Press "Enter" to skip to content

Muazzez Ilmiye a nin Aski

İnanna kutsal hayvanı arslanın üzerine ayağını koymuş. Üstte simgelediği Venüs yıldızı görülüyor Oriental Institute, A 27903, University of Chicago.

Muazzez İlmiye Cig – İnanna’Nın Aski

Çiviyazılı belgelerin b u l u n m a y a başladığı geçen yüzyıldan beri Mezopotamya’da Aşk Tanrıçası İ n a n n a ve Çoban Tanrısı Dumuzi (Tevrat’ta Astarte-Tammuz) ile ilgili bir bereket kültünün varlığı biliniyordu. Fakat, bunu her yönü ile kanıtlayacak belgeler yayımlanmış değildi. Ancak, bu yüzyılın ortalarına doğru Sumer edebiyatına ait belgeler saptanıp y a y ı m l a n m a y a başlandıktan sonra bu kült ve bu kültün esasını oluşturan kutsal evlenme töreni konusu açıklığa kavuştu. Sumer edebiyatına ait tabletlerin en büyük kısmı 1887-1890 yılları

tarafından, G ü n e y M e z o p o t a m y a ‘ d a eski bir din ve kültür mer­ kezi olarak yüzlerce yıl varlığını k o r u y a n N i p p u r (yeni adı Niffer)

kazılarında b u l u n m u ş t u r .

müzeler n i z a m n a m e s i n e göre, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’yle k a z ı y ı y a p a n k u r u m a r a s ı n d a gelişigüzel p a y l a ş ı l m ı ş t ı . B a ş k a y e r l e r d e n çıkmış veya k a ç a k olarak e l d e e d i l m i ş bir kısım tab­ letler de Avrupa ve A m e r i k a m ü z e l e r i n e dağılmıştır ki, h e p ­ sinin t o p l a m beş bin adet olduğu t a h m i n edilmektedir. Bunların hemen

Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nde b u l u n u y o r . Efsaneler, destanlar, ilahiler, ağıtlar, mersiyeler, aşk şiirleri, atasözleri,

Sumer edebiyatının, dolayısıyla bereket kültünü oluşturan kutsal evlenme metinlerinin gün ışığına çıkmasında en büyük rolü Prof.

Samuel N o a h Kramer (25 K a s ı m 1990’da, 93 yaşında öldü) oynamıştır. O tam 60 yıl çiviyazılı tabletler bulunan Avrupa, Amerika müzelerini ziyaret ederek, Sumer edebiyatına ait tab­ letleri

ve konularını saptamış, büyük bir bilim cömertliği ve

yardımseverliğiyle isteyen m ü z e uzmanlarını da çalışmalarına ka­ tarak, araştırmalarını evrenselleştirmiştir. B ü t ü n bu çalışmaların sonucu, yüzlerce tabletin kopyası yapılmış, aynı metne ait diğer müzelere dağılmış parçalar bulunarak konular tümüyle ortaya çıkarılmış ve çeşitli yayınlarla Sumerologlara, bilim tarihçilerine, antropologlara kaynak olarak sunulmuştur. Sumer edebi metinlerinin yayımlanmasında en büyük katkı İstanbul

yapılmıştır. Orada bulunan Sumer edebiyatına ait 1 4 0 0 tablet, çok küçük parçalar dışında, Samuel N o a h Kramer, Hatice Kızılyay ve Muazzez Çığ tarafından kopya edilerek yayımlanmıştır. Yapılan bu çalışmalarla Sumer’in bereket kültünü oluşturan kutsal ev­ lenme öyküsü de hemen her yönüyle aydınlanmış bulunuyor. Bu ç a l ı ş m a l a r a r a s ı n d a ve d a h a sonraki yıllarda, genellikle şiir t a r z ı n d a y a z ı l m ı ş Sumer e d e b i k o m p o z i s y o n l a r ı n ı çeşitli y a y ı n l a r d a n T ü r k ç e y e ç e v i r m e y e çalıştım. B u n l a r içinde A ş k Tanrıçası İ n a n n a ‘ n ı n bütün serüvenlerini k a p s a y a n şiirlerini bir kitap içinde toplamayı d ü ş ü n ü y o r d u m . S e y r e t t i ğ i m bir opera, kutsal e v l e n m e ö y k ü s ü n ü n bir opera veya m ü z i k a l o y u n u n ko­ nusu olabileceğini d ü ş ü n m e m e n e d e n oldu. Ç ü n k ü , tarihin bu en eski aşk öyküsü, b i n l e r c e yıl b o y u n c a d e ğ i ş m e y e n aşk, kin, acı, m e r h a m e t ve sevinç duygularını a n l a t m a k t a d ı r . Bunları d ü ş ü n e r e k hikâyeyi üç perdelik bir oyun h a l i n d e d ü z e n l e d i m . Birinci p e r d e , T a n r ı ç a İ n a n n a ‘ n ı n Ç o b a n Tanrısı D u m u z i ile ev­ lenmesini; ikinci perde, T a n r ı ç a ‘ n ı n yeraltına gidişini, oradan ç ı k a b i l m e k için kocasını y e r i n e g ö n d e r m e s i n i ; ü ç ü n c ü perde, kocasının b i r ç o k uğraştan s o n r a y e r a l t ı n d a n ç ı k a r a k karısıyla birleşmesini, b ö y l e c e bereket getirecek yeni yılın b a ş l a m a s ı n ı

k o n u etmektedir. Şiirleri düzenlerken, bazı yerleri kısaltmak ya da atlamak suretiyle k o n u y a ve T ü r k ç e y e u y g u n hale getirmeye çalıştım. Bu şekliyle aslına u y g u n o l a r a k d a h a anlaşılır du­ ruma

geldiği k a n ı s ı n d a y ı m .

Fazla o l m a m a k l a birlikte bazı

boşlukları kendi ilavelerimle t a m a m l a d ı m . Ben ne bir edebiyatçı, ne de bir oyun y a z a r ı y ı m . A m a c ı m bu y o l d a çalışanlara, binlerce yıl

önceye g ö t ü r e c e k bir kapıyı

a ç m a k . Başarabilirsem n e mutlu b a n a ! M u a z z e z İlmiye Çığ 8 Eylül 1995

AŞK TANRIÇASI İNANNA VE KUTSAL E V L E N M E Ö Y K Ü S Ü N Ü N ÖZETİ

Sumer şairlerine Sumer’in neşesidir.

İştar, Musevilerde Astarte, Y u n a n d a Afrodit, Roma’da Venüs adını taşıyarak yüzyıllar boyu çeşitli toplumların efsanelerinde yaşamıştır. Venüs yıldızını temsil etmektedir. İnanna’yı Sumerliler yarattı. Kadınlarda izledikleri, g ö r m e k istedikleri bütün nitelikleri, onun şahsında toplamışlar, onu y ü c e l t m i ş , o n a t a p m ı ş ve h a k k ı n d a yığınlarla şiir, hikâye ya­ zarak ö l ü m s ü z l e ş t i r m i ş l e r d i r . O, güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önderliğin, kurnazlığın ve en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolü olmuştur. Öykülerinde Habil ile K a i n i n tartışmasını, Leyla ile Mecnun’un sevişmesini, çobanların erişilmesi güç aşklarını, kadının fettanlığını, insafsızlığını, erkeğin hayranlığını, umursamazlığını, kardeş sevgisinin en yücesini görüyoruz. İ n a n n a göğe, yere e g e m e n d i . Tanrıların en üstünü Enlil’e is­ tediğini y a p t ı r m a y ı , en akıllısı Enki’yi a l d a t m a y ı başarmıştır. Aşkı ve seksiyle, insanlara, d o ğ a y a y e n i l e n m e , ç o ğ a l m a gücü vermiş, adına yapılan t a p m a k l a r d a , onun y e r i n e seks görevi y a p m a k için Sumer’in en saygın kadınları yarışmışlardı. Sumer şairlerine,

kaynağı olmuş, onun için yazılan öyküler, çiviyazısıyla ölmez kilden tabletler üzerine yazılarak z a m a n ı m ı z a kadar ulaşmıştır. 13

Bu hikâyelerden en önemlisi ve yaygın olanı, İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi’nin, ülkeye bereket sağlayan evlenmesidir. Sumer’de bereket kültü nasıl ve niçin d o ğ m u ş t u ? Sumer e k o n o m i s i tarım ve hayvancılık ü z e r i n e kurulmuştu. Ürünler ne kadar bol olursa halkın zenginliği ve rahatı o kadar çok olacaktı. Ürünlerin bolluğu toprağın ve dölyatağının ve­ rimli o l m a s ı n a bağlıydı. Bu da cinsel istek ve güç ile ola­ bilecekti. Sumerliler cinsel güce “kalbin suyu” demişlerdi. İÖ 3000 yıllarında, Sumer düşünür ve din bilimcileri, Sumer’in önde gelen şehirlerinden Uruk’un baştanrıçası olarak kabul ettikleri sevgi kaynağı, çekici ve fettan İnanna’yı kralları ile evlendirirlerse, onların verimlilik gücünün ülkelerine bolluk ve bereket getireceğini düşünmüşlerdir. Bunun için Sumer kral lis­ tesine göre, Uruk’un dördüncü kralı Dumuzi’yi Ç o b a n Tanrısı ya­ parak Tanrıça İnanna ile evlenmek üzere seçmişlerdir. Bundan sonra Sumer’in şair ve ozanları bu konuyu, bazıları açık saçık olan yüzlerce satırlık şiirlerle anlatarak, çalgılar eşliğinde söyleterek dinlerinin önemli bir töresi haline getirmişlerdir. Kutsal e v l e n m e öyküsü aşağıdaki b ö l ü m l e r d e n oluşuyor: 1) Tanrıça’nın D u m u z i ‘ y i k o c a olarak seçmesi. 2) Evlenmeleri. 3) Tanrıça’nın yeraltına gitmesi. 4) Tanrıça’nın yeraltından kurtulup yerine kocası Dumuzi’yi göndermesi. 5) Kocasını baştan ç ı k a r a n kızın ö l d ü r ü l m e s i . 6) D u m u z i ‘ n i n yeraltından kaçması. 7) D u m u z i ‘ n i n rüyası. 8) D u m u z i ‘ n i n tekrar yeraltına götürülmesi. 9) D u m u z i ‘ n i n kız k a r d e ş i T a n r ı ç a G e ş t i n a n n a ‘ n ı n , kardeşi yerine y a r ı m yıl yeraltında kalmayı kabul ederek, D u m u z i ‘ y i yarım yıl için kurtarması. 10) H e r ilkbaharda yeraltından çıkan D u m u z i ile İnanna’nın birleşmesi. 14

11) Bu birleşmenin, ülkenin kralı ile yüksek d ü z e y d e bir ra­ hibenin e v l e n m e s i y l e sembolize edilmesi ve b u n u n l a başlayan yeni yıl için k u t l a m a şenlikleri. Bu e v l e n m e y e ait birbirinden değişik şiirler var. Bunlar ya çeşitli ozanlar tarafından ya da çeşitli çağlarda yaratılan şiirler. Bunlardan birine göre, İ n a n n a ile çiftçi, çoban, balıkçı ve kuş avcısı e v l e n m e k istiyor. İnanna, evlenmeye hazır olunca onları çağırıyor. Çiftçi gelirken h e n ü z biçilmiş arpa, çoban taze süt ve kaymak, avcı çeşitli kuşlar, balıkçı da sazan balığı getiriyor. Tanrıça, bunların içinden Çoban Tanrısı Dumuzi’yi seçiyor. B a ş k a bir şiire göre, İ n a n n a ‘ n ı n kardeşi G ü n e ş Tanrısı U t u , kardeşine Dumuzi’yle evlenmesini öneriyor. Tanrıça, önce çiftçi E n k i m d u ile evlenmek istiyor, sonradan Dumuzi’yi seçiyor. D u m u z i sevgilisinin kapısında kapının açılmasını beklerken, İnanna, annesi Tanrıça Ningal’e ne yapması gerektiğini soruyor. O da kızına, bu adamın iyi bir koca olabileceğini, giyinip süslenip kapıyı açmasını söylüyor. T a n r ı ç a söyleneni yapıp kapıyı açıyor. D u m u z i kapıda onu ay gibi parlak görünce sarılıp öpüyor ve övgü dolu sözler söylüyor. Tanrıça da kadınlık organını gök teknesine, yeni doğan aya, sürülmemiş tarlaya ben­ zetiyor ve sürülmemiş bu tarlayı kimin süreceğini soruyor. D u ­ muzi kendisinin süreceğini söylüyor. B u n d a n sonra düğün hazırlıkları başlıyor. Bir şiire göre Tanrıça için taze h u r m a t o p ­ lanıyor. İnanna, kraliçelik hazinesine sokuluyor. Kendisine yaraşacak çeşitli m ü c e v h e r l e r seçiyor. Giyinip süsleniyor. H e r tarafına güzel kokular sürüyor. Gözlerini kömürle boyuyor. Diğer taraftan lacivert taşlarla süslü, beyaz çarşaflı bir yatak hazırlanıyor. Yatağın etrafına sedir kokuları serpiliyor. İnanna kraliçelik yatağına davet ediliyor. O yatağı açıyor ve sevgilisini, “yatak hazır, yatak seni bekliyor” diyerek yatağa çağırıyor. D u ­ muzi, bir elini İnanna’nın kalbine koyarak “El ele uyumak tatlıdır, kalp kalbe u y u m a k daha tatlıdır” diyor. İnanna, D u ­ muzi’nin kendisine yaptıklarını anlatıyor: Sevimli eliyle

kalçalarını, saçlarını okşuyor. Elini kadınlık organına koyuyor. Kara teknesini kremle doldurarak onu seviyor. D a h a sonra İnanna “Birlikte olmaktan zevk duyduk, o benimle neşelendi, benim tatlı sevgilim kalbime yaslanarak dil oyunlarıyla elli defa yaptı” diyor. Büyük bir aşk ve zevkle başlayan bu evlilik ne yazık ki, İnanna’nın yeraltı dünyasına gitmesi ile acı bir d u r u m a dönüşüyor. Şiir tarzında yazılmış bu uzun öyküde, İnanna, Yeraltı Tanrıçası olan kız kardeşi Ereşkigal’i görmeye gider. Ereşkigal, İnanna’nın yeraltı dünyasına sahip olmak istediğini düşünerek yeraltı kuralına göre onu bir cesede dönüştürür. Diğer taraftan kardeşinin kocası Dumuzi’yi baştan çıkarsın diye, yeryüzüne bir kız gönderir. Tanrıça, veziri Ninşubur’un yalvarmasıyla Bilgelik Tanrısı Enki tarafından kurtarılırsa da, yerine birini bırakması gerekmektedir. İnanna, yanında cinlerle, yerine birini bulmak üzere şehir şehir dolaşmaya başlar. Gittikleri yerlerdeki Tanrılar, İnanna’nın ye­ raltında kalmasının üzüntüsüyle çuval elbiseler giymiş, tozlar içine bulanmışlardır. Tanrıça kıyamaz hiçbirini vermeye. Nihayet Uruk şehrine geldiklerinde, kocasını en iyi giysiler içinde, başında tacı ve kucağında bir kızla tahtında kurulmuş olarak gören Tanrıça, birdenbire çok kızarak “Alın götürün b u n u ! ” der. Cinler, Dumuzi’yi yakalar; döverek, hırpalayarak, sürükleyerek yeraltına götürürler. Kızı da Tanrıça öldürtür. Dumuzi, orada G ü n e ş Tanrısı Utu’ya kendisini kurtarması için yakanr. O da Dumuzi’nin elini ayağını yılana çevirerek kaçmasını sağlar. Fakat, cinler arkasını bırakmazlar. Kardeşinin evine saklanır, orada tam yakalanacağı zaman kırlara kaçar. Kardeşine onun yerini söylemesi için işkence yaparlarsa da, söylemez. Dumuzi, kırda uyurken bir rüya görür. Rüyasını, rüya yorumlayıcısı olan kardeşi Tanrıça Geştinanna’ya anlatır. O da büyük bir üzüntüyle onun yine yakalanacağını söyler. Gerçekten de yakalanıp yeraltına götürülür. Yaptığına çok pişman olan, fakat kocasının cezasız kalmasını islemeyen İnanna’nın yardımıyla Geştinanna, Tanrılar meclisinden kardeşi yerine yarım yıl yeraltında kalmayı isteyerek, yarım yıl kardeşinin yeryüzüne çıkmasını sağlar. Dumuzi, yeryüzüne bahar zamanı çıkarak

karısıyla birleşir. İşte bu b i r l e ş m e sonucu yeryüzünde bütün bit­ kiler yerden fışkıracak, h a y v a n l a r yavrulayarak, yumurtlayarak çoğalacak, her tarafa bereket gelecek diye düşünmüş Sumer din­ cileri ve o günü yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul etmişler. Bu birleşmeyi, ülkenin kralıyla yüksek düzeydeki bir rahibeyi her yeni yılda büyük şenliklerle evlendirerek sembolize etmiş­ lerdir. Törenlerde Tanrıça y e r i n e geçen rahibe, Tanrı yerine geçen kralın birbirlerine söyleyecekleri sevgi, aşk, tutku dolu şiirler yazılmış, bunlar çeşitli ç a l g ı l a r eşliğinde çalınmış, söylenmiştir. Bu şiirler, Tevrat ü z e r i n d e çalışan bilginleri yüzyıllar boyu büyük bir meraka d ü ş ü r e n bir konunun aydınlığa çıkmasını sağlamıştır. Tevrat’la ” S ü l e y m a n ‘ ı n Şarkılar Şarkısı” b ö l ü m ü n d e çok sayıda açık saçık aşk şiiri vardır. “Bunlar tarih değil, dinle de ilgili görülmüyor, neden bu din kitabında bulunuyor?” sorusu araştırmacıları devamlı d ü ş ü n d ü r m ü ş t ü r . Kilise papazları İsa’yı seven, kiliseyi sevilen, İbraniler ise Yahve’yi seven, İsrail’i se­ vilen olarak yorumlamışlardır. 19. yüzyılda ise, bunun, Filistin düğünlerinde yapılan törenlerle ilgili olduğu söylenmiştir. Kutsal evlenme şiirleri, özellikle bu yüzyılın ikinci yarısından sonra okunup çözüldükçe, bunların “Süleyman’ın Şarkılar Şarkısı” bölümündeki şiirlere çok benzediği görülmüştür. Bu bölümün Tevrat’ın en son elden geçişinde bile çıkarılmaması, İsrail’de be­ reket kültü etkisinin henüz tamamıyla silinmediğini gösteriyor. Öykünün izleri Ugarit, Finike, Kenan ve Yunan efsanelerinde de bulunmaktadır. İsrail’e Mezopotamya’dan doğrudan doğruya ve Suriye yoluyla geçmiştir bu kült. Kutsal evlenme törenleri İslam dünyasında da iz bırakmıştır. Hıristiyanlar arasında İsa’nın yeryüzüne çıkması, bereket getirmesi inancına d a y a n a n ve yumurtalarla kutlanan, Al­ m a n y a ‘ d a Ostern, İngiltere’de Easter yortusuyla, halkımız a r a s ı n d a Hızır ile İlyas P e y g a m b e r ‘ i n birleştiği düşünülen hıdrellez şenlikleri bu kutsal e v l e n m e töreninin bir uzantısı sayılabilir. T a k v i m i m i z d e yer alan T e m m u z ayının adı da Dumuzi’den gelmektedir. 17

SUMER’DE KUTSAL EVLENME AŞK TANRIÇASI İNANNA İLE Ç O B A N TANRISI DUMUZİ’NİN EVLİLİK Ö Y K Ü S Ü

Bir Sumer tapınağının içi. İki tarafta renkli mozaiklerle süslenmiş yuvarlak sütunlar. İkisinin arasında, biraz arkada bir niş içinde Tanrıça İnanna’nın heykeli. Önünde bir sunak bulunuyor. Sütunların ön kısmında, bir tarafta Sumerli kıyafetleri giymiş kadın ve erkeklerden oluşan koro, diğer ta­ rafta arp, lir, flüt ve def çalan çalgıcılar var. Ayrıca birkaç çeşit davul ve davulcu. Koro şarkısını söylerken içeriye kadın kılığına girmiş, boyunlarına renkli eşarplar bağlamış er­ kekler, erkek kılığına girmiş kadınlar, başları örtülü ve açık rahibeler, kırmızı giysileri içinde günah çıkaran rahipler, el­ lerinde iki yüzlü balta, kılıçlar, mızraklar tutan rahipler (ellerindekileri kaldırıp indirirler), çember taşıyan, renkli iplerle ip atlayan kadınlar ve erkekler yavaş yavaş içeri girer. Onlar girerken davul sesleri gittikçe belirginleşir. Koro: G ö k t e görülen o kutsala selam deriz! G ö ğ ü n kutsal rahibesine selam deriz! G ö ğ ü n yüce hanımı İnanna’ya selam deriz! Ay T a n n s ı ‘ n ı n ilk kızı İnanna’ya selam deriz! G ö ğ ü n kutsal fahişesine selam deriz! Saygın danışman, G ö ğ ü n süsü, U y k u sona erince G ü n ışığı o l u r s u n . 21

Sumer halkı önünden geçer Sana selam deriz! Ayın yedinci gününde, Ay hilal olunca Kutsal su ile yıkanıp kraliçelik elbisesini giyinince Davullar vurulur ö n ü n d e S u m e r halkı ö n ü n d e n geçer, G ö ğ ü n yüce hanımına selam deriz! Erkek olan kadınlar, Kadın olan erkekler, Ö n ü n d e n geçer, sana selam deriz! K a d ı n fahişeler, Erkek fahişeler ö n ü n d e n geçer, sana selam d e r i z ! S u m e r halkı önünden geçer, sana selam deriz! Tanrıça İnanna, başında boynuzlu başlığı, yarıomuzu çıplak uzun bir elbiseyle içeri girer. Herkes olduğu yerde kalır. İnanna: Tanrıların baş tacı İ n a n n a ‘ y ı m ben B a b a m bana göğü verdi, Yeri verdi. Krallığı verdi bana, Savaşta koşmayı, Saldırmayı verdi bana. Seli, tayfunu verdi bana. G ö ğ ü taç yaptı başıma, Yeri sandal yaptı ayağıma. Kutsal elbiseyi giydirdi ü s t ü m e , Kutsal asayı verdi elime Tanrılar serçe, ben şahinim, Enlil Baba’nın yaban ineğiyim b e n !

Koro: Ey dağları deviren, Fırtına kanatlarını kullan! Sen uçarak gelince, Ülkeler eğiliyor ö n ü n d e .

İnanna: Savaşın ö n ü n d e d u r u r s a m , Ülkenin öncüsüyüm. Savaşın dışında durursam, Elde hazır o k l u ğ u m . Savaşın ortasında d u r u r s a m , S a v a ş ı n kalbi, Savaşçıların k o l u y u m . Savaşın sonunda, K o r k u n ç bir tufanım. Savaşı izlerken askerlere; İlerle, yaklaş, d e r i m d ü ş m a n a . Koro: Yer Tanrılarının m a ğ r u r kraliçesi, G ö k T a n r ı l a r ı n ı n b a ş tacı, G ö ğ ü titretir, yeri titretirsin. Yükseklerde çakar, Yere ateş atarsın. G ü n e y rüzgârı gibi sağırlatıcı emrin Islık çalarak dağlara yayılır, U ğ u l d a y a n fırtınan ile Boşaltırsın ü l k e y e y a ğ m u r u . Fırtına gibi saldırır, Kasırga gibi kudurursun. Sahneye İnanna’nın erkek kardeşi Güneş Tanrısı Utu girer ve gayet müşfik bir sesle:

Utu: Sevgili kardeşim İ n a n n a ! Senin için keten yetiştirdim.

İnanna: K a r d e ş i m , o keteni kim eğirecek?

Utu: Onu eğrilmiş olarak getireceğim.

İnanna: Sonra kim dokuyacak onu bana?

Utu: K a r d e ş i m , onu d o k u n m u ş , Gelin çarşafı olarak getireceğim sana

İnanna: O çarşafta kim yatacak b e n i m l e ?

Utu: G ü v e y i n yatacak seninle, Kutsal tahta yaraşan yatacak seninle, D u m u z i , çoban yatacak seninle.

İnanna: Hayır kardeşim! K a l b i m i n adamı ç a p a ile çalışandır. Çiftçi E n k i m d u , odur kalbimin adamı A m b a r ı m a tahıl dolduran, Tahılı yüksek yığan, Çiftçidir kalbimin a d a m ı !

Utu: Kardeşim çobanla evlen! N e d e n istemiyorsun? K a y m a ğ a sütü iyidir, İ n a n n a evlen D u m u z i ile! Bereketin akik gerdanlığı ile süslenen sen N e d e n isteksizsin? İnanna: Ç o b a n l a evlenmeyeceğim, asla! Yünü kaba giysileri kabadır onun. Çiftçi m a s a m için tahıl, Giysilerim için keten yetiştirir. Sahneye Tanrı Dumuzi girer. Başında başlığı vardır ve Tanrı giysileri içindedir.

Dumuzi: Niçin çiftçiyi istiyorsun? O sana siyah un verirse, Ben sana siyah yün veririm, O sana beyaz un verirse, Ben sana beyaz yün veririm. O sana bira verirse, Ben sana tatlı süt veririm. Çifçinin benden fazla, S o r a r ı m sana benden neyi fazla?

İnanna: Haydi sende! A n n e m Ningal olmasaydı, Sokaklarda sürtecektin.

B ü y ü k a n n e m N i n k u g u a olmasaydı, Kırlarda sürtecektin. B a b a m Ay Tanrısı N a n n a olmasaydı, K a r d e ş i m Utu o l m a s a y d ı , T e p e n d e bir çatı bile olmayacaktı. Dumuzi: İ n a n n a ! Kavga etme b e n i m l e ! B a b a m senin baban kadar iyidir. A n n e m senin annen kadar iyidir. K a r d e ş i m senin kardeşin kadar iyidir. Ne söylersen söyle, A ş k ı m ı inkâr e t m e . Sarayın kraliçesi Gel evlenelim seninle! Koro: K o n u ş t u k l a r ı sözler, Sevgi sözleri oldu. B a ş l a y a n k a v g a barışla son buldu. Sahne değişir. Dumuzi, kız kardeşi, Tanrıça Geştinanna ile beraberdir.

Geştinanna: B e n dolaşırken, d o l a ş ı r k e n ben, Evin y a n ı n d a dolaşırken ben, Sevgili İnanna gördü beni. B a n a ne söyledi o! Ey kardeşim, bana ne söyledi o? B e n i m sevdiğim a d a m l a , seninle k o n u ş m u ş . Artık h o ş l a n ı y o r m u ş s e n d e n .

Ey k a r d e ş i m ! Evine götürdü beni D u r m a d a n gevezelik ettik onunla. Kalbini dökerek açındırdı beni. Onu teselli e t m e y e çalışırken Tir tir titriyordu heyecandan. Bunu duyan Dumuzi büyük bir sevinç içinde: Dumuzi: G i d e y i m , ey kardeşim gideyim, Sevgili kardeşim gideyim ona, İçimi bol bol dökeyim ona. Sahne değişir, İnanna ile annesi Tanrıça Ningal beraberdir. İnanna: A n n e c i ğ i m , çoban D u m u z i aşıkmış bana. G ö n l ü m çiftçide dedim, Aşağıladım, kızdım ona. Yine de “gel evlenelim” dedi. Ondan hoşlanmaya başladım, Sen ne dersin buna? Ningal: U l u s u m u z u , koyunu, kuzusu, Sütü, peyniri ile besleyen Seni bu kadar seven, S a n a tapan bu adamı r e d d e t m e ! Kızım, bu genç adam b a b a n gibi olacak, Bu genç a d a m annen gibi olacak, H e r derdini seninle paylaşacak.

O sırada kapı çalınır, dışarıdan: Dumuzi: Aç kapıyı sevgilim Aç kapıyı bana, Ben D u m u z i , geleceğim yanına. Ningal: Git çabuk, giyin süslen, Tak takıştır, kapıyı aç ona. Annesi ile İnanna dışarı çıkarlar. Koro: Ey şarkıcı! Fırtınadan sesli davul ile Tatlı sesli lir ile İnsanın ruhunu okşayan arp ile, Kalbi neşelendiren şarkıları s ö y l e y e l i m ! Şimdi kapıyı açacak İnanna Ay ışığı gibi görünecek D u m u z i ‘ y e . Biraz sonra İnanna, beyaz elbiseler giymiş, boynuna la­ civert taşlı gerdanlığını takmış, saçının buklelerini alnına, ya­ naklarına dökmüş olarak içeri girer ve kapıyı Dumuzi’ye açar. Kapı açılır açılmaz Dumuzi hemen İnanna’ya sarılır, büyük bir sevgiyle öper. Dumuzi: Sevgilim, seni kölelik için istemiyorum. M a s a n bolluk masası olacak. Ey benim gelinim! Bana elbise dokumayacaksın.

Ey İnanna, ip eğirmeyeceksin. Evin bolluk içinde olacak. Sen e k m e k yapmayacaksın. Sofran bollukla dolacak, S e v g i m l e neşe bulacak, S e v g i m l e mutlu olacaksın! İnanna bu sözlerden çok mutlu olur. Kendisinin de Du­ muzi’ye vereceklerini ve hakkında düşündüklerini sıralıyor. İnanna: Sana söyleyeceklerim Şarkılar içinde dokunsun. Sana söyleyeceklerim Kulaktan kulağa aksın, Yaşlıdan g e n c e geçsin: Savaşta ö n c ü n ü m , k a v g a d a yardımcın, Mecliste koruyucun, yolda hayatın. Kutsal evin seçilmiş çobanı, seni kral yaptım. B a ş ı n a k o n a c a k taca u y g u n s u n , Krallık elbisesine uygunsun. Asayı ve silahı t a ş ı m a y a u y g u n s u n . Kutsal g ö ğ s ü m d e u y u m a y a uygunsun. E y D u m u z i ! Sen gerçekten b e n i m a ş k ı m s ı n ! Dumuzi: Ey T a n r ı m ! Sakinin içkisi tatlı İçkisi gibi kendisi tatlı, Kendisi gibi dudakları tatlı.

İnanna: K i m b e n i m tarlamı sürecek K i m b e n i m nemli toprağımı sürecek? 29

Dumuzi: E y yüce h a n ı m ı m ! E y b e n i m şahane İ n a n n a ‘ m ! Ey b e n i m kutsal m ü c e v h e r i m ! Ben süreceğim senin tarlam, Kral D u m u z i sürecek tarlanı, Ben süreceğim nemli toprağını. İnanna: Sür tarlamı bal a d a m ! Beni tatlılandıran bal a d a m ı m . B e y i m , Tanrıların bal adamı, Elleri bal, ayakları bal, Beni hep ballandıran adam. Bu arada ilk sahnedeki kalabalık halk içeriye girmeye başlar. Koro: D u m u z i sevgilisini kucakladı, G ü n ışığı sevgilisini k u c a k l a d ı . Saray bayramda, kral sevinçte, D ü ğ ü n var, tören var ülkede. Kalbi neşelendiren şarkılar söyleyelim! Ey İnanna! Sen halkın süsü, Sumer’in neşesisin. Kutsal fahişe, gök ve yerde selamlanan, İnanna! Ayın ilk kızı, gecenin hanımı, S a n a övgü şarkıları söylüyoruz. İnanna: Gözlerimi halkıma çevirdim, Dumuzi’yi ülkenin kralı yaptım. D u m u z i , Enlil’in sevdiği,

A n n e m ona gönül bağladı, B a b a m onu yüceltti, Çalgılar onun için çalınsın, B e n o n u n için a ğ z ı m d a n şarap akıtayım, B ö y l e c e kalbi neşelensin ve sevinsin! Koro: Fırtınadan sesli davul ile, Sarayın süsü, tatlı sesli lir ile, İnsanın ruhunu o k ş a y a n arp ile, Ey şarkıcı! Kalpleri n e ş e l e n d i r e n şarkıyı s ö y l e y e l i m ! Saray sevinçli, halk neşeli, Ey D u m u z i ! Günlerin bereketli, tahtın u z u n olsun! Sahne değişir, yine tapınağın salonu görünür. Telaşlı gidip gelmeler olur. Tahtadan bir karyola kurulmaya başlanır. Üzerine beyaz çarşaflar örtülür. Etrafa bir şeyler serpiştirilir. Tütsüler yakılır. Bu arada koro devam eder: Koro: H a l k yatağı d ü z e n l e m e k t e Etrafına tütsüler serpmekte. Y a t a ğ a gelin çarşafı seriliyor, K a l b i n e ş e l e n d i r e n gelin çarşafı, V ü c u d u tatlılandıran gelin çarşafı, İnanna ve D u m u z i için gelin çarşafı. Yatak hazırlanır, halk yavaş yavaş çekilir. Koro: İnanna D u m u z i ‘ y i yatağa çağırıyor, Kalbi neşelendiren yatağa, Krallık yatağına, Kraliçelik yatağına! 31

İnanna: G ü v e y kalbimin sevgilisi, senin neşen hoştur bal tatlısı Arslan kalbimin sevgilisi, senin neşen hoştur bal tatlısı. Beni büyüledin, karşında titriyorum, g ü v e y i m yatak hazır. Haydi gel yatağa! El ele uyumak iyidir. Kalp kalbe uyumak daha tatlıdır. Dumuzi: Y a n ı m d a bulunman yaşam, birlikte olman bolluk, Seninle yatmam ise en büyük mutluluk. Gülerek kapanır.

Yine tapınak salonu. Koro: Kraliçemiz yeraltına gidiyor. İnanna yeri bırakıp, G ö ğ ü bırakıp, Yeraltına gidiyor. Uruk Tapınağı’nı, N i p p u r Tapınağı’nı bırakıp, Yeraltına gidiyor. İnanna, başına tacını koymuş, siyah buklelerini alnına, ya­ naklarına düşürmüş. Boynunda lâpis lâzuli gerdanlık. Göğsüne kadar inmiş iki sıra boncuk. Göğsünde “Adam gel gel” adlı bir plaka, kolunda kalın bir altın halka. Elinde lâpis lâzuli amblem olarak veziri (hanım) Ninşubur ile içeri girerler.

İnanna, Ninşubur’a: B e n i m dayanağım, Benim sadık vezirim! Ben yeraltına iniyorum. Eğer d ö n m e z s e m , Dilenci gibi giyin. Yıkıntılarda ağla!

Tanrılara yalvar! Beni kurtarsınlar. Git, söylediklerimi u n u t m a ! Sahne değişir. İnanna yeraltı kapısı önünde emreden bir sesle:

İnanna: Kapıcı kapıyı a ç ! Neti kapıyı a ç ! İçeri gireceğim. Kapıcı Neti: Kimsin sen? İnanna: Ben İnanna. Göğün kraliçesi. Neti: G ö ğ ü n kraliçesi İnanna isen N e d e n bu dönülmez ülkeye geldin? İnanna: Kız k a r d e ş i m i G ö r m e k için geldim. Neti: Bekle! Kraliçeme sorayım. Sahne:

Neti içeri girer. 34

Neti: Kraliçem, Gök kadar uzun, Y e r k a d a r geniş, Kale duvarı gibi sağlam, Bir kız geldi (Veya: Kraliçem Gök ve yerin kraliçesi İnanna imiş gelen K a p ı d a bekliyor.) Tanrıça buna vurup dudaklarını

Ereşkigal: Kapıcı N e t i ! Dinle b e n i ! İnanna’yı kapılardan, İçeri sokarken, Üstündekileri çıkar. G ö ğ ü n kutsal rahibesi, Bel bükerek gelsin ö n ü m e . Sahne: 7 kapı görünecek. Neti ilk kapıyı açar. Neti: Gir içeri İnanna. İlk kapıdan girince kapıcı başındaki tacı alır İnanna: N e oluyor? 35

Neti: Sakin o! İnanna! Yeraltının kuralı bu. İkinci kapıdan girince gerdanlığını çıkarır kapıcı. İnanna: Ne oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. Üçüncü kapıdan nundan.

iki dizi boncuk çıkarılır boy­

İnanna: N e oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. Dördüncü kapıdan geçerken göğsündeki plaka alınır. İnanna: Ne oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. Beşinci kapıdan geçerken kolundan altın halka alınır. 36

İnanna: Ne oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. Altıncı kapıdan geçerken elindeki amblem alınır. İnanna: Ne oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. Yedinci kapıdan geçerken üzerindeki elbise çıkarılır. İnanna: N e oluyor? Neti: Sakin ol İnanna! Yeraltının kuralı bu. İnanna, yedinci kapıdan çıplak ve eğilmiş bir durumda taht odasına girer. Ereşkigal tahttan ayağa kalkar, İnanna tahta doğru yürür. Ereşkigal İnanna’ya büyük bir kızgınlıkla bakar ve suçlar bir tonla: Ereşkigal: Neden geldin buraya? Gökle yere sahipsin. Yetmiyor mu bu sana? 37

İnanna: Kocan ölmüş, Başsağlığı dilemekti a m a c ı m . Ereşkigal: Olamaz! Yeraltına göz diktin, Bırakmam onu sana. Buranın kuralına uyacak, Çıkamayacaksın yukarıya. diye çok kızgın olarak Tanrıça’ya bakar ve İnanna cansız ola­ rak yere düşer. Ereşkigal: Nintu’yu getirin bana! Birisi dışarı koşar, genç bir kızı getirir. Ereşkigal: Bak kız giyin kuşan, Sür sürüştür, Git hemen yeryüzüne Dumuzi’yi bul! O n a c a n d a n arkadaş ol! Baştan çıkar o n u ! Karısını arattırma! Göreyim seni! Kız, dışarı çıkar. Sahne değişir. İnanna’nın veziri Ninşubur üzerine bir çuval giymiş yeraltı kapısı önünde dövünerek, yüzünü gözünü yolarak;

Ninşubur: Üç gün üç gece geçti. Gelmedi Tanrıçam. G i d i p Tanrılara b a ş v u r a y ı m , Kurtarsınlar onu diye, Gözyaşı döküp yalvarayım. Sahne değişir. Bilgelik Tanrısı Enki tahtında oturmaktadır. Ninşubur, Enki’nin önüne kendini atar ve elleriyle yalvarır bir durumda: Ninşubur: Ey Enki Baba! Kızını yeraltında b ı r a k m a ! Parlak gümüşünü, T o z l a r içine g ö m d ü r t m e ! Değerli Lâpis Lâzunu, Taşçılara kırdırtma! G ö z alıcı şimşirini, O d u n c u l a r a kestirtme! G ö ğ ü n kutsal rahibesini, Yeraltında b ı r a k m a ! Enki: N e oldu? K ı z ı m a ne oldu? İnanna! Bütün ülkelerin kraliçesi, G ö ğ ü n kutsal fahişesi, İnanna’ya ne oldu? Gelsin yaratıklarım, Kurtarsınlar onu h e m e n .

İçeriye acayip kılıklı kimseler girer. Enki, yanından küçük bir su kâsesiyle bir yiyecek verir onlara. Enki: Gidin yeraltına hemen. Sinek gibi geçin kapılardan. Yeraltı kraliçesinin odasına girin. O ne söylerse, Siz de onu söyleyin. Size karşılık ne vereyim derse, İnanna’yı isteyin. Sahne değişir. Yaratıklar yeraltında Tanrıça’nın odasındadırlar. Tanrıça Ereşkigal çıplak olarak arkaüstü yatmaktadır. Onlar içeri girdiği zaman acıyla: Ereşkigal: Ah ah benim içim! Yaratıklar: Ah ah senin için! Ereşkigal: Oh oh b e n i m d ı ş ı m ! Yaratıklar: Oh oh senin dışın! Ereşkigal: Ah ah benim belim! Yaratıklar: Ah ah senin belin! 40

Ereşkigal: Oh oh benim a r k a m ! Yaratıklar: Oh oh senin arkan! Ereşkigal: Ah ah benim kalbim! Yaratıklar: Ah ah senin kalbin! Ereşkigal: Oh oh benim ciğerim! Yaratıklar: Oh oh senin ciğerin! Tanrıça yerinden doğrulup onlara bakar ve: Ereşkigal: Benimle inleyen siz kimsiniz? (Eğer) Tanrı iseniz k u t s a y a y ı m , (Eğer) Ölümlü iseniz hediye vereyim, Ne isterseniz söyleyin bana. Yardımcı: Biz şu cesedi istiyoruz. Ereşkigal: O İnanna’nın cesedi. Yardımcı: Biz onu istiyoruz. 4!

Tanrıça, cesedi almalarını işaret eder. Onlar cesedin üzerine ellerindekini serperler, Tanrıça canlanır. Gitmek üzere bir hareket yapar. O sırada sahneye yedi yeraltı cini girer. Önde olan kılıç, arkadaki bir gürz taşımaktadır. Cinler: Yeraltından kimse çıkamaz. İnanna çıkmak isterse, Yerine birini bırakmalı. Biz yemeyiz içmeyiz, H e d i y e istemeyiz, Çiftleşmeden zevk almayız, Çocukları öpmeyiz diyerek, İnanna ile birlikte yürürler. Sahne değişir. Bir saray kapısı önüne gelmişlerdir. Ninşubur, kapı önünde onları bek­ lemektedir. Tanrıça’yı görünce önüne kendisini sevinçle atar. Cinler: İnanna bunu götüreceğiz. İnanna: Hayır olamaz. O b e n i m desteğim, Önerilerde bulunan vezirim, Y a n ı m d a çarpışan silahçım. Cinler: Yürü İnanna, U m m a ‘ y a gidelim. Sahne değişir. Sahnede Tanrı Şara, çuval elbise giymiş ola­ rak İnanna’yı görünce önüne kendisini atar. Cinler, onu ya­ kalamak için saldırır. 42

Cinler: İnanna, bunu götüreceğiz! İnanna: Hayır, Şara o l a m a z ! B a n a ilahiler söyleyen oğlumdur o! Asla Şara’yı veremem y e r i m e ! Cinler: Yürü öyleyse Uruk’a gidelim! Yürürler. Sahne değişir, İnanna’nın kocası Dumuzi parlak giysiler içinde, başında tacı, şahane bir tahtta, Yeraltı Tanrıçası Ereşkigal’in gönderdiği kız kucağında oturmaktadır. İnanna’yı görünce biraz şaşırır, ama yine de pek istifini bozmaz. İnanna, kocasının kendi yokluğundan üzüleceği yerde, üstelik bir kızla gönlünü eğlendirdiğini görünce çılgına döner. Cinlere: İnanna: Kızı b a n a bırakın, Alın götürün ş u n u ! diye kocasını gösterir. Cinler Dumuzi’yi itip kakıştım, kimisi de vurarak yerde sürüklemeye başlarlar. Bir taraftan da; Cinler: Biz yemeyiz içmeyiz, Karı çocuk bilmeyiz H e d i y e istemeyiz, G ö k l e yerde dolaşır, K i m s e y e acımayız.

derler. Kız da derin bir acı ve korkuyla kendisini İnanna’nın ayak­ larına atar. İnanna, kıza büyük bir nefret ve kızgınlıkla bakarak; İnanna: S e n , s u ç u n kaynağı sen! Yapılmayacağı yapan G ü n a h ı n kaynağı sen! Kutsal kucakta oturan Kutsal yatağa yatan Yüz karası sen! Biliyor musun seni ne korkunç bir son bekliyor? Nintu: T a n r ı ç a m ne olur k ı y m a bana, B e n i m hiç suçum yok bunda, Kız kardeşindir bana b u n u yaptıran, Yalvarıyorum sana. G ö ğ ü n yerin hâkimesi, İ n s a n l a r ı n baş tacı, Tanrıların yücesi, Sevgili T a n r ı ç a m k ı y m a bana. İnanna: Asla affedemem bu suçu! Dinleyicilere

İnanna: O l a c a k şey mi b u ? O k a d a r sevdiğim kocamı nasıl da baştan ç ı k a r m ı ş ? Bu kız g ü n d ü z k o c a m l a gezmiş Gece de yatağına girmiş

B u n a yürek dayanır mı? Ben ki, yeri göğü titreten, D ü ş m a n l a r ı yok eden İnanna’yım B a n a karşı nasıl b ö y l e bir suç işlenir! Bu büyük suç cezasız kalabilir mi? Kız, bu arada yerde acıyla kıvranmakta, ellerini İnanna’ya doğru kaldırarak yakarır durumdadır. İnanna: Gelsin bekçiler sopalarıyla, Öldürsünler bunu! Gelsin çömlekçiler çömlekleriyle, Öldürsünler bunu! Gelsin ağıtçılar gümbürtülü çalgılarıyla, Öldürsünler bunu! diye bağırırken, ellerinde sopalar, gürzler, çömleklerle in­ sanlar içeri girerek kızın üzerine saldırırlar. O arada ağıtçılar, davullarla ve deflerle (gümbürtülü çalgılarla) onların etrafında dönerek kızı sürükleyip çıkarken perde kapanır.

Dumuzi, loş bir yerde bir ağ içindedir. Güneş Tanrısı Utu’ya kendisini kurtarması için yakarmaktadır. Dumuzi: E y U t u ! Kurtar b e n i ! Kardeşinin kocası b e n i m ! A n n e n e süt getiren b e n i m ! Kutsal kucakta yaşayan, Kutsal dudakları öpen, b e n i m ! U t u ! Sen merhametli ve hak tanırsın. Ellerimi yılana çevir, ayaklarımı yılana çevir, Kurtar beni b u r a d a n ! Dumuzi, elleri ve ayakları yılan gibi görüntüde, sürünerek bu­ lunduğu yerden kaçar. Sahne değişir. Dumuzi kırlık bir yerde yatmaktadır. Koro: T a n r ı Utu, onun gözyaşlarını kabul etti. M e r h a m e t l i bir insan gibi acıdı D u m u z i ‘ y e . Ellerini yılana döndürdü, Ayaklarını yılana d ö n d ü r d ü . Kaçırttı onu cinlerden. Dumuzi, yavaş yavaş doğrulur, gözlerini ovuşturarak dehşetle etrafına bakınır. 47

Dumuzi: Bir rüya, bir rüya, Bir rüya gördüm k o r k u n ç ! Gel b e n i m kardeşim, Kelimelerin anlamını bilen, Rüyaları yorumlayan, Bilgin kadın gel, gel b a n a ! S a n a rüyamı söylemeliyim. O sırada içeriye kız kardeşi, rüya yorumlayıcı Tanrıça Geştİnanna gelir. Dumuzi, onu görünce büyük bir heyecanla kalkıp kardeşine sarılır. Dumuzi: Sevgili k ü ç ü ğ ü m , R ü y a m ı dinle. Etrafım sazlıktı. Tek bir k a m ı ş , Titriyordu benim için. Yan yana duran, İki k a m ı ş t a n , Ö n c e biri, sonra diğeri, Köklerinden söküldü. Y a y ı ğ ı m ı n dibi çıktı. Su kabı yerinden düştü. Ç o b a n s o p a m kayboldu. Senin keçinin sakalı toza sürünüyordu. Senin k o y u n u n toprağı eşiyordu.

Koro: Yayık sessiz, sütü yok, Ç a n a k kırılmış, D u m u z i yok, R ü z g â r s ü p ü r m ü ş , ağıl yok. 48

Geştinanna: A m a kardeşim, S ö y l e m e bu rüyayı! Etrafında büyüyen sazlar, Seni yakalayacak cinler. T e k duran k a m ı ş , Sana üzülecek annen. K o p a r ı l a n kamışlar, Birimiz önce, birimiz, Sonra götürüleceğiz. Yayığının dibi ç ı k m a s ı . Cinler yakalayacak seni. Su kabının d ü ş m e s i , A n n e n i n k u c a ğ ı n d a n düşeceksin. Değneğinin kaybolması, Cinler her şeyini silip süpürecek. B e n i m keçimin sakalını toza sürtmesi, Saçlarım senin için havaya kalkacak. K o y u n u m u n yeri tırmalaması, Ah D u m u z i ! . . Senin için yüzümü yolacağım. Bu arada cinlerin sahneye doğru geldikleri görülür. muzi, çalılıklar arasına kaçar.

Dumuzi: K a ç kardeşim k a ç ! Cinler geliyor kaç! Hemen kaç! Ben saklanıyorum otlar arasına Ne olur yerimi söyleme onlara! Geştinanna: Eğer onlara yerini söylersem, köpeğin yesin beni. Soylu köpek, kralın köpeği yesin beni! 49

Bu arada sahne değişir. Köy odası şeklinde bir mekân olur. Bunun duvarında raflar, raflar üzerinde çanak çömlek vardır. Yerde testiler, bakraçlar ve bir yayık bulunmaktadır. Kapıdan altı cin içeri girer. (Bunlardan ikisi Akşak’tan, ikisi Nippur’dan, ikisi Uruk şehirlerindendir.) Onlar etrafı aramaya başlarlar. Bir taraftan raflardan çanakları yere atarlar, bir taraftan da yerdeki eşyaları tekmelerler. Bunları yaparken de şunları söylerler: Cinler: Biz ne y e m e k biliriz, Ne içmek biliriz. Elimize geçeni kırar dökeriz. Karı, çocuk bilmeyiz, Çiftleşmekten zevk almayız. Yeraltından kaçanı, N e r e d e olsa buluruz. Orada Dumuzi’yi bulamazlar. Sahne değişir ve Dumuzi ile kız kardeşinin konuştuğu yer görünür. Cinler oraya gelir ve etrafı araştırmaya başlarlar. Bir köşede Dumuzi’nin kız kardeşi Geştinanna gizlenmeye çalışmaktadır. Koro: Cinler ne y e m e k bilir, ne içmek, Ne saçılan otu yerler, ne dökülen suyu içerler. Eşlerine sarılmaz, tatlı çocuğu öpmezler. Acı sarmısağı tatmazlar, Ne balık, ne pırasa yerler. Pis suları içerler. Cinler: Ana, baba bilmeyiz, karı, çocuk bilmeyiz, G ö k t e , yerde dolaşır, k i m s e y e acımayız 50

çığlıklar atan Tanrıça’yı tartaklarlarken; Cinler: Kardeşin, nerede? Geştinanna: Söyleyemem. Cinler: O n u n yerini söylersen, sana nehrin suyunu vereceğiz. Geştinanna: İslemem.

Cinler: Tarlanın ürününü vereceğiz sana. Geştinanna: Hayır, istemem. Cinler: Sana her istediğini vereceğiz. Geştinanna: Ne verirseniz verin, istemem. Hepsi kızın üzerine çullanıp sıkıştırmaya başlarlar. Bir ara kız onları yararak kaçmayı başarır. Cinler: D ü n y a yaratılalıberi kardeşinin yerini S ö y l e y e n bir kız kardeş görülmüş m ü d ü r ?

diyerek sahnede Dumuzi’yi aramaya başlarlar ve onu otlar arasında bularak üzerine ağ atarlar, bir taraftan da deynek, sopa ve elleriyle vurarak yanaklarını yolarlar. Cinler: Kalk Dumuzi! İnanna’nın kocası Sirtur’un oğlu, Geştinanna’nın kardeşi! Kuzuların yakalandı, keçilerin yakalandı. Asan, sopan yakıldı, Yayığın kırıldı, süt kabın yere atıldı. Ağılını rüzgâr aldı. Kutsal tacı at, elbiseni çıkart! Bizimle çıplak geleceksin! Dumuzi, biraz şunları söyler:

Dumuzi: Ey kır! Kalbim gözyaşlarımla doldu, Bir ağıt yap benim için, Ey bataklık, bir ağıt yap b e n i m için, Ey yengeç, nehirde bir ağıt yap benim için, Ey kurbağa, bir ağıt yap benim için! Ben ölünce a n n e m e bakan olmayacak. Annemin istediğini getiren olmayacak. Eğer a n n e m öldüğüm günü bilmezse, Siz kırlar, beni doğuran a n n e m e bildirin! Kız kardeşim, benim k ü ç ü ğ ü m gibi ağlayın b e n i m için. Bu sözlerden sonra Dumuzi, yerde cansız yatar. Cinler, onu sürükleyerek

Koro: Cinler, Dumuzi’yi yakaladı, Sardılar her yanını, Yayık sessiz, sütü yok, Ç a n a k kırıldı, D u m u z i yok. Rüzgâr süpürdü, ağılı yok. Sahne değişir. Yine tapınağın içi. Sahnede yalnız, koro vardır Koro: İnanna acı çekiyor, Kocası gitti elinden. Vah kocasına! Vah genç sevgiliye! Vah evine! Vah kentine! D u m u z i U r u k t a n alındı O Eridu’da yıkanamayacak, Kutsal yerde sabunlanamayacak İnanna’nın annesine kendi annesi gibi davranamayacak. D u m u z i için yas tutanların acısı çok O kılıç çekemeyecek, Gençlerle yanşamayacak. İnanna sahneye gelir.

Yaptığına pişman, çok üzüntülüdür.

İnanna: Gitti kocam, tatlı k o c a m , Gitti a ş k ı m , tatlı a ş k ı m Sevgilim götürüldü şehirden Onu kefenine saramadan G ü v e y i m alındı e l i m d e n D u m u z i y a ş a m ı y o r artık. Derelere tepelere sordum,

Nerede kocam? N e r e d e kavalı? Onu rüzgâr çalıyor şimdi. N e r e d e tatlı şarkısı? Rüzgâr söylüyor şimdi. Sahneye Dumuzi’nin annesi Sirtur girer

Sirtur: Kalbim kaval gibi inliyor oğlum. Kırlarda dolaşan oğlum, Yakalandı cinlere K u z u m u yitirdim. Oğlağımı yitirdim. Kalbim kaval gibi inliyor. Ey hain kırlar! K o ş u p gezdiği yerlerde, O ğ l u m cansız yatıyor. Kalbim inleyen kaval gibi çalıyor. Onu bulmalı, görmeliyim, yavrusunu. Koro: E v d e acı var! E v d e inilti var! Yayık sessiz, sütü yok. Ç a n a k kırıldı D u m u z i yok. Rüzgâr süpürdü ağılı yok. Sahneye Geştinanna girer. Geştinanna: Ey benim kardeşim! Kimdir senin kız kardeşin? 54

Benim. Senin için kararan gün, B e n i m için de kararır. Senin için ağaran gün, B e n i m için de ağarır. Kardeşimi bulacağım, Kaderini p a y l a ş a c a ğ ı m İnanna: K a r d e ş i n i n evi yok, O n u cinler aldı. Seni ona götürürdüm, A m a yerini bilmiyorum. O sırada sahneye sinek kıyafetinde biri girer ve etrafında dönerek İnanna’ya: Sinek: Dumuzi’nin yerini söylersem, B a n a ne verirsin? İnanna: E ğ e r onun yerini söylersen Birahaneye k o y a c a ğ ı m seni, Bilge kişiler arasına s o k a c a ğ ı m seni. O z a n şarkıları içinde y a ş a t a c a ğ ı m seni.

Sinek: Gözlerini kaldır, Kırlara bak. D u m u z i ‘ y i orada bulacaksın. İnanna, Geştinanna ve annesiyle o tarafa doğru yürürken sahne değişir. Dumuzi. bir köşeye büzülmüş ağlamaktadır. Onları görünce heyecanla fırlar. İkisinin ellerini yakalar. 55

İnanna: Artık ü z ü l m e o kadar, Kız kardeşin yalvardı T a n r ı l a r a , Yarım yıl sen gideceksin yeraltına. O gidince yarım yıl, Sen özgür olacaksın. Yine b a n a kavuşacaksın. Dumuzi, İnanna, kız kardeşi ve annesi birbirlerine sevinçle sarılırlar. Sahneye bütün figüranlar girer. Hep birden çalgılar eşliğinde ve büyük bir coşkuyla şarkı söylenir: Fırtınadan sesli davul ile, Tatlı sesli lir ile Ruhu o k ş a y a n arp ile Kalbi neşelendiren şarkıları söyleyelim: Birleşince T a n r ı ç a m ı z , T a n r ı m ı z Bereket bolluk gelir ülkeye, Ağıllar, a m b a r l a r taşar, Her tarafta şenlik var. Ey Sumer halkı! Yeni yıl geldi diye Çalalım söyleyelim O y n a y a l ı m gülelim. Dualarla, şarkılarla Barış ve mutluluk dileyelim.

B E N D , Alster, Dumuzi’s Dream: Aspects of Oral Poetry in Sumerian Myth, C o p e n h a g e n , 1972. F A L K E N S T E I N , A. ve W. Von Soden, Sumerische und Akkadische Hymnen und Gebete, Stuttgart, 1953. K R A M E R , Samuel Noah, From the Poetry of Sumer, Creation, Clarification, Adoration, 1979. K R A M E R , Samuel Noah, History Begins at Sumer (Tarih Sumer’de Başlar), çeviren Muazzez İlmiye Çığ, Ankara, 1990. K R A M E R , Samuel Noah, The Sacred Marriage Rite, Aspect of Faith, Myth and Ritual in Ancient Sumer, L o n d o n , 1969. K R A M E R , Samuel N o a h , The World of Sumer: An Au­ tobiography, Detroit, 1986. T E K İ N , Gönül, “Seyfelmuluk ve Bediülcemal Hikâyesi’nde Eski Yakındoğu Kültüründen Kalma Unsurlar Hakkında”, Jo­ urnal of Turkish Studies, 1985, s.277-300. T H O R K I L D , Jacobsen, The Harps That Once: Sumerian Po­ etry in Translation, N e w Haven, L o n d o n , 1987. T H O R K I L D , Jacobsen, The Treasures of Darkness: A History of Mesopotamian Religion, N e w Haven, L o n d o n , 1969. W O L K S T E I N , D i a n e – K R A M E R , Samuel N o a h , İnanna, Queen of Heaven and Earth: Her stories and Hymns from Sumer, N e w York, 1983.

Tanrıça Lilit, Paris Lauvre, AO 6501.

Tanrı, Tanrıça, hurma ağacı. Philedelphia Üniversite Müzesi’nden, Andre Parrat, Sumer, Pl.282-283.

Tanrı Enki Abzu’da, ikiyüzlü veziri İsimud karşısında. New York, Pierpoint Morgan Library, Corpus 202.

Ziyafet, şölen ve kral mezarlarında. British Museum, U 10939.

Ziyafet, şölen ve kral mezarlarında. British Museum, U 10939,

Tanrıça İnanna, elinde arslan başlı gürz ile. Paris Louvre, AO 12456.

Yatakta bir çift. Basel, Erlenmeyer Collection.

Yeraltı Dünyası’nda Tanrıça İnanna

İnanna tahtında oturuyor. Başka bir Tanrıça ona içki sunuyor. Özel koleksiyondan, Der Alte Orient PI. 135 H.

İnanna’nın yeraltına gidişi olabilir. Paris Lauvre, AO 2485,

Tanrıça İnanna. Paris Lauvre

Tanrıça, Tanrı Enki’ye rica ediyor. Paris Lauvre.

Dumuzi’yi yakalamaya gelen cinler Oriental Institute, University of Chicago. 1700 4.

İnanna kutsal hayvanı arslanın üzerine ayağını koymuş. Üstte simgelediği Venüs yıldızı görülüyor Oriental Institute, A 27903, University of Chicago.

Yağmur ve Fırtına Tanrısı olarak İnanna. Hava Tanrısı tarafından sürülen, arslan başlı kuşun (Amzu) çektiği araba ile. New York. Pierpoint Morgan Library. Corpus 220.

Sevişen bir çift.

İnanna ve diğer Tanrılar önünde geçit. Oriental Institute. University of Chicago. AO 11361

İnanna gecenin hanımı, iki arslan üzerinde. Royal Ontario Museum, Toronto, Kanada fotoğraflar.

İnanna hurma fidanı ve Amzu Kuşu ile sabahın hanımı olarak. Ontario Museum.

İnanna’ya getirilen hediyeler. Dresten. Staatliche Sammlungen.

Muazzez Ilmiye Cig.Inanna’nin Aski

<b>İnanna'nın Aşkı</b>
Author: Muazzez İlmiye Çığ
Publisher: Kaynak Yayınları
Publication date: 1998
Number of pages: 80
ISBN: 975-343-250-X
Format / Quality: DJVU
Size: 4 Mb
Language: Turkish

<img src="http://photoload.ru/data/80/d4/09/80d4094344a2b252a12930320d070201_pv.jpg" alt="Image"/>

Цитата:
Dünyanın en önemli Sümerologlarından biri olan Muazzez İlmiye Çığ, 20 Haziran 1914'te Bursa'da doğdu. Kurtuluş Savaşı yıllarında ailesi Çorum'a yerleşti. İlkokula burada başladı fakat o beşinci sınıfa geçtiğinde aile tekrar Bursa'ya döndü. Özel bir okul olan Bizim Mektep'te Fransızca ve keman dersleri gördü. 1926 yılında Kız Muallim Mektebi'ne girdi. 1931 yılında mezun olan Çığ, babası gibi öğretmenlik yapmaya başladı ve Eskişehir'e tayin oldu.

1935'te Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sümeroloji bölümüne girdi. 1940 yılında mezun olan Çığ, İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne tayin edildi. Burada, dünya için çok büyük önem taşıyan bir işe imza attı ve Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış 74 bin tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu ve katalog haline getirdi. Philadelphia Üniversitesi Müzesi Tabletler Bölümü Başkanı Prof. Kramer ile yaptığı çalışmalar ile Sümer edebiyatına yeni konular kazandırıldı, eksik olanlar tamamlandı.

1940 yılında aynı okulda okuduğu Kemal Çığ ile evlendi. Aynı yıl ilk kızı Yülmen, 1947'de ise ikinci kızı Esin dünyaya geldi.

1957'de Münih'te düzenlenen Oryantalistler Kongresi'ne katıldı. 1960 yılında Heidelberg Üniversitesi'nden aldığı davet üzerine 6 ay burada araştırma yaptı. 1965 yılında Roma'da sergilenen Hitit sergisine başkanlık ederek sergiyi Londra'ya götürdü. Kısa bir süre kaldığı Londra'da da çalışmalarını sürdürdü.

1972 yılında Arkeoloji bölümünden emekliye ayrıldı ama çalışmalarına ve araştırmalarına devam etti. 1988 yılında Philadelphia Asuroloji kongresine katılan çığ, Prof. Dr. S. N. Kramer'in History Begins at Sumer(Tarih Sümerle Başlar) adlı kitabını çevirdi.

2000 yılında Fahri Doktor ünvanına layık görüldü.

Sümer ve Hitit kültürlerinin en önemli araştırmacılarından olan Muazzez İlmiye Çığ, on üç kitap ve birçok bilimsel makale yazdı. Bir çok ödül alan Sümerolog çalışmalarına halen devam etmektedir.

Kitapları

# "Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni", 1995, Kaynak Yayınları
# "Sumerli Ludingirra – Geçmişe Dönük Bilimkurgu", 1996, Kaynak Yayınları
# "İbrahim Peygamber- Sumer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara Göre", 1997, Kaynak Yayınları
# "İnanna'nın Aşkı – Sumer'de İnanç ve Kutsal Evlenme", 1998, Kaynak Yayınları
# "Zaman Tüneliyle Sumer'e Yolculuk", 1998, Kaynak Yayınları (genişletilmiş ikinci basım; ilk basım 1993, Kültür Bakanlığı Yayınları)
# "Hititler ve Hattuşa – İştar'ın Kaleminden", 2000, Kaynak Yayınları
# "Gilgameş – Tarihte İlk Kral Kahraman", 2000, Kaynak Yayınları
# "Ortadoğu Uygarlık Mirası", 2002, Kaynak Yayınları
# "Ortadoğu Uygarlık Mirası 2", 2003, Kaynak Yayınları
# "Sumer Hayvan Masalları", 2003, Kaynak Yayınları
# "Çivi Çiviyi Söker – Muazzez İlmiye Çığ Kitabı", Serhat Öztürk, 2002, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Цитата:
Sumer şairlerine göre Tanrıça İnanna, toplumun süsü, Sumer'in neşesidir. Ay Tanrısı Nanna'nın kızıdır. Akad'larda İştar, Musevilerde Astarte, Yunan'da Afrodit, Roma'da Venüs adını taşıyarak yüzyıllar boyu çeşitli toplumların efsanelerinde yaşamıştır. Venüs yıldızını temsil etmektedir. O, güzelliğin, cinselliğin, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önderliğin, kurnazlığın ve en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolü olmuştur. Sumer şairlerine, ozanlarına bitmez, tükenmez bir ilham kaynağı olan İnanna için yazılan öyküler, çiviyazısıyla kilden tabletler üzerine yazılarak zamanımıza kadar ulaşmıştır. Bu hikâyelerden en önemlisi ve yaygın olanı, İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi'nin, ülkeye bereket sağlayan evlenmesidir. Elinizdeki kitabın konusunu, bu evlenme hikâyesi oluşturmaktadır. Muazzez İmiye Çığ, bu hikâyeyi üç perdelik bir oyun halinde düzenledi. Birinci perde, Tanrıça İnanna'nın Çoban Tanrısı Dumuzi ile evlenmesini; ikinci perde, Tanrıça'nın yeraltına gidişini, oradan çıkabilmek için kocasını yerine göndermesini; üçüncü perde, kocasının birçok uğraştan sonra yeraltından çıkarak karısıyla birleşmesini, böylece bereket getirecek yeni yılın başlamasını konu etmektedir.

İnanna’nın Aşkı

Heaven is for Real : A Little Boy’s Astounding Story of His Trip to Heaven and Back

150 Pages · 2012 · 1.99 MB · 126,636 Downloads

Todd_Burpo_with_Lynn_Vincent_Heaven_is_for_Real_(zlibraryexau2g3p_onion).pdf Heaven is for Real : A Little Boy\’s Astoun .

İnanna’nın Aşkı – Muazzez İlmiye Çığ

91 Pages · 2011 · 350 KB · 8,355 Downloads · Turkish · New!
İnanna’nın Aşkı – Muazzez İlmiye Çığ. Bu kitabı ücretsiz olarak PDF, EPUB ve MOBI formatlarında .

Kürt Aşkı

208 Pages · 1941 · 2.02 MB · 1,139 Downloads · Turkish
derece diriltici, adeta ete kemiğe büründüren. Kürt Aşkı Kurt Aski-2009 RUBAR .

Pardayanlar Cilt 2 Pardayan’ın Aşkı Başkan Yayınları

403 Pages · 2016 · 9.36 MB · 1,971 Downloads · Turkish · New!
Pardayanlar Cilt 2 Pardayan’ın Aşkı Başkan Yayınları Michel Zevaco .

İnanna’nın Aşkı

44 Pages · 2007 · 1.41 MB · 23 Downloads · Turkish · New!
Tanrıça Ningal’e ne yapması gerektiğini soruyor. O İnanna’nın Aşkı .

Alevilik Aşkı

167 Pages · 2014 · 786 KB · 166 Downloads · Turkish
Alevilik Aşkı adlı bu çalışma Remzi Kaptan’ın çesitli Alevilik Aşkı Aşkların En Güzelidir. .

AŞKÎ MUSTAFA EFENDİ’NİN VAHDET-NÂME MESNEVÎSİ (Metin-Muhtevâ-Tahlîl)

345 Pages · 2007 · 1.47 MB · 14 Downloads · Turkish
değişimi kendini hem siyasi hem kültürel hem AŞKÎ MUSTAFA EFENDİ’NİN VAHDET-NÂME MESNEVÎSİ (Metin- .

Kablo Kanal ve Askı Sistemleri

419 Pages · 2014 · 28.96 MB · 3 Downloads · Turkish
Pregalvaniz – Daldırma Galvaniz Askı ve Aksesuarları. Binrak Taşıyıcı Kanal Sistemleri ve .

By: Mohammadreza Arbabi Aski

113 Pages · 2008 · 330 KB · 2 Downloads
By: Mohammadreza Arbabi Aski final-eric mohammadreza .

Askı İlan Cetveli

164 Pages · 2015 · 1.55 MB · 2 Downloads · Turkish
ASKI İLAN CETVELİ Bu cetvelin 3402 sayılı Kanunun 22/a madde uygulama tutanaklarına uygun olduğu .
Load more similar PDF files

PDF Drive investigated dozens of problems and listed the biggest global issues facing the world today. Let’s Change The World Together

  • Editor’s Picks
  • Most Popular
  • Academic & Education
  • Art
  • Biography
  • Business & Career
  • Children & Youth
  • Environment
  • Fiction & Literature
  • Health & Fitness
  • Lifestyle
  • Personal Growth
  • Politics & Laws
  • Religion
  • Science & Research
  • Technology

Ask yourself: How much of your time during an average week is spent doing things you dislike or that you feel waste your time? Next

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.