. Türk halklarının ortak bir gülüş, mizah kahramanı var.

O, farklı Türk boyları arasında Molla Nesreddin, Nasrettin Hoca, Nesreddin Efendi, Hoca Nasır Efendi vs. adlarıyla tanınan ve anılan büyük mizah ustasıdır. Azerbaycan folklorunda Molla Nesreddin gibi tanman bu idrakli insanla ilgili yüzlerle latife yazıya alınmıştır. Molla Nesreddin sevinç anlarında da, keder dakikalarındada, toyda da, yasta da her zaman halkın yanında olan, her zaman ona destek veren, maceraları ile onu güldürerek düşündüren ve düşündürerek güldüren büyük bir ustadır. Ama, Molla Nesreddin Azerbaycan latifelerinin yegâne kahramanı değildir. Behlül Danende, Aptal Kasım gibi gülüş ustalarının da çok sayıda latifeleri yazıya alınmış ve halk arasında yayılmıştır. Ayrıca, Azerbaycan’da her bölgenin kendi mizah kahramanları olmuştur ve onların gelenekleri şimdi de yaşamaktadır.

Diğer halkların sözlü edebiyatlarında olduğu gibi, Azerbaycan Halk Edebiyatmda da bu edebiyatın zirvesini destanlar oluşturmaktadırlar. Destanlar Azerbaycan folklorunun halk arasında yaygın ve hacim açısından büyük türlerinden biridir. Destan kelimesi Azerbaycan Edebiyatında bin yıllar boyu kullanılmıştır. Bilindiği gibi, Nizami Gencevide “Hamseye” dahil olan eserlerini “destanlar” olarak adlandırmıştır. Azerbaycan destanları hem şiir, hem de nesrin unsurlarını taşımaktadır. Başka sözle söyleyecek olursak, destanlarda nesr ve nazm parçalan birbirini takip eder; fikir ve mana açısından birbirini tamamlar. Destanm nesr parçaları olayları, durumları anlatırken, şiir parçaları daha fazla kahramanların lirik his ve düşüncelerinden, onların heyecan ve ıstıraplarından söz açarlar.

Asırlardan beri malum olan, halk arasmda geniş alanlara yayılmış, derlenmiş Azerbaycan destanları halk edebiyatı ile ilgili tetkiklerde kahramanlık ve sevgi destanları olarak tasnif edilmiştir. Bu destanların arasındaki farklar da her şeyden önce onların adlarında kendini gösterir. Halkın farklı tarihî dönemlerde kendi bağımsızlığı, egemenliği, insan hakları, toprağının ve yurdunun, kadının ve akrabalarının hür yaşamı için verdiği mücadeleler esasen kahramanlık destanlarına yansımıştır. Bundan farklı olarak sevgi destanları daha fazla aşk romanlarını hatırlatmaktadırlar. Bu destanlarda sevgilisine kavuşmak için mücadeleye başlayan genç aşığın ıstırapları, sevgi yolunda karşılaştığı zorluklar, verdiği savaşlar vs. esas konuyu oluşturmaktadır. Ancak, kahramanlık destanlarında sevgi sahnelerinin, bunun aksine olarak sevgi destanlarında kahramanlık ve savaş sahnelerinin olması da doğaldır. Destan diğer halk edebiyatı türlerinden farklı olarak hayatı daha geniş boyutlarda, daha çeşitli ölçülerde aydınlattığından, tabii ki, burada insan hayatının daha farklı sahneleri göz önüne alınabilir.

Azerbaycan Halk Edebiyatında “Kitabi Dede Korkut, Koroğlu, Molla Nur, Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Settarhan” vs. kahramanlık destanları yaygındır. Bu destanlar farklı tarihî dönemlerin eseri olduğu gibi, onlarda akseden olaylar, tarihî gerçekler de, Azerbaycan halkının hayatının farklı devirleri ile ilgilidir. Mesela, Kitabi Dede Korkut’ta Azerbaycanlıların, daha geniş anlamda ise Oğuz Türkleri’nin X.XI. yy. hayatı söz konusudur. Koroğlu destanı Kafkasya’da ve Azerbaycan’da XVI.XVII. yy.’da cereyan eden tarihî olayların edebî ürünü olarak meydana çıkmıştır. “Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Sattarhan” vb. kahramanlık romanları ise, Azerbaycan Türklerinin Rus ve İran zulmüne karşı teşkilatlanmış bir halde mücadele verdikleri XIX.XX. yy. edebî ürünleridir.

Türk Halk Edebiyatının ve Türk lehçelerinin muhteşem abidesi olan Kitabi Dede Korkut tam olarak bin yıl önceki AzerbaycanTürk hayatının ansiklopedisi olarak adlandırılabilir. İlim alemine ilk kez, 1815’te Alman şarkiyatçısı Henrif fon Dits’in tetkikatıyla çıkan bu eser Azerbaycan’da ilk defa 1938’de yayınlanmıştır. Prof. Hemid Araslı’nm hazırladığı bu neşir bütünlükle Türkiye’de yayınlanan Orhan Saik Gökyay neşrine dayanmakta idi. Azerbaycan halk edebiyatı araştırıcılarının Kitabı Dede Korkut destanı ile ilgili tetkikleri ise 192030 yıllarına tesadüf etmektedir. Stalin’in eski Sovyetler Birliği’nde 1937’de başlattığı “Büyük terör” de zarar gören edebî eserlerden birisi de Kitabı Dede Korkut destanları olmuştur. Pantürkizm tebliği ve milletçiliği ileri sürülerek bu edebî abide yasaklanmış, onunla ilgili tetkikleri olan araştırmacıların bazıları da cezalandırılmıştır. Destanın 1950 ‘de Bakü’de, akademisyen V. V. Bartold’un çevirisinde Azerbaycan alimleri tarafından yayınlanması eski Soyvet yönetimi arasında gerçek bir hiddet fırtınası doğurmuştur Kitabı Dede Korkut destanları üzerindeki yasak, Stalin’in ölümünden sonra kaldırılmış, bu destanla ilgili yalnız Türkiye’de Azerbaycan’da değil diğer Türk Cumhuriyetlerinde (Türkmenistan, Kazakistan), yabancı ülkelerde (ABD, İngiltere, Hindistan vs.) bir sıra dikkati çeken araştırmalar ortaya çıkarılmıştır. Rus dilinin yanısıra destanın tam metni İngilizce, Almanca, İtalyanca, Hırvatça, Litva vs. dillere aktarılmıştır.

Kuşkusuz, Kitabı Dede Korkut Oğuz Türkleri’nin ortak edebî abidesidir. Bu fikri kabul etmekle birlikte, destanın tetkikatçılarmın çoğu onun ortaya çıkış yeri olarak Azerbaycan üzerinde dururlar. Rusya’da bu destanın en tanınmış araştırıcılarından olan V. V. Bartold sonuçta şöyle bir neticeye gelmiştir: “Bu destan çok çetin ki, Kafkasya muhitinden dışarıya formalaşabilirdi”. Gerçekten de destandaki olayların büyük bir kısmı şimdiki Azerbaycan’ın sınırları içerisinde gelişir. Destanın farklı boylarında Gence, Berde, Nahçıvan, Şerur, Dereşam, Derbend, Göğce Gölü vs. gibi bugün de coğrafî açıdan Azerbaycan’a bağlı bölgelerin adı geçer. Destan kahramanları bü bölgelerin vatandaşlarıdır, onların yakın komşuları ise, Gürcü, Abhaz ve başkalarıdır. Destanların tanınmış Türk araştırıcılarından Muharrem Ergin de onların hem dil, hem de tarihîcoğrafî açıdan Azerbaycan’la ilgisi fikrini kabul eder. Muharrem Ergin’in fikrince Türklüğün ortak edebî habidesi, ortak halk destanı olan Kitabı Dede Korkut Azerbaycan’la daha sıkı şekilde bağlıdır.

XVII. yy. ortalarında Şamahı’ya gelen meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Dede Korkut’un mezarının Derbend’de olduğunu ve Şamahıların bu mezarı saygı ile ziyaret ettiklerini yayar. Çağdaş Azerbaycan alimlerinden Emin Abid, Ahmet Caferoğlu, Mikayıl Refili, Ali Sultanlı, Hemid Araslı, Mirali Seyıdov, Şamil Cemşidov, Kamal Abdullayev, Feryad Zenynalov vb. Kitabı Dede Korkut destanları ile ilgili araştırmalar yayınlanmıştır.

Kitabı Dede Korkut destanında orta çağ AzerbaycanTürk hayatı tüm boyutları, tüm sahaları ile aksetmiştir. Çocuk eğitiminden devletin yönetilmesine kadar, en farklı meseleler aydınlatılmış, aynı zamanda Oğuz Türklerinin hayat özellikleri, onları başka halklardan ayıran cihetler, dikkati çekecek bir şekilde verilmiştir. Kuşkusuz destan, Türklerin, özellikle de Azerbaycan Türklerinin yalnız çağdaş, yani destanın yazıya alındığı dönemdeki hayatını değil, eski düşünce ve tasavvurlarını, inanç ve kanaatlerini öğrenmek açısından da en kıymetli edebî kaynaklardan birisidir.

Kitabı Dede Korkut kahramanlık destanıdır. Çünkü burada ilk sırada, ilinin, ulusunun, kendinin özgürlüğü, egemenliği uğrunda savaş veren, düşman gördüğünde öc almayı düşünen, hakkı, adaleti savunan alp erenlerin hayatı ve mücadelesi tasvir edilmiştir.Çünkü burada vatan uğrunda ölüm, ölümlerin en mümtazi ve şereflisi sayılır; aile şerefi ve namusu her şeyden yüce tutulur. Çünkü buradaki kahramanlar savaş meydanlarında korkunç düşmanla karşılaşmaktan sevinç ve mutluluk duyarlar; zor durumlarda hiç bir zaman birbirlerini yalnız bırakmazlar. Hiç şüphesiz, kahramanlık sayfaları ile birlikte Kitabı Dede Korkut’ta, gönül okşayan sevgi sahneleri, karşılıklı inanma ve inanca dayanan, muhabbetleri yolunda her ıstıraba dayanmayı beceren samimi ve vefalı aşıklar da vardır. Ama destanların tarihietnografik açıdan bir özgürlüğü ve özelliği de, eski Türklerin savaşta, kılıç kullanmakta, ok atmada kadınla erkek arasında fark gözetmeyişini, kahramanlık ve sevgi konuları üzerinde kökleşmiş boylarda, yüksek bedii ustalıkla aksettirmesidir.

Kitabı Dede Korkut yalnız kahramanlığın ve sevginin değil, ayrıca bilgeliğin destanıdır. Destanda bu halk bilgeliğinin taşıyıcısı, tüm boylara katılan, her boyun sonunda boy boylayıp soy soylayan, Oğuz kahramanlarının şerefine yeni bir Oğuznâme yaratan Dede Korkut’tur. Dede Korkut’un tarihî bir şahıs olup olmadığı hakkında elde hiç bir ilgi yoktur. Bu açıdan onu, destanın müellifi olarak, adlandırmak da gerçeklikten uzaktır. Dede Korkut sadece efsanevî bir obrazdır, Türk tecrübesinin, Türk bilgeliğinin simgesidir. Dede Korkut, farklı destanlarda tesadüf edilen aşıkozanbakışlarm umumileştirilmiş, toplu bir timsalidir. Kitabi Dede Korkud destanının etkisi ile Azerbaycan yine orta çağ halk edebiyatında gerek konu, gerekse dil açısından bu destana yakın olan “Karaoğlu” adlı başka bir destanın ortaya çıkması da, Dede Korkut’un Azerbaycan muhiti, Azerbaycan Türklerinin varlığı ve hayatı ile ilgisi yönünde yorumlanabilir.

Başka bir kahramanlık destanı, Köroğlu XVIXVII yy. Azerbaycan’da cereyan eden tarihîsiyâsî olaylarla, ilgili olarak meydana çıkmıştır. Bu destandaki tarihîlik Kitabı Dede Korkut’taki tarihîlikten daha kesin ve bazı kaynaklarla tasdik olunan bir tarihîliktir. Tarihçi alimlerin ve edebiyat araştırmacılarının ortak fikrine göre, Köroğlu destanında aksetmiş olayların esasında bütün Azerbaycan’ı bürümüş Celaliler isyanı bulunmaktadır. Köroğlu destanının manzum bölümünü oluşturan şiirlere hala XVIII. asrın başlarında yaşamaya alınmış eserlerde tesadüf edilmektedir. Tebrizli Elias Muşeğin 1721’de yazıya alınmış “Neğmeler” kitabında Köroğlu destanmdan götürülmüş 13 koşmaya yer verilmiştir. Azerbaycan şairi Endelib Karacadaği de halk edebiyatı seçmeleri esasında tertip ettiği elyazma antolojisine Köroğlu koşma ve geraylılarını dahil etmişti. Köroğlu destanı da Kitabı Dede Korkud gibi uluslararası bir edebî abidedir. Hem de, yalnız Türk halkları arasında yaygın olan Dede Korkut’tan farklı şekilde Köroğlu, hem Türk (Azerbaycan, Türkmen, Özbek vs.), hem Fars kökenli (İran, Tacikistan), hem de Hıristiyan (Gürcü, Bulgar vs.) halklar arasında yayılmıştır.

Diğer Halk Edebiyatı örneklerimiz (mesela elyazması Vatikan’da, Berlin’de ve Drezden’de muhafaza edilen Kitabı Dede Korkut, Rus diline tercümesi elde olan, orjinali ise şimdiye kadar bulunmayan onlarla Azerbaycan masalı vs.) gibi Köroğlu destanının da ilginç bir kaderi vardır. Destanın metni ilk defa Güney Azerbaycan topraklarında derlenmiş ve yazıya alınmıştır. Köroğlu destanını ilk kez derleyen Polonya kökenli Rus diplomatı Aleksandr Hodzko idi. O, XIX. yy. başlarında Sent, Petersburg Üniversitesi’nin Şarkiyat Bölümü’nde tanınmış Azerbaycan şarkiyatçısı Prof. Mirze Cafer Topçubaşı’nm (17892869) talebesi olmuştu, Azerbaycan Türkçesini ve Fars dilini mükemmel bilirdi. Hodzko Azerbaycan Türkçesi ile derlediği destan metnini İngiliz diline aktararak 1842’de Londra’da kitap halinde yayınlatmıştı. Daha sonra 1856’da destanı İngilizce’den Rus diline tercüme etmiş ve Tiflis’te kitap olarak bastırmıştı. Romantik kahraman tipi olan Köroğlu XIX. yy.’da bir sıra Batılı ve Rus alimlerinin, şarkiyatçılarının dikkatini çekmiş, destanla ilgili makale ve araştırmalar yayınlanmıştır.

Azerbaycan ise Köroğlu destanının derlenmesine 1920 yıllarından sonra başlanmış, destanın ilk ilmîtenkitli metni 1949’da yayınlanmıştır. Halk edebiyatı uzmanı Memmedhüseyn Tehmasıb’ın tertip ettiği bu kitaba destanın 17 kolu (yahut boyu) dahil edilmişti. Son yılların folklor derlemeleri sırasında halk arasında Köroğlu destanının yeni kolları yazıya alınmıştır. Köroğlu destanı hakkında 1979’da, Azerbaycan kökenli Fransa alimi Şirin Melikoff’un Paris’te yayınlanan tetkikatı onun geçen asırda olduğu gibi şimdi de Avrupa’nın edebîilmî dairelerinin ilgisini çektiğini göstermekdedir. Köroğlu destanının kahramanı olan Köroğlu Azerbaycan Türkleri arasında bir millî kahraman ve genellikle kahramanlık simgesi durumuna gelmiştir. Büyük Azerbaycan bestekarı Üzeyir Hacıbeyli, bu destan esasında dünyaca ünlü Köroğlu operasmı bestelemiştir.

Yalnız Azerbaycan Köroğlusunun kahramı değil, Türkmen, Türk, Özbek, Kazak, Tacik, Gürcü, Kürt, Bulgar Köroğluları da, adaletsizliklere karşı savaşan, ezilenlerin hak ve hukunu savunan cesur bir cengâverdir. Destanın Kafkasya versiyonunun, Gürcü, Ermeni ve Kürt arasında yayılmış Köroğlu boylarının onlara Azerbaycan Türklerinden geçtiği konusunda tetkikatçılar arasında hiç bir fikir ayrılığı yoktur. Orta Asya Köroğlusu ise tabii ki, daha farklıdır. Eğer Kafkasya Köroğlusunda tarihî roman unsurlarını andıran hatlar varsa, Orta Asya Köroğlusu daha çok masal tiplidir, daha fazla nağıl, efsaneye dayanmıştır.

Köroğlu kendi kişiliğinde, kılıç vuran bir kahramanla, saz çalarak şiir koşan ince ruhlu bir aşıkı maharetle birleştirmiştir. Bütün destan boyunca o, ezilen halkın, hukuku çiğnenen insanların yanlısı, yardımcısı gibi takdim olunur. Köroğlu halkın yanında olmayı kulların önünde gitmeyi kendisi için şeref bilir;

“Qul deyerler, qulun boynun burarlar, Çullar qabağıda geden tirem men…”

Delileri ile Çamlıbel’e çekilen Köroğlu her zaman elini ülkenin nabzı üzerinde tutar, nerede bir haksızlık duyulsa, nerede bir adaletsizlik iş lense oraya koşar. Bazen kılıcı, bazen otoritesi, bazen de sazı ile hakkı çiğnenenin hakkını ken disine verir. Bu açıdan da Köroğlu destanın bir çok boyları, Köroğlu’nun muhtelif seferleri (Kö roğlu’nun Bağdad seferi, Köroğlu’nun Erzurum se feri, Köroğlu’nun Tokat seferi vs.) şeklinde dü şünülmüştür. Destanda Köroğlu yalnız kahraman bir savaşçı, yalnız güzel şiirler yaratan aşık değil, aynı zamanda ince muhabbetle seven, sevgilisi Nigar’m yolunda ölüme bile göz kırpmadan giden sadakatli bir eş, Çamlıbel’deki yüzlerce yiğitdeli için şefkatli bir atadır. Destan Köroğlu’nun do ğumundan ölümüne kadar onun tüm hayat ta rihçesini aksettirir. Azerbaycan Türklerinin vefa, sadakat, yiğitlik, kahramanlık hakkındaki bir çok düşünce ve kanaatler Köroğlu destanında gün ışı ğına çıkarılmış, oradaki bir sıra bilgice şiirler, hal kın arasında yayılarak ata sözü ve masal gibi kul lanılmıştır.

XIX.XX. yy. Azerbaycan tarihinde Rus ve İran baskısına karşı barışmaz mücadeleleri ile halkm arasında tanınan Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Katır Memmed, Settarhan vb. kahramanlık hakkındaki destanlar da kuşkusuz kahramanlık destanları sırasına dahildir. Ama bu eserler Kitabı Dede Korkut ve Köroğlu gibi mükemmel değildir. Onlarda yazılı edebiyata etkisi daha dikkati çeken bir şekilde gözükmektedir. Bu da adı geçen destanlarm bir aşığm yaratıcılığının eseri olmasından kaynaklanmaktadır. Muhabbet destanları, yahut bir başka bir deyişle, halk romanları, Azerbaycan Halk Edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Eğer kahramanlık destanları mücadele ve savaş dönemlerinin eserleriyse, muhabbet destanları da, daha çok dinç, barışçı hayatı yansıtırlar. Saf, sa mimi sevgi duyguları, sadakat, mânevi bütünlük dostluk, insanperverlik bu destanların esas ko nularıdır. Muhabbet destanlarının tüm dünya folk lorunda olduğu gibi, iki esas kahramanı vardır. Bunlardan birincisi sevgili; ikincisi ise ona ka vuşmak yolunda cefalara, ıstıraplara göğüs geren, bir an olsun geri çekilmeyi düşünmeyen aşıktır. Her aşk destanı, sonu ya mutluluk, ya da kederle biten böyle bir masala çevrilmiş sevgi üzerine ku rulmuştur. Muhabbet destanları bazı özellikleri ile kah ramanlık destanlarından ayrılmaktadır. Bu des tanlar bir kural olarak üstadnamelerle başlar. Her destanın başlangıcında eğitici nasihatçı mazmunu ile dikkati çeken üç üstadname verilir. Üs tadnameler için usta aşıkların eserleri alınır. Des tan güzelleme, yahut duvakkapma ile tamamlanır.

Sonda okunan bu aşk şiiri, mutluluğu, birlikte ge çecek hayatın güzelliklerini anlatır; sevgililere güzel hisler iletir. Azerbaycan’da Aşık Garip, Esli ve Kerem, Abbas ve Gülgez, Şah İsmayıl vs. mu habbet destanları halk arasında yaygındır. “Ferhad ve Şirin”, “Leyli ve Mecnin”, “Tabir ve Zöhre” vb halk destanlarının ise halk edebiyatından klasik şiire, yahut aksine, Nizami gibi kudretli bir şairin yaratıcılığından halk edebiyatına geçmesi konusu ise hala edebiyat uzmanları arasmda tar tışılmaktadır. Tabii ki, muhabbet destanlarının dili, üslûbu, kuruluşu, buradaki şiir parçalarının tonu ve mazmunu kahramanlık destanlarından farklıdır. İkinci kısım destanlarımızdaki kahramanlık, harbcilik, savaş rüzgârlarına karşılık; muhabbet konulu halk romanlarında ince, zarif hisler, lirizm hakim durumdadır. Asrımızın başından itibaren, Azerbaycan muhabbet destanlarının bir çoğu esas alınarak halkın geniş ilgi duyduğu opera ve operetler bestelenmiştir.

Azerbaycan Halk Edebiyatı yalnız lirik ve epik türlerdeki eserlerle sınırlanmamıştır. Halk edebiyatı örnekleri içerisinde en eski zamanlardan beri dramatik türhalk dramları da yer almaktadırlar. Bu halk dramları ve gösterileri çeşitli münasebetlerle düzenlenen merasimlerden doğarak türemişlerdir. Bu açıdan bu dram ve oyunlar merasimlerle ilgili, sosyal konulu ve ailemaîşet konulu dramlar olarak tasnif edilirler. Mesela, eskiden beri Azerbaycan Türkleri arasında çok yaygın olan halk dramı örneklerinden biri “Kosakosa” oyunudur. Bu oyun Tamahkâr Koşa (köse) ile alçak gönüllü Keçinin karşılaştırılması üzerine kurulmuştur. Nevnji bayramının kutlandığı günlerde sokak ve meydanlarda gösterilen bu gösteride, Tüğsüz Koşa kışın, uzun sakallı Keçi ise baharın simgesi gibi tasvir olunurlar. Zamanın bittiğini, artık gitmeye zorlandığını gören Koşa, kendisi ile mümkün olduğu kadar çok şey götürmek ister. Ama sonunda, Keçi ile savaşta yalnız götürmek istediklerini değil, yaşamını da yitirir. Böylece, sembolik planda bahar kışa üstün gelir, her şey değişir, yenilenir.

“Tenbel Kardeş”, “Ekende yok, biçende yok, yeyende ortak kardeş” vs halk dramları da merasim karakterli idi. Bu dramlar, halkın her sene kutladığı mahsul bayramları zamanı oynanırdı. Böyle dramların konusu köy hayatından alınır tarlasında çalışmayanlar, işinin peşinde koşmayanlar, ama sonunda herkesten daha fazla yemek fikri ile yaşayanlar mizahi bir tarzda sahneye getirilirler. Edebiyatın ve hayatın esas konularından biri olan zenginlerle yoksullar, hilekârlarla namuslular arasındaki ebedî mücadele ise “Hanhan”, “Keçel” vs. gibi sosyal konulu halk dramlarında ele alınır. Karagöz tiyatrosu, Kilimarası oyunları, (cambaz), Kendirbaz gösterileri vs. diğer Türk boylan gibi Azerbaycan Türklerinin de gelişmiş bir halk tiyatrosuna, halk dramları geleneğine sahip olduklarını gösteriyor.

Azerbaycan Halk Edebiyatının çok az bir kısmı derlenmiş ve incelenmiştir. Ama elde olan bu küçük kısım örnekler de Azerbaycanlıların zengin ve özgün bir manevî mirasa malik olduklarının nişanesidir. Azerbaycan Halk Edebiyatının sistemli şekilde öğrenilmesi, derlenmesi ve tetkik edilmesi yolunda ilk adımlara 1880 yıllarında başlanmıştır. Rusya’nın öğretmen okullarından, özellikle de Gori Öğretmenler Seminarisi’nden mezun olan genç Azerbaycanlı öğretmenler çalıştıkları yörelerdeki, aşık şiirlerini, nağılları, bayatıları, latifeleri, efsaneleri vs. derleyerek Tiflis Rus dilinde 1811916 yılları arasında her sene bir cild olarak yayınlanan SMOMPK (Sbornikpo opisaniyu mestnostey i plemyon KavkazaKafkasyanın yerlerini ve tayfalarını tetkik eden mecmue) toplusunda bazen orijinalleri ile birlikte, bazen de sadece Rusça tercüme olarak yayınlatmıştılar. Azerbaycan Halk Edebiyatının tetkiki, 193040 yıllarında daha ciddî ve ilmî esaslar üzerine geçirilmiştir. Prof. Bagri, Henefi Zeynallı, Veli Huluflu, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Emin Abid, Hümmet Alizade, Salman Mümtaz Memmedhüseyn Tehmasıb, Ehliman Ahundov vb. folklor araştırmacıları, halk edebiyatının yüzlerce örneğini derlemiş, onları edebî açıdan tetkik etmişlerdir. Son yıllar zarfında Azerbaycanda ve Azerbaycan Türkleri’nin yaşadıkları diğer bölgelerde bir taraftan halk edebiyatı numuneleri derleniyor, öbür taraftan ise onların tetkiki sahasında çalışılıyor.

Azerbaycan Bilimler Akademisinin Nizami Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde Azerbaycan’ın tüm tarihî bölgelerini kapsayan halk edebiyatı antolojilerinin ve halk edebiyatı türlerinin yayılma haritalarının neşrolunmasına başlanmıştır.

Azerbaycan Halk Edebiyatının önemli bir kısmını Azerbaycan aşık şiiri, yahut aşık yaratıcılığı oluşturmaktadır. Aşık şiirinin yaratıcıları halkın arasından yetişmiş sanatkarlaraşıklardır. Âşık, Azerbaycan çevresinde zaman zaman halkın inandığı, güvendiği, kendi derd ve kederlerini açıkladığı, zor durumlarda yardımına koştuğu bilge bir insandır. Aşık halkın düşünce ve fikirlerinin danışmanıdır. Ona göre de ata sözlerinin birinde “Aşık el (halk anlamındaV. M.) anasıdır.” denilir. Aşık doğrunun, gerçeğin terennümcüsü ve taraftarıdır. Ona göre de başka bir atalar sözünde “Aşık gördüyünü çağırar” (yahi aşık her şeyi olduğu gibi açıklar, söyler manasında) denilir. İlk millî gazetemizin naşiri ve başyazarı Hesenbey Zerdabi şöyle yazar: “Azerbaycan halkı aşığa ele kulak asır ki, lap etini kessen de xeberi olmaz”. Millî musiki sanatımızın klasiği, yalnız aşık şiirinin değil, aşık musikisinin de mahir bilicilerinden biri olarak tanınan Üzeyir Hacıbeyli ise, aşığın Azerbaycan hayatının, Azerbaycan varlığının ve tabiatının ayrılmaz bir parçası olduğunu göstererek şöyle yazıyor: “Aşığa temiz hava, yaşıl çemen, çöl çiçeklerinin etiri, uca dağlar, geniş tarlalar, guşların cehcehi, çayların şırıltısı ilham getirir, aşıg esi azad ressamdır”.

Aşık halkın arasında yalnız koşma yahut geraylı çağıran, destan söyleyen, saz çalıp söz koşan bir sanatçı değil, aynı zamanda aklı, büyük hayat tecrübesi, hazırcevaplığı, her açıdan iyimserliği, insanperverliği ile seçilen bir halk öğretmeni olmuştur. Azerbaycan’da aşığa yalnız saygı ile değil, aynı zamanda beklenti ile yaklaşılmış, ondan herkese örnek olabilecek bir yaşam tarzı, bir davranış biçimi beklenmiştir. Azerbaycan aşık şiirinin klasiği Aşık Alesger halkın bu istek ve düşüncelerini dile getiren şiirlerinin birinde şöyle söyler:

Aşık olub terki veten olanın, Ezel başdan pürkamalı gerekdir. Oturub durmaqda edebin bile, Me’rifet elminde dolu gerekdir.

Xalqa heqiqetden metleb qandıra,

Şeytanı öldüre, nefsin yandıra,

El içinde pak otura, pak dura,

Dalısmca xoş sedalı gerekdir.

Azerbaycan halk kültüründe önemli yeri olan aşık, en eski zamanlardan beri halkın arasına varsak, ozan, dede, aksakkal, yanşak ve nihayet aşık isimleriyle tanınmıştır. Azerbaycan folklorcularının araştırmaları VI. VII. yy. da aşığın halk arasında Varsak adıyla tanındığını ve bu addan da varsağı şiir şeklinin günümüze ulaştığını ortaya çıkarmıştır. Sonraki yüzyıllarda, özellikle de VIII. X .asırlarda aşık daha fazla Ozan yahut Dede adı ile meşhur olmuştur. Sonraki asırlarda da sanatı ile ün kazanmış Azerbaycan aşıklarının bir kısmının Dede mahlası ile tanınması bu adın XVI. yüzyıla kadar halk arasında ve aşıklar içerisinde geçerli olduğunu göstermektedir. Halk arasında bugün de popüler olan

Qızım, qızım qız ana, Qızımı verem ozana, Ozan axça qazana, Qızım geye, bezene.

bayatısı eski Azerbaycan çevresinde ozanaşığm, cemiyetin seçkin temsilcilerinden olduğunu, herkesin ona saygı ile yanaştığını göstermektedir. Azerbaycan’ın eski kültür merkezlerinden biri olan Gence’de şimdi de Ozanlar mahallesi mevcuttur. Orta çağda aşık anlamında kullanılan “Yanşak” sözü, zaman geçtikçe ilk manasını yitirmiştir. Bugünkü Azerbaycan Türkçesi’nde fazla konuşan, geveze anlamlarında kullanılmaktadır. Halk arasında başarısız aşıklara” Yanşak” denilmesi de, bu terimin değişikliğe uğramasının, aslında kötü aşık, beceriksiz aşık manalarını ifade ettiğini gösteriyor. Aşık terimi Azerbaycan Türkçesi’ni XIV. yy. sonrasında dahil olmuştur. Azerbaycan aşık edebiyatının ilk belli temsilcisi XVI yy. ‘da yaşamış ve Şah İsmayıl Hetai’nin muasırı olmuş Aşık Kurbani sayılır. Ama Azerbaycan Edebiyatı’nın ve folklorunun ünlü araştırmacısı Salman Mümtaz 1929’da yayımladığı makalelerinin birinde, XIII. yüzyılda yaşamış halk aşığı Molla Kasım’m şiirlerinden örnekler vermişti:

Mügabirden güzar etdim,

Ecaib merdüman gördüm.

Qaranqu topraq altında,

Yatar cism ile can gördüm.

Azerbaycan aşıklarının yaratıcılığı, konu açısından oldukça farklıdır. Her zaman hakkın, ezilenin, halkın tarafında olan aşıklar kendi eserlerinde, içinde yetiştikleri toplumun arzu ve isteklerini karşılamaya çaba göstermiş; onun dostunun dostu, düşmanının düşmanı olmak için uğraşmışlardır. Güzelin ve güzelliğin terennümü, sevgi motifleri de Azerbaycan aşıklarının asırlar boyu ele aldıkları, sık sık müracaat ettikleri esas konulardandır. Aşıklar Azerbaycan tabiatının güzelliğini, Azerbaycan insanının manevî sıfatlarım tasvir eden yüzlerce koşma ve geraylı müellifidirler. Azerbaycan Türklerinin tarihi, onların kendi varlıkları, hak ve hukukları uğrunda verdikleri kanlı mücadeleler de aşıkların nazarından kaçmamıştır.

Azerbaycan aşıkları da diğer Türk boylarının halk sanatkârlarıAnadolu aşıkları, Kazak ve Kırgız akınları, Türkmen ve Özbek barışılan gibi kendilerinde üç sanatçıyı, şairi, besteciyi ve şarkıcıyı birleştirmiş, halk şenliklerinin, toy ve düğünlerinin tüm ağırlıklarını omuzlarına almışlardır. Büyük geleneklere sahip Azerbaycan aşık sanatı, aşık şiiri şekil açısından da oldukça zengindir. Bazı tetkikatlarda millî aşık şiirimizin 71, bazılarmde ise 84 şeklinin olduğu gösterilmektedir. Türk halk yaratıcılığının hem dil, hem de şekil açısından tam millî örnekleri gibi aşık şiirinin bütün şekilleri hece veznindedirler. Azerbaycan aşık şiirinin en geniş yayılmış şekilleri geraylı, tecnis, koşma, üstadnâme, deyişme, mühemmes, vücudnâme, divani, qıfılbend, recez ve başkalarıdır.

Bu şiir şekilleri kendi aralarında da bazı forma değişikliklerine uğramış ve onların daha farklı şekilleri meydana çıkmıştır. Mesela, kendi başına bir aşık şiiri şekli olan koşmanın koşayarpak, koşmamüstezad, sallama koşma vs. gibi şekilleri vardır. Tecnislerin de kendi arasında, cığalı tecnis, ayaklı tecnis, dudak değmez tecnis vs. şekilleri mevcuttur. Bu şekil çeşitliliği, herşeyden önce aşık sanatının zenginliğinin ve büyük geleneklere dayanmasının mahsulüdür. Evvelce de bildirildiği gibi, Azerbaycan aşık şiirinin ilk belli temsilcisi XVI yy. ‘da yaşamış Aşık Kurbani’dir. Güney Azerbaycan’ın Diri köyünde doğduğundan, Dirili Kurbani olarak da tanınmaktadır. Bu aşığın hayatı hakkında Kurbani adlı bir destan da vardır. Kurbani Şah İsmayıl Hetaî’nin çağdaşı olmuş, onun daveti üzerine Tebriz’e gelerek şahın sarayında yerleşmiş ve bir kısım şiirlerini burada yazmıştır. Bu şiirlerin çoğunda aşık kendinden değil, halkın içerisinde yaşadığı kötü durumdan söz açmıştır:

Men haqq aşiqeyem, haq yola mayii,

Kitabım Qur’andır, olmuşam qayil,

Müridim, mürşidim ey Şah İsmayil,

Derdimin elinden feryada geldim.

XVII. XVIII. yy. Azerbaycan’ın güneyinde ve kuzeyinde yaşamış Aşık AbbasTufarqanlı, Sarı Aşık, Heste Kasım vs gibi üstad sanatkârlar aşık şiirini dikkati çekecek bir düzeye yükseltmiş, onun yeni şekil ve yeni mazmunlarla zenginleştirmiş, halk arasında aşık kültünün daha da gelişmesine imkan sağlamışlardı. Bunlar arasmda Sarı Aşık, bayatının emsalsiz bir üstadı olarak tanınmıştı. Aşık Abbas ve Aşık Valeh’in destan yaratıcılığı sahasında da önemli hizmetleri olmuştur. Onlarn koştukları “Abbas ve Gülgez”, “Valeh ve Zernigar” gibi destanlar yalnız bu sanatkârların hayatı ve çevresi hakkında bilgi vermekle kalmamış, aynı zamanda onların eserlerinden bir sıra örnekleri günümüze taşımışlardı.

Azerbaycan’da XIX. yüzyılda yaşanan büyük kültürel gelişme, edebiyat ve medeniyetin yenileşmesi aşık edebiyatını da etkilemiştir. Bu asır içerisinde Azerbaycan aşık edebiyatının, Aşık Alı, Şemkirli Aşık Hüseyin, Aşık Musa, Molla Cüme, Varhiyanh Aşık Mehemmed, Aşık Ehmed, Aşık Elesger, Aşık Hüseyin Bozalqanlı, Aşık Peri, Aşık Beşti, Haltanlı Tağı vb. tanınmış temsilcileri yetişmiştir. XIX. yy. Azerbaycan aşıkları, aşık sanatının geleneklerini devam ettirmekle birlikte, aşık şiirine yeni şekiller ve yeni konular getirmiş, özellikle de bir musiki aleti olarak sazın tekmilleştirilmesi ve aşık havalarının inşâsı sahasında ileri adımlar atmışlardı. Diğer taraftan, evvelki devirlerde yaşamış meslektaşlarından farklı olarak XIX yy. aşıkları sosyal konulara daha fazla ilgi gösterdiler. Azerbaycan’da Çarlık idaresinin tenkidi, halka yapılan mezalim ve baskılara karşı barışmazhk ve mücadele ruhu, yenileşmeye, eğitime ve kültüre çağrı, bu devir aşık şiirinin esas konularını oluşturmakta idi.

Azerbaycan aşıkları XIX. yy.’da yalnız kendi ülkelerinde değil, yurt dışında da iyi tanınıyorlardı. Aşık Ah ve Aşık Alesger Türkiye’de bulunmuşlardı. Dağıstan’da, Kuzey Kafkasya’da,Orta Asya’da ve İran’da Azerbaycan aşıklarının adları ve eserleri biliniyordu. Azerbaycan aşık edebiyatının etkisi ile komşu Ermeniler, Gürcüler, Avarlar, Lezgiler ve diğer Kafkasya halklarının temsilcileri arasında şiirlerini Azerbaycan Türkçesi ile yazan onlarca istidadlı halk sanatkârıaşık yetişmişti.

XIX. asırda aşık şiirinde çağdaş kültürün ve yazılı edebiyatın da bazı etikileri gözükmekte idi. Aşık Alesger, Molla Cuma, Mirze Beyler vs. gibi aşıklar edebiyat geleneklerine de sahip idiler; bazı aşıklar kendi ana dillerinin yanı sıra Arap, Fars, hatta Rus ve Fransız dilini de biliyorlardı. Bu da onların şiirlerinin tekmilleşmesine, dil açısından zenginleşmesine ve güzelleşmesine imkan sağlıyordu.

Kuşkusuz, XIX. yy. Azerbaycan aşık şiirinin tarihinde bir yükseliş merhalesi idi. Hiç tesadüf değil ki, yalnız Azerbaycan’da değil, tüm Türk dünyasında aşık şiirinin en yüce zirvelerinden biri olarak kabul edilebilecek olan Aşık Alesger, bu dönemde yaşamış ve kendi geleneklerini, aşık şiirini okulunu yaratmıştı.

XX. yy. Sovyet döneminde faaliyet gösteren aşıklar, bu gelenekleri yeterli bir şekilde devam ettiremediler. Doğrudur, XX. yy.’da Azerbaycan’da Aşık Mirze, Aşık Esed, Aşık Hüseyin Cavan, Aşık Şemşir gibi halkın ruhuna yakm, samimi şiirleri ile tanınan aşıklar yetiştiler. Ama XIX. yy. üstad aşıkları ile mukayesede XX. yy. aşıklarının büyük bir kısmı yalnız irsan aşıklar idi. Onlar daha çok üstad sanatkârlarının eserlerini kitle içerisinde irsa ile yetinirlerdi. Diğer taraftan, Azerbaycan aşık şiirinin kendi geleneklerinden uzaklaşmasında, edebiyatın, sanatın, kültürün tüm sahalarının ideolojiye tâbi kılınması da önemli rol oynadı. Aşıklar da, bazı şairler gibi eserlerinden Leninizm fikirlerinin, Sosializm’in üstünlüklerini işlediler. Ve tabii ki, halk, ruhuna uygun gelmeye böyle yabancı aşık şiirlerini halk edebiyatı örneği gibi yaşatmayı düşünmek bile istemiyordu. Bunun da nitecesincîe çağdaş Azerbaycan aşık şiiri bazı başarılarına rağmen tümü ile bir düşüş dönemi yaşamaktadır.

Azerbaycan halk edebiyatı Azerbaycan Türklerinin en büyük serveti, onların manevî kimliği durumundadır. Zaman geçtikçe bu büyük servetin değeri daha da artar. Çünkü bu edebiyat, asırların tecrübesini ve bilgilerini yaşadı; çünkü ona halkın tabiatına, düşünce tarzına yabancı olan hiç bir şey katışmamıştır. Tabii ki, Azerbaycan’da yaşanan şimdiki millî özüne geliş, kendine dönüş sürecinde, bu manevî servet hazinesinin önemi ve değeri daha da artmaktadır.

Azerbaycan yazılı edebiyatı da halk edebiyatı gibi eski bir tarihe maliktir. Ama tabii ki, sözlü edebiyat örneklerinin ortaya çıkış tarihini, yaşını, ihtimallerle, analojilerle belirlemek mümkün olduğu halde, yazılı edebiyat örneklerinin her birinin arkasında müşahhas, gerçek tarih durmaktadır. Şüphesiz, Azerbaycan’ın eski kültür yurdu olması, onun topraklarında farklı devletlerin kurulması, farklı dinî anlayışların yayılması, dünya medeniyetinin “Avesta” gibi muhteşem bir abidesinin burada meydana gelmesi Azerbaycan’da yazılı edebiyatın erken doğuşunu da etkilememiş değildi. Ama hafızalarda yaşayan halk edebiyatı örneklerinden farklı olarak, ömrünü kağıt, deri, pergament, papirüs üzerinde sürdüren yazılı edebiyat örneklerinin büyük bir kısmı, savaşlar, yangınlar vs. nedeniyle günümüze ulaşamamıştır.

Bazı edebiyat tarihçileri Azerbaycan edebiyatının tarihini 2500 sene önce yazıldığı tahmin edilen “Avesta”dan başlatışlar. Tabii ki, Azerbaycan Edebiyatı tarihî ile Azerbaycanda ortaya çıkan edebiyatın tarihî farklı anlayışlardır ve millî edebiyatın esas faktörü, esas alameti millî dildir. Dünya kültürünün en eski örneklerinden birisi olan “Avesta”nm ve onun yaratıcısı Zerdüşt’ünSoroastr’ınZaratuştra’nm Azerbaycan’la ilgili olması kendi başına dikkat çekicidir. Zerdüştün kitabının eski Azerbaycanlıların dünya görüşü ve düşünceleri ile ilgisi, bu arada, dünya görüşünü belli bir ölçüde etkilemesi fikri de kabul edilebilir. Ama, tamamen başka bir dilde yazılmış “Avesta” dan Azerbaycan Türklerinin edebiyatının bir örneği gibi söz açmak elbetteki inandırıcı değildir.

Ama şunu da unutmamak gerekir ki; Azerbaycan zaman zaman büyük savaşlara sahne olmuş, buraya farklı dillerin, dinlerin temsilcileri gelmiş ve onlar Azerbaycan toprakları üzerinde yüzyıllar boyu yaşamışlardır. Tabii ki, gelen bu medeniyetle yerli Azerbaycan medeniyeti karşılıklı temasta olmuş, biribirini etkilemiştir. Öbür taraftan, savaş ve siyâsî sebeple gelenlerin dili üstün bir duruma geldikçe, Azerbaycan nüfusunun bir bölümü bu dili benimsemek, fikirlerini bu dilde açıklamak zorunda kalmıştır. Mesela, ikiyüz yıla yakın devam eden Rus iktidarı döneminde, Azerbaycan, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Başkırt vs. edebiyatlarında millî mensupluk açısından Türk olan, ama aldığı eğitim nedeniyle eserlerini Rus dilinde yazmaya zorlanan bir takım şair ve yazarlar yetişmiştir.

Bu yazarların eserleri ekser hallerde millî konulardadır; mensup oldukları milletin hayatını anlatmaya, onun psikolojisini dile getirmeye özen gösteriyorlar, ama bütün bunlara rağmen onların eserleri yabancı bir dilde kaleme alınmıştır. Aynı durum, Azerbaycan’da VII. VIII yy. Arap işgali döneminde ve bundan sonra başlayan Fars siyâsî ve medenî baskısı ile karakterize edilen dönemde tekrarlanmıştır. Başka türlü söylersek, VII. VIII. yy. Azerbaycan’da bir Arapdilli edebiyat, felsefî ve ilmî fikir gelişmiş, bu edebiyatın yaratıcıları, bu ilmi ve felsefi fikrin temsilcileri Azerbaycan Türkleri olmuş, ama yukarıda anlatılan nedenlerle onlar kendi eserlerini Arap dilinde yazmışlardır.

Arapdilli Azerbaycan Edebiyatı

Araplar Azerbaycan’a yerleştikten sonra VII. yy. sonlarına doğru burada Arapdilli bir edebiyat ve kültür gelişmeye başlamıştır. Eserlerini Arap dilinde, ama her zaman ElAzerbaycani mahlası ile yazan şairlere, yalnız Azerbaycan sınırları içerisinde değil, hilafetin Şam, Bağdad, Medine gibi kültür merkezlerinde sık sık tesadüf olunuyordu. Arap edebiyatı tarihçilerinden İbn Kuteybe’nin “Kitab eş şiir ve şuarâ”, Ebulferec İsfehâni’nin “Kitab eleğani” eselerinin ve diğer kaynakların verdiği bilgilerden VII. asrın sonu VIII. asrın başlarında Medine’de Azerbaycan’dan gelmiş şairlerin tanındıklarını ve şöhret kazandıklarını öğrenmek mümkündür. Eski devir Azerbaycan edebiyatının tetkikatçılarından Eliyar Seferli ve Halil Yusifli, İbn Kuteybe’nin adıgeçen kitabından şöyle bir cümleye dikkati çekiyorlar: “Medine’de mevalilerden öyle bir şair yoktur ki, aslen Azerbaycanlı olmasın”. Böyle şairlerinden birisi olan Musa Şehevat, VIII. yy. başlarındaki Arapdilli edebiyatta hicivlerin ve medhiyelerin büyük üstadı gibi tanınmıştı. Musa Şehevat’m Azerbaycanlı çağdaşı İsmayıl Yassar ise hemaselerin savaş ve kahramanlık şiirlerinin müellifi olarak edebiyat tarihine girmiştir.

Onun eserlerinden, babasının esir olarak Azerbaycan’dan Medine’ye getirildiği, şairin kendisinin ise tam bir Arap eğitimi ve terbiyesi aldığı öğrenilmektedir. Ama hayatını Arap topraklarında geçirmesine rağmen İsmayıl İbn Yassar’ın eserlerinde Azerbaycan’la ilgili motiflere, açıklamalara da rastlanır. Kaynaklar Ismayıl’m kardeşi “Ebubekir” künyeli İbrahim’in ve Mehemmed’in de güzel şiirler müellifi olarak tanındıklarını gösteriyorlar. ,„ Arap Edebiyatı tarihine “ElAzerbaycani” mahlası ile girmiş olan Abdül Abbas elEma, Emeviler hanedanı döneminde Medine’de yaşamış, medhiyeler, mersiyeler ve hicivler müellifi olarak tanınmıştır. O, aynı zamanda savaşı, kahramanlığı terennüm eden şiirler yazmış, eserlerinde Arapların diğer halklara Acem diyerek hakaret etmelerini keskin şekilde tenkit etmiştir.

IX. yy. başlarından itibaren Azerbaycan’da halk kahramanı Babekin önderliğinde, Araplara karşı yirmi iki sene devam eden bir isyan olmuştur. Bu isyan Azerbaycan’da Arap hakimiyetini bütünüyle yıkmasa da, herhalde şuurlarda, bir değişiklik meydana getirebilmiştir. Bu dönemde edebiyat tarihinde elAzerbaycani mahlaslı şaire tesadüf edilmiyor. X. yy. Berekeveyh Zencani ve Ebu Abdulla Marağayi gibi Azerbaycan’ın güneyinde yetişmiş şairlerin Arapdilli edebiyatın örneklerini yarattıkları görülüyor. Ama XI. yy.’den başlayarak, Arap dili bir şiir, edebiyat dili olmaktan çıkar. İlim dili olarak, bazı hallerde XIX. yy.’a kadar Azerbaycan kültüründe yerini muhafaza eder. Firdevsi’den sonra hızlı bir kalkınma merhalesi yaşıyan Fars dili Yakın ve Orta Doğudaki diğer edebiyatlar gibi Azerbaycan edebiyatını da kendi etkisi altına alır. XII. XIII. yy. Mevlana Celâleddin Rûmî Nizamî Gencevî, Hakânî Şirvani vs. gibi büyük Türk sanatkârlarının eserlerini Fars dilinde kaleme almaları da her şeyden önce Farsçanın bir şiir ve sanat dili olarak gelişmesi ile ilgili idi.

Kaynak : a z e r i e v i . c o m

Comments powered by CComment

More articles from this author

  • Kutsal İkona
  • Yeşil Çeşme
  • Gök Aradık Tuğlara
  • Yahya Kemal’de Türk Müslümanlığı
  • Osmanlı Kitap Koleksiyonerleri sempozyumu yapıldı
  • DR. Mehmet Niyazi Özdemir İle “Millet ve Milliyetçilik” Üzerine Mülâkat ─ I
  • Medya Sanatın Düşmanı
  • Bir Şiirin Hikayesi
  • Bir Ses Mimarı: Yahya Kemal Beyatlı
  • Hece Dergisi/Mart
  • Ayarsız/Mart
  • Edebice/5.sayı
  • Şahitler Dergisi/ Sayı 16
  • Arif Nihat ASYA
  • Namık Kemal’e Göre Üç Dikkat
  • Şiir Nedir?
  • Gazel / Muhibbî
  • Gülce
  • Mehmet Ali Kalkan
  • BURHAN KADAH – BENDEN BANA
  • Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar -I
  • Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek
  • Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları
  • Bir Darbenin Anatomisi
  • İnsanlığın Dirilişi
  • Emperyalizm Hegemonya İmparatorluk
  • Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Ekonomik, Kültürel ve Devlet Felsefesine Ait Değişmeler
  • Hafıza Yanılmaları ve İki Ayrı Hafıza Kodu Teorisi
  • Bilim Adamlarımız Sözlüğü Bilim Tarihimizin Öne Çıkan İsimleri
  • 500 Yılın Ardından Piri Reis
  • Bukağı
  • Mavi Türkü
  • Destanlar Burcu
  • Yeni Başlayanlar İçin Hat Sanatı Nesih Yazı Metodu
  • İstanbul’da Mimar Sinan Eserleri İbrahim Hakkı Konyalı’nın Kayıp Arşivinden
  • 3000 Türk Motifi
  • Mahremiyet Eğitimi
  • Son Sığınak Aile
  • Milli Kültür Mes’eleleri ve Maarif Davamız
  • Türk Edebiyatı Haziran 2017
  • Yedi İklim Dergisi
  • Bilimdili.com
  • kirmizilar.com
  • Ahmet Bican Ercilasun’un “Gülnar” Romanı Üzerinden Türk Dünyasının Problemleri
  • Mehmet ÇINARLI
  • Osman Yüksel SERDENGEÇTİ
  • PROF.DR. Hasan Onat İle Söyleşi: “Din”im Anlam ve Önemi
  • Kadir Yılmaz İle Kitaplar ve Yayıncılık
  • PROF.DR. Saadettin Yıldız ile Türk Dili,Dil, Kültür ve Medeniyet Üzerine Söyleşi
  • Türk Edebiyatı Karşılaştırmalı Nazım Şekilleri
  • Âşık Tarzı Türk Halk Şiiri Tablosu
  • Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
  • Meni cândan usandurdı
  • Sinün yüzün güneşdür yoksa aydur
  • Aceb nitdüm yâra virmez selâmı
  • Yazım Kuralları
  • Dr. Halil ATILGAN
  • Karacaoğlan. Bahçemizin Gülü/Gönlümüzün Bülbülü
  • Mehmet Rasih Kaplan
  • Reşat Nuri Güntekin: İlk Romanımı Nasıl Yazdım.
  • Halide Edip Adıvar ve Sinekli Bakkal
  • Cengiz Aytmatov ve Kızıl Elma
  • Metin SAVAŞ
  • 9. Eskişehir Yunus Emre Şiir Yarışması
  • Amaç ve Hedeflerimiz
  • Yayın Politikamız
  • Yazmanın Hazzı
  • Ayarsız Dergisi
  • “Uysal Bir Kız”‘ı Nasıl yazdım?( Tolstoyevski)
  • Anayurttan Anadolu’ya İşaret Taşları
  • Kamuoyunun Dikkatine (Ankara’da Yaşananlar)
  • Ahmet Mithat Efendi ve Ölüm Allah’ın Emri
  • Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı
  • Künye-İletişim
  • Türk Yurdu Dergisi
  • Ezelden şâh-i aşkın (Bâki)
  • Prof. Dr. Milay KÖKTÜRK İle Türk Felsefesi Üzerine Söyleşi
  • Cengiz DAĞCI
  • Senaryo Nedir?
  • Gazel – Nesîmi -Gerçek hadîs imiş bu ki hûbun vefâsı yoh
  • Yedikuleli Mansur-Mehmet Berk Yaltırık
  • Osmanlı Cadısı-Barış Müstecaplıoğlu
  • Bozkır Kavimleri-Egemen Çağrı Mızrak
  • Namık Kemal’in Şiirleri Hakkında
  • MEHMET EMİN YURDAKUL – CENGE GİDERKEN
  • Şerife Gündoğdu’nun Vuslatı
  • ŞERİFE GÜNDOĞDU – VUSLAT
  • VATAN DİLİNDE CENGİZ DAĞCI
  • ÖMER LÜTFİ METE – ŞEHİDİN DESTANI
  • ÖMER LÜTFİ METE – GÖRDÜĞÜM TABUT MU KÖY UFKUNDA SEHER VAKTİ
  • ÖMER LÜTFİ METE – YİĞİTİ GÜL AĞLATIR
  • ÖMER LÜTFİ METE – ANAM TATLI AÇMIYOR ARTIK
  • ÖMER LÜTFİ METE – KAYLULE SULARI
  • ENİS BEHİÇ KORYÜREK – EY TÜRK ELİ’
  • ENİS BEHİÇ KORYÜREK – TUNA KIYISINDA
  • ENİS BEHİÇ KORYÜREK – GEMİCİLER
  • MEHMET ALİ KALKAN – SENİN İÇİN
  • MEHMET ALİ KALKAN – İNSAN
  • MEHMET ALİ KALKAN – ATALARIMIZ SÖYLEDİKLERİ
  • ARİF NİHAT ASYA – AĞIT
  • ARİF NİHAT ASYA – DUA
  • ARİF NİHAT ASYA – BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR
  • ARİF NİHAT ASYA – ANNE
  • ARİF NİHAT ASYA – ÇOCUK VE AĞAÇ
  • ARİF NİHAT ASYA – YOĞUZ
  • NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU – AĞIN
  • NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU – MALAZGİRT MARŞI
  • NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU – ÖZMENEM
  • NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU – ÖNKUZU
  • NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU İLE BİR SÖYLEŞİ
  • KİŞİSEL GELİŞİM SAÇMALIKLARI
  • Şiir Hakkında
  • GÖZYAŞI ÇEŞMESİ -SEVİNÇ ÇOKUM
  • SEVİNÇ ÇOKUM
  • NEFHA ŞEYH SADREDDİN KONEVİ ESİNTİLERİ – HÜZEYME YEŞİM KOÇAK
  • İSMET ATLI’NIN ARDINDAN
  • TASAVVUFTA VE HAZRET-İ MEVLÂNA’NIN ESERLERİNDE HELAL LOKMA
  • SEZAİ KARAKOÇ
  • MUHARREM DAYANÇ – KENDİMİ KAZDIM KARAÇAM’DAN BOSNA’YA BOSNA’DAN DÜNYAYA
  • İRFAN ORGA – BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ
  • PEYAMİ SAFA-1
  • TÜRK ŞİİRİNDE NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ
  • TÜRK ŞİİRİNDE ÖLÇÜ
  • KUTADGU BİLİG’DE GÖNÜL ANLAYIŞI
  • LÂMELİF – SAHURA YAĞMUR ARICAN
  • DİLAVER CEBECİ
  • ÖMER SEYFETTİN VE TOS
  • İŞRAK DUYGULARI – AHMET URFALI
  • ALT AKIL: APTALLAR VE DİKTATÖRLER – İSKENDER ÖKSÜZ
  • Feridüddin-i Attar
  • HALK HİKÂYELERİNDE MİTOLOJİK SAYILAR VE RENKLER
  • PEYAMİ SAFA-2
  • PEYAMİ SAFA-3
  • YAHYA KEMAL TAŞTAN – BALKAN SAVAŞLARI VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN DOĞUŞU
  • MELENGİCİN GÖLGESİNDE – METİN SAVAŞ
  • BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR – A.YAĞMUR TUNALI
  • ATİLLA’NIN KALKANI – HASAN ERDEM
  • TARİHİMİZDEKİ MUHTEŞEM MEKTUPLAR – NECDET BAYRAKTAROĞLU
  • AHMET HAMDİ TANPINAR VE YAZ GECESİ
  • SAİT FAİK ABASIYANIK VE KAŞIKADASINDA
  • DR. SAİT BAŞER
  • PROF.DR. MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ
  • HÜRRİYET KASİDESİ – NAMIK KEMAL
  • GAZEL – ZİYA PAŞA
  • GAZEL – YENİŞEHİRLİ AVNİ
  • GAZEL – KEÇECİZÂDE İZZET MOLLA
  • ŞARKI – ŞEYH GÂLİP
  • SAADETTİN KAPLAN -DİLEKÇE
  • KUTADGU BİLİG-1 TANRI AZZE VE CELLENİN MEDHİNİ SÖYLER
  • TEORİ ZEMİNİNDE METİN ŞERHİ MESELESİ
  • MODERN DÜNYANIN KENDİ KLÂSİKLERİNE YAKLAŞIM BİÇİMİNDEN ÖĞRENİLEBİLECEK ÇOK ŞEY VARDIR
  • GAZELİN ANLAM-YAPI İLİŞKİSİNDE METAFORLARIN İŞLEVİ
  • POSTMODERN ÇAĞDA AHİLİK
  • MEVLÂNA’NIN MESNEVİ’SİNDE TOPLUMSAL ELEŞTİRİ
  • FÂTİHNÂME – TURGUT GÜLER
  • TURGUT GÜLER
  • GENÇ EDEBİYAT ARAŞTIRMACISININ YANLIŞLARI
  • TÜRK EDEBİYATINDA “GELENEK VE MODERNLİK” TARTIŞMALARI ÜZERİNE
  • KISIK SESLER DERGİSİ
  • ABDAL
  • ABDAL
  • ABSOLUTİZM
  • ACEM KOŞMASI
  • AÇIK HECE
  • AÇIKLAMA
  • AÇIKLIK
  • AÇIK MEKTUP
  • ADAPTE
  • ADAPTASYON
  • AED
  • AFROZİM
  • AĞIZ
  • AĞIT
  • AĞIZ
  • AHREB ve AHREM
  • AHSENÜ’L KASAS
  • AKD Ü HALL
  • AKICILIK
  • AKROSTİŞ
  • AKS, AKİS
  • AKSAN
  • AKS-İ MÜFRED
  • AKSİYON
  • ALAKA
  • ALEGORİ
  • ALINTI
  • ALİTERASYON
  • ANA DUYGU
  • ANA FİKİR
  • ANAGRAM
  • ANAKRONİZM
  • ANIŞTIRMA
  • ANALİZ
  • ANEKDOT
  • ANJANBMAN
  • ANLAM
  • ANLATI
  • ANLATIM
  • ANLATIMCILIK
  • ANTOLOJİ
  • ANTONİM
  • APOSTROF
  • ARAÇSIZ ÜSLUP
  • ARKAİZM
  • ARTIKLAMA
  • ARUZ
  • ASALET
  • ASKI
  • ÂŞIK
  • AYAK
  • ÂYÎNE
  • BAB
  • BÂDE
  • BAĞFİİL
  • BAĞLAM
  • BAHR-I TAVÎL
  • BALAD
  • BAROK
  • BASİTNAME
  • BASMAKALIP
  • BAYRONCULUK
  • BEDÎ
  • BELÂGAT
  • BELGESEL ROMAN
  • BELGİNLİK
  • BENT
  • BERÂAT-I İSTİHSAL
  • BERCESTE
  • BERDAR
  • BEŞ HECECİLER
  • BETİMLEME
  • BEYİT
  • BEZM
  • BİÇİM
  • BİLADİYE
  • BİLİMKURGU
  • BİLİNÇ AKIMI TEKNİĞİ
  • BOVARİZM
  • BOZLAK
  • CAİZE
  • CEM’İYYET
  • CEVAZ-Î EDEBÎ
  • CEZÂLET
  • CİNAS
  • CİNAYET ROMAN
  • CÖNK
  • ÇAĞRIŞIM
  • ÇAĞRIŞIMSAL ALAN
  • ÇAPRAZLAMA
  • ÇAPRAZ KAFİYE
  • ÇEVRİKLEME
  • ÇOKANLAMLILIK
  • ÇOK BAĞLAÇLILIK
  • ÇÖZÜMLEME ROMANI
  • DADAİZM
  • DAĞINIKLIK
  • DEKADAN
  • DENEME
  • DANDİZM
  • DARAYAK
  • DARB-I MESEL
  • DEKANLIK
  • DELÂLET
  • DESTAN
  • DEVRİKLEME
  • DEVR ya da DEVİR
  • DEVRİYE
  • DEYİM
  • DEYİŞ
  • DEYİŞME
  • DIŞAVURUMCULUK
  • DİDAKTİK ŞİİR
  • DİBÂCE
  • DİVAN
  • DİVAN EDEBİYATI
  • DİZİN
  • DİPNOT
  • DİYALOG
  • DOLAYLAMA
  • DOLAYLI ANLATIM
  • DOLAYSIZ ANLATIM
  • DÖRTLEME
  • DÖŞEME
  • DRAMA
  • DRAMATİK
  • DURAK
  • DÜBEYT
  • DÜĞÜMLEME
  • DÜZYAZI ŞİİR
  • EDA
  • EDEB-İ KELÂM
  • EDEBİYAT
  • EDİSYON KRİTİK
  • EFSANE
  • EGLOG
  • EGLOG
  • EGZOTİZM
  • EKLEKTİZM
  • ELFİYE
  • ELGAZ
  • ELİFNÂME
  • EMOSYANALİZM
  • EMPRESYONİZM
  • ENELHAK
  • ENTİMİZM
  • ENTONASYON
  • EPİGRAM
  • EPİK
  • EPİFONEM
  • EPİGRAF
  • EPİGRAM
  • EPİZOT
  • EPOPE
  • ESTETİK
  • ESREM
  • EŞHAS
  • EŞTER
  • FABL
  • FALNAME
  • FANTAZYA
  • FARS
  • FASIL
  • FASİH
  • FECR-İ ATİ EDEBİYATI
  • FENAFİLLÂH
  • FERD
  • FESÂD-I TELİF
  • FESAHAT
  • FİKSİYON
  • FİKTİF
  • FRAGMATİZM
  • FUAYE
  • FÜTÜRİZM
  • GALAT
  • GARABET
  • GARİPÇİLER
  • GAZEL
  • GEÇER ANLAM
  • GEÇİŞ
  • GENELLEME
  • GERÇEKÇİ
  • GERÇEKÜSTÜCÜLÜK
  • GERİLİM
  • GERİYE DÖNÜŞ YÖNTEMİ
  • GEZİ YAZISI
  • GÖSTERGE
  • GÖZLEM
  • GÖZ UYAĞI
  • GROTESK
  • GÜL
  • GÜLBANK
  • GÜLMECE
  • GÜNLÜK
  • GÜZELLEME
  • GÜZELLİK
  • GEÇİŞ
  • GEZMECE
  • GİRİZGÂH
  • GNOMİK
  • GRAMER
  • GÜLDESTE
  • GÜNLÜK
  • ZİYA PAŞA – TERKİB-İ BEND VIII
  • HÂBNAME
  • HÂCİB
  • HÂFIZ-I KÜTÜB
  • HANE
  • HASASET
  • HAŞİYE
  • HAŞV ya da HAŞİV
  • HATIRAT
  • HAYFA
  • HÂYÎDE
  • HAZF
  • HİCVİYE
  • HİKMET
  • HİLYE
  • HİTABET
  • HÜSN-İ TA’LİL
  • HÜMANİZMA
  • IRAKLAMA
  • IRMAK ROMAN
  • KALB
  • KAHRAMAN
  • KALEM ŞUARASI
  • KALENDERİ
  • KAPALILIK
  • KARAGÖZ
  • KARAKTER
  • KARAVELLİ
  • KARŞILAŞTIRMA
  • KARŞITLAMA
  • KASİDE
  • KAT’
  • KATAR
  • KAYABAŞI
  • KELAM-I KİBAR
  • KEREM HAVALARI
  • KESİK
  • KESİŞ
  • KISSA
  • KITA
  • KIYAFETNAME
  • KİNAYE
  • KİŞİLEŞTİRME
  • KLASİK
  • KLASİSİZM
  • KLİŞE
  • KOÇAKLAMA
  • KOMEDİ
  • KONFERANS
  • KOŞMA
  • KOŞUK
  • KÖY ROMANI
  • KULLANMALIK METİN
  • KURMACA
  • KÜBİZM
  • LÂEDRİ
  • LAKONİZM
  • LEBDEĞMEZ
  • LEFF Ü NEŞR
  • LEHÇE
  • LETRİZM
  • LİRİK ŞİİR
  • LÜGAZ
  • MAHLAS
  • MAKALE
  • MAKLUB
  • MANZUM
  • MANZUME
  • MASAL
  • MAZMUN
  • MECAZ
  • MECAZ-I MÜRSEL
  • MEDDAH
  • MEKTUP
  • MELHAME
  • MELODRAM
  • MENKIBE
  • MENKUT
  • MENSURE (MENSUR ŞİİR)
  • MERSİYE
  • MESNEVİ
  • MESEL
  • MEŞTÜR
  • MEŞRUTİYET EDEBİYATI
  • METİN
  • METİN DONANIMI
  • METHİYE
  • MEY
  • MEYDAN
  • MISRA
  • MİLLİ EDEBİYAT
  • MİTOS
  • MİZAH
  • MONOGRAFİ
  • MONOLOG
  • MONOGRAFİ
  • MUAMMA
  • MUAŞŞER
  • MUCEM
  • MUHAMMES
  • MUKABELE
  • MUKATTA
  • MUKTEZA-YI HÂL
  • MURABBA
  • MURAFAKAT
  • MURASSA
  • MUSARRA
  • MUSAMMAT
  • MUTABAKAT
  • MUVAFAKAT
  • MUVAZENE
  • MÜLEMMA
  • MÜNAKKAHİYET
  • MÜNŞEÂT
  • MÜNŞÎ
  • MÜNTEHABÂT
  • MÜSEBBA
  • MÜSEDDES
  • MÜSEMMEN
  • MÜSTEZAT
  • MÜSTEŞRİK
  • MÜŞAARE
  • MÜŞAKELE
  • MÜTAKARRİN
  • MÜTEKERRİR
  • MÜTELEVVİN
  • MÜZDEVİC
  • SALİHA MALHUN – LEYLÎ
  • GAZELİN ANLAM-YAPI İLİŞKİSİNDE METAFORLARIN İŞLEVİ
  • OSMANLI – TÜRK KLASİK ŞİİRİNİN BEHÇET NECATİGİL’DEKİ DÖNÜŞÜMÜ
  • NAAT
  • NÂME
  • NÂT
  • NATURALİZM
  • NAZIM
  • NAZİRE
  • NEFES
  • NESİR
  • NEOKLASİZM
  • NESNELLİK
  • NİDA
  • NİNNİ
  • OLAY
  • OLAY ÖYKÜSÜ
  • OLAY ÖRGÜSÜ
  • OPERA KOMİK
  • ORTAOYUNU
  • OTOBİYOGRAFİ
  • OTOGRAF
  • OTTOVA RİMA
  • OZAN
  • ÖĞRETİCİ TÜR
  • ÖLÇÜ
  • ÖNSÖZ
  • ÖRNEKLEME
  • ÖYKÜ
  • ÖZDEYİŞ
  • ÖZENTİ
  • ÖZETLEME
  • ÖZLEŞTİRME
  • ÖZ ŞİİRCİLER
  • ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ
  • PARAGRAF
  • PARNAS
  • PARODİ
  • PASTİŞ
  • PASTORAL
  • PELTEKNÂME
  • PERDE
  • PLOT
  • POETİKA
  • PLAN
  • POLİSİYE ROMAN
  • PORTRE
  • PROZODİ
  • RAKTA
  • REDİF
  • REKÂKET
  • RİKKAT
  • RİSALE
  • RİTM
  • ROMAN
  • ROMANTİZM
  • RONDELET
  • RÖNESANS EDEBİYATI
  • RUBAİ
  • RÜCÛ
  • ŞAHESER
  • ŞAİRANELİK
  • ŞARKI
  • ŞATHİYAT
  • ŞATRANÇ
  • ŞİİR
  • ŞİVE
  • ŞİVEYE MUGAYERET
  • TA’KİD
  • TANIK GÖSTERME
  • TANIMLAMA
  • TANZİMAT EDEBİYATI
  • TA’RİFAT
  • TARİH
  • TARİHSEL ROMAN
  • TARİZ (İĞNELEME-DOKUNDURMACA )
  • TARTIŞMACI ANLATIM BİÇİMİ
  • TA’ŞİR
  • TAŞTİR
  • TAZMİN
  • TECÂHÜL-İ ARİF
  • TECELLİ
  • TEFRİK
  • TEHZİL
  • TEKRAR
  • TEKERLEME
  • TEKKE
  • TEKKE EDEBİYATI
  • TEMA
  • TELMİH (HATIRLATMA)
  • TENÂFÜR
  • TENASÜB
  • TERDİD
  • TERİM
  • TERKİBİ-İ BEND / TERCİ-İ BEND
  • TERZA RİMA
  • TESBİ
  • TETABU-I İZÂFÂT
  • TEVÂRÜD
  • TEVRİYE
  • TEZKİRE
  • TEZLİ OYUN
  • TEZLİ ROMAN
  • TİP
  • TİRAD
  • TİYATRO
  • TOPLUM İÇİN SANAT
  • TOPLUMCU GERÇEKÇİLİK
  • TRAJEDİ (TRAGEDYA)
  • TULUAT
  • TUMTURAK
  • TUTARSIZLIK
  • TUYUĞ
  • TÜR
  • TÜRETME
  • TÜRK EDEBİYATI
  • TRİYOLE
  • VARSAĞI
  • VECİZE
  • VEZN-İ ÂHAR
  • VODVİL
  • VURGU
  • YALINLIK
  • YANSITMA KURAMI
  • YAPISALCILIK
  • YAPMACIK
  • YARDIMCI DÜŞÜNCE
  • YAŞAM ÖYKÜSÜ
  • YEDEKLİ KOŞMA
  • YEDİ MEŞALECİLER
  • YENİ ROMAN
  • YIĞIN ROMANI
  • YÖRESEL RENK
  • YUĞ
  • ZİHAF
  • TEVFİK FİKRET VE TÂRİH-İ KADÎM
  • FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL – HAN DUVARLARI TAHLİL
  • NİHAD SÂMİ BANARLI
  • HAYY DEDİM VE DİRİLDİM – SALİHA MALHUN-
  • ECEL TUTMUŞ ELİNDE BİR ULU CÂM- ŞEYYAD HAMZA
  • OSMANLI DÖNEMİ TÜRK MİZAH ANLAYIŞI
  • KURULUŞTAN TANZİMAT’A KADAR OSMANLI DÖNEMİ TÜRK MİZAHININ KISA BİR TARİHİ
  • MÜZİĞİMİZ, TÜRKÇE, ÇOCUKLARIMIZ VE KÖKLER ÜZERİNE SAYIN FATMA ADİLE BAŞER’LE SÖYLEŞİ
  • BIRAK BENİ HAYKIRAYIM ŞİİRİNİN TAHLİLİ – MEHMET EMİN YURDAKUL
  • BİR KADEHLE BİZİ SÂKİ GAMDAN ÂZÂD EYLEDİ – HOCA DEHHÂNİ
  • BATILILAŞMA MACERAMIZDA TÜRK ROMANINA YANSIYAN TİPLER
  • SAFÎ MUSTAFA EFENDİ’NİN “GÜLŞEN-İ PEND” MESNEVİSİNDE DİN GÖREVLİLERİNE NASİHATLERİ
  • NURULLAH GENÇ – GÜLNÂRE
  • NÎGÂRIM DİLBERİM YÂRİM NEDÎMİM MÛNİSİM CÂNIM – NESİMÎ
  • İBRAHİM SAĞIR – BİLEN VAR
  • GENÇ ŞAİRDEN BEKLENEN (ORHAN VELİ /PİŞMANLIK)
  • SERBEST ŞİİRİN YAZIMINA DAİR BÂZI TESPİTLER ve TEKLİFLER
  • BAYRAM ŞİİRLERİ – NİHAD SÂMİ BANARLI
  • TELİF HAKKI
  • TÜRK DİLİ İÇİN – Halid Ziya Uşaklıgil
  • YAZI DİLİ ve KONUŞMA DİLİ – ZİYA GÖKALP
  • İBRAHİM SAĞIR – GÜN
  • ERLİK – METİN SAVAŞ
  • TANZİMAT EDEBİYATI (1860 – 1896)
  • SERVET-İ FÜNUN (EDEBİYATI-I CEDİDE) EDEBİYATI (1896 – 1901)
  • FECR-İ ATİ EDEBİYATI (1909 – 1912)
  • MİLLİ EDEBİYAT (1911 – 1923)
  • BATI EDEBİYATINDA AKIMLAR ve TÜRK EDEBİYATINA ETKİLERİ
  • ÂŞIK SÜMMÂNİ – ERVÂH-I EZELDE TAKSİM BÂBINDA
  • ÂŞIK SÜMMÂNİ – KİMLERE SORAYIM
  • CEMAL SAFİ – AH ŞU ŞAİRLİĞİM OLMAZ OLAYDI! .
  • CEMAL SAFİ – TELEFONDA SEN
  • DİLAVER CEBECİ – BABAMIN YARIM KALMIŞ SEVDASININ YERİNE
  • ORHAN SEYFİ ORHON – ANADOLU TOPRAĞI
  • ÇUKUROVA LOBİSİ DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS 2017 SAYI: 51 İLE TEKRAR OKUYUCUSUYLA BULUŞTU.
  • NEV’Î EFENDİ’NİN SADRAZAM SİNAN PAŞA’YA DERS VEREN BİR MEKTUBU
  • SÂKİNÂMELERİN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİNE GENEL BİR BAKIŞ
  • BIRAKIN OYNASIN ÇOCUKLAR
  • SÜLEYMAN AĞA BAYDİLİ – LEYLA’YA
  • ŞİİR ÖLÜYOR MU? – AHMET HAMDİ TANPINAR
  • AŞIK VE SEVGİLİSİ – MEVLÂNA’DAN
  • MECNUN ‘UN KÖPEG İ ÖPMESİ – MEVLÂNA’DAN
  • YÜMNİ BABADAN
  • ŞAHİTLER DERGİSİNİN 23. SAYISI ÇIKTI
  • MEHMET AKİF ERSOY’DA HÜZÜN
  • PROF. DR. SUPHİ SAATÇİ
  • TARİHTEN GÜNÜMÜZE IRAK TÜRKMENLERİ – Prof.Dr.SUPHİ SAATÇİ
  • HALK ŞİİRİNDE UYAK VE REDİF
  • ENCAM-I POST-TEAŞŞAK / AHVAL-İ NEW AGE UŞŞAK – ALİ BEKTAŞ, MUSTAFA TARIK
  • ÖN YARGI
  • CELALETTİN KURT – DÖNERİM
  • CELALETTİN KURT – BİR KELÂM EYLE YAR
  • ORHAN AFACAN – BARZANİ
  • ÖMER KAPLAN KOZANOĞLU
  • ÖMER KAPLAN KOZANOĞLU – YÜZLER
  • ÖMER KAPLAN KOZANOĞLU – ÇERÇİ
  • ÖMER KAPLAN KOZANOĞLU – BİZ İSTERSEK
  • Tasavvufun Edebiyâtı Hikmetin Güncelliği
  • TARSUSLU ÂŞIK NİHALİ – DR. HALİL ATILGAN
  • KADÎM BİR TÜRK SAN’ATİ EDİRNEKÂRÎ VE BİR EDİRNEKÂRÎ USTASI
  • YETİK OZAN (TURGUT GÜNAY)
  • TÜKKÇENİN TARİHÇESİ ve ZENGİNLİĞİ
  • SİBEL ORCAN – TÜRKSÜN SEN
  • KIRIM’A SEYAHAT – FATİH KERİMİ
  • İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI ( ? – 11.yy.)
  • DÜZYAZI(NESİR) TÜRLERİ
  • YILMAZ SOYYER – YOKLUK
  • BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ NE ZAMAN YAZILDI ?
  • TÜRK EDEBİYATINDA İLKLER
  • ŞİİR(NAZIM) TÜRLERİ
  • ÇOK SATILAN KİTAPLARIN ÖZELLİKLERİ
  • SEMAH AŞKA DOĞRUDUR – A.YILMAZ SOYYER
  • OSMANLI’NIN SON SAVAŞI – ALTAY CENGİZER
  • İBRAHİM SAĞIR
  • EMİRDAĞ AĞZI – ÖZCAN TÜRKMEN
  • BİR KURUCU AKIL OLARAK YAHYÂ KEMAL
  • TARİHTE FÜTÜVVET VE AHİLİK – UMUT GÜNER
  • YAKUP’UN KANATLARI – MİSLİ BAYDOĞAN
  • YILMAZ SOYYER – BEN BİLGE TONYUKUK
  • YILMAZ SOYYER – NASİBİM
  • YILMAZ SOYYER – FUZULÎ’NİN LEYLÂSI
  • ZIlelI Ceyhûnî – KOŞMA
  • EPİK ŞİİRE KAVRAMSAL YAKLAŞIM, TÜRLER VE TÜRLERİN TARİHİ
  • YETİK OZAN – SABIR IRMAĞI
  • YETİK OZAN – ÜÇÜNCÜ YOL
  • YETİK OZAN – KİLİM
  • YETİK OZAN – BAĞLAMA
  • ABBAS SAYAR – KİLİTLERİ KIRILMIŞ KAPILAR
  • ABBAS SAYAR – BİZİM ŞİİR
  • ACIKAN KURT
  • HECE DERGİSİ
  • A. YAĞMUR TUNALI
  • A.YAĞMUR TUNALI – AĞIT
  • A.YAĞMUR TUNALI – SERİN MISRÂLAR
  • A. YAĞMUR TUNALI – MEÇHÛLDEN MISRÂLAR ( sesleniş )
  • A. YAĞMUR TUNALI – DERTLENİŞ
  • A. YAĞMUR TUNALI – HER GECE
  • A. YAĞMUR TUNALI – HER GECE
  • A. YAĞMUR TUNALI – BU AKŞAM
  • A. YAĞMUR TUNALI – SÜRGÜN DÜŞÜNCELER
  • A. YAĞMUR TUNALI – ŞAFAKTA SULAR
  • ANADOLU MASALLARINDAN DERLEMELER – NECATİ DEMİR
  • TÜRK KÜLTÜRÜNÜN EDEBİ UNSURLARI
  • OSMANLI BÜROKRASİSİNDE GÖREV ALMIŞ KIRIM KÖKENLİ DEVLET ADAMLARI – Doç. Dr. NURİ KAVAK
  • ’ÇİFTE VAV’IN İZİNDE
  • AHMET YILMAZ SOYYER
  • BİR DIŞAVURUMCU ŞİİR TEMELLENDİRMESİ
  • OĞUZ UYKUSU VE KUTADGU BİLİG.
  • DİVAN EDEBİYATINDA VE YENİ TÜRK EDEBİYATINDA TEHZİL
  • İSTANBUL’UN EDEBİYAT MAHFELLERİ
  • KÜFRÎ-İ BAHÂYÎ’NİN HAYATI ve EDEBÎ ŞAHSİYETİ
  • Acemi Kalemler Dergisi
  • HECE ÖLÇÜSÜ TARİHİ VE ÖZELLİKLERİ
  • ÂŞIK SEYRANİ
  • ATASÖZÜ
  • BİLMECE
  • FIKRA
  • HALK HİKAYESİ
  • MANİ
  • SEYİRLİK HALK OYUNLARI
  • TÜRKÜ
  • PROF.DR. RAHMİ KARAKUŞ İLE FELSEFE VE TÜRK FELSEFESİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
  • ANADOLU KORKU ÖYKÜLERI / 3 – YILGAYAK
  • YAZAR- ARAŞTIRMACI SAIT BAŞER: “GÜNCELLEME, ANLAMA VE MUHAKEMEYI DIRILTMEK, SONRA DA DAIMA ZINDE TUTMAK IÇIN ŞARTTIR.”
  • BİLİNMEYENLERİYLE EDEBİYATÇILARIMIZ
  • SOĞUK BÜTÜN CANLILARI ÜŞÜTÜR
  • GİZEMLİ YABANCI – GÜLER BİLKAY AYGÜN
  • YILMAZ SOYYER – KIZILELMA
  • GÜNER AKMOLLA
  • DEVLET ANA VE OSMANCIK ROMANLARINDA TASVİR EDİLEN OSMAN BEY’İN PSİKOLOJİK PORTRESİ
  • “ÇENGİZ HAN” VE ” AKSAK TEMİR BEK” HAKKINDA
  • HALK HİKÂYESİ ÜZERİNE
  • Şiir Hakkıında-2
  • ŞİİR ÖLÜYOR MU?
  • TÜRKLERİN KULLANDIĞI ALFABELER
  • Könçek Dönderme
  • CAHİT SITKI TARANCI – 35 YAŞ ŞİİRİ
  • ÇARŞAMBA KARISI CİNAYETLERİ – METİN SAVAŞ
  • PROF.DR. ABDÜLKADİR İLGEN İLE “TÜRK MÜSLÜMANLIĞI” ÜZERİNE SÖYLEŞİ
  • PARLAK LEVHALAR
  • ÜCRETSİZ AİLE MEZARLIĞI
  • AHMET KÖKEN – KOŞTUK ADINLA SENİN ZAFERDEN ZAFERLERE
  • SÖYLEYİN!
  • KARASİ YÖRÜKLERİ
  • HU DİYEN KARGA
  • KIRMIZI YAZILAR
  • DİLİMİZ
  • HER DEM YENİDEN DOĞARIZ
  • YEKPÂRE GENİŞ BİR ÂN VE YEKPÂRE BİR VATAN
  • İDEALİST BİR MUALLİM: NURETTİN TOPÇU
  • ÜSKÜP’TEN OHRİ’YE MAKEDONYA GEZİ NOTLARI: “DERD-Ü GAM BİZE AŞİNA DÜŞTÜ”
  • AHMET HAMDİ TANPINAR’I EDEBİYAT DIŞINA TAŞIRARAK OKUMAK
  • HADDEDEN GEÇMİŞ NEZÂKET VE TALEBE AĞZI
  • ÇOCUK EDEBİYATI VE EĞİTİMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  • BLOG VE GÜNLÜK
  • Muhakemetü’l Lügateyn Nedir?
  • DEDE KORKUT’U TANIYALIM
  • BURSA’DA BİR AKTAB DÜKKANI
  • USÛLÎ’NİN DİLİNDE AHENGİ SAĞLAYAN UNSURLAR ÜZERİNE BİR DENEME
  • RECAİZADE MAHMUT EKREM’İN DİVAN EDEBİYATI, HALK EDEBİYATI, DİN VE KÜLTÜR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
  • FUZÛLÎ VE BÂKÎ DİVÂNI’NDA BELÂ KAVRAMININ KARŞILAŞTIRILMASI
  • CENGİZ AYTMATOV
  • DEĞERLER BUHRANI KARŞISINDA MEHMET ÂKİF ERSOY
  • GÖSTERGEBİLİMSEL BİR OKUMA DENEMESİ: SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA
  • ANKARALI ARABACI İSMAİL VE MUSTAFA KEMÂL – 13
  • AŞKSIZLARA VERME ÖĞÜT!
  • ARAŞTIRMA RAPORUNUN BİÇİMİ VE KAYNAK GÖSTERİMİ NASIL OLUR?
  • KUTADGU BİLİG
  • DİVAN-I LÜGATİ’T-TÜRK
  • ATABET’ÜL-HAKAYIK
  • DİVAN-I HİKMET
  • KİTAB-I DEDE KORKUT
  • HALK EDEBİYATIMIZ, TÜR VE ÖZELLİKLERİ
  • TAŞLAMA
  • ŞATHİYE
  • EDEBİ SANATLAR
  • TEŞBİH (BENZETME)
  • İSTİARE(İĞRETİLEME)
  • TEŞHİS-İNTAK (KİŞİLEŞTİRME-KONUŞTURMA)
  • TEZAT
  • MÜBALAĞA (ABARTMA )
  • TENASÜP
  • DİVAN EDEBİYATI ÖZELLİKLERİ VE TÜRLERİ
  • DİVAN EDEBİYATI SANATÇILARI (KISA KISA)
  • BAŞLICA 86 ADET TÜRK ESERİ VE ÖZETLERİ (TANITIMLARI)
  • Çukurova Lobisi Dergisinin Mayıs-Haziran 2018 Sayı: 56 çıktı. Okuyucularla…
  • KLASİSİZM(KURALCILIK)
  • ROMANTİZM
  • REALİZM
  • NATÜRALİZM
  • PARNASİZM
  • TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1896) -I
  • TANZİMAT EDEBİYATI -II (Birinci Dönem Sanatçıları)
  • TANZİMAT EDEBİYATI -III (İkinci Dönem Özellikleri ve Sanatçıları)
  • YAZMAYA NERDEN BAŞLAMALIYIM?
  • BATILILAŞMA MACERAMIZDA TÜRK ROMANINA YANSIYAN TİPLER
  • ÇOCUK EDEBIYATI VE EĞITIMI AÇISINDAN HAYRIYYE
  • KELIME HAZINESI ÇALIŞMALARI AÇISINDAN KELIME KAVRAMI ÜZERINE BIR DEĞERLENDIRME
  • YUNUS EMRE VE DANTE NIN LA VITA NUOVA ADLI ESERINDE YÜCELTME (İNGİLİZCE)
  • TÜRK ROMANINDA MODERNIST ETKININ BOYUTLARI
  • BELÂ RÂHINDA BEN
  • “EVVEL ZAMÂN İÇİNDE KALBUR SAMAN ÖLÜR”; ATTİLA İLHAN EDEBİYATINDA OSMANLI VE DEĞERLER ÖZLEMİ
  • BİLGİ VE ZENGİNLİK
  • BURSA’NIN ROMANTİK SULTANI CEM SULTAN (1)
  • TAŞRADAN GÜLŞENE BOZKIRDAN TAHTA: BİR ÇİÇEK BİR MİLLET VE TARİHİ
  • FETHEDİLECEK YENİ UFUKLAR
  • HİÇ BÖYLE GÜZEL BİR MEKTUP ALDINIZ MI BİRİSİNDEN?
  • EDEBİYAT BİLGİ YUMAĞI
  • AHMET KABAKLI’DAN GÖYGÖL İNCELEMESİ (ALİ AKBAŞ)
  • TARIK BUĞRA – HAVUÇLU PİLAV MESELESİ
  • KALENDERİ BİR ŞAİRİN DİVANI‟NDAN YANSIMALAR
  • OSMANLI DÖNEMİ ŞİİRİNDE EDİRNE
  • Şiir Sanatında Yinelemeler ve Mekân Kullanımı (Murathan Mungan Örneği)1
  • YAPI, ANLAM VE KÖKENLERİ BAKIMINDAN AZERBAYCAN TÜRKÇESİNDEKİ RENK ADLARI
  • KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE ‘AR VE NAMUS’ KAVRAMI
  • TANZİMAT ROMANI ZÜPPE TİPİNİN “AYLAK” TİPİNE EVRİLMESİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
  • ŞAİRLERİ KOVMAK İSTEYEN ŞAİR
  • İSKENDER PALA’NIN ŞAH VE SULTAN ADLI ROMANINDA HALK BİLİMİ UNSURLARI
  • AYNALI BABA’NIN ULAĞI
  • İKİ KAVRAM: MİLLİ EGEMENLİK VE CUMHURİYET
  • MİLLİ EDEBİYAT
  • YUNUS EMRE’NİN HAYATI
  • BEŞ HECECİLER
  • DİNİ TASAVVUF HALK EDEBİYATI
  • BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU
  • YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
  • GÖRÜŞME – MÜLAKAT
  • EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)
  • TEVFİK FİKRET
  • VADİDEKİ ZAMBAK
  • ÇALIKUŞU ROMANININ ÖZET VE DEĞERLENDİRİLMESİ
  • EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN) (1896-1901)
  • EDEBİYAT AKIMLARI
  • MEHMET AKİF ERSOY’UN HAYATI
  • CAHİT SITKI TARANCI
  • YAZIM KURALLARI
  • KARACAOĞLAN
  • İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
  • NASRETTİN HOCA
  • TASAVVUF
  • ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
  • BOMBA (ÖMER SEYFETTİN) ÖZETİ
  • BAĞLAÇLAR
  • FİİLLER
  • SÖZCÜK TÜRLERİ
  • SÖZCÜK TÜRLERİ
  • NEDİM – TAHLİL- Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
  • ARİF NİHAT ASYA – ONLAR ŞİİRİ TAHLİLİ
  • GRİ – (ÖYKÜ)
  • AŞK GELİNCE CÜMLE EKSİKLER BİTER
  • ZAMAN, DİL VE EĞİTİM
  • ZİYA GÖKALP’TE KÜLTÜR – MEDENİYET VE AYDINLARIN GÖREVLERİ
  • HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
  • ZİYA GÖKALP’E GÖRE MİLLİYET MEFKÛRESİ
  • EDEBİYATIMIZIN BESMELESİ
  • İSTİKLȂL MARŞI’NIN ANLAM DÜNYASI
  • BEN BİR GÜRGEN DALIYIM – HASAN ALİ TOPTAŞ
  • ENVER PAŞA’NIN ANILARI – HALİL ERDOĞAN CENGİZ
  • SİS (TAHLİL) – TEVFİK FİKRET
  • ‘ÇOK DEĞERLİ’ ŞAİR VE YAZAR ARKADAŞLARIMA ÖNERİLERİM
  • SALİHA MALHUN – “GEL GÖRESİN BU “SİN”LERİ”
  • AZLIK MESELESİ
  • DİREKLERARASI
  • RIZA TEVFİK
  • AHMET KUTSİ TECER VE TİYATRO EDEBİYATIMIZA KATKISI
  • OSMANLI DÖNEMİ TÜRKÇE MÜZİK YAZMALARINDA ÜNLÜ TÜRK BİLGİNİ FÂRÂBÎ
  • ANLAMIN BAĞLAM AÇISINDAN İNCELENMESİ: KÖKANLAMBİLİM VE ARTANLAMBİLİM
  • KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA İZDİVAÇ
  • SELİM İLERİ, ESKİŞEHİR, 13.12.2004
  • SEZAİ KARAKOÇ’UN “EDEBİYAT YAZILARI”
  • GECEYE KASİDE
  • YILDIRIM GÜRSES
  • “Kandil” Var mı? Yok mu?”
  • KÜLTÜR DEĞİŞMESİ VE MİLLİYETÇİLİK – EROL GÜNGÖR
  • İSYAN AHLAKI – NURETTİN TOPÇU
  • KÖPRÜ
  • ÖMER SEYFETTİN – ACABA NE İDİ?
  • BAŞPARMAK
  • SÜRÜ ADAMI
  • DÖRT İNSAN TİPİ
  • TÜRK İDEALCİLİĞİ
  • BEDEN VE HUY
  • ÖMER SEYFETTİN – İLK CİNAYET
  • NAMIK KEMAL – HÜRRİYET KASİDESİNİN İNCELENMESİ
  • NESÎMİ’DEN GAZELLER
  • MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU – MENEVŞELER ÖLMEMELİ
  • CÖMERTLİK
  • TAKDİR DUYGUSU
  • MERDİVEN – AHMET HAŞİM (TAHLİL)
  • Vazife, Mesuliyet, Had ve Hak
  • TERCİ-İ BEND’LER – ŞEYH GALİP
  • ÖMER SEYFETTİN – ANTİSEPTİK
  • HALİDE EDİP ADIVAR – HİMMET ÇOCUK
  • TÜRK DEVLET GELENEĞİ – Prof.Dr. AYDIN TANERİ
  • ŞEHSÜVÂR-I CİHÂNGÎR-FÂTİHNÂME – TURGUT GÜLER
  • MEDYANIN SOSYALİ
  • BEHÇET NECATİGİL’İN ŞİİRLERİNDE ALLAH VE DİN
  • ÂŞIK ŞİİRİNİN SİYASALLAŞMASI ÜZERİNE BİR DENEME 1960–1980
  • SALİHA MALHUN – SAFİYE
  • TÜRKİYE’DE GENÇLİĞİN TOPLUMSAL KİMLİĞİ VE POPÜLER TÜKETİM KÜLTÜRÜ
  • HAYATIN ÜZERİNE YÜRÜMEK
  • BU METİN BİR EDEBİYAT ÖĞRETMENİNİN ÜLKE VE MİLLİ EĞİTİM ADINA ELZEM OLMUŞ ÇAĞRISIDIR
  • SALİHA MALHUN – MASALCASINA
  • İSTANBUL DÂRÜLMUALLİMÎN-İ (1848-1924)
  • DOĞU ANADOLU’NUN TÜRKLÜĞÜ
  • KAYA RESİMLERİNDEN ALFABEYE AVRASYA’DA TÜRK DAMGALARI
  • DİVAN EDEBİYATINDAN SEÇMELER
  • SÖZÜMÜZE NE(LER) OLUYOR (2)
  • OSMANLICA-1 GENEL
  • DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN DESTANI
  • TÜRKÇENİN SÖZVARLIĞI
  • DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
  • TÜRKÇENİN UYANIŞI-1
  • TARİHİN SESSİZ DİLİ DAMGALAR
  • ADİL HAFIZANIN IŞIĞINDA, BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA GİDEN YOL VE OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN SONU
  • ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYET
  • BİRLEYEREK OLUŞMAK
  • TANRI DAĞLARININ TÜRKÜSÜ: BOZKURTLAR ROMANI
  • ÖĞRETMENİN VE ÖĞRETMENE ETKİYEN KUVVETLERİN EĞİTİME ETKİSİ
  • TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE ÜNLEM
  • TÜRK FIKRA TİPLERİNDEN ‘PALULU TİPİ’ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
  • ÂŞIK GUFRÂNÎ’NİN CİHÂD-I EKBER DESTANI’NIN TAHLİLİ
  • MASALSIZ TOPLUM VE OKULDA DEĞERLER EĞİTİMİ
  • AZERBAYCAN, İRAN VE TÜRKİYE TÜRK HALK HİKÂYELERİNDE ERZURUM
  • XIX. ASIR ÂŞIKLARINDAN BEŞİKTAŞLI (TOKATLI) GEDÂÎ: ŞAİRLİĞİ VE ŞİİRİ ÜZERİNE BAZI MÜLÂHAZALAR
  • HALK HİKÂYELERİNDE BİR İMAJ OLARAK BAĞ VE BAHÇENİN KADIN ve BEDENİ İLE İLİŞKİSİ
  • MEHMET RAYMAN – DİRİMSEL
  • SÂMİHA ANNE’Yİ ‘KENDİ SEMBOLÜ İÇİNDE’ OKUMAK ve ANLAMAK
  • MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ
  • İNAT ETME GÖKYÜZÜ, BENİM KADAR AĞLAYAMAZSIN…- ELİFE ERGAN
  • LAKAPLARIYLA EDEBİYATÇILAR
  • SERBEST VEZİN VE TOPLUMCU ŞİİR
  • SERBEST VEZİN
  • SANAT,EDEBİYAT VE SİYASET.
  • REFİK HALİD KARAY – AYŞEGÜL
  • HAVUÇLU PİLAV MESELESİ – TARIK BUĞRA
  • TÜRKLÜK KAVRAMI VE SÖZLÜĞE BAKMAK
  • MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN BAŞLAMASI
  • K KONAK ROMANINDA “GÜNDELİK HAYAT”IN İZLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
  • ÖMER SEYFETTİN – DİYET
  • ANLATIM TEKNİKLERİ İÇİNDE DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME
  • TÜRKÇE’NİN KÖKLERİ
  • DENK(LİK)
  • ÖMER SEYFETTİN’İN HİKÂYELERİNDE SAVAŞÇI ARKETİPİ
  • PROF.DR.CAN ÖZGÜR
  • DEDE KORKUT KİTABINDA ALKIŞLAR VE KARGIŞLAR
  • BİR NEFS-İ SÂFİYE HİKÂYESİDİR MUKARNAS
  • ÇAM KOZALAĞININ İSYANI – ÖYKÜ
  • TANZİMAT EDEBİYATINDA TİYATRO
  • ORHUN YAZITLARI
  • MÜNAZARA İLMİNİN TARİHÇESİ
  • AHMET CEVDET PAŞA VE HAYATI
  • KISACA ZİYA GÖKALP VE GÖRÜŞLERİ
  • KÖROĞLU HİKAYESİ KOLLARI VE YENİ VARYANTLARI
  • OĞUZ HAN DESTANIN İSLÂMÎ VARYANTI
  • SULTAN SENCER (ÖYKÜ)
  • BİR KÜLTÜR UNSURU OLARAK ÂŞIK EDEBİYATINDA KALIP SÖZLER
  • SÖZLÜKLERDEKİ TEMEL DUYGU KAVRAMLARININ YENİDEN TANIMLANMASI: BİR YÖNTEM ÖNERİSİ
  • SUZAN ÇATALOLUK – ÇELİK ÇOMAK OYUNU
  • SUZAN ÇATALOLUK – EFSANE 2…. BOYNU BÜKÜK LÂLE İLE KEDERLİ RÜZGÂR
  • HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜ VE ADANALI İBOŞ ALİ AĞA – HALİL ATILGAN
  • ŞEHREKÜSTÜ DURAĞI – SARVAL ULFANOV
  • SUZAN ÇATALOLUK – AHENK
  • BEYAZ KÜRK- FÜSUN MENŞURE
  • İDEOLOJİLERDEN KİMLİĞE; YENİ SOSYAL HAREKETLERİ NASIL İNCELEMELİYİZ ?
  • BİR ÖMÜR NASIL YAŞANIR? HAYATTA DOĞRU SEÇİMLER İÇİN ÖNERİLER
  • ABUM RABUM: BİR HZ. İBRAHİM ROMANI
  • ALIMLAMA ESTETİĞİ KURAMI ÇERÇEVESİNDE: ROMAN VE KENAN
  • KÖTÜCÜL KADIN – ŞAHİKA KARACA
  • PROF. DR. TAMİLLA ABBASHANLI ALİYEVA
  • ŞİNASİ’DEN BİR KASİDE TAHLİLİ
  • NAMIK KEMAL – MURABBA ŞİİR VE TAHLİLİ
  • 1970’E DEK TÜRKİYE’DE EDEBİYAT DERGİLERİ
  • ŞİİR ve ŞİİRDE DİL MESELESİ
  • ŞİİRDE ÖZ VE BİÇİM TARTIŞMALARI
  • İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATINA KISA BİR BAKIŞ
  • ALPER TUNGA SAGUSU
  • BİR HOŞGÖRÜ, GÜVEN, SEVGİ VE SADAKAT ÜRÜNÜ DEVŞİRME SİSTEMİ VE HZ. YUSUF KISSASI
  • İZ BIRAKANLAR
  • LALE ŞAİRİ VE YAZAR ABDULLAH SATOĞLU İLE SOHBET
  • TÜRKÜLER SATICISI
  • SELAM SÖYLE
  • Çocuğum 1.Sınıf Olmaya Hazır mı?
  • 1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI
  • TÜRK EDEBİYATI TARİHİNDE MÜHİM BİR MECMUA: AKBABA
  • ANADOLU MECMUASI
  • BİR MİSTİK EDA ŞAİRİ OLARAK AHMET MUHİP DIRANAS
  • TÜRKÇÜ FİKİR VE SANAT DERGİSİ : ÇINARALTI
  • SEGİYT REMİEV VE NESİMÎ
  • SOYLU ÇEHRELER – 7 TÜRKLÜĞÜN TÜRK KÜLTÜRÜNÜN VE TÜRK İNANÇ SİSTEMİNİN SOYLU ÇEHRESİ: SAİT BAŞER EVREN DİL GÜZELLEMESİ
  • MALAZGİRT DESTANI
  • BAHAEDDİN ÖZKİŞİ’NİN “SOKAKTA” ROMANI
  • AYLAK KELİMELER
  • YAZARLAR VE ESERLERİ
  • ZİYA GÖKALP’İN TURAN ŞİİRİ TAHLİLİ
  • testpdf
  • GÂVURDAĞI ÂŞIKLIK GELENEĞİ- BOZLAK VE BARAK HAVALARI
  • TÜRK EDEBİYATINDA GOTİK TÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞINI GECİKTİREN NEDENLER
  • HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR VE GÜLYABANİ
  • HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR VE CADI
  • YUNUS EMRE’NİN NUR-I MUHAMMEDİ ANLATIMININ TÜRK YARATILIŞ DESTANLARIYLA BENZERLİĞİ
  • HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR VE MEZARINDAN KALKAN ŞEHİT
  • ALİ RIZA SEYFİ VE DRAKULA İSTANBUL’DA
  • KERİME NADİR VE DEHŞET GECESİ
  • FARAH YURDÖZÜ VE MADRİT’TE METAFİZİK AŞK
  • TÜRK KÜLTÜR SİSTEMİNDEKİ PARADİGMA BAĞLAMINDA “KÖK” ÜN “MAKAM” A EVRİLME SÜRECİ
  • YİNE TASAVVUF
  • KARŞITLIK FELSEFESİ VE MİLLİ ENTELEKTÜEL SORUNU
  • SOSYAL SERMAYE
  • DİVAN EDEBİYATI VE KAVRAMLAR – 1
  • DİVAN EDEBİYATI VE KAVRAMLAR – 2 (SANATLAR)
  • DİVAN EDEBİYATI VE KAVRAMLAR – 3
  • DİVAN EDEBİYATI VE KAVRAMLAR – 4 (NAZIM BİÇİMLERİ)
  • DİVAN EDEBİYATI VE KAVRAMLAR – 5
  • ANA DİLE SAYGI
  • ŞİİR HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER
  • OKUMAK
  • MÜSLÜMAN SAATİ
  • HAYALİN ÖLÜMÜ
  • YİNE TASAVVUF
  • TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR ORTAK PAYDASININ TESPİTİ VE GELECEĞİNE KATKI İÇİN BİR TEKLİF: “TÜRK DÜNYASI KONSERVATUARI”
  • DOĞU-BATI SENTEZİ MÜMKÜN MÜDÜR?
  • BİR HOŞGÖRÜ, GÜVEN, SEVGİ VE SADAKAT ÜRÜNÜ DEVŞİRME SİSTEMİ VE HZ. YUSUF KISSASI
  • MERİÇ GİBİ OLMAK
  • Kötü Sona Doğru
  • Tebliğ-Temsil
  • HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER’İN HAYATI, MİLLİYETÇİLİĞİ VE HİZMETLERİ
  • Yükselen Nesil
  • TÜRK DİASPORASI
  • BİR DÜNDAR TAŞER YAZISI : ARADIĞIMIZ RÜYA
  • KAYBOLAN HAZİNE
  • CAMİ AVLUSUNA .
  • Y-KUŞAĞI DEĞERLENDİRMESİ
  • KAFA KONFORU
  • HİKÂYELERİNİN GÖZÜNDEN BALKANLAR’DA BİR TÜRK SUBAYI “BEN ÖMER SEYFEDDİN” – BALKAN HARBİ TEFRİKALARI
  • KALO KÖYÜ GERÇEKLERİ
  • KALAYCI HİLMİ DESTANI – TURGAY BOSTAN
  • TÜRKİSTAN’DA BULUNAN VE TARİHİN BİLİNEN İLK PANTOLONUNDAN, TÜRKİYE’YE GELEN DAMGA
  • HACI BEKTAŞ VELİ’NİN HAYATI VE ESERLERİ
  • KIZILELMA (Turan, Türklerin Kutlu Yürüyüşüdür)
  • ÖMER SEYFETTİN – PRİMO TÜRK ÇOCUĞU
  • ÖMER SYEFETTİN – PERİLİ KÖŞK
  • REŞAT NURİ GÜNTEKİN ve YAPRAK DÖKÜMÜ ROMANI
  • AZERBAYCAN EDEBİYATI – 2
  • AZERBAYCAN EDEBİYATI – 3
  • ÂŞIK EDEBİYATINDA “BADE İÇME” MOTİFİ VE ŞAMANİZMDEKİ BENZERLİĞİ
  • TÜRK DESTANLARINDAKİ AİLE ALGISI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
  • GÜZELLİK DE ÖLDÜRÜR!
  • ZİYA GÖKALP ve ALAGEYİK ŞİİRİ
  • ZİYA PAŞA – DİYAR-I KÜFRÜ GEZDİM
  • SABAHATTİN ALİ _ SIRÇA KÖŞK
  • ÇAĞATAY EDEBİYATI
  • ATABETÜL HAKAYIK
  • ilk sözlük
  • CEMİL MERİÇ – AŞK
  • MAHMUT TOPBAŞLI – HOCALI’YA AĞIT
  • REFİK HALİD KARAY – ZİNCİR
  • ÖMER SEYFETTİN – ZEYTİN EKMEK
  • TARIK BUĞRA – YARIN DİYE BİR ŞEY YOKTUR
  • NAMIK KEMAL’İN BATI KARŞISINDA İSLAMCI ANLAYIŞI
  • KLASİK VE MODERN SİYASET DÜŞÜNCESİNİN MUKAYESESİ: NE İDİK NE OLDUK?
  • ÜÇ TARZ-I SİYASET’İN (OSMANLICILIK, İSLAMCILIK VE TÜRKÇÜLÜK) BESLENDİĞİ ORTAK BİR KAYNAK OLARAK AHMET CEVDET PAŞA
  • AHMET CEVDET PAŞA’DA DİL TASAVVURU
  • SÖĞÜT DERGİSİ
  • İSMAİL BEY GASPIRALI VE TÜRK BİRLİĞİ DÜŞÜNCESİ: DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK!
  • ZİYA GÖKALP DÜŞÜNCESİNİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE ETKİSİ
  • MUSTAFA ŞEKİP TUNÇ
  • SOYLU ÇEHRELER – DOKTOR HALİL SERT
  • İSTİKLÂL MARŞIMIZIN KODLARI.
  • TEFEKKÜR İLE TATBİKATIN MEZCETMESİ: HİLMİ ZİYA ÜLKEN
  • TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULUŞ DÖNEMİ VE ANADOLUCULUK FELSEFESİ: NURETTİN TOPÇU VE AKSİYON FELSEFESİ MERKEZLİ BİR İNCELEME – 1
  • TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULUŞ DÖNEMİ VE ANADOLUCULUK FELSEFESİ: NURETTİN TOPÇU VE AKSİYON FELSEFESİ MERKEZLİ BİR İNCELEME – 2
  • NURETTİN TOPÇU’NUN KÜLTÜR VE MEDENİYET ANLAYIŞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
  • ÖMER SEYFETTİN – TEKE TEK
  • MAHMUT TOPBAŞLI – BAYRAK OLDU ÇANAKKALE
  • MAHMUT TOPBAŞLI – SEVDASI EBED MÜDDET
  • UYGARLIĞIMIZIN UÇ BEYİ BİR GÜZEL İNSAN: MUHSİN BEY
  • Gönlümden.
  • NECİP FAZIL KISAKÜREK – SAKARYA TÜRKÜSÜ İNCELEME
  • MANZUME VE ŞİİR
  • DİL VE KİMLİK
  • YİTİK DEĞERLERİMİZ VE TÜRKÇEMİZ
  • DİL ÜZERİNE
  • SOYLU ÇEHRELER : ŞERİF AYDEMİR
  • ÇAYIMDA YAR DEMLENİR
  • BÜTÜN YOLLAR ROMA’DAN GEÇMEZ, YALVAÇ’TAN GEÇER…
  • URUŞLU AŞIK ŞEFKATİ
  • Nigar Refibeyli
  • Necmettin Halil ONAN
  • Âşık Reyhânî
  • Bestami Yazgan
  • Âşık Seyrâni
  • Behçet Necatigil (GÖNÜL)
  • İsmail Hami Danişmend
  • Süleyman Ağa Baydili
  • Mahmut Topbaşlı (Günbeyli)
  • Orhan Seyfi Orhun
  • Gökhan Akçiçek
  • Halit Fahri Ozansoy
  • Celalettin Kurt
  • Mehmet Zeki Akdağ
  • Füsun Menşure
  • Aşık Murat Çobanoğlu
  • Ayşe YAZICI YAVUZ
  • Suzan ÇATALOLUK
  • Faruk Nafîz Çamlibel
  • Kamuran ÖZMEN
  • Muharrem KUBAT
  • Cemal SAFİ
  • ORHAN ŞAÎK GÖKYAY
  • Neyzen Tevfik
  • Ömer Lütfi METE
  • Enis Behiç KORYÜREK
  • Mustafa İlhan GEÇER
  • İbrahim SAĞIR
  • Hakan İlhan KURT
  • Aşık Sefil Selimi
  • Gültekin SAMANOĞLU
  • Aşık Pervani
  • Saadettin KAPLAN
  • Osman Olcay YAZICI
  • Bahtiyar VAHAPZÂDE
  • 50. Yıl Marşı Şairi: Bekir Sıtkı Erdoğan
  • Feyzi HALICI
  • Yetik Ozan
  • Erkin VAHİDOV
  • Ahmet Yılmaz SOYYER
  • Mehmet Ali KALKAN
  • Mehmet Âkif Ersoy
  • Behzod FAZLIDDİN
  • Burhan KADAH
  • Mehmet Emin YURDAKUL
  • Bahattin Karakoç
  • Şiirlerle Ziya Gökalp
  • Sezai KARAKOÇ
  • Musin İlyas SUBAŞI
  • Abdurrahim KARAKOÇ
  • Ali Akbaş
  • Ahmet Tevfik OZAN
  • Yavuz Bülent Bakiler
  • Dilaver Cebeci
  • Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
  • Mehmet Ali Kalkan
  • ALİ AKBAŞ – SİRKECİDEN TREN GİDER
  • ANLAM ve ANLATIM YÖNÜNDEN CÜMLE
  • ANLATIM BOZUKLUKLARI
  • ANLATIM BOZUKLUĞU OLAN ÖRNEK CÜMLELER – 1
  • ANLATIM BOZUKLUĞU OLAN ÖRNEK CÜMLELERİN DOĞRULARI – 2
  • ANLATIM ÇEŞİTLERİ
  • ANNE ŞİİRLERİ
  • AYRIK YAZILMAZ
  • BENCİLLİK ÜZERİNE
  • BİLMECELER
  • BIR INSANIN HAYATINI DEGISTIREN AN
  • BİR ÖĞRETMENİN KIRILAN AYNASI
  • PEKİŞTİRME SESLERİ VE SÖZCÜKLERİ
  • DİLİN, SÖZCÜKLERİN ve KAVRAMLARIN GEREKTİĞİ GİBİ KULLANIMINA ÖRNEKLER
  • CÜMLE ÇÖZÜMLEMELERİ
  • CÜMLE ÇEŞİTLERİ
  • CÜMLENİN ÖGELERİ
  • DÜNYADA EN ÇOK BEĞENİLDİĞİ İDDİA EDİLEN 100 KİTAP
  • YAPIM EKLERİ
  • ESİNTİLER
  • CANLILAR ALEMİNDEN ESİNTİLER
  • HARFLERİN ÖZELLİKLERİ
  • KÖK FARKLILIKLARI ( EŞ ANLAMLIDIRLAR )
  • SIKLIKLA YANLIŞ TELAFFUZ EDİLENLER
  • SÖYLEYİŞ YANLIŞLARI
  • FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ ŞİİRLERİ
  • FİİLLER
  • KİTAPLARDAN SEÇTİĞİM MISRALAR
  • GÜZEL SÖZLER DERLEMESİ
  • HIZLI VE ETKİN OKUMA
  • KAFİYE
  • KELİME OYUNLARINA ÖRNEKLER
  • KELİMELERİN YAPI ÖZELLİKLERİ
  • KUTADGU BİLİG’DEN SÖZLER
  • MANİLER
  • MONOLOGLAR
  • MUSTAFA KEMAL ŞİİRLERİ
  • SES BİLGİSİ
  • TÜRKÇE EDEBİ SANATLAR
  • TÜRKÇE DERSİNE NASIL ÇALIŞILMALIDIR?
  • TÜRKÇE KELİMELERİN YAZILIŞLARINDA BAZI KURALLAR
  • YAZIMI KARIŞTIRILAN BAZI KELİMELERİN DOĞRU YAZILIŞLARI
  • TÜRK DÜNYASI VE DEVLET POLİTİKASI
  • SOYLU ÇEHRELER – Bestami YAZGAN
  • ZİYA GÖKALP’İN MİLLİYETÇİLİK DÜŞÜNCESİNİN ŞİİRLERİNE YANSIMASI
  • NAMIK KEMAL MİLLİYETÇİLİĞİNİN ESERLERİNE YANSIMASINA BAKIŞ
  • AHMET HAMDİ TANPINAR KİMDİR VE ŞİİR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ
  • FUZULİ – LEYLA İLE MECNUN
  • İSTANBUL TÜRKÇESİ’NİN ÖNEMİ
  • NAMIK KEMAL’İN EDEBİ KİŞİLİĞİ
  • ZİYA GÖKALP – TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI
  • SOYLU ÇEHRELER : SAİT BAŞER
  • MAHMUT TOPBAŞLI – İFTİHAR TABLOSU – 1
  • MAHMUT TOPBAŞLI – İFTİHAT TABLOSU – 2
  • MAHMUT TOPBAŞLI – İFTİHAR TABLOSU – 3
  • HASAN ÂLİ YÜCEL’İN YAYIMLANMAYAN DİVANI
  • İHANET – ZEYNEP ÖZKİŞİ
  • ZİYA GÖKALP – ÖTÜKEN ÜLKESİ (İNCELEME)
  • ESKİ TÜRK ŞİİRİ
  • BASAT’IN TEPEGÖZ’Ü ÖLDÜRMESİ
  • EBEDİYETE İRTİHALİNİN 12. SENESİNDE TÜRKİYEM’İN ŞAİRİ’NE
  • ŞİİRE VE SÖZ SANATLARINA DÂİR BİR MESNEVÎ
  • 18.YÜZYIL ÂŞIKLARI
  • AŞIK EDEBİYATI TEMSİLCİLERİNİN YETİŞMELERİNE DAİR
  • ÂGÂHÎ VE ESERLERİ
  • EDİB AHMED YÜKNEKÎ VE ATABETÜ’L HAKAAYIK
  • DİPNOT
  • YUSUF ZİYA ORTAÇ – YAHUDİ ADASI
  • DİL ÜZERİNE
  • TÜRK DİLİNİN İLK LÜGATI
  • TÜRKÇENİN KAYBOLAN SESLERİ
  • MUHALİF BİR YALNIZ ADAM YAHYA KEMAL BEYATLI
  • KIZIL KARANLIK
  • KÜLTÜR EKSENİMİZDE MÛSIKÎ
  • GARİP AKIMI – YEDİ MEŞALECİLER
  • TÜRK EDEBİYATINDA DERGİCİLİK ve DERGİLER
  • MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRK TİYATROSU
  • AHENK VE ARUZ
  • SIKÇA YAPILAN TÜRKÇE HATALARI
  • ÜÇ BİN YILLIK TÜRKÇE NEREDE?
  • ÇOCUK EDEBİYATI
  • ÇOCUK EDEBİYATI
  • YÜKSEK ÖĞRETİMDE ÇOCUK EDEBİYATININ DURUMU
  • DIŞ YAPI ve İÇERİK ( İÇ YAPI ) AÇISINDAN ÇOCUK ve İLKGENÇLİK KİTAPLARI
  • ÇOCUK EDEBİYATININ HEDEFLERİ
  • YAZI MAKİNESİ İNSANLAR
  • İŞTE O, BEN, KALEMİM
  • ARA SOKAKLARIN TARİHİ
  • ŞİİRİMİZDE ANA
  • AŞK ve GAZEL
  • BAŞA BELA PABUÇLAR
  • Prof.Dr. ORHAN OKAY’LA TANPINAR HAKKINDA MÜLÂKAT
  • ŞİİR OKUMA SANATI
  • NAZIMIN MEKTUBU
  • YAZI MAKİNELERİ
  • ŞİİRİ BAŞKA LİMANA BIRAKANLAR.
  • GÜZELİN YÜZÜ
  • ŞİİRİ ÇÖZENLERE
  • HOŞGELDİNİZ.
  • ÂŞIK EDEBİYATINDA “BADE İÇME” MOTİFİ VE ŞAMANİZMDEKİ BENZERLİĞİ
  • ELİFE ERGAN – BİBİ ÇİÇEĞİ
  • EBRAR KADAH – KİM VURDUYA GİTTİ
  • HAYAT VE ŞİİRİYET
  • HASAN ÂLİ YÜCEL’İN YAYIMLANMAYAN DİVANI
  • ANKARA TÜRKÜLERİ VE ANKARA AĞIZLARI
  • MEĞER ŞAİR ÖLMEMİŞ; ŞİİR YAŞIYORMUŞ!
  • ORHAN VELİ VE SAİT FAİK ANILARI
  • ÇÜNKÜ DOĞDUĞUN YER ORASI: DALİDA VE BAYAN GİGLİOTTİ
  • TEMEL ESERLERİ VE ŞAHSİYETLERİ TANIMANIN ÖNEMİ
  • KÜLTÜR POLİTİKASI HÂLÂ OLUŞTURAMADIĞIMIZ BİR ŞEY
  • KAFKA VE “DÖNÜŞÜM” ÜZERİNE
  • O KANATLIYDI; DİLÂVER CEBECİ
  • YÜREĞİMİ SANA BIRAKTIM
  • ANADOLU’DA BİR ALPEREN; BATTAL GAZİ
  • Türk Tanrısı
  • FARSÇA ÜZERİNE TÜRKÇE’NİN ETKİSİ
  • MARTI JONATHAN LİVİNGSTON – RİCHARD BACH’IN ÖYKÜ KİTABI
  • TARİHİ ROMAN ÜZERİNE BİR İZAHAT
  • HASAN ERDEM İLE TARİH VE TARİHÎ ROMANLAR ÜZERİNE SÖYLEŞİ
  • AŞK, ŞİİR VE ÜLKÜCÜLÜK.
  • AŞK İÇİN; “KIRK YILLIK KANİ, OLUR MU YANİ?”
  • ESKİ (MEYEN) ŞİİRİMİZDE ADALET
  • HARAMİLER TUTMUŞ SUYUN BAŞINI
  • MEHMET NİYAZİ ÖZDEMİR İLE ADÂLET VE MEDENİYET SOHBETİ
  • ARAMIZDAN ÇEKİLEN DOST: MEKTUP
  • ATEŞ DENİZİ’: GİRİFT ALEGORİLER
  • AŞKABAT’TA BİR MAHZUN ADAM
  • ARUZ İLE ŞİİR YAZMAK
  • MECNUN’UN DEVESİMevlana – Mesnevi 4
  • AVLANMAYA ÇIKAN ASLAN, KURT VE TİLKİ
  • DESTAN ?
  • ROMAN HAKKINDA
  • “YALAN” ÜZERİNE BİR DENEME
  • CEMAL SÂFÎ’NİN TEK HECE ŞİİRİ ÜZERİNE GÖSTERGEBİLİMSEL BİR OKUMA DENEMESİ
  • 17.YÜZYIL HALK ŞAİRİ KARACAOĞLAN’IN BİR ŞİİRİ İLE 18.YÜZYIL DİVAN ŞAİRİ NEDİM’İN BİR GAZELİNE GÖSTERGEBİLİMSEL AÇIDAN KARŞILAŞTIRILMALI BİR YAKLAŞIM
  • TÜRK EDEBİYATINDA LEYLÂ VE MECNÛN
  • MEHMET ÂKİF’İN LEYLÂ’SI
  • AŞK DALGASI
  • AHMED YESEVÎ
  • FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İN “SANAT” ŞİİRİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
  • BAYRAK, TUĞRA, SANCAK
  • SİNEKLİ BAKKAL
  • EDEBİYAT VE SANAT AKIMLARI
  • GÖNÜL SÖZÜNE DÂÎR
  • DİL SAVAŞLARINDAKİ GELİŞMELER VE TÜRKÇEMİZ
  • TÜRKÇEMİZİN GÜCÜ VE GELECEĞİ
  • Ahmet Hamdi TANPINAR – ŞİİRE DAİR
  • HALK, MİLLET, CUMHUR, ÜMMET ve DEVLET KAVRAMLARI
  • KÜLTÜR EKSENİMİZDE MÛSIKÎ
  • FELSEFE VE ŞİİR İLİŞKİSİ ÜZERİNE NOTLAR
  • TÜRK EDEBİYATININ USTA KALEMİ : “METİN SAVAŞ”
  • AKALEMLER DERGİSİ 3. CİLDİNİ TAMAMLADI
  • FUZÛLÎ GAZELLERİNİN BAZI POETİK ÖZELLİKLERİ HAKKINDA
  • FUZÛLÎ GAZELLERİNE YAZILAN TAHMİS VE NAZİRELER
  • ORHAN AFACAN – ELİFİN TUTTUĞU HAYATIN BAĞI
  • Bir Hulasa Denemesi: Cevrî ve Selîmnâme’si
  • SULTAN II. BAYEZİD’İN FARSÇA ŞİİRLERİ ÜZERİNE
  • UŞUN KOCA OĞLU SEGREK DESTANI
  • KÖSEDAĞI MASALI
  • ÂŞIK EDEBİYATI ve ÖZELLİKLERİ
  • SÜNDÜS ARSLAN AKÇA – NE BİLSİN ÖĞRETMENLER
  • TANIDIĞIM ABDURRAHİM KARAKOÇ
  • YAZAR-ESER EZBERLERKEN KİTAPSIZ TOPLUM OLDUK
  • DİNİ VE TASAVVUFÎ HALK EDEBİYATI
  • EZİK ÇOCUKLAR EDEBİYATI
  • İMLÂ MESELEMİZ
  • YAHYA KEMAL’İN İMANI
  • DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ
  • ŞENAY ERTUNA – KALBİM MARTININ KANADINDAYDI
  • GÜL GÜNEY – ARKADAŞ
  • SAİT BAŞER – TÖRE’NİN TÜRK’Ü TÜRK’ÜN MÜSLÜMANLIĞI –Nehir Söyleşi-
  • FELSEFEYİ ANADOLU’DA YENİDEN TURTLANDIRMAK
  • GÜNEŞLİ BİR NÎSAN GÜNÜ
  • GÜN BATIMI
  • KALINCAR’DAKİ ARSLAN
  • GÜL GÜNEY – KİRAZ ÇİÇEĞİ
  • REFİK HALİT KARAY – ANADOLU’YU GÖRDÜM
  • TÜRKÇE GİDERSE TÜRK DE GİDER
  • İLAHİ İNCELEME – DAĞLAR İLE TAŞLAR İLE
  • ŞEYHÜLİSLAM ESAD EFENDİ
  • BİR ANI VE MEHMET AKİF
  • DİVAN ŞÂİRLERİ NASIL YAZIYORLARDI?
  • “GÖYGÖL” ŞİİRINDE, SUYUN VE ŞAİRİN BELLEĞİNDEKİ KADİM ZENGİNLİK
  • CENGİZ AYTMATOVLA SÖYLEŞİ – GİDERAYAK-
  • Discuss Güvenlik Politikası
  • MAKİNALAŞMAK İSTİYORUM!
  • DİSİPLİNLERARASI BİRÇALIŞMA ALANI OLARAK KUTADGU BİLİG
  • TÜRK ŞİİRİNDE BİR MİSYONER OLARAK SARU SALTUK EFSANESİ VEPARADİGMASI
  • TÜRKİYE TÜRKÇESİ YAZI DİLİNDE “TAKISIZ AD TAMLAMASI” YENİ BİR ADLANDIRMA MI?
  • FONOSTİLİSTİK AÇIDAN AKBAR RISKULOV’UN ŞİİRLERİ
  • HADİ ATLASİ VE “AHİR ZAMAN İŞANI” ADLI ESERİ
  • KOSOVA’DA OSMANLI ÖNCESİ TÜRK İZLERİ
  • ÜSKÜPLÜ İSHAK ÇELEBİ DİVANI’NDA ÇİZGİ DIŞI ÂŞIK TİPİ
  • KOSOVA TÜRK AĞIZLARINDA İSTEK KİPLERİ
  • AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN ROMANLARINDA YAŞANILAN COĞRAFYA: “BALKANLAR”
  • KIRGIZLARDA EFSUN (BÜYÜ) TEMELLİ DUALAR, İNANÇLAR VE UYGULAMALAR
  • PRİZRENLİ TECELLÎ’NİN ŞİİRLERİNDE PRİZREN MANZARALARI
  • ÇAĞDAŞ KIRGIZ ÇOCUK EDEBİYATININ ŞEKİLLENMESİNDE SOVYET İDEOLOJİSİNİN ROLÜ
  • LİTVANYA TATARLARI EL YAZMALARINDAKİ TÜRKÇE MİRAÇNAMEDE KARAKTERİSTİK SES OLAYLARI
  • KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA ÇEVİRİ VE ADAPTASYON HİKÂYELERDE KADIN
  • SARI SALTUK GAZİ’NİN MASAL COĞRAFYALARINA SEYAHATLERİ
  • RİZE YÖRESİNDEKİ OBUR VE CADI İLE İLGİLİ İNANIŞ VE UYGULAMALAR ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR İNCELEME
  • XIX. YÜZYIL KADIN ŞAİRLERİNDEN LEYLÂ HANIM’IN DİVANI’INDA HZ.MEVLÂNÂ VE MEVLEVÎLİK
  • KUTADGU BİLİG’DE TANRI VE TANRI’NIN ÖZELLİKLERİYLE İLGİLİ BİRLEŞİK YAPILAR
  • BİR VEDA BULUŞMASI
  • SONA VALİYEVA
  • YAĞMUR AK – BİR SONBAHAR AKŞAMI
  • ÇOCUK VE MÜZİK
  • ŞAİR AYGÜN HÜSEYİN
  • BAZI EDEBÎ ŞAHSİYETLERİMİZİN SON SÖZLERİ / SON ŞİİRLERİ
  • ‘MÂTÜRÎDÎ: KAYIP AYDINLANMANIN İZİNDE
  • BİZİ BİZ YAPAN HAYALLERİMİZ VARDI
  • PERDE VE MANA
  • KARANLIĞIN SESİ
  • BİYOGRAFİ ROMANLARI” ROMAN MI? -1-
  • “BİYOGRAFİ ROMANLARI” ROMAN MI? -2-
  • YAHYA KEMAL – SOHBET
  • VARDIM Kİ YURDUNDAN AYAĞ GÖÇÜRMÜŞ
  • KLÂSİK TÜRK ŞİİRİNDE KÂĞIT (Kâğıttan Hayâller)
  • GÜNDOĞUMU DÜŞÜNCELERİ
  • DİSİPLİNLER ARASI BİR ÇALIŞMA ALANI OLARAK : KUTADGU BİLİG
  • FUZÛLÎ DİVÂNI’NDA ÂH KAVRAMI
  • ŞİİR İNCELEME YÖNTEMİ
  • ASLAN SÜTÜ
  • HAMLE ZAMANI
  • HAYAT ÜÇ GÜNDÜR
  • RUSYA – NAZAN BEKİROĞLU
  • İDİL ÇELİKER – BEYAZ ADIMLAR
  • AYGÜN HÜSEYİN – 20 OCAK ŞEHİTLERİ
  • BİTİŞİK YAZILAN BİRLEŞİK KELİMELER
  • BAĞLAÇ OLAN Kİ nin YAZILIŞI
  • BULUNMA EKİ -de ‘nin YAZILIŞI
  • BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
  • ALINTI KELİMELERİN YAZILIŞI
  • BAĞLAÇ OLAN DA/DE’nin YAZILIŞI
  • AYRI YAZILAN BİRLEŞİK KELİMELER
  • BÜYÜK HARFLERİN KULLANILDIĞI YERLER
  • BATILILAŞMA MACERAMIZDA TÜRK ROMANINA YANSIYAN TİPLER
  • CEMAL SAFİ’NİN ÖLMEDEN ÖNCEKİ SON SÖYLEŞİSİ
  • METİN SAVAŞ – VATANDAŞLIK OFİSİ
  • 16. YÜZYILDA ALEVİ – BEKTAŞİ YAZINI – ŞİİR
  • BALIM SULTAN
  • İSMET ÖZEL’DE HAYAT – ŞİİR BİRLİKTELİĞİ YA DA ‘SONRASI ŞİİR KERİM’
  • DİVAN ŞİİRİNDE ŞİİR-ÖYKÜ
  • YAZAR – OKUMA İLİŞKİSİNDE DUYGUNUN SERÜVENİ
  • YAZARIN SESİ
  • BİRBİRİYLE KESİŞEN İKİ GÜNLÜK YAHUT SANATÇININ SANCISI
  • “ASLINDA NE YAZIYORUZ?”
  • YAZMAK YAZGIYI DİLLENDİRMEKTİR
  • GENÇ METİN ÜZERİNE
  • EDEBİYAT KURMACA/YALAN VE GERÇEKLİK
  • EDEBİYATIN KONUSU VE ÖZNESİ OLARAK İNSAN
  • ŞAİRİN ‘BEN’İ TOPLUMUN ‘BİZ’İ DEMEKTİR
  • TOPLUMSALI YENİDEN CANLANDIRMAK
  • MEHMET ÂKİF ve NECİP FÂZIL ŞİİRİ MERKEZİNDE NEHİR METAFORU
  • MODERN TÜRK ŞİİRİNDE “ÇATLAK SES” VE “MUTLAK SES”!
  • RUMELİ’NİN KAYBININ TÜRK ŞİİRİNDEKİ AKİSLERİ
  • İKİNCİ YENİ SÖYLEMİNİN ÖNCÜSÜ, İKİNCİ YENİ ŞİİRİ’NİN GÖNÜLSÜZÜ: SEZAİ KARAKOÇ
  • TÜRKÇE DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİNDE KİP
  • YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA KADIN KARAKTERLERİN ANLATIMI
  • 16. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN FAKÎRİ VE ŞİİRLERİ
  • Ahmet RASİM
  • ÖMER SEYFETTİN
  • KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE MAVİ GÖZ
  • SÂLİH BABA DİVÂNI’NDA TİPLER VE KİŞİLİKLER
  • KÜÇÜK MESNEVİLERLE YAZILAN ‘ARZ-I HÂLLER
  • HAYVANLARIN DİLİNDEN MANZUM BİR FÂL-NÂME
  • BİR ÖĞRENCİMİN BANA ÖĞRETTİKLERİ
  • SERÇE İLE AVCI
  • TÜRKÜLERLE DE HÜZNÜMÜZ ALLAH’ADIR BİZİM
  • KURNAZ TİLKİ
  • TANPINAR’IN HOCALIĞI KABUL ŞARTI
  • İLİM ADAMLARININ TÜRKÇESİ
  • İNSANIN TAŞRASI-
  • ÇAĞDAŞ UYGURCADA OLASILIK İŞARETLEYİCİLERİ
  • TÜRK MODERNLEŞMESİ İktisadi Zihniyet
  • MEHMET AKİF ERSOY
  • MEHMET AKİF ERSOY
  • TARİHE TANIKLIK ETMEK YA DA M. AKİF ÜZERİNDEN TARİHİ OKUMAK
  • MEHMET AKİF ERSOY – MAHALLE KAHVESİ
  • MEHMET AKİF ERSOY – İNSAN
  • DEĞERLER BUHRANI KARŞISINDA MEHMET AKİF ERSOY
  • SAFAHAT’TAKİ MEDENİYET KAVRAMI
  • TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL DEĞERİNİN AYDINI OLARAK MEHMET ÂKİF ERSOY
  • TANIDIĞIM ABDURRAHİM KARAKOÇ
  • AYDIN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ
  • KIZLARIN GÖZÜ YAŞLI, ADANA YOLLARI DA TOKAT YOLLARI DA TAŞLI
  • İSTANBUL’UN KUTLU FETHİ VE FETHİN MÂNEVİ MİHMÂNDÂRLARI- ŞEHSÜVÂR-I CİHÂNGİR FÂTİHNÂME’YE DÂİR
  • NÂMIK KEMAL (1840-1888) BÜYÜK VATAN ŞAİRİ
  • DİNİ VE TASAVVUFÎ HALK EDEBİYATI
  • SÜLEYMAN ZEKİ BAĞLAN* İLE ALİ NİHAD TARLAN ÜZERİNE SÖYLEŞİ
  • SOSYAL MEDYA KONTROL ALTINDA TUTULMALI MI?
  • ADAM VE İŞ BEĞENMEME KONUSU
  • HÜLYA BİLGE GÜLTEKİN – SÖYLEYİN ONLARA
  • DİLİMİN SINIRLARI, DÜNYAMIN SINIRLARIDIR
  • OKUMA! BEYNİN SULANACAK!
  • DEYİMLERİN ÖĞRETİMİNDE NASREDDİN HOCA FIKRALARININ KULLANILMASI
  • KARŞILIKLI KONUŞMA ÖRÜNTÜSÜ YAZMA YÖNTEMİ
  • TÜRKÇE ÖĞRETMENLERİNİN ÇOCUK EDEBİYATI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA
  • ÇOCUK EDEBİYATI VE KÜLTÜR EĞİTİMİ İLİŞKİSİ
  • ÇAĞDAŞ ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATIMIZIN ÖĞRETİMDEKİ YANSIMALARI
  • DEDE KORKUT ÖYKÜLERİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ
  • KIBRISLI TÜRKLERDE ‘BİLMECE SORMA GELENEĞİ
  • İDİL ÇELİKER – AĞLIYOR KEMAN
  • HÜLYA SÜMER SANATÇI KİŞİLİĞİ
  • BİLMECE (TEORİ)
  • ANADİLİ BİLİNCİ VE DUYARLIĞI EDİNDİRMEDE ÇOCUK EDEBİYATININ TEMEL İŞLEVİ
  • DİL EĞİTİMİNDE ÇOCUK DERGİLERİNİN YERİ: ATASÖZLERİ VE DEYİMLER
  • ALP ER TUNGA DESTANI
  • GÜLTEN DAYIOĞLU’NUN “DÜNYA ÇOCUKLARIN OLSA” ADLI ESERİNDE FANTASTİK ÖĞELER
  • GÜLSÜM CENGİZ VE ESERLERİNİN ÇOCUK EDEBİYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
  • CENGİZ AYTMATOV’UN “YÜZ YÜZE” ADLI ÖYKÜSÜNDE BİREY-TOPLUM SORUNSALI VE DÖNÜŞÜM EKSENLERİ
  • ÇİZGİ FİLMLERDEKİ İLETİLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
  • ŞU DESTANI
  • EMİNE IŞINSU-TUTSAK ROMANINDA SİYASİ, TARİHİ ve HUKUKİ KAVRAMLARIN İNCELENMESİ
  • ÜZERİME KAR YAĞIYOR
  • ÖMER SEYFETTİN’İN ÖYKÜLERİNDE ÖRTÜK YAPILAR
  • FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA’NIN ŞEKER YİYEN RESİMLER ADLI YAPITI ÜZERİNE ÇOCUK GERÇEKLİĞİ
  • MUSTAFA RUHİ ŞİRİNİN ŞİİRLERİNDE ANNE VE ANNE SEVGİSİ
  • TÜRK ÇOCUK YAZININDA ANA KARAKTER KONUMUNDAKİ ÇOCUKLARIN DİL KULLANIMLARI ÜZERİNE
  • VEFA, DOSTUN SİNESİNDEKİ YUVAMIZ
  • SANATÇI VE YAYINCI BAKIŞ AÇISIYLA ÇOCUK EDEBİYATI
  • ÇOCUK ROMANLARINDA YAYINEVİ, EDİTÖR, YAZAR ÜÇGENİNDE YAŞANANDENETİM SORUNLARINA BİR YAKLAŞIM DENEMESİ
  • RESİMLİ KİTAPLARDAKİ KARAKTERLERİN DUYGU DURUMLARININ İNCELENMESİ
  • ÇOCUK YAPITLARININ GÖSTERGEBİLİMSEL AÇIDAN İNCELENMESİ
  • ÇOCUĞUN İMGELEMİ VE GÖRSEL DİLİN ÖNEMİ
  • RESİMLİ ÇOCUK KİTAPLARINDA VE ÇOCUK DERGİLERİNDE YER ALAN ETKİNLİKLERİN YARATICILIK BOYUTUNUN İNCELENMESİ
  • OĞUZ KAĞAN DESTANI
  • KUTADGU BİLİG’DE MİTOLOJİK UNSURLAR
  • GÖKKUŞAĞI
  • KLASIK TÜRK ŞAIRININ POETIKASI ÜZERINE
  • ŞÂİRİN KORKUSU, ŞİİRİN KURGUSU: DİVAN ŞİİRİNDE KURGU VE ANLAM
  • “BAYRAM BİLGE TOKEL İLE MUSIKİ KÜLTÜRÜMÜZDE TÜRKÜLERİN YERİ ÜZERİNE MÜLÂKAT”
  • GEL EY MUHAMMED BAHARDIR. (İNCELEME)
  • AHMED MİDHAT EFENDİ’NİN EDEBİYAT COGRAFYASINDA RUMELİ/BALKANLAR
  • KÜLTÜR AKTARIMINDA EDEBİYAT EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
  • ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN ŞİİR ANLAYIŞI VE ELEŞTİRİSİ
  • OSMANLININ ROMANYA’DAN ÇEKİLİŞİNDEN GÜNÜMÜZE KADAR ROMANYA TÜRKLERİNCE YAYINLANAN GAZETE VE DERGİLER VE MEKTEP VE AİLE MECMUASI
  • HÜNER-NÂME’NİN BOSNA NÜSHASI ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
  • MUSTAFA KUTLU’NUN HİKÂYELERİNDE ZAMAN BİLDİREN İFADELER VE BU İFADELERE YANSIYAN ZİHNİYET ÜZERİNE BAZI DİKKATLER
  • HİKÂYET-İ ‘AVRET
  • TÜRKİYE TÜRKÇESİ AĞIZ BİLİMİ ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN YÖNTEMLER
  • TÜRK ŞİİRİNDE RUMELİ VE BOSNA
  • SARAYBOSNA VE ANADOLU’DAKİ BAZI TÜRKÜLERİN BENZERLİKLERİ ÜZERİNE
  • FİLOZOFLAR VE EŞEKLER ÜZERİNE BİR DENEME
  • KÖYÜMDEN. GÖNLÜMDEN. (KERKÜK KATLİAMI. )
  • ŞİİR ÇEVİRİSİNDE SÖZDİZİMSEL EŞDEĞERLİK
  • MEHMET ÂKİF ve NECİP FÂZIL ŞİİRİ MERKEZİNDE EDEBİYAT ve DÜŞÜNCEDE NEHİR METAFORU
  • KÖYÜMDEN. GÖNLÜMDEN. (GÜZEL ŞEYLER. )
  • OKUMADA KÜÇÜK HARFLERİN BÜYÜK GÜCÜ
  • YAZMA BECERİLERİNİ GELİŞTİRME
  • MOSTARLI ZİYÂÎ VE ŞİİRLERİNDEKİ ORİJİNAL SÖYLEYİŞLER
  • SON DÖNEM ÂŞIK ŞİİRİNDE BOSNA
  • FERÎDU‘D-DÎN ATTÂR‘IN İLÂHÎNÂME‘SINDE MECZÛB KAVRAYIŞI
  • KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE KİŞİLERE YAZILAN GAZELLER
  • TARİHE TANIKLIK EDEN ROMAN: DRİNA’DA SON GÜN
  • NÂİLÎ’NİN “ANDELÎB” REDİFLİ GAZELİNİN ŞERHİ VE TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ
  • TEKKE VE ZAVİYELERİN BALKANLAR’DAKİ ROLÜ VE ÖNEMİ
  • BÜYÜK TÜRK ŞAİRİ kADI BURHANEDDİN
  • BALKANLARDA TÜRKÇE EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE GENEL BİR BAKIŞ
  • ABDÜLHÂK HAMİT’TE PİERRE CORNEİLLE ETKİSİ VE “HORACE”
  • DİRENİŞ VE DİRİLİŞ’İN ŞİİRE DÜŞEN AKS’İ: ARİF AY’IN ŞİİRİNDE KUDÜS VE BOSNA
  • HALİDE EDİP ADIVAR’LA SOHBET : “edebiyatımız krizalit halinde”
  • KLÂSİK TÜRK ŞİİRİNDE MÜKEYYİFÂT UNSURU OLARAK KAHVE
  • YUNUS EMRE’Yİ OKURKEN ELEŞTİREL BİR DİKKAT GEREKİYOR
  • Gönül Adamı Yunus Emre
  • GÜZELDE ENDÂM – NECATİ BEY
  • KUTADGU BİLİG’DE ÇOCUK EĞİTİMİ
  • KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA GELENEKLİ BİR YAZIM KONUSU OLARAK İLİM VE MAL
  • DİVAN ŞİİRİNDE GÜNEŞİN SEVGİLİ TİPİNE YANSIMASI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME
  • FETİHTEN SONRA YAZILMIŞ TÜRKÇE İLK MEVLİD-İ MANEVÎ: KERÎMÎ’NİN İRŞÂD’I
  • GELİBOLU-KAHİRE-İSTANBUL ÜÇGENİNDE BİR MEVLEVÎ ŞEYHİ VE OĞULLARI
  • ESTETİK VE DEĞİŞİM
  • AŞKLA ÇALIŞAN YORULMAZ!
  • EDEBİYATIN ZAMANINDAN ZAMANIN EDEBİYATINA DEĞİŞİM
  • TÜRK EDEBİYATININ DEĞİŞİM SÜRECİ
  • EDEBİYAT, YENİLİK VE YEDİ MEŞALE TOPLULUĞU
  • MEHMET ALİ KALKAN’IN “DÜŞER” ADLI ŞİİRİ-TAHLİL DENEMESİ
  • MODERN TÜRK ŞİİRİNE DOĞRU
  • KİMİM BEN?
  • Tarihî Romanların Dili Nasıl Olmalıdır?
  • Modern Gerçekliğin Yitimi / Tarihsel Gerçekliğin Çöküşü
  • ATEŞ DENİZİ’Nİ TARİHÎ BİR ROMAN OLARAK OKUMANIN İMKÂNLARI
  • TARİH VE ROMAN İLİŞKİSİNE DAİR DÜŞÜNCELER
  • BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ ÖZBEK ROMANCILIĞINDA TARİH
  • DESTANDAN ROMANA BATTAL GAZİ
  • KALEMİN UCUNDAN GÖNÜL BURCUNA
  • DEĞİŞMEK DÖNÜŞMEK BAŞKALAŞMAK
  • FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL – ÇOBAN ÇEŞMESİ
  • ACI ÇEKMEYEN VAR MI?
  • FUZÛLÎ’NİN “LEYLÂ VÜ MECNÛN”UNDA LEYLÂ İLE İLGİLİ TEŞBİHLER
  • AYDINLAR ELİYLE KÜLTÜREL SOYKIRIM!
  • TARİHÎ ROMANLARIN TÜRK SİNEMASINA YANSIMASI
  • TARİHÎ ROMANDA YAŞANMIŞLIK
  • ROMAN VE TARİHİN GERİLİMLİ İLİŞKİLERİ ÜZERİNE NOTLAR
  • TARİH ROMANDA TEKERRÜR EDER Mİ?
  • BÜYÜK GÖÇ-OĞUZ YURDU ROMANLARINDA TARİH VE EDEBÎ UNSURLAR
  • HAYAL VE GERÇEK: TARİHÎ ROMANLARIN TOPLUMSAL HAFIZAYA KATKISI
  • ÜMMÎ SİNÂN – YANAR
  • YUNUS EMRE’NİN TELVİN ŞİİRİ ve AÇIKLAMASI
  • KÜLTÜR KOPUKLUĞU
  • İNSAN ve AŞK
  • LONDRADAN KIRIM’A ANNEME MEKTUPLARLA “VATAN” METAFORLARI
  • ATİLLA’NIN KANDİLLERİ TÜRK DÜNYASININ ORTAK KİMLİĞİNİ İNŞA ETMEK
  • MEHMET ÂKİF’İN AİLESİ, EĞİTİMİ VE SANATI HAKKINDA
  • DOKUZ OĞUZ – ON UYGUR TÜRKLERİNİN DESTANI
  • OGUZ KAĞAN-OĞUZ HAN DESTANI
  • DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR EDEBİYATI
  • ORTAK YAŞAMA KÜLTÜRÜ VE FELSEFESİ
  • UYGARLIĞIN DİLİ: SANAT
  • AYRI YAZILAN BİRLEŞİK KELİMELER
  • GÖNLÜMDEN. (HASAN KARABABA)
  • YAZMA ÖĞRETİMİ
  • ABDÜLHAK HAMİT TARHAN’IN FİNTEN’İ
  • BAĞLAÇ OLAN ki ve da / de ‘NİN YAZILIŞI
  • SALUR KAZAN’IN EVİNİN YAĞMALANDIĞI DESTAN
  • ŞİİR BİLGİSİ
  • İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
  • İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
  • DİVAN EDEBİYATI
  • TANZİMAT EDEBİYATI
  • SERVET-İ FUNUN EDEBİYATI (1896–1901)
  • MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ
  • CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
  • EDEBİ AKIMLAR
  • 18. YÜZYILA ÂİT BİR MÜNŞE’ÂT MECMÛ’ASI’NDAN HAREKETLE BALKAN KÖYLERİNDE SOSYAL
  • BENDE ÂŞIKLIK İSTİDÂTI VAR – FUZULİ
  • EDEBİ SANATLAR
  • BENLİK AYNASINDA ŞEYH GÂLİB’İN İDDİÂLARI
  • ÇARŞIDA KESAT, ŞEHİRDE FESAT
  • SEZAİ KARAKOÇ ÜZERİNE
  • FELSEFE VE ŞİİR İLİŞKİSİ ÜZERİNE
  • SATUK BUGRA HAN DESTANI
  • BETİMLEME VE ÇEŞİTLERİ
  • BENDE MECNUN’DAN FÜZUN AŞIKLIK İSTİDATI VAR – FUZULİ
  • “TÜRKÇENİN KAPISI”: BİZİM YÛNUS
  • İNSANIN TAŞRASI-LXIII
  • MOR KİTAPTAN MESELLER
  • “ŞİİRDE İNSAN SESİNİ ARARIM” – NECATİ CUMALI
  • ON ALTINCI YÜZYILDA TÜRK SAZ ŞAİRLERİ
  • ON YEDİNCİ YÜZYILDA TÜRK SAZ ŞAİRLERİ
  • SEZAİ KARAKOÇ ANILAR
  • HALK EDEBİYATI UNSURLARI VE SERBEST ŞİİRİN İZLERİ
  • TARIK BUĞRA’NIN KÜÇÜK AĞA VE UWE TIMM’IN MORENGA ROMANLARININ FİLM SANATINA AKTARIMI
  • TÜRK EDEBİYATINDA YAHYA KEMAL PORTRELERİ
  • MEHMET KAPLAN’IN KLÂSİK TÜRK EDEBİYATIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
  • GAGAUZ TÜRKÇESİNDE AÇAN EDATI İLE KURULMUŞ CÜMLELER
  • KLASİK AZERBAYCAN EDEBİYATINDA MEŞHUR GAZEL ŞAİRLERİ
  • SEVİNÇ ÇOKUM’UN ROMANLARINDA KÜLTÜREL MESELELER VE MİLLÎ KÜLTÜR UNSURLARI
  • BAYBURTLU ZİHNÎ’DEN ŞİİRLER
  • İSLAMİYET ÖNCESİNDE ŞİİRLERİN SÖYLENDİĞİ TÖRENLER
  • VARDIM Kİ YURDUNDAN AYAĞ GÖÇÜRMÜŞ
  • BÜYÜDÜKLERINDE IŞIK SAÇACAK KAVAKLAR YETIŞTIRMEK
  • TÜRK EDEBİYATINDA ARA NESİL
  • EDEBİYATTA ÇEVİRİ İKİ KERE SANATTIR
  • İNSANIN YÜKÜNÜ ŞİİR TAŞIR
  • ARİF NİHAT ASYA’YA MEKTUP
  • EMİNE IŞINSU İLE AYŞE KULİN’İN İKİ ROMANI
  • EROL GÜNGÖR VE ÖZER OZANKAYA’DA TOPLUMSAL DEĞİŞME KAVRAMINA KARŞILAŞTIRMALI BAKIŞ
  • İBRAHİM TÂ’İB DİVANINDA HALK EDEBİYATI UNSURLARI VE SERBEST ŞİİRİN İZLERİ
  • TARIK BUĞRA’NIN KÜÇÜK AĞA VE UWE TIMM’IN MORENGA ROMANLARININ FİLM SANATINA AKTARIMI
  • TÜRK EDEBİYATINDA YAHYA KEMAL PORTRELERİ
  • MEHMET KAPLAN’IN KLÂSİK TÜRK EDEBİYATIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
  • GAGAUZ TÜRKÇESİNDE AÇAN EDATI İLE KURULMUŞ CÜMLELER
  • KLASİK AZERBAYCAN EDEBİYATINDA MEŞHUR GAZEL ŞAİRLERİ
  • MEVLÂNA ÂŞIĞI KONYALI BİR ŞAİR: VEYSEL ÖKSÜZ
  • 8-9. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI: GÖKTÜRK VE UYGUR DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
  • ARAP VE FARS EDEBİYATI
  • KARAHANLI DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
  • 12-13. YÜZYILLAR BATI TÜRK EDEBİYATI: ANADOLU’DA GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
  • 12-13 YÜZYILLAR BATI TÜRK EDEBİYATI: ANADOLU’DA GELİŞEN TASAVVUFİ EDEBİYAT
  • HAREZM-ALTIN ORDU TÜRKÇESİ VE EDEBİYATI
  • SÖĞÜT’DE AÇAN ÖTÜKEN ÇİÇEĞİ-ERTUĞRUL NESLİNİN ROMANI
  • BAMSI BEYREK BOYUNDAKİ KİŞİ ADLARININ N. HARTMANN’IN ONTOLOJİSİNE GÖRE YENİDEN YORUMLANMAS
  • ÇORUH HAVZASINDAKİ ANONİM HALK ŞİİR-ŞARKILARININ GÜRCÜ TÜRK KÜLTÜR ETKİLEŞİMLERİ YÖNÜNDEN KARŞILAŞTIRILMASI
  • MEHMET EMİN YURDAKUL’UN ŞİİRLERİNDE ÇOCUK
  • GÜNEŞİN DOĞDUĞU, İNSANLIĞIN BATTIĞI TOPRAKLAR: DOĞU TÜRKİSTAN
  • MİLLÎ KÜLTÜRTEMASI ÖĞRETİMİ BAĞLAMINDA ÜÇ ANADOLU EFSANESİ ADLI ESERİN İNCELENMESİ
  • KLASİK TÜRK EDEBİYATI IŞIĞINDA EDEBİYAT VE KÜLTÜR TARİHİMİZDE KAHVE VE KAHVEHANELER
  • SAFAHAT’TA HAYATIN FARKLI HÂLLERİ ya da SÖZLÜ KÜLTÜR ORTAMLARI
  • İHTİŞAM VE SEFALET: TOLSTOY & DOSTOYEVSKİ
  • ZORBALIK
  • HANGİ ŞÂİR? ÂKİF!
  • KÖYÜMDEN. GÖNLÜMDEN. (Prof. Dr. Nusret Çam.)
  • SİGARA NOSTALJİSİ ÜZERİNE NOTLAR
  • MASAL GERÇEKLİĞİ
  • BEHÇET NECATİGİL HAYATI, ESERLERİ ve ŞİİRLERİ
  • BEKİR SITKI ERDOĞAN HAYATI ve ESERLERİ
  • BİR YAHYA KEMAL BEYATLI FİLMİNE NE DERSİNİZ?
  • BİR MİSTİK EDA ŞAİRİ OLARAK AHMET MUHİP DIRANAS
  • CELLÂDIMA GÜLÜMSERKEN
  • BOLULU ŞAİR MUTASAVVIF MUHAMMED ZÜHDÎ BEY
  • UFUKLAR ARDI BİZİM
  • TÜRK MÜZİĞİ VE GENÇLİK
  • CÜCELER , EFENDİLER, GULLİVER
  • RÜZGÂRI YAZMAK
  • İnstagram Hesabımıza Bekliyoruz
  • BURSA’DA BEN: ÇOCUK NARKİSSOS ve YAŞLIı DİONYSOS
  • OKYANUSTAN GELEN SES

Muasir azerbaycan edebiyyati 1 cild

Ə

Əfəndiyeva Elmira. Azərbaycan musiqi ədəbiyyatı [Notlar] : dərs vəsaiti /E.Əfəndiyeva; elmi red. J.H. Qədimova; rəyçilər L.X.Həsənova, A.İ.Həsənova; Azərb. Resp. Təhsil Nazirliyi, Azərb. Döv. Ped. Un-ti.- Bakı: UniPrint, 2011.- 502, [1] s.

Əfəndiyeva Elmira. Qərbi Avropa musiqi ədəbiyyatı [Notlar ] /E.Əfəndiyeva; elmi red. J.H.Qədimova; rəyçilər L.X.Həsənova, A.İ.Həsənova; Azərb. Resp. Təhsil Nazirliyi, Azərb. Döv. Ped. Un-ti.- Bakı: UniPrint, 2011.- 530, [1] s.


Əfəndiyeva Elmira. Rus musiqi ədəbiyyatı /E.Əfəndiyeva; elmi red. J.H.Qədimova; rəyçilər L.X.Həsənova, A.İ.Həsənova; Azərb. Resp. Təhsil Nazirliyi, Azərb. Döv. Ped. Un-ti.- Bakı: UniPrint, 2011.- 595, [1] s.

Əhmədov M. Uşaq nəğmələri tək oxuyan və xor ilə fortepiano üçün /M.Əhmədov; söz. M.Seyidzadə; tərc. ed. P.Pançenko; [red. B.Məmmədova].- Bakı: Azmusnəşr, 1955.- 15 s. , notlar; 29 sm.

Əhmədov M. Tapmaca- nəğmə fortepiano ilə oxumaq üçün /M.Əhmədov; söz. M.Seyidzadə; [red. B.Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1953.- 3 s.

Əhmədov M. Uşaq mahnıları fortepiano ilə oxumaq üçün /M.Əhmədov; söz. C.Məmmədov; tərc.Y.Fidler; [red. B.Məmmədova].- Bakı: Azmusnəşr, 1958.- 6 s.

Ələkbərov Məmməd. Naxçıvan təranələri [Notlar]: həvəskar bəstəkarların mahnıları (bir səsli not yazısı) /tərt. ed. M. Ələkbərov.- Bakı: [s.n], 1974.- 62, [2] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. 2 pyes fortepiano üçün /S.Ə.Ələsgərov; [red. Ş.Kərimova].- Bakı: Azmusnəşr, 1959.- 5 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. 2 �-li Konsert [Notlar]: tar ilə simfonik orkestr üçün klavir, tar ilə fortepiano üçün köçürmək /S.Ə.Ələsgərov; [red. Ş.Hüseyinova]Bakı: İşıq, 1986.- 48 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Azərbaycanım mənim [Notlar]: xor və simfonik orkestr üçün: xor və fortepiano üçün köçürmə: Kantata /S.Ələsgərov; söz. R.Zəka; [red. Ş.Hüseynova] I hissə.- Bakı: İşıq, 1983.- 48 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Bahadır və Sona 4 pərdə, 5 şəkildə opera: N.Nərimanovun eyni adlı povesti üzrə /S.Ələsgərov; libretto Ə.Bədəlbəyli; [red. R.Rəhimova].- Bakı: Azərnəşr, 1965.- 183, [4] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Bahar təranəsi. [Notlar] Xor, solist, Azərbaycan xalq çalğı alətləri orkestri üçün kantata. Xor solist və fortepiano üçün köçürmə /S.Ə.Ələsgərov; [söz. Ş.Qurbanovundur]Bakı: Azmusnəşr, 1961.- 46 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Bilmirəm [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov; Söz. M.Ə.Sabir.- B.: Azmusnəşr, 1962.- 6 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Bir bayraq altında [Notlar] : solist, xor və simfonik orkestr üçün solist, xor və fortepiano üçün köçürmə /söz. Zeynal Cabbarzadə; tərc. V.Konstantinov; solist, xor və fortepiano üçün köçürmə.- Bakı: İşıq, 1975.- 53 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Cəngi tar və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; [red. S.Rüstəmov, B.Zeydman].- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 5 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Gözləyirəm fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ə.Ələsgərov; söz. Z.Cabbarzadə; tərc. P.Pançenko; [red. B.Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1946.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Doqquz mahnı XÇA orkestri, oxuyan və fortepiano ücün /S.Ələsgərov.- Bakı: 1982.- 125 s. , notlar ; 40 s�.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Düşüncə skripka, violonçel və fortepiano üçün trio /S.Ə.Ələsgərov; [red. R.Rəhimova].- Bakı: Azmusnəşr, 1961.- 14 s. , notlar ; 29 sm.+ əlavə ( [1]s [1]s; 29 sm. ] )

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Eşq olsun sənətkara fortepiano ilə oxumaq üçün mahnı və romanslar /S.Ə.Ələsgərov.- Bakı: Azərnəşr, 1972.- 45 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Gözlə məni fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov; söz. Ə.Şirzad; [tərc. Y.Fidler; red. B. Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1945.- 5, [1] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Həsr skripka, violonçel və fortepiano üçün /S.Ə.Ələsgərov; [red. B.Məmmədova]Bakı: Azmusnəşr, 1956.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Hünər və könül təranələri [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov.- Bakı: İşıq, 1978.- 73 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. İkiqat konsert [Notlar]: violonçel, fortepiano və orkestr eçen /S.Ələsgərov.- Bakı: İşıq, 1984.- 67 ,[1] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Qol çəkirəm fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov; söz. İ. Səfərli; [red. B.Zeydman].- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 4 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Lirik mahnılar fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ə.Ələsgərov; [red. Ş.Kərimova, A.Aslanov, Z.Stelnik]Bakı: Azmusnəşr, 1958.- 30, [1] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Lirik rəqs tar və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; skripka (yaxud fleyta) üçün düzəldəni M. Reytix ; [red. S. Rüstəmov, B. Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Mahnılar fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ə.Ələsgərov; tərc. S.Kurqanov, Y.Fidler; [red. R.Rəhimova]Bakı: Azmusnəşr, 1960.- 13, [1] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Məktəblilər mahnısı fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov; söz. G.Fəzli; [red. M.Əhmədov]; tərc. ed. S. Nevedova.- Bakı: Azmusnəşr, 1952.- 4, [1] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Milyonçunun dilənçi oğlu proloqla 3 pərdə, 6 şəkildə musiqili komediya /S.Ələsgərov; libretto Ş.Qurbanov; red. [R.Rəhimova; tərc. A.Babayev, M.Pavlova]Bakı: Azərnəşr, 1971.- 158, [ 2] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Ömür cala solist, xor və simfonik orkestr üçün /S.Ələsgərov, Y.Həsənbəy.- Bakı: 1998.- 13 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Özümüz bilərik proloq və 3 pərdəli musiqili komediya /S.Ə.Ələsgərov; libretto. I.Qurbanov; [red. R.Rəhimova]Bakı: Azərnəşr, 1968.- 156, [4] s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Rəqs-tokkata fortepiano üçün /S.Ələsgərov; [red. M.Əhmədov].- Bakı: Azmusnəşr, 1954.- 5 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Romans [Notlar]: skripka, violonçel və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1953.- 7 s.


Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Romans-ballada [Notlar]: A.S.Puşkinin ölümünə həsr olunmuş “Şərq” poemasından fortepiano ilə oxumaq üçün /S.Ələsgərov; söz. M.F.Axundov; farscadan tərc. Cəfər Xəndan; red. Ş.Hüseynova.- Bakı: İşıq, 1988.- 10 s.


Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Sərhədçilər nəğməsi qarışıq xor və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; söz. G.Fəzli; [red. M. Əhmədov]Bakı: Azərnəşr, 1951.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Sözsüz mahnı kamança və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; [red. A.İsrafilzadə].- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Sonata skripka və fortepiano üçün /S.Ələsgərov; [red. B.Zeydman, S.Bertanitski].- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 40 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Ulduzun mahnısı “Ulduz” musiqili komediyasından /S.Ələsgərov; söz. S.Rəhman; [red. B. Zeydman].- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Vətənimdir [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün romans /S.Ələsgərov; söz. M.Füzuli.- Bakı: Azmusnəşr, 1994.- 7 s.

Ələsgərov Süleyman Əyyub oğlu. Vokal simfonik poema S.Ələsgərov.- Bakı: 1980.- 64 с.

Əlibaba Məmmədovun mahnıları dərs vəsaiti /Azərb. Resp. Təhsil Nazirliyi, Azərb. Milli Konservatoriyası; tərt. və notları şifrələyən müəl. T.X.Qəniyev.- Bakı: Mütərcim, 2012.- 37, [1] s.

Əliverdibəyov Nazim. Azərbaycan fortepiano ilə qarışıq xor üçün /N.Əliverdibəyov; söz. H.Əfəndiyev; tərc. Y.Fidler; red. M.Hacıyeva.- Bakı: Azmusnəşr, 1961.- 6, [2] s.


Əliverdibəyov Nazim. “Bayatı – Şiraz ” muğamı a kapella /N. Əliverdibəyov; söz. xalqındır; tərc. S.Məmmədzadə, T.Bakıxanov.- [Bakı]: [Azərnəşr], 1969.- 23, [1] s.

Əliverdibəyov Nazim. Döşəmə Koroğlu aşıq mahnısı /N.Əliverdibəyov; [red. B.Məmmədova]; Resp. Xalq Yaradıcılığı Evi.- Bakı: Azmusnəşr, 1960.- 4 s.

Əliverdibəyov Nazim. Dübeyt aşıq mahnısı /N.Əliverdibəyov; söz. Aşıq Ələsgər; ifa Aşıq T.Hüseynov (Şamxor); [red. M.Hacıyeva]; Respublika Xalq Yaradıcılığı Evi.- Bakı: Azmusnəşr, 1960.- 3 s.

Əliverdibəyov Nazim. İki mahnı fortepiano ilə oxumaq üçü n /N.Əliverdibəyov; söz. Yusif Həsənbəyov, İ.Coşğun; tərc. A.Plavnik; [red. M.Hacıyeva].- Bakı: Azərnəşr, 1964.- 8 s.

Əliverdibəyov Nazim. Məktəblilərin �ktyabr mahnıları [Notlar]: fortepiano ilə xor üçün köçürmə uşaq xoru, skripka çalanlar unizonu və simfonik orkestr üçün kantata /N.Əliverdibəyov; N.Həsənzadə; red. Ş.Hüseynova; tərc. S.Məmmədzadə.- Bakı: Azərnəşr, 1973.- 17 s.

Əliverdibəyov Nazim. Mahnılar [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq və xor üçün /mus. N.Əliverdibəyov.- Bakı: İşıq, 1979.- 51, [1] s. , notlar ; 29 sm.

Əliyev H. İlk məhəbbət /H.Əliev; söz. S.Rüstəm; musiqi tərtibatı B.Hüseynli; [red. B.Məmmədova]; Azərb. SSR Xalq Yradıcılığı Evi.- Bakı: Azmusnəşr, 1957.- 4, [1]s.

Əliyev Habil. Mahnılar [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /Habil Əliyev; işləyəni Bayram Hüseynli; söz. Bəxtiyar Vahabzadə; Əliyar Əliyev Respublika xalq yaradıcılığı evi.- Bakı: Azərnəşr, 1964.- 17, [1] s.

Əliyev Nazim Mehrac oğlu. Balaban məktəbi [Mətn]N.Əliyev; [red. R.İmanov; A.Paşayev; T.Daşdəmirova; H.Nemətov; A.Səmədzadə; A.İbadullayev ]Bakı: Şirvannəşr;2001.- 167 s.

Əliyeva İzzət. Prelüdlər [Notlar]: fortepiano üçün /İ.Əliyeva; [red. Ş.Hüseynova]Bakı: Azərnəşr, 1974.- 25, [1] s.

Əlizadə Aqşin Əli-Qulu oğlu. Dastan, qədim oyunlar, portret / A.Əlizadə; red. M.Mirzəyev.- Bakı: Şur, 1994.- 38 s.

Əlizadə Aqşin Əli-Qulu oğlu. İyirmialtılar kantatası [Notlar]: qarışıq xor ilə simfonik orkestr üçün kantata: qarışıq xor ilə fortepiano üçün köçürmə /A.Əlizadə; söz. F.Qoca; ruc. tərc. S.Məmmədzadə.- Bakı: İşıq, 1979.- 76 s.

Əlizadə Aqşin Əli-Qulu oğlu. Pastarol və aşıqsayağı [Notlar]: kamera orkestri üçün /A.Əlizadə; [red. Ş.Hüseynova]Bakı: İşıq, 1977.- 56 s.

Əlizadə Aqşin Əli-Qulu oğlu. Sonata [Notlar]: fortepiano üçün /A.Əlizadə.- Bakı: Azərnəşr, 1965.- 30 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. 2 romans fortepiano ilə oxumaq üçün /F.C.Əmirov; tərc. S.Məmmədzadə.- Bakı: Azərnəşr, 1972.- 12 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. 3mahnı və fortepiano üçün əlavə /F.Əmirov; Teymur Elçin.- Bakı: 1981.- 14 s. , notlar ; 30 sm.


Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. 12 miniatür fortepiano üçün [dərslik] /Fikrət Əmirov; Naşir: Q.İsabəyli.-Bakı: Şirvannəşr, 2004.- 21, [1] s.


Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Alban xalq mövzuları üzürə süita 2 fortepiano üçün /F. Əmirov, E.Nəzirova.- Bakı: Azmusnəşr, 1956.- 46 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Altı pyes [Notlar]: qoboy və fortepiano üçün /F.Əmirov [red. Ş.Hseynova]Bakı: İşıqr, 1981.- 20 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Asəf Zeynallıya xatirə [Notlar]: [violonçel yaxud skripka ilə fortepiano üçün] /F.Əmirov; skripka üçün düzəldəni M.Reytix; [red. B.Zeydman, İ.Turiç]Bakı: Azmusnəşr, 1949.- [4] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Aşıqsayağı [Notlar]: fleyta ( qoboy yaxud klarnet) ilə fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1952.- 7 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Azərbaycan [Notlar]: simfonik süita /F.Əmirov [red. R.Rəhimova] Bakı: (Azərb. Döv. Nəşr.) , 1968.- 91s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Azərbaycan ellərı [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; söz. M.Dilbazi; [red. B.Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 9 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Azərbaycan xalq mahnıları [Notlar] fortepiano ilə oxumaq üşün /F.Əmirov; [ red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1952.- 15 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Azərbaycan xalq mahnıları [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; tərc. P.Pançenko.- B.: Azmusnəşr, 1955.- 27 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Bulaq başında [Notlar]: fleyta (qoboy yaxud klarnet) ilə fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1947.- 5 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Ərəb mövzuları əsasında konsert fortepiano ilə orkestr üçün: iki fortepiano üçün köçürmə /F.Əmirov, E.Nəzirova.- Bakı: Azərnəşr, 1966.- 77 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Fortepiano əsərləri [Notlar]: /F.M.Əmirov; red. Z.Adıgözəlzadə.- Bakı: İşıq, 1979.- 74, [2] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Gözün aydın [Notlar]: 3 pərdəli 4 şəkilli musiqili komediya /F.Əmirov; libretto. M.Əlizadə; şerlər. T.Əyyubov; tərc. V.Qafarov.- B.: Azmusnəşr, 1962.- 172 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Gülərəm gülsən [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; söz. M.Ordubadi; tərc. Y.Fidler.- Bakı: Azərb. Döv. Musiqi (Azmusnəşr), 1946.- 7 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Gülüm [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; söz. Nizami; tərc. C.Xəndam, rus. dil. tərc. ed. Y.Fidler; [red. B.Zeydman]Bakı: Azərb. döv. Musiqi (Azmusnəşr), 1945.- 5 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Gürcüstan [Notlar]: Rustaveli xor ilə simfonik orkestr üçün /F.Əmirov; söz. Teymur Elcin; tərc. S.Məmmədzadə.- Bakı: Azərb. Döv. Musiqi (Azmusnəşr), 1970.- 40 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. İki ekspromt fortepiano üçün /F.Əmirov.- Bakı: İşıq, 1978.- 12 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. İki mahnı [Notlar]: fortepianonun müşayətilə xor üçün/F.Əmirov; söz. T.Mütəllibov; tərc. V.Qafarova; söz.T.Əyyubov.- B.: Azərb. Döv. Musiqi (Azmusnəşr), 1960.- 11 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. 20 mahnı [Notlar]: F.Əmirov; söz. M.Dibazi; T.Əyyubov; T.Elçin; N.Xəzri; S.Vurğun; M.S.Ordubadi; Nizami; tərc. C.Məmmədov; A.Jarov; S.Məmmədzadə; P.Pançenko; V.Qafarov; Q.Stroqanov; Y.Fidler; C.Xəndan [red. Ş.Hüseynova] B.: İşıq;1977.- 111, [1] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Xatirə [Notlar]: skripka, violonçel və fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1953.- 7 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Konsert fortepiano ilə azərbaycan xalq çalğı alətləri orkestri üçün /F.Əmirov, A.Babayev; [red. R.Rəhimova]Bakı: Azərnəşr, 1968.- 111 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Konsert fortepiano ilə xalq çalğı alətləri orkestri üçün/F.Əmirov; İki fortepiano ilə işləyəni A.Paşayev.- Bakı: Adiloğlu, 2002.- 44 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Kürd ovşarı. Simfonik muğamı [Notlar]: simfonik orkestr üçün. Partitura /F.C.Əmirov;[ red. B.Məmmədova] Bakı: Azmusnəşr, 1959.- 75, [1 ] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Qış yolu [Notlar]: A. S. Puşkinin sözləri üzrə tenor və bariton ilə simfonik orkestr üçün poema: fortepiano ilə oxumaq üçün düzəldilmişdir /F. Əmirov; tərc. A. Səhhət; red. B. Zeydman Bakı : Azərb. Döv. Musiqi (Azmusnəşr) , 1949.13 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Lirik nəğmə [Notlar]: klarnet (yaxud fleyta) ilə fortepiano üçün /[red. M.Əhmədov]Bakı: Azərnəşr, 1954.- 3 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Məhəbbət mahnıları [Notlar]: fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. Ş.Kərimova]; tərc. T.Əyyubov Y.Fidler; Q.Stroqanova.- B.: Azmuznəşr, 1959.- 26, [1] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Məktəbli nəğməsi [Notlar]: az yaşlı məktəblilər üçün: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; söz. Ə. Tələt; tərc.S. Nevedova; [red.M. Əhmədova] Bakı: Azmusnəşr, 1952.- 4, [1] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Pyeslər [Notlar]: fleyta və fortepiano üçün /F.Əmirov [red. Ş.Hseynova]Bakı: İşıqr, 1981.- 25 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Pyes [Notlar]: Valtorna ilə fortepiano üçün /M.Əhmədov; [red. B.Zeydman]Bakı: Azmusnəşr, 1953.- 5 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Rəqs [Notlar]: qoboy (klarnet yaxud faqot) ilə fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1952.- 21 s. , ( [ 3] s.;

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Romantik sonata [Notlar]: fortepiano üçün /F.Əmirov; [ red. B.Zeidman]Bakı: Azərb. Döv. Musiqi (Azmusnəşr), 1947.- 30 s.

Əmirov Fikrət. Sevdiyim yardır mənim [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün mahnılar /F.Əmirov; söz. T.Əyyubov; M.Dilbazi; N.Xğzri; Nizami; S.Vurğun; M.S.Ordubadi; tərc. P.Pançenko; S.Məmmədzadə; A.Jarov; V.Qafarov; Y.Fidler; C.Xəndan [red. T.Bakıxanov]Bakı: Azərnəşr,1969.- 48 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Sevil [Notlar]: proloqla, 3 pərdə 4 şəkilli opera. C.Cabbarlının eyni adlı draması əsasında fortepiano ilə oxumaq üçün köçürmə müəllifindir /F.C.Əmirov; libretto.Tələt Əyyubov.- B.: Azdövnəşr, 1967.- 226, [2] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. “Səhər” kinofilmindən mahnılar [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /F.Əmirov; söz. N.Xəzri; tərc. V.Qafarova; [red. R.Rəhimova]Bakı: Azərb. Döv. Musiqi ( Azmusnəşr) 1960.- 9, [1]s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Simfoniya [Notlar]: simli orkestr üçün /F.Əmirov; Bakı: Azmusnəşr, 1964.- 78 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Şur. Azərbaycan muqamı[Notlar]: simfonik orkest üçün /F.Əmirov; [red. N. Çaykin] Moskva; Leninqrad: Dövlət Musiqi Nəşriyatı, 1950.- 83, [1] s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Ulduz [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün romans /F.Əmirov; söz. M.Y.Lermontov; tərc. M.Rahim; [red. M.Əhmədov]Bakı: Azmusnəşr, 1953.- 7s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Uşaq albomu simfonik lövhələr: nəfəsli-taxta, zərb və simli alətlər üçün / F.Əmirov; [red. R.Rərimova]Bakı: Azərnəşr, 1968.- 47 s.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Uşaq lövhələri fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. B.Məmmədova]Bakı: Azmusnəşr, 1958.- 15 s. , notlar ; 28 sm.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Uşaq nəğmələri fortepiano ilə oxuma q üçün /F.Əmirov; söz. Z.Cabbarzadə; red. K.Səfərəliyeva.- Bakı: Azmusnəşr, 1950.- 17 s. , notlar; 28 sm.

Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Üzeyir Hacıbəyova xatirə [Notlar] : kamera orkestri üçün /F. Əmirov.-Bakı : Azərnəşr , 1965. -19, [1] s.


Əmirov Fikrət Məşədi Cəmil oğlu. Variasiyalar [Notlar]: fortepiano üçün /F.Əmirov; [red. Ş.Hüseynova]Bakı: Azərnəşr, 1973.- 20 s.

Ərtoğrol Cavid (Rasizadə Ərtoğrul Hüseyn Cavid oğlu) 1919-1943. Balaca pianoçunun musiqi albomu [Notlar] /Ə.Cavid; [xüsusi red. F.Bədəlbəyli; Hüseyn Cavid Cəmiyyəti və Fondu “Turan Cavid Qadın Mərkəzi” İçtimai birliyi]Bakı: [s.n.], 2009.- 10, [2] s.

Cavid Ərtoğrul. 9 Variasiya [Notlar]: fortepiano üçün /Ərtoğrol Cavid; Ön söz. müəl. R.Şəfəq.- Bakı: İşıq, 1991.-16 s.

Ərtoğrol Cavid (Rasizadə Ərtoğrul Hüseyn Cavid oğlu) 1919-1943. Musiqi albomu. – Bakı: 1998.- 30, [4] s. notlar., portr., ; 26 sm.

Əsərlər toplusu [Notlar]: xalq melodiyaları /İşləyəni Ustad Əli Səlimi; Tərtib ed.L.Kazımı 1 Cild.-Ərdəbil: Ətiğya, 2003.- 347s.

Əzimli Fuad Naib oğlu. Tar məktəbi /F.Əzimli; [F.Əzimli; S.Əhmədova]Bakı: Şirvannəşr, 2003.- 244 s.

Əziml i Fuad Naib oğlu. Tar üçün qamma və arpeciolar [Notlar] /F.Əzimli; red. və məsləhətçi S.Ələsgərov.- Bakı: [R.N.Novruz-94], 2009.- 97, [2] s.

Əzimli Fuad Naib oğlu. Tar üçün not və muğam məktəbi [Notlar]: [dərslik] /F.Əzimli; rəyçilər. R.Zöhrabov, H.Vəkilov; baş məsləhətçi. V.Əbdülqasımov.- Bakı: R.N.Novruz-94, 2009.- 315, [1] s.

Əzizov Əziz Əkbər oğlu. Gözləyirəm [Notlar]: fortepiano ilə oxumaq üçün /Ə.Əzizov; söz.Y.Həsənbəyov; Resp. Xalq Yaradıcılığı Evi; [red R.Rəhimova]Bakı: Az.döv.mus.nəşr, 1959.- 4 s.

Əzizov Əziz Əkbər oğlu. Mahnılar [Notlar]: fortepiano ilə solist və qarışıq xor üçün /Ə.Əzizov; sözlər. Y.Həsənbəy, R.Zəka, F.Qoca, T.Qurbanov, R.Heydər.- Bakı: İşıq, 1984.- 32 , [1] s.

Muasir azerbaycan edebiyyati 1 cild

Yeni dövr Azərbaycan ədəbiyyatı

I mərhələ (XVII-XVIII əsrlər)

Azərbaycanda mürəkkəb, ziddiyyətli hadisələrlə zəngin olan XVII- XVIII əsrlər ədəbiyyat tariximizin yeni dövrünün birinci mərhələsidir. Xalqda milli müstəqillik düşüncəsinin artdığı bu dövr şifahi xalq ədəbiyyatının güclənərək, yazılı ədəbiyyata təsirinin artması, ənənələrin davam etdirilməsi ilə yanaşı, yeni meyillərin yaranması, poeziyanın xəlqiləşməsi ilə səciyyələnir. Aşıqların yaratdığı “Koroğlu”, “Əsli və Kərəm”, “Şah İsmayıl”, “Tahir və Zöhrə”, “Abbas və Gülgəz”, “Aşıq Qərib” və s. qəhrəmanlıq və məhəbbət dastanları bu dövrün dəyərli bədii söz örnəkləridir.

Azərbaycan aşıq ədəbiyyatının yüksəliş dövrünün – XVI – XVII əsrlərin məhsulu olan «Koroğlu» qəhrəmanlıq dastanında xalqımıza xas olan vətənpərvərlik, qəhrəmanlıq, humanizm motivləri ön planda durur. Dastan yarandığı dövrdən bəri müxtəlif xalqlar içərisində yayılmış, müxtəlif variantları yaradılmışdır. Buna baxmayaraq, xalqımızın şifahi ədəbiyyatının bu nadir incisi öz ideya- bədii kamilliyi ilə bütün variantların fövqündə durmuş, onların yaranması üçün qaynaq, zəmin rolu oynamışdır.

Dastanının baş qəhrəmanı xalqın arzu və istəklərinin daşıyıcısı olan Koroğludur. Onun ədalətsiz yerli hakimlərə və xarici işğalçılara qarşı mübarizədə əsas dayağı xalqdır, xalqın içərisindən çıxmış igid oğullardır. Əsərin əvvəlində qisasçı təsiri bağışlayan Koroğlu sonradan xalq qəhrəmanına çevrilir. Xalq Azərbaycanın müstəqilliyi ilə bağlı arzularını Koroğlu obrazında əks etdirmişdir. Bu baxımdan yenilməz fiziki gücə, düşmən bağrını yaran dəli nərəyə malik Koroğlu mükəmməl obrazdır, xalqın qəhrəman idealıdır. Koroğlu namərdliyin, müxənnətliyin düşmənidir.

Dastana daxil edilmiş şeir parçaları, qoşma və gəraylılar aşıq şeirinin kamil nümunələridir. Bu şeirlər öz poetik təravəti, məcazlar sisteminin zənginliui ilə diqqəti cəlb edir. Dastanın nəsr dili də xalq danışıq dilinin bütün zənginliyini, şəhdini-şəkərini əks etdirir, obrazlılığın dəyərli nümunələridir. Dastan aşıq ədəbiyyatının oyanış, intibah dövrünün məhsulu olduğu üçün həmin dövrün zəngin ifadə imkanlarını da özündə əs etdirir.

Nizaminin, Füzulinin epik poeziya ənənələrini davam etdirən Məsihinin “Vərqa və Gülşa” poemasında mülki bərabərsizlik, şər qüvvələr bir-birini böyük məhəbət bəsləyən gənclərin səadəti yolunda sədd çəkir. Lakin Vərqa və Gülşa xoşbəxt olmaq, üarzularına çatmaq üçün qarşılarına çıxan bütün maneələri aşırlar. Sevgilisinə sadiq olan Gülşa, Əmr, Əntər,Pələngər kimi şər qüvvələrlə mübarizədə qalib gələn, “Qovğa günü Rüstəmi-zəmanəm” deyənVərqa əhdə vəfa, iradə, qəhrəmanlıq nümunəsi göstərir. Vərqa ömrünün sonuna qədər sevgilisinə içdiyi anda sadiq qalır.

Əsərdəki Möhsün şah obrazı da alicənablığı, mərdliyi, xeyirxahlığı ilə diqqəti cəlb edir. Vərqa və Gülşanın məhəbbətindən xəbər tutan Möhsün şah Gülşaya olan məhəbbətini bir qardaş sevgisinə çevirir, hər iki gəncin bir-birin qovuşması üçün çalışır.

Klassik ədəbiyyatımızın ənənələrini davam və inkişaf etdirən Saib Təbrizi Şərq ölkələrində mütəfəkkir şair kimi tanınmış, zəngin bir irs qoyub getmişdir. Yeni səpkidə əsərlər yazan Saibin poeziyasında yenilik ruhu güclüdür. Tədqiqatlarda onun 300 min beytə qədər əsəri olması barədə məlumat vardır. Ana dilində yazdığı şeirlər şairin yaradıcılığında mühüm yer tutsa da, bu böyük irsdən bizə 17 şeir gəlib çatmışdır. Lakin həmin əsərlər Saibin sənətkar qüdrəti, ana dilinin zəngin bədii təsvir və ifadə vasitələrindən istifadə məharəti haqqında dolğun təsəvvür yaradır.

Şairin poeziyasında vətən mövzusu mühüm yer tutur. “Saib doğdu Təbrizin müqəddəs torpağından” deyən ədib müxtəlif ölkələrdə yaşasa da, doğma şəhərini heç zaman unutmamış, ömrünün ən xoşbəxt günlərini bu cənnət guşədə yaşadığını dönə-dönə iftixarla qeyd etmişdir:

O bahar ömrümüzün günləri düşdükcə yada,

Saibin fikri gəzir Təbrizinin cənnətini.

Saib yaradıcılığı şifahi xalq ədəbiyyatı ilə sıx bağlıdır. Xalq bədii təfəkkürününqaynaqlarından yaradıcılıqla bəhrələnən sənətkar ən dərin fikirləri, mürəkkəb mətləbləri ifadə etmək üçün atalar sözü və məsəllərdən məharətlə istifadə etmişdir, Şairin həyat, insan taleyi, dostluq, insanpərvərlik mövzularında bir çox beytləri aforizm kimi işlənməkdədir:

Küçədə torpaq ilə oynayan o oğlana bax,

Kim ki nadandır bu həyat onu da oynadacaq.

Saibin Azərbaycan və fars dilində əsərlərinin lirik qəhrəmanı məhəbbəti, gözəlliyi, sədaqəti, fədakarlığı, qüruru, daxili aləmin zənginliyi ilə seçilir.

XVII əsrin sonu XVIII əsrin əvvəllərində yaşayıb-yaratmış Qövsi Təbrizinin elm aləminə məlum olan lirik şeirlər “Divan”ının bir nüsxəsi Britaniya muzeyində , digəri Gürcüstan Dövlət Muzeyində saxlanılır. Qövsi Təbriz ədəbi mühitinin təsiri altında böyümüş, klassik ədəbiyyatımızla yanaşı, Şərq ədəbiyyatını mütaliə etmişdir. Sadə həyat tərzi keçirən Qövsü fikrini elmə, biliyə, bədii yaradıcılığa vermiş, dövrünün böyük alim və şairləri ilə dostluq münasibətləri onun dünyagörüşünün formalaşmasında böyük rol oynamışdır.

İnsanpərvərlik, xeyirxahlıq hisləri ilə yaşayan şairin ictimai motivli əsərlərində cəmiyyətin insanı əzən, qula çevirən qanunlarına kəskin etiraz vardır. Cəmiyyətdəki bərabərsizlik, ədalətsizlik daim maddi ehtiyac içində yaşayan insanların həyat tərzi ilə naz-nemət içində yaşayan zənginlərin həyatı arasındakı fərq şairi daim düşündürmüş, narahat etmişdir. Yaşadığı cəmiyyətdə insan azadlığının, ləyaqətinin tapdalanması, ağla qaraya fərq qoyulmaması ilə hər gün qarşılaşması şairin qəlbində kədər, qəzəb, təəssüf hisləri doğurmuşdur. “Zəmanə hər kimi yandırdı, mən kəbab oldum” şair insanı qula çevirən cəmiyyətə qarşı etiraz dolu fəryad səsini ucaltmışdır.

Qövsinin məhəbbət lirikasında da lirik qəhrəmanın məhəbbəti, vüsal həsrəti, ayrılıq əzabları ilə yanaşı, zəmanəsinə münasibəti də öz əksini tapır. O, nakam məhəbbətində yalnız sevdiyi gözəli deyil, fələyii, zəmanəsini də günahlandırır:

Gər nalə çəkməsin dili bimar, neyləsin?

Aşiq gözüm gər ağlamasın zar, neyləsin?

. Qövsi, səninmi halına bir əhli-dil demiş:

Qoymaz məni fələk göz açım, yar neyləsin?

XVII-XVIII əsrlərdə Aşıq Abbas Tufarqanlı, Xəstə Qasım, Sarı Aşıq kimi ustad sənətkarların yaradıcılığı ilə aşıq sənəti çiçəklənməyə başladı. Cənubi Azərbaycanda anadan olmuş Aşıq Abbas Tufarqanlı qoşma, gəraylı, qəzəllərində xalqımızın mənəvi dəyərlərini, arzu və istəklərini, yurdumuzun təbiətinin gözəlliyini, saf məhəbbəti tərənnüm etmiş, həyatda gördüyü haqsızlıqlara qarşı etiraz səsini ucaltmışdır. Baharın gəlişinin doğurduğu nikbin əhval-ruhiyyə, tə­biə­tin ğözəlliyi xalq aşığının qəlbində həyat eşqi, heyranlıq hissi oyadır:

Budur gəldi bahar fəsli,

Dağların lala vaxtıdır.

Açılıbdır qızıl güllər,

Bülbülün bala vaxtıdır.

Cənubi Azərbaycanın Tikmədaş kəndindən olan Xəstə Qasım qoşma, gəraylı, deyişmə və ustadnamələrində xalq mənəviyyatı, xeyirxahlıq, dostluqda sədaqət və s. nəcib keyfiyyətlərdən söz açmışdır:

Xəstə Qasım kimə qılsın dadını,

Canı çıxsın özü çəksin odunu,

Yaxşı igid yaman etməz adını,

Çünki yaman addan ölüm yaxşıdır.

Zəngəzur mahalının Güləburd kəndindən olan Sarı Aşıq dərin mənalı, sevən, ayrılıq həsrəti çəkən qəlbin çırpıntılarını əks etdirən bayatıları ilə məşhurdur. Sarı Aşıq Yaxşı adlı bir qızı sevmişdir. Yaxşının da ona könül verməsinə baxmayaraq, ailələrin razılığı olmadığı üçün o, öz sevgilisinə qovuşa bilməmidir:

Mən Aşıq bu dağınan,

Gül sınmış budağınan.

Sənə Yaşı deməzlər

Mən ölsəm bu dağınan.

XVIII əsrdə yazılı ədəbiyyatımızın inkişafında Molla Pənah Vaqifin və Molla Vəli Vidadinin böyük rolu olmuşdur. Görkəmli şair M.V.Vidadi klassik poeziya və folkor ənənələrindən bəhrələnərək qoşma və gəraylılar, əruz vəznli şeirlər –qəzəllər, müxəmməslər yazmışdır. Vidadinin məhəbbət lirikasında Füzulinin təsiri hiss olunur. Şairin məhəbbəti əlçatmaz, ülvi bir hiss sayan lirik qəhrəmanı sevgi əzablarını, ayrılıq dərdini, vüsal arzusunu təbii bir hal kimi qarşılayır. Dünyəvi eşqi tərənnüm edən şeirlərində həyati lövhələrə yer verməsi isə aşıq poeziyası ilə bağlılıqdan irəli gəlir:

Gecə-gündüz oda düşüb yanaram,

Siyah telli bir sonanın ucundan.

Nə dil deyə bilir, nə qələm yazır

Hər nə ki çəkmişəm onun ucundan.

Lirik qəhrəman aylar, illərlə həsrətini çəkdiyi sevgilisinin vüsalını şükranlıqla qarşılayır, onda həyat eşqi, sevinci, fərəh hisləri oyadır:

Aylar, illər həsrətini çəkərdim,

Şükür yetdim vüsalına , sevdiyim!

Müştaqinəm, çanı qurban eylərəm,

O xəttinə, o xalına, sevdiyim!

Eşqin elə bu könlümə fənd elər,

Danışdıqca göftarını qənd elər,

Zülfün ilə hüsnün birdən bənd elər,

Xəyalımı xəyalına, sevdiyim!

Yaşadığı dövrün keşməkeşli, qanlı-qadalı hadisələri, xalqın düşdüyü çətin durum, cəmiyyətdə sadə indsanların ağır vəziyyəti şairin ictimai motivli şeirlərində öz əksini tapmışdır. Vətənin, xalqın taleyinə həssaslıqla yanaşan şairin əsərlərində qabarıq şəkildə əks olunan dərd ictimai kədərdir. “Durnalar”, “Gördüm”, “Dəli könül, gəl əylənmə qürbətdə” şeirlərində şairin humanist duyğulları, vətən məhəbbəti, yurdundan ayrılmış qəriblərin kövrək duyğuları səmimi bir dillə əks olunub. Vaqiflə deyişməsində Vidadi “Toy-bayramdır bu dünyanın əzabı, Əqli olan ona gətirər tabı” deyən, nikbin ovqatlı yaşayan dostunu naz-nemətə, cah-cəlala uymamağa çağırır, dünyanın faniliyini, ümidi Allaha bağlamağın vacibliyini xatırladır.

“Müsibətnamə” müxəmməsində Şəki xanı Hüseyn xan Müştaqın hakimiyyət uğrunda çəkişmələr nəticəsində öz əmisi Hacı Əbdülqadir tərəfindən öldürülməsinin Vidadidə doğurduğu kədər hisləri öz əksini tapmışdır. Şair Hüseyn xan Müştaqın insani keyfiyyətlərindən, “haqpərəst” , “pak dil”, “əhli-təbəkkül” olmasından söz açır, intiqam hissi, hakimiyyət həvəsi ilə ittifaq bağlamış düşmənləri tərəfindən təkləndiyindən yanıqlı bir dillə, kədərlə söz açır.

Bu dövr ədəbiyyatımızın ən qüdrətli nümayəndəsi olan Vaqif həm görkəmli dövlət xadimi , həm də şair kimi şöhrət tapmışdır. Klassik poeziya ənənələri və şifahi xalq ədəbiyyatı, aşıq şeirinin nailiyyətlərindən yaradıcılıqla bəhrələnməsi, realistik meyillər şairin yaradıcılığının yenilikçi mahiyyət kəsb etməsinə səbəb olmuşdur.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.